Mahallemizin Kâbusu: Anacığımın Taş Kılıcı ve Babamın Kuru Sopası
Aman Efendim, O Eskimiş Ebeveyn Hikâyelerinden Kurtulmazsak, Ne Ev Düzelir Ne Memleket!
Yazar: Âkil Bîçare
(Marion Woodman’ın derin sularından çekilen, Jung’un hikmetli balıklarıyla donanmış bir sofra.)
Aziz Komşularım, Gözlemci Canlarım!
Şimdi size öyle bir dertten bahsedeceğim ki, ne televizyon dizilerinde görülmüştür ne de mahalle dedikodularında bu kadar açık konuşulur. Derdimiz, ruhumuzun derinliklerinde saklanan, o eskimiş, paslanmış “Ana” ve “Baba” hatıralarıdır.
Ecnebi âlimler, bu meselenin adını “Matriarkal ve Patriyarkal Kompleksler” koymuşlar. Ama ben size sorarım: Bu laflar, bizim Hüsnü Bey’in sertliği ile Fidan Hanım’ın bunalımı değil midir? İşte bütün o bireysel çaresizliğimizin, o evdeki didişmelerin, o işteki hırsın kökü bu eski hamurda yatıyor!
I. Babalık Miti: O Güneşin Gölgesinde Ezilmek
Şu Patriyarka denilen şey, öyle basit bir erkeğin hükmü değildir; bu, modası geçmiş bir mitolojidir, bir güneş tanrısının yorgun gölgesidir.
Eskimiş Otoritenin Dört Derdi:
- Güneş Kahramanının Hasımlığı: Hikâyemiz der ki, erkek (kahraman), daima karanlık güçleri (yani dişili, duyguyu, bilinçdışını) fethetmeli, onu ezmeliymiş. Bu, yaratılışın ebedi emriymiş! Hüsnü Bey’in Aklı: “Karım ağlıyor mu? Susturacaksın! Duygusallık mı? Mantıkla keseceksin!” İşte bu ayrılıkçı düşünce, ruhumuzu ikiye böler.
- Dişilin Ezilmesi: Bu sistemde, kadının yaratıcı enerjisi (dişiliğin) ezilir. Ve en acısı: Bu sistemin yetiştirdiği erkek, dişilin doğal düşmanı olur. Evde, sokakta, işte… her yerde o düşmanlık hüküm sürer.
- Güvenlik Zinciri: Neden bu köhne düzene itaat ederiz? Çünkü o bize bir “güvenlik” vaat eder. Sanki o otoriter Baba (Father Law, Father Status Quo) olmasa, hepimiz aç kalacağız! Bu, çocukluğa ait bir yanılsamadır. Özgürlüğümüzü, konforlu bir kafese değişiriz.
- Kadınlar ve Baba Kompleksi: Ve en acı gerçek: Kaynak diyor ki, kadınlar erkeklerden daha kötü patriyarklar olabilir! Fidan Hanım, kendi dişil özüyle bağını kestiğinde, annesinden gördüğü o acımasız eleştirel sesi alıp, onu kendi kızına veya iş arkadaşına uygular. Bu, acınası bir devir teslim törenidir.
II. Annelik Miti: Taşlaşmış Ananın Atâleti
Eril otorite ne kadar kaba ise, bilinçdışındaki dişil güç de o kadar dirençli ve yutucudur.
- Taşlaşmış Eski Anne (The Old Lizard): Bilinçdışının derininde, değişime canla başla direnen bir “Taşlaşmış Kertenkele” (great lizard) imajı yatar. Bu Eski Anne, bir tembellik ve atalet halini korumak ister.
- Kurumsal Anne: Bu Anne, sadece evde değil, büyük kurumlarda da yaşar: Anne Kilise, Anne Üniversite (Alma Mater), Anne Refah Devleti. Bunlar, değişime karşı en sert yasaları koyan Otoriter Baba (Father Hierarchy) tarafından korunur. Baba, sistemi kılıçla korurken, Anne değişime izin vermeyerek bizi hapseder.
- Dişil Bilincin Yükselişi: Meselemiz şudur: Maddeyi (dişili), artık karanlık, opak ve günahkâr bir şey olarak görmeyeceğiz. Madde, kendi içinde radyan bir ışık taşıyan, güçlü bir kaptır (radiant container). Bu, bedenin, duyguların, sezginin değerinin anlaşılmasıdır.
III. Kurtuluş Yolu: Kendi Kendini Doğurmak
Yazarın getirdiği çözüm, bütün bu kompleksleri bilinçle aşmaktır.
- İç Evlilik Şart: Dışarıdaki ortaklığımız (Hüsnü ve Fidan’ın anlaşması) ancak içimizdeki eril-dişil enerjilerin uyumlu evliliğiyle mümkündür (As within, so without).
- Korkuları Silahsızlandırmak: Erkek, kadının gücünden korkmayı bırakacak. Kadın, erkeğin baskıcı gölgesinden korkmayı bırakacak. Ancak silahsızlandırılmış, yalın bir dürüstlükle karşı karşıya geldiklerinde, o meşhur “Yeni Yaratılış” filizlenebilir.
- Yeni Görev: İlk işimiz, dişil bilinci (Maddeyi) yeni bir seviyeye çıkarmak, onu ışıkla doldurmak ve bu aydınlanmış dişil enerjiyi, yeni gelişen eril bilinçle (sağlıklı irade ve yapı) canlı bir ortaklığa sokmaktır.