“Devrimci olmayı devrim yapmak kadar önemseyen” efsanevi devrimci Che’yi yaratan köklü değişimin kaynaklarına açıklık getiren ve aynı zamanda da Che’nin ayrıksı kişisel özellikleriyle ilgili çok renkli bir tablo sunan kitap, Che Guevara’ nın henüz bir tıp öğrencisiyken 23 yaşında, yakın arkadaşı Alberto Granado’yla birlikte üniversite eğitimini, ailesini, hatta ilk aşkı Chicniya’yı geride bırakarak çıktığı ilk Güney Amerika yolculuğunda tuttuğu günlüklerden oluşuyor.
John Berger’in deyimiyle “kurşun işlemeyen efsane” Che’nin derdi Amerika’yı keşfetmekti bir bakıma. Nitekim içindeki çağrıya uymamazlık edemeyip, üniversite eğitimini, ailesini, hatta ilk aşkı Chicniya’yı geride bırakarak yollara vurmuştu kendini. Çeşitli ülkeleri dolaştıkça ve özellikle cüzamlıların bulunduğu hastaneleri ziyaret ettikçe, gözlerinin önündeki tablo netleşmeye başlamıştı: Hem tüm insanlığı ikiye ayıran muazzam bölünme gerçekleştiğinde halkın yanında saf tutmaya karar veriyor, hem de tüm Amerika kıtasını Yankiler dışında bir melez ırka ait sayıyordu. Kadehini Birleşik Amerika için kaldıran bir Amerikalı! “Lanetli” insanlar tüm burjuvalardan çok daha yakındı bu sergüzeşte. Cüzamlıların Che’yi ve Alberto’yu sevmelerinin nedeni, bu iki kafadarın onlarla çekinmeden sohbet etmeleri, dertlerini dinlemeleri ve futbol oynamalarıydı mesela. Biz de bu arada Che’nin Albert Camus’yle ortak bir noktasını da keşfediyorduk: İkisi de kaleciydi.
“Bedenimi savaşa hazırlıyorum; varlığımı, muzaffer proletaryanın canavarca uğultusu yeni bir kuvvet ve umutla yankılansın diye kutsal bir tapınağa çevireceğim.”
Ernesto Che Guevara
OSMAN AKINHAY, 17/01/2003 Tarihli Radikal Gazetesi “Toprak sahalarda bir kaleci” adlı yazı
Che’nin yeşil gözlü sevgilisi güzelim Chichina’yı geride bırakıp, tıp eğitimini ve mesleki geleceğini tehlikeye atarak, yakın arkadaşı Alberto Granado’yla birlikte La Poderosa II adını verdikleri bir motosikletle çıktığı bu ilk Latin Amerika gezisinde, gittiği her yerde mutlaka bir futbol maçına burnunu sokarken, içine girdikleri toplulukların en göze çarpanı cüzam kolonileriydi.
Cüzamla ilgilerinin kaynağı, Alberto’nun bir leprolog (cüzam uzmanı) olmasıydı tabii; Şili’ye ilk girişlerinde kendilerini böyle tanıtmak onlara belli ölçülerde kolaylık sağlamamış da değildi. Sırf bu yüzden, bir kasabada yerel bir gazete onları haber konusu yapıp fotoğraflarını bile basmıştı. Fakat daha çok, nasıl onu henüz 23 yaşında böyle bir yolculuğa çıkaran itki, içindeki çağrıdan geliyorsa, bu zavallı, üstelik ‘lanetli’ insanlara duydukları yakınlığın da yine içindeki adalet duygusunun yol açtığı bir huzursuzluktan kaynaklandığını söylemek gerekir. Bu yüzden cüzamlılar, kısa ya da uzun, yanlarında ne kadar kalırlarsa kalsınlar, kendileriyle çekinmeden sohbet etmekten, dertlerini dinlemekten, eldiven takmadan el sıkışmaktan ve maç yapmaktan hiç çekinmeyen bu maceraperestleri canı gönülden kutlamalarla ve imkânsızlıklar içinde hazırladıkları karınca kararınca hediyelerle uğurlamaktan büyük bir sevinç duyuyorlardı.
