Hititler ve Hattuşa / İştar’ın Kaleminden, Muazzez İlmiye Çığ

Dünyanın en önemli 3 Sümerologundan biri olan Muazzez İlmiye Çağ, Hititler ve Hattuşa / İştar’ın Kaleminden adlı kitabında okuyuculara yepyeni ufuklar açıyor; Anadolu’nun ortasında en az 3 bin 500 yıl önce bir imparatorluk kurmuş olduğu halde çok az tanıdığımız Hititleri, akıcı bir anlatımla gözler önüne seriyor.
Kitapta, Hititlerin başkenti Hattuşa’da bulunan ünlü Yazılıkaya, saray, tapınak ve şehir kapılarının kalıntıları gözler önünde canlandırılmakta, kazılarda çıkarılan kırık dökük çiviyazılı tabletlerin, binlerce yıl önceki insanların yaşamı hakkında nasıl yeni sayfalar açtığı ortaya konulmaktadır.
Annesi Sumerolog Hatice Kızılyay ile Hattuşa’ya giden 14 yaşındaki İştar yazmış bunları; bulunan her yeni tabletten öğrendiklerini günlüğüne geçirmiş. İki ayı kapsayan bu günlükte, Hititlerin saray entrikaları, cinayetleri, kralların yıllıkları, fermanları, kanunları, mahkemeleri, Tanrıları, efsaneleri, fal ve sihirleri, çeşitli törenleri, aile yapıları, hastalık, doğum, evlenme ve boşanmaları, kitaplıkları, dil ve yazılarının çözümü, müzik, dans ve içkileri hakkında bilgiler sunuluyor.
Bu arada Hititlerden günümüze ulaşan gelenekler gösterilerek o günlerle zamanımız karşılaştırılıyor.
Bu kitapta, 3000 yıldan beri unutulmuş bir imparatorluğun kültürünü bütün yönleriyle bulacaksınız.

HİTİTLER, HİTİT DEVLETİ, HİTİT UYGARLIĞI
HİTİT SANATI

Alacahöyük, Boğazköy, Bitik, Karaoğlan, Dündartepe, Karahöyük örenlerinde, Erken Tunç Çağı tabakalarının üzerlerinde kalın bir yangın izi vardır. Ahlatlıbel ve Etiyokuşu örenlerinde Erken Tunç Çağından sonra yerleşme görülmez. Alişar’da ise yalnız Akropolde yaşam devam etmiştir. Yani Anadolu 2000 yılına doğru büyük bir saldırıya ve istilaya uğradı. Bilinmeyen bir sebepten Hind-Avrupa boyları Anadolu’ya göç etmişlerdi. Bunlar Hititlerdi. Hititler kendilerini “Nesili” yani nesice konuşanlar adını vermişlerdir. Yaşadıkları Anadolu topraklarını “Hatti Ülkesi”, oturanlarına ise “Hattilili” diyorlardı. Hititler yeni yurtlarında, kendilerinden daha gelişmiş bir uygarlığa sahip Hattilerle kaynaşmışlar, onların tanrılarını, mitolojilerini benimsemişler, kullandıkları isimlere sahip çıkmışlardır. İlk Hitit izlerine Kültepe/Kaniş/Neşa’ da rastlanır. Burada bulunan ve Hitit izlerini taşıyan Asurca metinler XIX. Yy. tarihlenir.

HİTİTLER’İN KEŞFİ
Boğazköy arşivleri bulunmadan önce de Mısır, Babil, Asur ve İncil kaynaklarından, Hititlerin varlığı biliniyordu. İngiliz bilgin A. H. SAYCE, 1880’de Bible Arkeoloji Derneği önünde okuduğu bildirisinde, Anadolu’daki hiyeroglifli kaya kabartmalarının ve onlara benzeyenlerinin Hititlere olduğunu ve bütün Anadolu’nun Hitit ülkesi olduğunu açıkladı.
*İngilizCharles Texier 1839’da Yazılıkaya’yı keşfetti.
*Alman Carl Humann, Yazılıkaya ve Boğazköy kabartmalarının kalıplarını çıkardı. (Bergama Zeus Sunağını keşfeden demiryolu mühendisi)
*British Museum Kargamış’ta (1879), Almanlar Zincirli’de (1888 ve 1892) kazılar yaptılar.
*1887’de Orta Mısır’da Tell El-Amarna’da bulunan bir tablet, Hitit Büyük Kralı Şuppiluliuma’nın IV. Amenophis’e tahta çıkışı ile ilgili tebrik mektubuydu. Ve Hititçe idi.
*Alman Dr. Hugo Winekler 1906’da Boğazköy kazılarına başladı. İlk yıl 10 bin den fazla çivi yazılı tablet bulundu. Ve Dünyanın ilk yazılı antlaşması, Kadeş Barış Antlaşması. Bunlar Akkadca ve Hititçe idiler. Boğazköy’ün yani Hattuşa’nın Hatti Ülkesinin başkenti olduğu anlaşıldı.
*Hitit dilini 1917’de Hrozny çözdü.

HİTİT BEYLİKLERİ DÖNEMİ (2000-1700)
2000-1700 yılları arasını Hititler, göç, istila, kaynaşma, kendilerini kabul ettirme uğraşısı içinde geçirmişler ve küçük beylikler kurarak yörelerine hakim olmuşlardır. Bu dönemin en ilginç özelliği, Asurlu tüccarların Anadolu içlerinde ticaret sömürgeleri kurmuş olmalarıdır. (1900-1800) Bunlardan Neşa ve Hattuş/Boğazköy karumlarının yerleri tesbit edilmiştir. Ticaret eşya değiştirme yoluyla yapılıyordu. Anadolu’dan ucuz bakır alıyor karşılığında kalay ve kumaş veriyorlardı. Yollar bozuk olduğu için taşıma aracı olarak eşek kullanılıyordu.

SANAT
Hatti sanatının etkisi sürüyordu. Çok renkli seramikler ve geometrik desenler ortaya çıktı.
Tanrıya içki sunmak (Libation) için kullanılan ve Ryton denilen, aslan, boğa, koç şekilli seramik eserler, uzun gagalı, yüksek kulplu kaplar ürettiler. Kültepe’de orthostadlar, Konya-Karahöyükte muazzam kent duvarları ve büyük bir saray bulundu. Bu sarayda bir banyo odası ve pişmiş topraktan küvet ele geçti. Temelleri taş, duvarları kerpiçten çok odalı evlerde oturuyorlardı. Sokakları taş döşeliydi ve kenarlarında su tahliye olukları vardı. Bu devre ait Kültepe evlerinde erzak büyük küplerde saklanıyordu. Üzüm salkımı biçimli kandillerle aydınlanma sağlanıyordu. Nimet Özgüç, Acemhöyük’te Anadolu’nun en büyük sarayını ortaya çıkardı. Henüz 40 odası kazıldı.

