Lidyalılar ve Neoliberalizm: Ticaret Devletinin Şirketleşen Devlete Evrimi

I. Ticaretin Kökenleri ve Lidyalı Modelin Anatomisi

Lidyalıların MÖ 7. yüzyılda geliştirdiği ticaret devleti modeli, paranın icadıyla birlikte ekonomik sistemlerin temelini atmıştır. Altın ve gümüş sikkeler, değiş-tokuşun yerini alarak ticareti standartlaştırmış ve Lidya’yı bölgesel bir ekonomik güç haline getirmiştir. Bu model, devletin ekonomik faaliyetleri düzenleyici bir aktör olmaktan çok, ticareti kolaylaştıran bir aracı olarak konumlanmasını sağlamıştır. Lidyalılar, pazar yerleri, yol ağları ve standart ağırlık ölçüleriyle ticari güven ortamı yaratmış, böylece özel girişimlerin önünü açmıştır. Bu sistem, devletin ekonomik süreçlere müdahalesini asgariye indirirken, bireysel zenginleşmeyi teşvik eden bir proto-kapitalist yapı sunar. Günümüz neoliberalizminde devletin piyasayı destekleyici rolü, Lidyalıların bu erken modeliyle çarpıcı bir benzerlik taşır. Ancak, Lidyalı modelde devlet, ticareti bir kamu hizmeti gibi ele alırken, neoliberalizmde devlet, piyasanın çıkarlarına tabi bir araç haline gelmiştir.

II. Neoliberalizmin Şirketleşen Devlet Anlayışı

Neoliberalizm, devletin ekonomik rolünü piyasa lehine yeniden tanımlayan bir ideolojidir. 20. yüzyılın sonlarında yükselen bu yaklaşım, devleti bir hizmet sağlayıcı ya da düzenleyici olmaktan çıkararak, bir şirket gibi yönetilen bir yapıya dönüştürmüştür. Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, deregülasyon ve piyasa odaklı politikalar, devletin vatandaş odaklı işlevlerini erozyona uğratmıştır. Neoliberal devlet, verimlilik ve karlılık ilkelerini benimseyerek, vatandaşları müşteri, kamu hizmetlerini ise ürün olarak görmeye başlamıştır. Lidyalıların ticaret devleti, bireysel girişimciliği desteklerken toplumsal refahı gözetmiş; neoliberalizm ise toplumsal refahı piyasa dinamiklerine teslim etmiştir. Bu, Lidyalı modelin eşitlikçi yönlerinin neoliberalizmde kaybolduğunu gösterir.

III. İktidarın Dönüşümü ve Ekonomik Özgürlük İkilemi

Lidyalıların ticaret devleti, ekonomik özgürlüğü bireylere sunarken, devletin siyasi ve askeri gücünü de pekiştirmiştir. Ticaret, bireylerin zenginleşmesini sağlarken, devletin vergi gelirlerini artırmış ve bölgesel hegemonyasını güçlendirmiştir. Ancak bu özgürlük, eşitsizliklerin tohumlarını da ekmiştir; zengin tüccarlar ile yoksul kesimler arasındaki uçurum büyümüştür. Neoliberalizmde ise ekonomik özgürlük, bireylerin piyasada rekabet etme hakkı olarak tanımlanırken, devletin şirketleşmesi, bu özgürlüğü yalnızca sermaye sahiplerine sunar. Küçük işletmeler ve bireyler, büyük şirketlerin hegemonyası altında ezilirken, devlet bu eşitsizlikleri düzenlemek yerine, piyasa mantığıyla hareket eder. Lidyalıların modeli, ekonomik özgürlüğü toplumsal dengeyle bağdaştırırken, neoliberalizm bu dengeyi tamamen piyasaya terk eder.

IV. Küresel Bağlamda Kontrol Mekanizmaları

Lidyalıların ticaret devleti, bölgesel pazarları kontrol ederek ekonomik istikrar sağlamıştır. Standart sikkeler ve ticari ağlar, devletin ekonomik gücünü pekiştiren bir denetim mekanizması oluşturmuştur. Neoliberalizmde ise kontrol, ulus-ötesi şirketler ve finansal kurumlar aracılığıyla sağlanır. Dünya Bankası, IMF gibi kurumlar, devletlerin ekonomi politikalarını piyasa çıkarlarına uygun şekilde yönlendirir. Lidyalıların kontrol mekanizmaları, yerel refahı artırmayı hedeflerken, neoliberal kontrol mekanizmaları, küresel sermayenin çıkarlarını korur. Bu durum, devletlerin özerkliğini erozyona uğratır ve neoliberalizmin şirketleşen devlet modelini, Lidyalıların ticaret devletinden daha hegemonik bir yapıya taşır.

V. Gelecek Perspektifinde Devletin Rolü

Lidyalıların ticaret devleti, ekonomik yeniliklerin toplumsal refahla dengelendiği bir model sunarken, neoliberalizm, devletin şirketleşmesini mutlak bir piyasa ideolojisiyle özdeşleştirmiştir. Gelecekte, devletin rolü, bu iki modelin sentezinden ilham alabilir. Teknolojik gelişmeler ve veri ekonomisi, devletin ekonomik süreçlerdeki rolünü yeniden tanımlamayı gerektirir. Lidyalıların ticaret devleti, bireysel girişimi desteklerken toplumsal dengeyi koruma vizyonuyla, dijital çağda devletin veri paylaşımı ve teknolojik altyapıyı düzenleme görevine ilham verebilir. Neoliberalizmin şirketleşen devlet modeli ise, kontrolsüz piyasa dinamiklerinin eşitsizlikleri derinleştirdiğini gösterir. Gelecek, devletin ekonomik özgürlük ile toplumsal refah arasında yeni bir denge kurmasını zorunlu kılacaktır.