Likya Uygarlığı’nı, Lukka olarak bildiğimiz bir Anadolu halkı yaratmıştır. Luvice ile akraba bir dil konuşan bu halkın izleri, son yıllarda yapılan araştırmalarla prehistorik dönemlere kadar inmiş ve böylece Anadolu tarihini anlama yolunda çok önemli bir adım daha atılmıştır. Hititlerin II. Ramses’e karşı yaptığı Kadeş Savaşı’nda yer alan Lukkalar, “İlias” destanında Troialılara yardıma gelen Anadolu budunlarının simgesi niteliğindeki Likyalıların lideri Sarpedon ile tarihe kalıcı izler bırakmıştır.
Likya, kendine özgü kültürüyle Anadolu’nun en iyi bilinen ve araştırılan coğrafyalarından biridir. Bugün Teke Yarımadası ile örtüştürdüğümüz bu zorlu coğrafya, Likya’nın çevre kültür bölgelerinden oldukça yalıtılmış bir biçimde etkileyici bir kültür envanteri yaratmasına da neden olmuştur.
“Lukka’dan Likya’ya – Sarpedon ve Aziz Nikolaos’un Ülkesi”, işte bu sıradışı uygarlığı bilimsel bir yaklaşımla ve güncel bulgular ışığında okuyucuya sunmayı amaçlamaktadır.
The Lycian Civilization is the product of an ancient Anatolian people known as the Lukka. The traces of this people, who spoke a language related to Luwian, have now been dated as far back as the prehistoric period by recent research, which constitutes another important step towards understanding the history of Anatolia. The Lukka people fought with the Hittites against Ramses II in the Battle of Qadeš, while the Lycians became the symbol of the Anatolian peoples when, led by Sarpedon, they came to the aid of the Trojans in the epic poem The Iliad and thus left their mark on history. With its uniquely distinctive culture, Lycia is one of the best known and investigated regions of Anatolia. Roughly coinciding with today’s Teke Peninsula, this rugged geography isolated Lycia from the surrounding cultural zones, thus allowing it to compile an impressive cultural inventory of its own.
The book you are holding in your hands attempts to introduce this extraordinary civilization to the reader through the latest findings and scientific approach by the experts in thefield.
Işıklar Ülkesi’ni Okumak
Batı Toroslar’ın şekillendirdiği günümüz Teke Yarımadası, antik çağlarda Likyalıların yurduydu.
Anadolu’nun kadim halklarından Luviler ile akraba halk olan Likyalılar, bu engebeli ve zor coğrafyada, “Işık Ülkesi”nde özgün bir kültür oluşturmuşlar ve bu kültürü binyıllar boyunca dış etmenlere karşı korumayı başarmışlardı. Bu nedenle Likya Uygarlığı, bu yöreye ilk gelen araştırmacı gezgin Kont Choiseul-Gouffier’den itibaren (1776) Anadolu arkeolojisinin uluslararası boyutta
da yoğun ilgi gören alanlarından biri olmuştur.
Erken Anadolu’nun –Hitit ve Mısır kaynaklarında geçen adıyla– Lukka Ülkesi ve Lukka
Halkı, içinden geçtiği tarihi şekillendirmeyi başarmış, yiğit komutanları Sarpedon önderliğinde
Troialıların yanında yer alarak yalnızca Anadolu’nun değil, dünyanın da bu en önemli destanında ayrıcalıklı bir yer edinmişlerdir. Antik mitolojinin bilinirlikte öne çıkan ve hikâyeleri Likya ile
özdeşleşen figürlerinden olan kanatlı at Pegasos’u ve Khimaira’yı yenen ancak tanrılara ulaşmayı
başaramayan Bellerophon’u da bu bağlamda anmak gerekir.
Strabon, Likyalıları şöyle anlatır: “… Likyalılar öyle uygar ve nezih bir şekilde yaşamlarını sürdürdüler ki şimdiye kadar hiç utanç verici kazanç istekleri olmadı ve atadan kalma Likya Birliği’nin
nüfuz alanı içinde kaldılar” (Geographika XIV 3, 2). Likyalılarda daha MÖ 2. binyılda gözlemlenen
birlik bilinci, MÖ 168/167’de “Likya Birliği” adıyla resmi olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu
birlik öylesine demokratik bir yönetim biçimine sahiptir ki Aydınlanma Çağı’nın ünlü düşünürü
Montesquieu onu, Yasaların Ruhu adlı kitabında (1748) “Antik Dünya’nın en mükemmeli” olarak
övmüştür.