ESKİ KRALLIK DÖNEMİ (1660-1460)
Beyliklerin birbirleriyle yaptıkları savaşlar sonunda Hattuşa’da Eski Hitit Krallığı kuruldu. Bu krallığın kurulmasına dışarıdan gelecek yabancı güçlerin tehdide etkili olmuştur.
Bu dönem 11 kral gördü.
*I. Hattuşili (1660-1630) Hitit İmparator Kurucusu.

BÜYÜK KRALLIK ( 1460-1190)
*II. Tuthaliya (1460-1440)
Büyük Krallığın kurucusudur. Yazılı kaynaklara göre, I. Hattuşili, I. Murşili ve I. Şuppiluliuma ile birlikte Hititlerin dört büyük kralından biridir. Kurban törenlerinde bu dörtlünün heykellerine kurban sunulurdu.
*I. Şippiluliuma (1380-1345)
İdaresinde Hititler en parlak dönemlerini yaşadılar. Babil ve Mısır’la birlikte döneminin üç büyük devletinden biri oldular. Şu ünlü Mısır Fravunu Tutankamon ölünce, genç yaşta dul kalan karısı I. Şippiluliuma’ya bir mektup göndererek hem tahtını güçlendirmek hem akraba olmak istemiştir. “Kocam öldü, bir oğlumda yok, Senin ise bir çok oğlun olduğu söyleniyor. Sen oğullarından birini bana gönder, o benim kocam olacak, Mısır’ı idare edecek.”

*Mutavalli (1315-1282)
Hiti İmparatorluğunun en büyük ve en başarılı krallarından biridir. II. Ramses’in krallığı döneminde (1290-1224) Mısır’la savaştı. Kadeş (Kuzey Suriye) Meydan Savaşı 1286 tarihinde yapıldı. Bu savaşla ilgili bilgiler Karnak, Luxor, Abydos, Ramasseum tapınaklarının duvarlarında kazılıdır.
Ramses 20 bin kişilik orduyla, Mutavalli 35 bin asker ve 3500 savaş arabasıyla Kadeş yakınlarında karşılaştılar. Mısır ordusu darmaduman oldu. Ramses canını zor kurtardı. Mısır yazılı kaynakları, Hititlerin casusluk ve haber alma teşkilatının mükemmel, ani baskın taktiklerinin ustalıklı olduğunu yazarlar. Bu savaş sonucu Ramses geri çekilmiş, Hititler Şam’a kadar dayanmış ve bu bölgeyi talan etmişlerdir. Suriye ve Amurru devletlerinde Mısır egemenliği sona erdi. Hitit egemenliğine girdiler.

*III. Hattuşili (1275-1250) , KADEŞ BARIŞ ANTLAŞMASI
II. Ramses’le geciken barış antlaşmasını yapan kraldır. Kadeş Barış Antlaşması 1269 tarihinde yapıldı. Tarihteki ilk barış antlaşmasıdır. Bu antlaşmanın bir kopyası Boğazköy/Hattuşa’da bulundu. İst. Ark. Mz. de sergilenmektedir. Antlaşma metninde, iki kralın isimleri, soy ağaçları, dostluk ilişkileri, şahit olarak Hitit ve Mısır tanrılarının çağrılması, antlaşmayı bozacak olana lanet, koruyana mutluluk dilekleri yer almaktadır.
Rahip olarak yetişen III. Hattuşili, bir Huri rahibinin kızı olan eşi Puduhepa ile birlikte dini siyasete alet edince, İmparatorluk çöküş sürecine girdi.

IV. Tuthaliya (1250-1220)
Parlak bir dönem geçirdi. Kendini “Evrenin Kralı” olarak anan ilk Hitit hükamdarıdır.
Assuva ülkesine iki akın yaptı. 10 bin tutsak, 600 at koşulu araba elde etti. Bu zaferin anısına, İzmir Kemalpaşa yakınlarındaki Karabel Kabartmasını yaptırdı. Assuva, Batı Anadolu’dur. Romalılar Döneminde dahi İzmir-Efes yöresine Asia deniliyordu.
Taruişa ülkesi için, Vilusa Prensi Alaksandu ile saldırmazlık ve dayanışma anlaşması yaptı.
Taruişa; Troia, Vilusa ise İlios ‘dan başkası olamaz. Homeros Troia kralı Priamos’un oğlu Aleksandros’tan bahseder. Bu da anlaşmayı imzalayan Vilusa prensi Alaksandu idi. Hitit metninin tarihlendirmesi Troia VIh dönemine denk gelir.
IV. Tuthaliya, Alasia/Kıbrıs sefer yapıp ele geçirdi. Altın ve bakır ile ödenecek vergiye bağladı. IV. Tudhaliya döneminde Hitit sanatı doruklarına çıkmıştır. En bol ve en güzel kral betimlemeleri bu kralındır. Yazılıka’da iki kabartması birde heykelinin kaidesi bulundu.

II. Şuppiluliuma (1200-1190)
Son Hitit hükümdarıdır. “Deniz Kavimleri” /” Kuzey Kavimleri” denen istilacılar, Anadolu’yu ele geçirdiler. İç kargaşalarla zayıflayan Hitit Krallığı son buldu.

HİTİT KRALLARI

ESKİ KRALLIK BÜYÜK KRALLIK
Pithana (18.yy.)
Anitta (18.yy.)
Labarna (1680-1650)
I. Hattuşili (1660-1630) II. Tuthaliya (1460-1440)
I. Murşili (1630-1600) I.Arnuvanda (1440-1420)
I. Hantili (1600-1570) II. Hattuşili (1420-1400)
I. Zidanta (1570-1560) III. Tuthaliya (1400-1380)
Ammuna (1460-1540) Şappiluliuma (1380-1345)
I. Huzziya (1540-1535) II. Arnuvanda (1346-1345
Telipinu (1435-1510) II. Murşili (1345-1315)
Alluvamna (1510-1500) Mutavalli ( 1315-1382)
II. Hantili (1500-1490) III. Murşili (1382-1275)
II. Zidanta (1490-1480) III. Hattuşili (1275-1250)
II. Huzziya (1480-1460) IV. Tuthaliya (1250-1220)
III. Arnuvanda (1220-1200)
II. Şuppiluliuma (1200-1190)

HİTİTLERDE YAŞAM
Halkın başlıca geçim kaynağı tarımdı. Hayvancılık da yapılıyordu. Ticaret yaparak zengin olanlarda vardı. Hititler; Babil, Amurru, Ugarit, Arzawa ülkeleriyle ticaret yapıyorlardı.
Arpadan bira, üzümden şarap yapıldığını anlatan bir çok tablet bulundu.
Ulaşım ve ticaret dört tahta tekerlekli öküz arabalarıyla, eşek ve katırlarla sağlanıyordu.
Yolların bakımı yerel yönetimlerce yapılıyordu. Gümüş çubukları ticarette para yerine kullanıyorlardı.