Yolculuk ve keşif duygusu bu iki kafadarı öylesine saran bir çekim gücüne sahipti ki, “dünyanın en tembellik bağımlısı çifti oldukları konusunda aralarında bir görüş birliği” bulunan kâşiflerimizin kendileri bunu şu sözlerle dile getiriyorlardı: “Bizim gerçek işimiz, sonsuza kadar dünyanın bütün kara yolları ve deniz rotalarını dolaşmaktı.” Onun için hiçbir yerde birkaç günden fazla kalamıyor, bozuk yollarda sarsılarak ilerleyen hurda kamyonetlerin kasasında her türlü kargo ya da yük hayvanıyla günlerce yolculuk ederek o müze senin, bu fabrika benim dolaşıyor, Latin Amerika’nın ruhunu arıyorlardı.
Che, Amerika’yı da, kuzeyi ve güneyiyle bütün kıtayı kucaklayan tek bir melez ırkın bileşimi olarak tahayyül etmekteydi ve bazı geceler yaptığı ağır sohbetlerde kadehini Birleşik Amerika adına kaldırması bu yüzdendi.
Cevaplar yollarda
Belki de bu yüzden, And dağlarının en yüksek zirvelerinde, Amazon nehri ve ormanlarında, tarihi İnka kalıntılarında ve gezdikleri ülkelerin kasabaları ve şehirlerinde kâh yiyecek peşinde koşturup aylaklık eder, kâh etrafı ve mimari yapıları gözlemleyip bir yudum mate için binbir türlü dümen çevirir, kâh parasını vereceğiz diye yiyip içtikleri yerlerden ertesi sabah erkenden kalkıp çaktırmadan sıvışırken vaziyeti kurtarmanın bir sürü yolunu icat etmişlerdi. Baştan hoşlanmadıkları ukala tiplerden hediye ve para kabul etmeyecek kadar delikanlı rajonuna sahipken, paraları suyunu çekince cömert yabancılardan içki ve yiyecek koparabilmek için teatral yeteneklerini geliştirmiş, tek perdelik piyesler oynamaya bile başlamışlardı.
Motosikletleri henüz ıskartaya çıkmamışken kaçmak daha kolay oluyordu tabii ve geçirdikleri kazaların hemen hepsinde direksiyonun başında Che’nin bulunuyor olması da oldukça ilginçti. Daha sonraki birçok durumda, kaçak olarak bindikleri bir gemide Alberto’nun payına mutfakta patates falan soymak düşerken, Che’nin gün boyu tuvaletleri temizlemek zorunda kalması gibi başka musibetler de nedense gelip gelip onu buluyordu.
“Bizim gibi kâşifler burjuvalara otel parası ödemektense ölmeyi tercih ederler.” Kendisi hali vakti yerinde bir ailenin oğlu olmakla birlikte, meteliksiz, gezgin ruh hali ruhuna sinmişti Che’nin. Aradığı cevapları ‘yollarda’ bulacağına inancı tamdı; yol arkadaşı ve o, kıtanın son kâşiflerindendi!
Che’nin gençliğiyle ilgili olarak pek bilinmeyen bir başka ayrıntı, onun müzmin bir astım hastası olmasıydı; astımı ona, gezilerinin hiç olmadık zamanlarında doğanın zorlukları ve parasızlığın neden olduğu sıkıntılardan daha fazla dert çıkardığı için, Fransızların inhaler ilacını bulduklarını öğrenmek ve kullanmak bile büyük bir ümit kaynağıydı onun için.
Öte yandan, Che’nin bu tür ziyaretlerinde sıradan insanların durumunu gözlemesi onu yavaş yavaş gelecekteki mücadelesine hazırlayan bir zemin oluşturuyordu. Ernesto’nun babası, kitabın başındaki yazısında, Che’nin yolculuğa çıktığı andaki ruh halini şöyle yorumluyordu.
Onu çeken ve gezisinden çıkardığı ders olarak ortaya koyduğu şey, her türlü bireysel dramın üstünde duran bir insanlık idealiydi; üstelik safdil bir insanseverlikten hazzetmediği, kavgada açık saf tutmayı her zaman tercih eden bir tutuma sahip olduğu halde. Hangi safı tuttuğunu da açıkça ifade etmeye başlamıştı zaten: “Biliyordum ki tüm insanlığı iki uzlaşmaz tarafa bölen o büyük şeyin ruhu o muazzam bölünmeyi gerçekleştirdiğinde,
ben halkın yanında olacağım.”
Ayak sesleri
Şili, Peru, Kamboçya, Venezuela ve Miami… Artık tarih ilerlemekte ve eve dönüş zamanı yaklaşmaktadır. Yolculuğa başladığı günkü halinin artık kendisine eskiden tanıdığı bir dost kadar uzak olduğunu da kendi gözleriyle görmeye başlamıştır.