MÖ 9. binyıldan bu yana kesintisiz iskân gören Likya kentleri, büyük oranda ayakta kalmış dokuları ile bilim insanlarına geniş araştırma olanakları sunmaktadır. Özellikle başka hiçbir kültür
coğrafyasında benzeri olmayan nekropoller, buraya özgü semerdam kapaklı lahitleri, ahşap cephe
mimarisinin baskın izlerini taşıyan kaya mezarları ve Anadolu’da sadece Likya’da görülen ‘dikme’
mezarları ile “Likya” deyince akıllara ilk gelen simgeleri barındırmaktadır. Bu bütüncül doku,
Likya’nın UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’ne bir “bölge” olarak aday oluşunun da nedenidir.
Likya’ya İnanç Tarihi açısından bakıldığında da çarpıcı bir resim ortaya çıkmaktadır: Kökeni
Anadolu anatanrıçasına dayanan Leto’nun bilinen tek tapınağı, adını taşıyan Letoon’dadır. Tanrıça Leto’nun, çocukları Artemis ve Apollon ile doğumdan sonra geldiği yer olarak kabul edilen
Letoon, Likya Birliği’nin ortak kutsal alanıdır. Apollon ise daha Homeros tarafından “Lykegenes”,
yani “Likya soylu” olarak tanımlanmıştır. Hıristiyanlık’ın en önemli azizlerinden Aziz Methodios
ve Aziz Nikolaos da Likyalı’dır.
Elinizdeki kitap, Anadolu’nun bu kadim kültür coğrafyasını pek çok farklı açıdan ele alarak
yerli ve yabancı bilim insanlarının en güncel bilgilerini okuyucuyla buluşturmaktadır.
Koç Topluluğu ve Tüpraş olarak bundan 5 yıl önce Anadolu Uygarlıkları Serisi’ne başlarken;
enerjimizi tarih, kültür ve sanatta sürdüreceğimize söz vermiştik. Hedefimiz değişmedi: “Kültür
mirasımıza kalıcı eserler bırakmak.” Anadolu Uygarlıkları Serisi’nin beşinci eseriyle bu muazzam,
bu bereketli toprakların, Anadolu’nun bir başka sahibini hatırlayacak ve Işıklar Ülkesi’ne yolculuğa çıkacağız.
İbrahim Yelmenoğlu
Genel Müdür
Nisan 2016
Önsöz
Likya, kendine özgü kültürü ile Anadolu’nun en tanınan ve
araştırılan coğrafyalarından biridir. Bugün yaklaşık Teke Yarımadası ile örtüştürdüğümüz bu zorlu coğrafya, Likya’nın
çevre kültür bölgelerinden oldukça yalıtılmış bir biçimde etkileyici bir kültür envanteri yaratmasına da neden olmuştur.
Elinizdeki kitap, işte bu sıradışı uygarlığı, konularının uzmanlarından üst düzey bilimsel bir yaklaşımla ve son bulgular doğrultusunda okuyucuya sunmayı amaçlamaktadır.