YAZI
Çivi yazısında, Akkadça ve Sümerce yazı işaretlerini aynen almışlardı. Diplomasi lisanları Akadca idi. Hititler yazılarını kil tablet, yani toprak levhacıklar, tahta, gümüş ve bronz levhacıklar üzerine yazarlardı. Hattuşaş Büyük Tapınağında ele geçen bir kil tablette; “19 kil tablet, 33 tahta tablet yazıcısı” ndan bahsedilir. Hattuşaş’ta Sfenks Kapısı yanında Peter Neve 24×35 cm. bronz bir tablet bulmuştur. Ünlü Kadeş antlaşmasının Hititçe metni gümüş tablet üzerine yazılmış. Ama ele geçmedi. Tabletler, duvar boyunca uzanan, tahta raflar içinde dizili dururlardı. Günümüz kütüphaneleri gibi. Tabletlerde; Hitit kanunları, devletler arası antlaşma ve yazışmalar, kral yıllıkları, dini tören kuralları, fal metinleri, edebi metinler ve mektuplar yazılıdır.

KİŞİLİK HAKLARI
İnsan yaşamına ve kişilik haklarına büyük önem vermişlerdir. Krallık topraklarında herkes dininde ve dilinde serbestti. Aşağılayan ve acımasız cezalar uygulamazlardı. İşkence tasvirlerine hiç rastlanmamıştır. Ölüm cezaları büyü yapanlarla krala karşı gelenlere veriliyordu. Kralın ölüm cezasını kaldırma yetkisi vardı. Kölelerin bile hakları vardı. Özgür bir kadınla evlenebiliyorlar, kadınlar özgürlüklerini kaybetmiyordu. Başlık parası zorunluydu. Ayrılsalar bile çocuklar paylaşılırdı. Köleler parasını ödeyerek özgür kalabiliyordu.

EVLİLİK
MÖ. 1600’ler (Eski krallık Dönemi) Damat gelinin duvağını açıyor ve ona içki sunuyor. “Yüzgörümü anı” (And. Med. Müz.) Bitik Ankara yöresindedir. Anadolu’da Hititlerden itibaren Anaerkil düzen yerini ataerkil düzene bırakmıştır. Kardeş ilişkileri ve evliliği çok kötü karşılanırdı. Ensest ilişkinin cezası ölümdü. Kadınla erkek eşdeğerdi. Ayrım yapılmazdı. Harem sadece sarayda vardı . Halk arasında çok eşlilik geleneği yoktu. Kraliçenin de yetkileri krala yakındı. Evlenecek erkek kızın babasına Kuşata denilen başlık parası verirdi. Erkek evlilikten vazgeçerse parayı geri alamazdı. Evlendikten sonra kadın zina yaparsa cezası ölümdü. Evli erkek zorla birine sahip olursa cezası ağırdı ama kadının evinde yakalanırsa ceza yoktu. Hititlerde boşanma ve veraset kanunları da ele geçmiştir.
Tabletlere göre aile en az 8-10 kişiden oluşuyordu.

DEVLET YÖNETİMİ
Büyük Kral aynı zamanda baş komutan,baş rahip, baş yargıç görevlerini yürütüyordu.
Kral, kraliçe, veliaht sonra baş mesedi (kral sözcüsü) gelir. Baş mesedi, kralın kardeşi veya veliaht olmayan oğlu olurdu. Kral aldığı kararı Pankus denen soylular meclisine onaylatmak zorundaydı. Bu ilk kez Hititlerde uygulanmıştır. (Meşrutiyet)

Kral sarayında çeşitli yetkilere sahip devlet erkanı, katipler, rahipler, şarkıcılar, müzisyenler de yaşardı. Kraliçelik hakkı kral ölse bile ölünceye kadar devam ederdi. Eskisi ölmeden yenisi kraliçe olamazdı. Yani tecrübeye önem verirlerdi.

ASKERLİK
Hititlerde herkes askerlik yapmakla görevli idi. Savaş arabalarında biri sürücü, ikisi okçu üç savaşçı bulunurdu. Askerler; ok, mızrak, kalkan, balta, topuzla savaşırlar, bellerinde kamaları olurdu. Kale komutanları vali olarak görev yapıyorlardı. Orduda binbaşı, yüzbaşı, onbaşı gibi rütbelerin olduğunu biliyoruz. Askerler; “Piyade Askerleri, “Araba Savaşçıları”, “jandarma askerleri”, “istihkam askerleri”, “deneyimli askerler” gibi sınıflara ayrılırlardı.

HATTİ ÜLKESİNİN BİN TANRISI
İÖ. XVIII.yy Hitit tabletlerinde uzun tanrı listelerine rastlanmıştır. Bin tanrılı olmalarının sebebi, işgal ettikleri ülkelerin tanrılarını da kabul etmeleridir. Dini bayramlara tanrılara şarap, bira, alkollü içecekler sunuyorlardı. Din ve Mitoloji konularında Hatti ve Hurri etkisi altında kalmışlardır. Mezopotamya kaynaklarından esinlenmişlerdir.

Teşup – Gök Tanrısı. (Fırtına Tanrısı ) Baş tanrının sembolü boğadır. Metinlerde ve sanat eserlerinde dağlar üzerinde durur. Hititler dağları kutsal sayar ve taparlardı.
Arinna- Güneş Tanrıçası. Baş tanrıça. Hepat/Kupaba/Kybele Yazılıkaya’da panter üzerinde durur. Adaletin Koruyucusudur.

Bu iki tanrı birbirlerine eş idiler. Bütün tasvirlerde koca sağda. Karısı solda durmaktadır. Bu gelenek günümüzde devam etmektedir. Kraliyet aileleri bu şekilde dururlar.

Tapınaklarda; “Tanrı Anası” (baş rahibe), “Tanrı kız kardeşi” (tapınak dansçıları), “Sir” (tapınak şarkıcısı), Kar,Kid (tapınak fahişesi) bulunurdu.

HİTİT MİMARİSİ
Kentlerinin ortak özellikleri, belirli aralıklarla inşa edilen kulelerle donatılmış, sağlam sur duvarlarıdır. Alt bölümleri kyklop duvar örgülü anıtsal mimarlık eserleri vardır. Sur duvarları, merdiven ve yeraltı tünelleri (POTERN) ile donatmışlardır. Bu özellikler dışarıdaki düşmana ani baskın yapmalarına yarıyordu. En güzel örneğini Hattuşa surlarında görürüz. Kent kapıları sabah açılır akşam kapatılırdı. Düşman tehlikesinde hayvanlar da sur içine anılırdı.
Hiti dünyası sütunu tanımıyor onun yerine dört köşe direkler kullanıyordu. Hitit mimarlığının en büyük özelliği asimetrik oluşudur. Yapılarının dış ve iç düzenlerinde simetri kullanmamışlardır.

Evler kerpiçten ve birbirlerine bitişik ve düz damlı yapılırdı. Isınma, pişirme ihtiyacı ocaklar ve fırınlar vasıtasıyla gideriliyordu. Sokağa açılan kapıdan etrafında odalar olan bir avluya giriliyordu. Cadde ve sokaklar bir arabanın geçebileceği genişlikte 3, 4, 5 m. idi. Sokaklarda çöp çukurları bulundu.