Nitekim, eve döndükten sonra yazılmış olup gezinin hangi bölümü için kaleme alındığı bilinmeyen ve kitabı yayıma hazırlayan Havana’daki Kişisel Arşiv’in kadrosu tarafından kitabın sonuna eklenen bu pasajda Che şöyle demektedir:
“Bedenimi savaşa hazırlıyorum; varlığımı, muzaffer proletaryanın canavarca uğultusu yeni bir kuvvet ve umutla yankılansın diye kutsal bir tapınağa çevireceğim.”
Dolayısıyla, Che’nin usta yazarlara taş çıkartırcasına kıvrak ve zengin betimlemelerle dolu bir anlatı üslûbuyla yazdığı günlükler şeklinde bize aktardığı ve yine bu gezisiyle birlikte şekillenmeye başlayan Latin Amerika kimliğinden etkilenmiş olarak ‘Motosiklet Günlükleri’ni elimizden bırakırken, devrimci Che’nin ayak seslerini işitmeye başladığımız kesindi.
Kitabın Künyesi
Motosiklet Günlükleri
Yazar: Ernesto Che Guevara
Yayınevi: Everest Yayınları
Çeviren: Osman Akınhay, Adil Baktıaya
Basım Yılı: 2008
Sayfa Sayısı: 215 sayfa
Ernesto “Che” Guevera Hakkında Kısa Bilgi
14 haziran 1928’de Arjantin’de doğdu. Tıp eğitiminin bitirerek doktor oldu. Latin Amerika kıtasında yaptığı yolculuklarda tanık olduğu yoksulluk ve sefaletle değişen hayat görüşü, daha sonra bütün dünyayı sarsan devrimci yürüyüşüne de kaynaklık etti. Guetemala iç savaşı’nda doktor olarak görev yaparken Kübalı devrimcilerle tanıştı. Fidel Castro Cruz ile birlikte Küba diktatörü Batista’ya karşı yürütülen Gerilla savaşına katıldı. Birlikte Küba Devrimi’ni gerçekleştirmelerinden sonra Küba Sosyalizminin yapılanmasında önemli görevler üstlendi; Küba Ulusal Bankası Başkanlığı ve Sanayi Bakanlığı yaptı. Ancak 1965’te tüm görevlerden istifa ederek, emperyalizme karşı mücadeleyi yaygınlaştırmak amacıyla önce Kongo’ya daha sonra Bolivia’ya gitti. 9 Ekim 1967’de Bolivia ordusuna tutsak düştü ve yargılanmaksızın kurşuna dizildi. Mücadelesi ve efsanevi kişiliği, başta 1968 isyancıları olmak üzere, dünyadaki tüm devrimci hareketleri etkilemeyi sürdürdü.
Motorsiklet Günlükleri film oldu
Film yıldızı ve yapımcısı Roberd Redford, yapımcılığını üstlendiği, efsanevi devrimci Ernesto Che Guevara?nın gençlik yıllarını anlatan filminin tanıtımını Küba?da yaptı. Redford, Küba?nın başkenti Havana?da, Guevara?nın gençlik yıllarını anlatan Motosiklet Günlükleri (The Motorcycle Diaries) adlı film hakkında basına yaptığı açıklamada, ?Buraya yapımcılığını üstlendiğim Che?nin hayat hikâyesini anlatan filmin tanıtımı yapmak amacıyla geldim. Burada olmaktan çok mutluyum? diye konuştu. Guevara?nın Küba lideri Fidel Castro?ya katılmadan önce, Latin Amerika ülkelerinde yaptığı seyahatleri konu alan filmin tanıtımını izleyenler arasında efsanevi devrimcinin eşi Aleida March ve çocuklarının bulunduğu dikkati çekti. Eleştirmenler Sundance Film Festivali?nde övgüler alan, Arjantin doğumlu Guevara?nın gençlik yıllarını sergileyen filmin, onun sosyal vicdanındaki ilk dalgalanmalara ışık tuttuğunu ifade ediyorlar. Filmin yönetmenliğini Brezilyalı Walter Salles yaparken, filmde Guevera?yı Meksikalı sinema sanatçısı Gael Garcia Bernal canlandırıyor. Filme temel olan ?Motorsiklet Günlükleri? adlı kitap, Ernesto Che Guevara?nın gençliğinde yaptığı Latin Amerika seyahatini anlatıyor.
Comandante 🙂