Likya Uygarlığı, adını Lukka olarak bildiğimiz kadim bir
Anadolu halkının eseridir. Luvice ile akraba bir dil konuşan
bu halkın izleri, son yıllarda yapılan araştırmalarla prehistorik dönemlere kadar inmiş ve böylece Anadolu tarihini anlama yolunda çok önemli bir adım daha atılmıştır. Hititlerin
II. Ramses’e karşı yaptığı Kadeş Savaşı’nda yer alan Lukkalar,
İlias destanında Troialılara yardıma gelen Anadolu budunlarının simgesi niteliğindeki Likyalıların lideri Sarpedon ile
tarihe kalıcı izler bırakmıştır. Ege ve Doğu Akdeniz arasındaki deniz rotası üzerinde bulunması ise, Likya’yı tarihinin
her döneminde ayrıcalıklı kılmıştır. “Lukka”dan “Likya”ya, sahip olduğu kültürün bütünüyle geçen bu halk; ırksal, dilsel ve
dinsel açıdan tarihinin bilebildiğimiz en erken süreçlerinden
itibaren gösterdiği birliği, MÖ 168/167’de resmi bir kimliğe
büründürerek, çoğulcu demokrasinin en mükemmel örneği
olarak perçinlemiştir. Böylesine Anadolu özlü bir halkın ve
kültürün, sadece Demir Çağı’nda yoğunlaşan kalıtlarına bakılarak yapılan “Hellenizasyon ve Akültürasyon” kavramları
altındaki irdelemesi, bilimsel açıdan Likya araştırmalarındaki temel sorunlardan birini oluşturmaktadır. Bu kitapta Likya
Uygarlığı’nı farklı bakış açıları ile irdeleyen bilim insanlarının
görüşlerinin bir araya getirilmiş olması, bilimsel değerinin de
bir diğer göstergesidir.
Likya’nın özellikle mezarlarda kendini gösteren alışılmışın dışındaki sanatsal yaratıları, daha 18. yüzyıldan itibaren
birçok Avrupalı gezgin ve bilim insanının dikkatini çekmiştir.
Bu ilgi günümüzde de artarak devam etmektedir. Bu nedenle,
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından 2014 yazı sonlarında tarafımıza Likya ile ilgili bir kitap oluşturulması teklifi geldiğinde heyecanlanmakla beraber, zorlu bir görevin bizleri
beklediğinin de farkındaydık. Çünkü geçmiş dönemlerde üç
kez yapılan Likya sempozyumlarına onlarca bilim insanı katılmış ve bunların yayınları bir cilde sığmamıştı. Dolayısıyla
Likya ile ilgili bilgileri tek bir kitap içine sınırlamanın zorluğu
karşımıza çıkmıştı. Bu nedenle kitabın konsepti, Likya kültürü ve sanatının ana başlıkları ile kazı ve yüzey araştırması yapılan kentleri üzerinde odaklanmış; böylece en güncel bilgilere yer verilmesi amaçlanmıştır.
Bu bağlamda, konu üzerine uzman olan ve Likya kültürü ve tarihi hakkında uzun yıllardır değerli çalışmaları bulunan meslektaşlarımıza belirlenen başlıklarla öneriler götürülmüştür. Böyle bir yayının önemini görerek bilim insanlarına yakışan bir özveri ile katkılarını esirgemeyen yazarlarımıza öncelikli şükranlarımızı sunuyoruz. Kitabın bütün hazırlık
aşamalarında beraber çalıştığımız Şennur Şentürk ve Nihat
Tekdemir’e, titiz redaksiyon çalışmaları için Derya Önder ve
Merete Çakmak’a, grafik çalışmaları için Nahide Dikel ve Arzu
Yaraş’a, düzelti okuması için Filiz Özkan’a ve kitapta yer alan
43 makalenin Türkçe ve İngilizce dillerine çevirilerini büyük
bir özenle yapan Fatih Mehmet Şen’e içtenlikle teşekkür ediyoruz. Bir teşekkürümüz de, burada adını sayamadığımız, kitaba değerli görsel arşivleriyle katkıda bulunan paydaşlaradır.
Bu yayını mümkün kılan Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ve
Tüpraş’a ise, oluşturdukları dizi ile Anadolu kültürlerinin ve
arkeoloji biliminin tanıtımına ve gelişmesine verdikleri destek
nedeniyle özel şükranlarımızı iletmek isteriz. Bir ekip çalışmasının ürünü olan bu kitap, yukarıda ismini andığımız kişiler
ve kurumlar olmadan ortaya çıkamazdı.
Havva İşkan – Erkan Dündar
KÜNYE
Lukka’dan Likya’ya – Sarpedon ve Aziz Nikolaos’un Ülkesi
YKY’de İlk Baskı Tarihi:
06.2020
Hazırlayan:
Nihat Tekdemir, Havva İşkan, Erkan Dündar