HİTİT HEYKEL ve KABARTMA SANATI
Anadolu’da anıtsal heykel Hititlerle başlar. Güneş Kursunu Mısırlılardan aldılar, yeni bir anlam yüklediler. Güneş Kursu “Ben Majeste Kral” anlamına geliyordu.

GÜNEŞ KURSLARI ve İKONOGRAFİ
Güneş kursları ve hayvan şekilli alemler, bir sopanın ucuna takılarak, rahipler tarafından törenlerde taşınırlardı. Güneş Kurslarının ortasında duran boğa, geyik, aslan gibi hayvanlar tanrıların sembolleri veya taptıkları hayvanın heykelciğiydi . Boğa en büyük tanrı olan Gök Tanrısının sembolüdür. Kursu çevreleyen yuvarlak kainatı, etrafından ışınlar çıkması güneşi, ortasındaki hayvan bir tanrıyı, sallandıkça ses çıkaran küçük çembercikler yıldızları. Kral alemlerinin hepsi bir çift boğa boynuzu tarafından taşınmaktadırlar.

Güneş Kursları; Dinsel Alem, Törensel Sembol, Sistrum gibi adlarla da anılır.
Kabartmalarda; Tanrılar ve krallar, bir kolları öne uzatılmış, öteki elleri göğüs hizasında yere paralel durumdadır. Tanrıça ve kraliçeler, bir kol tam öne, diğeri öne uzatılmış ve yukarı kıvrılmış durumdadır. Bütün figürlerde eller yumruk şeklinde sıkılıdır. Krallar tanrılara ibadet ediyorsa, iki elleri yumruk biçiminde birleşmiş ve yüz hizasındadır.

Tanrılar ve krallar hep bıyıksız betimlenmiştir. Hitit kabartmalarında figürler genellikle yandan resmedilmiştir. Hitit çağında insan figürü, görüldüğü gibi değil en ideali düşünülerek yapılırdı. Bir tanrının hiyeroglif işareti ikiye bölünmüş bir elipsten oluşur. Hem erkek hem de dişi tanrıyı tanımlamak için kullanılır. Eğer gök tanrısı ise bu elipsin altına W şeklindeki yıldırım işareti bulunur. Gök tanrısı dağlar üzerinde betimlenir.
Uzun üçgen; kral, üçgenin üzerindeki iki ucu kıvrık işaret; büyük, ikisi birden; Büyük kral anlamı taşır.
İki ucu kıvrık işaret bir kadın başının üzerinde yer almışsa, büyük kraliçe anlamı taşır.
Tanrılar başında külahla betimlenir. Bu külahlarda yer alan boynuzların sayısı o tanrının önemine işaret eder. Boynuz ne kadar çoksa o tanrı o kadar önemlidir. İştar ve on iki tanrıda birer boynuz, gök tanrısında on boynuz vardır. Tanrıçalar başlarında bir polosla betimlenir.
Kral IV. Tuthaliya’dan itibaren Hitit krallarını boynuzlu külahla görürüz. Bu Hitit krallarının yaşarken tanrılaştırıldığına işaret eder. (solda yer alan Tuthaliya mühründe, tanrı Şarumma’nın koltuğu altındaki Kral Tuthaliya boynuzlu külahla betimlenmiştir. Bunların karşılarında duran kadın figürü, sol elinde tuttuğu beş elips yüzünden tanrıça olduğu anlaşılır) Tuthaliya, Büyük Galerideki kabartmasında da tanrılar gibi dağ üstünde betimlenmiştir.

Krallar tanrılara ibadet sırasında iki ellerini yumruk biçiminde bitiştirip yüzler hizasında tutarlar. Krallar ucu kıvrık bir asa tutarlar.

SANATÇI MATERYALLERİ
Hititli sanatçılar altın, gümüş, bronz, demir, fildişi, lapislasuli, dağ kristali kullanarak eserlerini yaratmışlardır. Bunların çoğu yurt dışına kaçırılmış, önemli müzelerde sergileniyorlar.

HİTİT SERAMİK SANATI
Bu konuda Hatti sanatını devam eder. Gaga ağızlı testiler, sunu kapları olarak kullanılan hayvan şekilli kaplar, insan ve hayvan betimli kabartmalarla süslü kaplar ürettiler.

MÜHÜRLER

Geometrik bezeli, çivi yazılı ve hiyeroglifli insan ve hayvan figürlü mühürler ve damga mühürler bol miktarda ele geçmiştir. Yerli damga mühürlerde hep hayvan motifleri yer alır. Çift başlı kartal sevilen bir motiftir. Yuvarlak damga mühürlerin kenarında sahibinin adı yazılıdır. Boğazköy’de Hitit krallarının toplu halde mühür baskıları bulunmuştur.
Mezopotamya menşeli silindir mühürlerde hep dini motifler bulunur.

ÖLÜ GÖMME USULLERİ
Ölülerini sağ yanına yatmış hocker pozisyonunda toprak içine açtıkları çukurlara gömüyorlardı. Çukur taşlarla örülüyor, üstü ağaçla kaplanıp toprakla örtülüyordu. Sonra ölü yemeği yeniyordu. Kurban hayvanının kemikleri mezarın üstüne sıralıyorlardı.

GEÇ HİTİT UYGARLIĞI (1200-650)
Hattuşa 1200 lerde tahrip edilince Anadolu’da yaşamını yitiren Hititler, Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Mezopotamya’da küçük krallıklar halinde bir süre daha etkili oldular. Esasen bunlar Hitit etkisinde kalmış yerlerdi. Bunlardan bazıları; Malatya-Aslantepe, Maraş, Kargamış, Zincirli/Samal, Karatepe, Sakçagözü..

HİTİTOLOJİ
Hititolojinin Ankara ayağı:
*Hititolojinin Türkiye’de kurucusu Sedat Alp’tir.

? Ülkemizde Hititolojiye emeği geçenler;
? Atatürk sayesinde ülkemize gelen Alman bilim adamları; B. Lansberger, Hans G. Güterbock, H. H. Von der Osten

? İlk Hitit kazısı, Almanlar tarafından 1906 da Hattuşa ( Boğazköy)’da yapıldı.
? Wooley ve Lawrence (Arabistanlı) Kargamış’ı kazdılar.
? Alacahöyük, 1835 yılında W. G. Hamilton tarafından keşfedildi.
? İlk Türk kazısı, Atatürk’ün emriyle Alacahöyük’te başladı. (1935) Kazıları, Remzi Oğuz Arık ve Hamit Z. Koşay yönettiler.
? Kültepe kazılarını Tahsin Özgüç, Nimet Özgüç yönettiler.
? Konya-Karahöyük kazı başkanlığını Sedat Alp yaptı.
Amasya Mahmatlar köyü araştırmaları. Hamit Koşay-Mahmut Akok 1949 yılında bir çiftçi tarlasında Hitit eserleri buldu. Küçük bir kısmı Ankara’ya gelen eserlerin büyük bölümü yurt dışına kaçırıldı.
? Horoztepe Definesi, (Tokat) 1954 yılında bulundu. Küçük bir kısmı Ankara’ya geldi. Büyük bölümü Metropolitan Museumda. 1956 ekiminde Tahsin Özgüç 15 gün kazdı.
? Şapinuva kazılarını, ilk keşfedenleri, Aygül Süel – Mustafa Süel başlattılar.
? Eskiyapar’ı Raci Temizer kazdı.
? İnandık’ı Raci Temizer kazdı

Hititolojinin İstanbul ayağı;

? Helmuth Bossert, Kurt Bittel, Friedrich Naumann la başladı ve öğrencileri;
? Halet Çambel, Bahadır Alkım, Muhibbe Darga, Ali Dinçol, Belkıs Dinçol
? Bayrağı devralacaklar; Metin Alparslan ve Meltem Doğan Alparslan

ARKEOLOJİK KAZISI YAPILAN HİTİT YERLEŞMELERİ

* ASLANTEPE – Malatya
* ACEMHÖYÜK
* AHLATLIBEL
* ALACAHÖYÜK/Arinna
* BİTİK
* ESKİYAPAR ( Alacahöyüğe 5 Km.)
* GÖZLÜKULE HÖYÜĞÜ – Tarsus
* HASANOĞLAN
* HATTUŞA/Boğazköy
* HOROZTEPE
* İNANDIK/Hanhana
* KALEHİSAR
* KALINKAYA
* KARAHÖYÜK (Konya)
* KARAOĞLAN
* KARATEPE/ASLANTAŞ
* KARAYAVŞAN
* KARGAMIŞ/ Karkemis
* KUŞAKLI/Sarissa
* KÜLTEPE/ KANEŞ/Nesa
* MAHMATLAR
* MAŞATHÖYÜK/Tapigga
* PAZARLI ( Alaca’nın 30 Km. Kuzeyi)
* SAKÇEGÖZÜ
* ŞAPİNUVA/ORTAKÖY
* TARSUS/ Tarsa
* Tel ATÇANA ( Alalah)
* ZİNCİRLİ
* RAS ŞAMRA/ Ugarit (Suriye)
* MESKENE/Emar (Suriye)

HİTİT KAYA KABARTMALARI
Gavurkale Anıtı ( Ankara-Haymana yolu üzerinde)
Fasıllar Anıtı
Eflatunpınar Anıtı
Fraktin Anıtı
Sirkeli Anıtı
Malatya Anıtları ( Üzerlerinde İlluviyanka miti yazılıdır.)
Hanyeri Anıtı / Gebze kabartması
Karabel Anıtı
Niobe Anıtı
İmamkulu Anıtı
İvriz Anıtı
Taşçı Anıtı
Yazılıkaya kabartmaları

Daha Fazla Bilgi

ARKEOLOJİ Bir İnsan ve Uygarlık Bilimi Ark. Hasan Tahsin Uçankuş Kültür Bakanlığı Yay.2000
Hatti ve Hitit Uygarlıkları, Ord. Prof. Ekrem Akurgal, Yaşar Holding yay. 1995
Anadolu Uygarlıkları, Ord. Prof. Ekrem Akurgal, Net yay.
ANADOLU KÜLTÜR TARİHİ, Ord. Prof. Ekrem AKURGAL, Tübitak Yay. 1998
TÜRKİYENİN TARİHİ, Bir Gezginin Gözüyle Anadolu Uygarlığı, Seton LLOYD, Tübitak Yay.1989
HİTİTLER, Ark. İlhan Akşit, Sandoz yay. 1981
Hitit Çağında Anadolu, Ord. Prof. Sedat Alp, Tubitak yay. 2001
HİTİT GÜNEŞİ, Ord. Prof. Sedat ALP, Tübitak Yay.-2003
HİTİTLERDE ŞARKI. MÜZİK VE DANS, Ord. Prof. Sedat ALP, Kavaklıdere Kültr. Yay.-1999
HİTİTLER VE HATTUŞA Muazzez Hilmiye ÇIĞ Kaynak Yay. 2000
BOĞAZKÖY’DEN KARATEPE’YE, “Hitit Bilim ve Hitit Dünyasının Keşfi”, Yapı Kredi Yay. 2001
TÜRKİYE ARKEOLOJİSİ VE İstanbul Üniversitesi 1932- 1999 Editör Prof. Oktay BELLİ İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü 2000

Hititler, Stefano De Martino, Dost Kitabevi Yayınları, Ağustos 2006
Hititler, Derleme, ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık, Ekim 2006
Hititler, Oliver Robert Gurney, Dost Kitabevi Yayınları, Mart 2001
Hititler (Les Hittites) Yayınları Isabelle KLOCK – FONTANILLE
Çevirmen : Nuriye YİĞİTLER , Dost Kitabevi Ankara / 2005 – Mayıs
Hititler ve Hitit Çağında Anadolu, J. G. Macqueen, Çeviren Esra Davutoğlu Arkadaş yay.
HİTİTLER DEVRİNDE ANADOLU, Ahmet Ünal, Ark. San. Yay.2003
ALACAHÖYÜK Adım Adım Ünal Yalçın İNTERMEDIA 1999
HATTUŞA Hitit Başkentinde Bir Gün Prof. Jurgen Seeher Ege Yayınları 1999
Kaynak: http://www.arkeolojidunyasi.com/anadolu_uygarliklari/hititler.html

HİTİTLER
Anadolu’ya geliş yönleri arasında, Kafkasya üzerinden, Çanakkale Boğazı’ndan ya da Karadeniz’den olmalıdır. En genel kabul gören görüş, Kafkasya üzerinden Anadolu’ya indikleri yönündedir.

Tarihteki ilk kralları Kuşşara kralı LeonUgur’dır. İlk yerleşim yerleri ise Hattuşaş’dır. Pithana’nın oğlu Anitta zamanında başkentleri Neşa (Kaniş) olmuştur. Anita, Hitit krallığının başkenti olan Hattuşaş’ı (Boğazköy), çok büyük hazineleri olduğunu tahmin ederek kuşatmış fakat şehirde herhangi bir şey bulamayınca kızarak şehri tamamen yakıp yıkmış ve ünlü lanetini savurmuştur ?Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral olur ve Hattuş?u yeniden iskan ederse gökyüzünün (Fırtına Tanrısı?nın) laneti üzerinde olsun.?

Daha sonra Anita’nın soyundan gelen torunu Hattuşaş’ı bu kez Hitit krallığının başkenti yapacak ve kendisine de “Hattuşili” adını verecektir. Hattuşaş Antik Kalıntıları bugün UNESCO’nun Dünya Kültür Mirasları listesinde yer almaktadır. Hititler yerli halkın ekonomik ve kültürel etkilerinden etkilenerek dil ve dinlerini benimsemiş ve ırklarını hatti ırkının içinde eritmişlerdir.

Hititler, Asurluların Anadolu? dan çıkmak zorunda kalmasıyla devlet idaresini ellerine almışlardır. Anadolu?nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti?ni kurmuşlardır. Bu devletin kurucusu Labarna?dır. Başkenti ise Hattuşaş? dır. (Boğazköy) Hitit tarihi M.Ö. 1650- M.Ö. 1450 Eski Krallık Devri ve M.Ö. 1450 – M.Ö. 1200 İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir. Hitit Devleti’nin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir. Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır. Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır.

Aslında Hattiler’e ait olmasına rağmen Hitit Güneş Kursu olarak anılan törensel nesne, Hititlerin sembolü kabul edilir.

Hitit adı Eski Ahit’e göre uydurulmuş bir isimdir. Bugün Hitit diye anılan bu halkın kendilerine “Nesi dili konuşan” anlamında Nesili dediklerini biliyoruz. Hititler kendilerine “Neşalılar” diyorlardı. Hititler’in savaş başarılarındaki önemli bir etken olarak, buldukları çok kişili savaş arabası gösterilir.

Hitit Siyasi Tarihi

M.Ö. 1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli aglutinant dil grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı Hititler hakkında ilk bilgilerin edinildiği dönemdir. Bu çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme aşamalarının kaynağıdır. M.Ö 2500-2000 yılları arasında Kuzey Kapadokya ve Orta Karadeniz bölgesinde gelişmiş kültürün temsilcisi Hattiler? di.

Şehir devletleri tarafından yönetilen bu bölgenin müstahkem şehirleri, kral mezarları, hazineleri, Hatti kültürünün simgeleridir. M.Ö 2000 yılları sonlarında büyük savaşlar sonucunda çıkan yangınlarla sona eren bu çağı, Asur Ticaret Kolonileri dönemi izler. Yazılı kaynaklardan Hititlerin, Anadolu?ya M.Ö. 3. binin son yıllarında, 2. binin başında küçük gruplar halinde, girmeye başladıkları ihtimali çıkmaktadır. Hititlerin Anadolu?ya Kuzey Karadeniz üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar üzerinden geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey kesimine yerleşmiş oldukları değerlendirilmektedir.

Hitit Beylikler Dönemi
Birbirini izleyen akınlarla Orta Anadolu içlerine yayılan Hititler, zamanla etki alanlarını genişletmişler, Hattili Prenslerin arazilerine hakim olmuşlardır.
Asur Ticaret Kolonilerinin geç evresinde (M.Ö. 1800- M.Ö. 1730) Kuşşara Kralı Pithana ve oğlu Anitta tarih sahnesine çıktılar. Onlar Hitit diline Naşili adını veren Kaniş/Neşa?yi zaptedip krallığın ilk merkezi yaptılar. M.Ö. 1700?lerde Kuşşara kralı Anitta, Hattuş Kralı Pijusti?yi yenip şehrini tahrip ettiğini anlatmaktadır:
Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral olur ve Hattuş?u yeniden iskan ederse gökyüzünün Fırtına Tanrısı?nın laneti üzerinde olsun.

Eski Krallık
Hattuşaş M.Ö. 17. yy.? ın ikinci yarısında, Hitit Kralı I. Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir. Eski Hitit Devleti?nin kurucusu I. Hattuşili Kızılırmak kavisi içindeki çekirdek ülkede birliği sağladıktan sonra, Kuzey Suriye ve Yukarı Fırat Bölgesi?nde Hurri Ülkesine karşı yönettiği akınlarla, kendisini izleyecek Hitit Krallarına bir Dünya devleti olma amacının işaretini veriyordu. Murşili istilalara güneyde devam ederek ve Suriye?deki şehir devletlerini devreden çıkartarak, Mezopotamya ticaret yollarını kontrol altına aldı. Halep ele geçirildi ve ordu Babil?e kadar ilerleyerek Hammurabi hanedanlığına son verdi.
Ancak, I. Murşili?nin Hantili tarafından öldürülmesi bir karışıklık dönemi getirir. Hantili idareyi ele aldıysa da o da öldürüldü. Hantili?den sonra tahta geçen Zidanta ve I. Huzziya?da Hantili ile aynı kaderi paylaşarak öldürüldüler.
Bu dönemde Hitit devleti, Torosların güneyindeki ülkeleri, Güney ve Güneydoğu Anadolu?daki diğer bölgeleri yeniden Mitanni Krallığı?na kaptırdı.
Telipinu tahta geçince, saraydaki kan davalarını durdurmayı başardı. Önceki kralların uzak bölgelere yaptıkları seferleri durdurarak, Anadolu?yu kendi içinde tutarlı bir idari teşkilat altına almaya çalıştı. Bu amaçla eyalet sistemini kurdu. Telipinu fermanı olarak bilinen fermanı yayınlayarak, taht verasetini belli kurallara bağladı.

Orta Krallık
Geleneksel Hitit tarihi çağ ayrımına göre, Telipinu devrini Orta Krallık adı verilen dönem izler. Aynı zamanda I. Tuthaliya Hititlerin amansız düşmanı Kaşkalar?la da başetmek zorunda kalmıştır. Metinlerde Tuthaliya zamanında, Fırat?ın yukarı yatağında kalan bölgelere ve Kuzey Mezopotamya?da Hurrilere karşı yapılan askeri harekatlardan söz edilmektedir. Bu başarılarla I. Tuthaliya?nın Hatti ülkesinde krallığın gücünü yeniden sağladığı anlaşılmaktadır. Ancak I. Tuthaliya?nın hükümdarlık alanı genelde Anadolu ile sınırlı kalmıştır.
I. Şuppiluliuma tahta geçince, öncelikle Anadolu? daki hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. Daha sonra Suriye ve Kuzey Mezopotamya? nin bazı bölgelerini Hitit Krallığı? na katmıştır. Kaşkalarla savaşmış, Ugarit Kralı II. Nigmedu ile bir anlaşma yapmıştır. Şuppiluliuma Mısır? da Tutankhamon? un ölümünden sonra çıkan çatışmaları fırsat bilmiş, Kargamış?ı alarak Mitanni Krallığı? na son vermiştir.
II. Murşili?nin, Anadolu?nun kuzeyindeki ve batısındaki seferleri, Hitit çekirdek ülkesinde vebanın hüküm sürdüğü ve giderek artan Asur etkisiyle Suriye?de huzursuzlukların yaşandığı bir döneme rastlamıştır.

Büyük Krallık Dönemi
Babası Murşili?nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta geçen XXI. Muvattalli, yirmi yıldan fazla ??Büyük Kral?? olarak hüküm sürmüştür. O? nun küçük kardeşi Hattuşili, askeri birliklerin başı, saray memuru, kuzey sınırının sürekli huzursuz bölgelerinde ve Hattuşa?da Vali olarak Hükümdara birçok alanda hizmet vermiştir. Bu dönemde Muvattalli sarayını, Tanrı ve atalarının heykelleri ile birlikte Hattuşa?dan Tarhuntaşşa?ya taşımıştır. Muvattalli zamanında Orta Suriye?deki Amurru bölgesi nedeniyle, Hititler?in anlaşmazlığa düştüğü ülke Mısır?dı. Bu anlaşmazlık Kadeş Savaşı? na yol açtı. (M.Ö. 1299)
Günümüzde Mısır? daki Abydos, Luksor, Abu Simbel?in duvarları ve Ramsesseum?un pylonlarının üzerindeki kabartmalarda, Yakındoğu?nun geçmişindeki en ünlü savaşlardan biri olan Kadeş Savaşı?nın tasviri görülmektedir. Kabartmalara II. Ramses?in Hitit Kralı II. Muvattalli?yi yenerek elde ettiği zaferin kutlandığı hiyeroglif metinler eşlik etmektedir. Firavun çok iyi hazırlanarak savaş alanında bizzat bulunmasına rağmen, savaşın asıl galibi Hititler olmuştur. Amurru yeniden Hitit yönetimi altına girmiş, ayrılıkçı yerel kral Benteşina ise Anadolu?ya sürülmüş, Kadeş Kalesi Hitit denetiminde kalmıştır.
Büyük Kral II. Muvattalli öldüğünde, eski bir kurala uyulmuş ve imparatorluğun en güçlü adamı olan kardeşi Hattuşili yerine, oğlu III. Murşili/Urhi-Teşup tahta geçmiştir. O, başkenti Tarhuntaşşa?dan, yeniden Hattuşa?ya taşımıştır.
Bölgede II. Muvattalli döneminden ve Kadeş Savaşı? ndan bu yana II. Ramses hüküm sürmekteydi. Hattuşili Asur ve Babil Hükümdarları ile olduğu gibi, II. Ramses ile de hükümdarlar arasındaki olağan ilişkilerini sürdürmüştür. I. Şuppiluliuma? dan beri süregelen savaş durumunu sona erdirmiş ve Mısır ile barış antlaşmasını imzalamıştır. Antlaşma Hattuşa? da ortaya çıkarılan ve günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan kil tabletten anlaşılmaktadır. Akadca yazılmıştır. Ayrıca Mısır-Karnak Ramesseum? da da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış kopyaları görülmektedir. II. Ramses ile yapılan barış antlaşması, Hattuşili? nin hükümdarlık döneminde ulaştığı bir zirvedir. Bu başarı kendisinin rakipleri Asur ve Babil ile Ege? deki rakibi Ahhiyava karşısındaki konumunu güçlendirmiştir.

Kurallara uygun olmaksızın tahta çıkmış olmasına rağmen, III. Hattuşili önemli politik başarılar ve uluslararası takdir kazanmıştı; ancak Hattuşa?da tahtına çıkacak kişi ile ilgili düzenlemeyi yapmak da kendisi için önemliydi. Önceden seçilen varisten vazgeçilmiş ve yerine Prens IV. Tuthaliya seçilmişti. Tuthaliya tahta çıktıktan sonra, Tarhuntaşşa Kralı Kurunta ile antlaşma yapmış ve Tarhuntaşşa ülkesinin sınırları yeniden çizilmiştir. II. Muvattali?nin oğlu olarak hanedandan gelen Krala, imparatorluk hiyerarşisi içinde Karkamış Kralı ile aynı düzeyde yer verilmiştir.

Hitit İmparatorluğu?nun bilinen son hükümdarı IV. Tuthaliya? nın oğlu II. Şuppiluliuma, başgösteren yiyecek sıkıntısıyla daha da gerginleşen duruma rağmen bazı askeri başarılar elde etmiştir. Hattuşa?da bugün Güneykale olarak adlandırılan kesimdeki bir yazıtta, II. Şuppiluliuma? nın askeri birliklerinin Orta ve Güneybatı Anadolu?da başarıyla savaştığından, Tarhuntaşşa? da da hükümdarın yeniden otorite kurduğundan söz edilir. Çivi yazılı belgeler de, Kargamış Kralı ve doğrudan Büyük Kral tarafından denetlenen Alaşiya (Kıbrıs) ülkesiyle antlaşma yapıldığı belirtilir.

Hitit İmparatorluğu?nun M.Ö. 1200?den kısa bir süre sonra yıkılma nedeni halen tam olarak anlaşılamamıştır. İmparatorluğun yıkılmasına çeşitli etkenlerin neden olduğu değerlendirilmektedir. Son büyük kralın hüküm sürdüğü dönemde, halk içinde huzursuzluklar ve Hitit aristokrasisinde giderek artan çatışmalar başgöstermiştir. Hitit Devletinin ayakta olduğu son yıllara tarihlenen yazılı kaynaklar, sefalet içinde olduğu belirtilen Anadolu?ya Suriye ve Mısır?dan büyük miktarlarda tahıl sevk edildiğini kanıtlamaktadır. Aynı zamanda Anadolu?daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki Hitit etkisinin azalması da Hitit İmparatorluğu?nun yıkılmasında neden ya da sonuç olarak değerlendirilmektedir.

Hitit İmparatorluğu?nun Yapısı
Hitit Devleti, Kral ve üyeleri kraliyet ailesinden gelen kişilerden oluşan politik bir kurumdu. Yönetimin politik organı Pankuş?tur (İmparatorluk Meclisi). Herhangi bir politik sorun olduğunda Pankuş Kral tarafından

Yazı ve Dil
Hititlerin dili, Hint-Avrupa Dillerinin Anadolu’nun alt grubuna dâhildir. Muhtemelen bir Hint-Avrupa öncesi eski Anadolu dili konuşan Hattilerden Hatti ifâdesini ülkeleri için kullanmışlardır. Buna karşın dillerine Kaniş (Neşa) kentinden alınma Nesili (Nesçe) derlerdi.

Hititçe, bugüne kadar bilinen en eski Hint-Avrupa dilidir. Hitit İmparatorluğu’nda bunun dışında Luvi ve Pala dillerinde olduğu gibi Hititçe’yle az veyâ çok akrabâ olan başka diller de kullanılmaktaydı. Luvca’nın dinsel konularda önemi vardı.Hitit hiyeroglif yazısı ve Luvi dili Bu dillerle berâber Hititçe, diğer Hint-Avrupa dillerinden kelime hazînesi açısından kısmen farklı olan Hint-Avrupa dillerinin Anadolu kolunu oluşturmaktaydı.

Bunun yanında farklı yazılar da kullanımdaydı. Resmî diplomatik yazışmaları ve saray arşivleri Âsur (Akad) çivi yazısıyla yazılırken kayalardaki kabartmalar ve yazıtlar için Hiyeroglif denilen yazı kullanılırdı. Bugün, bu harflerle yazılan dilin bir Luvca lehçesi olduğu bilinmektedir. Hurrice de önemli bir diplomatik yazışma diliydi ve bilhassa Mittani İmparatorluğu’yla yapılan yazışmalarda kullanılırdı.Hitit çivi yazısının dili Friedrich Hrozny tarafından 1915’te çözülmüş, Hitit hiyeroglif yazısının 1940’lı yıllarda başlayan çözülmesinde ise Helmuth Theodor Bossert’in büyük katkısı olmuştur.

Hitit Dini
Yazılıkaya’da Tudhaliya-IV kabartması.Sol eliyle ucu spiral biçimli asasını tutmaktadır,sağ elinin üzerindeki edikulası’nda kanatlı güneş sembolü çift güneşli olarak yapılmıştır.
Yazılıkaya’da Tudhaliya-IV kabartması.Sol eliyle ucu spiral biçimli asasını tutmaktadır,sağ elinin üzerindeki edikulası’nda kanatlı güneş sembolü çift güneşli olarak yapılmıştır.
Hitit dîni çok tanrılı bir dindir; panteonun (tanrılar ailesi) içinde binlerce tanrı ve tanrıça vardır ve bunların pek çoğu diğer kavimlerin dinlerinden alınmıştır.
Hititler?de tanrılar, tıpkı insanlar gibidir. Fiziksel şekilleri insan gibi olduğu kadar rûhen de onlarla aynı olup insanlar gibi yerler, içerler, kendilerine iyi bakıldığı sürece insanlara iyilik ederler; ancak ihmâl edildikleri zaman hemen intikam almaya, insanları en acımasız yöntemlerle cezâlandırmaya hazırdırlar. Bir Hitit metni, insanlarla tanrıları birbirleriyle kıyaslamakta ve tanrı-insan ilişkilerini bey-hizmetçi ilişkilerine benzetmektedir.
Hitit devletinin panteonu, Anadolu ve Suriye şehirlerinin çeşitli yerel panteonlarının zamanla bir araya getirilip birleştirilmesinden oluşmuştur.
Hitit devletinin başlangıcından îtibâren baş tanrı, fırtına tanrısı Teşup’tur. Kozmik dönemi (kâinâtı) sağlayan, krallığı ve ülkenin düzenini koruyan O’dur. Kral, efendisi adına ülkeyi yönetir.

Kadeş Savaşı ve Barış Antlaşması
M.Ö. 1274 tarihinde II. Ramses ile Muvattalli arasında Kadeş önünde büyük bir meydan savaşı yapılmış ve Kadeş Antlaşması ile sonuçlanmıştır. Bu antlaşmaya bağlı olarak II. Ramses savaştan önce aldığı yerleri boşaltmış, Kadeş Şehri Hititlere kalmıştır.

Kadeş Barış Antlaşması sırasında orduda çıkan bir isyanda, Muvattalli öldürülmüştür. Antlaşma, onun yerine geçen III. Hattuşili tarafından imzalanmıştır. (M.Ö. 1269) Bu antlaşma dünya tarihinde eşitlik ilkesine dayanan en eski antlaşmadır. Antlaşma çivi yazısıyla gümüş plakalar üzerine Akadca olarak yazılmıştır. Ayrıca Kralın mührünün yanında Kraliçenin (tavananna) mührü de vardır.

Bu antlaşmanın gümüş levhalara kazınmış olan asıl metinleri kayıptır. Mısır?da tapınakların duvarlarına kazınan antlaşmanın bir nüshası da, Boğazköy (Boğazkale) kazılarında kil tablet olarak bulunmuş olup Istanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Kadeş antlaşmasının Hattuşa?da bulunan çivi yazılı tabletinin büyütülmüş kopyası New York?ta Birleşmiş Milletler Binasında asılıdır.

Boğazköy
MÖ II.bin başlarında, Yukarı Mezopotamya’daki Assur şehrinin zengin tüccarlarının Anadolu ile yoğun bir ticari ilişkiye girmiş olduklarını görüyoruz Orta Anadolu’nun geniş toprakları üzerinde kurulan küçük krallık veya beylikler, “Karum” adı verilen pazar yerleri ile son derece canlı birer ticaret merkezleriydiler. Assurlu tüccarlarla birlikte gelişen bir başka ve çok önemli olgu ise, M.Ö. II. bin de Anadolu’da bilinmeyen fakat Mezopotamya’da M.Ö. 3000 yılından beri kullanılan çivi yazısının Anadolu’ya gelişidir. Böylece Anadolu tarihi çağlara girmektedir. Kilden yapılmış tabletler üzerine yazılan mektuplardan, Assurlu tüccarların Anadolu’ya kumaş, koku ve kalay madeni getirerek yerli krallara ve halka sattıklarını, karşılığında altın, gümüş ve bazı tunç malzeme aldıklarını öğreniyoruz.

Koloni Çağı’nı izleyen Eski Hitit ( M.Ö. 18. yy.) ve Büyük Hitit Krallığı dönemleri sonunda, takriben 1200 yıllarında batıdan gelen ve Deniz Kavimleri diye adlandırılan toplulukların istilası ile Hitit İmparatorluğu son bulmuş ve Hititler yaşamlarına şehir beylikleri halinde devam etmişlerdir.

Yönetim merkezi
Başkentleri: Hattuşaş
Anadolu’da ilk kez organize devlet kuran Hititleri’in başkenti olan Boğazköy (Hattuşaş), dağlık-engebeli bir arazi kurulmuş olup Çorum’a uzaklığı 82 km’dir. Boğazköy’ün gerçek tarihi M.Ö. 1900’den az sonra başlar. Geç Hitit ve Asur belgelerinden öğrendiğimize göre Boğazköy; Hattuştu ve Pijusti adlı krallarla son bulan bir hanedanlığın merkezi idi. M.Ö. 19. ve 18. yy.’da Hitit öncesi’deki dönemde Boğazköy’de, Hattiler ve Asurlu tüccarlar da konaklamaktaydılar. Şehirde Asurlu tüccarların ticaret yaptıkları “karum” denilen bir pazar yeri bulunmaktaydı. Boğazköy, M.Ö. 1200 yıllarına kadar Hititler’in başkenti olma özelliğini korumuştur. İlk Hitit kralı olarak Hattuşaş’lı anlamına gelen Hattuşili’yi görüyoruz.

Kentin asıl merkezini büyük kale teşkil eder. Büyük kalenin kuzeybatı yamacında Hitit İmparatorluk dönemine ait özel evler ile Büyük Mabed’in yer aldığı “aşağı şehir” bulunmaktadır. Şehrin güney kısmını teşkil eden “yukarı şehir”; M.Ö. 13. yy kralları tarafından yapılmış sandık şeklindeki surlarla çevrilmiştir. Bu surda Kral Kapısı, Potern, Sfenskli Kapı, Aslanlı Kapı yer almaktadır. Yukarı şehir içinde Yenice kale ve Sarıkale tahkim edilmiş olarak yapılmıştır.

Hitit Krallığı; M.Ö. 1200’deki Deniz Kavmi Göçleri sonunda Trak asıllı kavimlerin baskıları sonucu yıkılmış olup, dolayısıyla Boğazköy de başkent olma özelliğini kaybetmiştir. M.Ö. 750 yılında Friglerin yerleşimine sahne olmuştur. Hellenistik çağda ise Boğazköy; büyükçe bir yerleşim alanı olamaktan öte gidememiştir. Bizans çağında da iskan edildikten sonra Boğazköy’e 18. yy.’da bugünkü sakinleri yerleşmiştir.

Antik Hattuşa harabeleri ile Yazılıkaya Açık Hava Mabedi birer açık hava müzesi olarak önem taşımakta olup, ayrıca; Milli Park projesi kapsamına alınmış ve Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir.
Kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/Hititler

1 YORUM

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here