Nietzsche: Zerdüşt, tüm yazdıklarımın arasında farklı bir yerde durur.
Zerdüşt, tüm yazdıklarımın arasında farklı bir yerde durur. Bu kitabı yazarak insanlığa bugüne dek sahip olduğu en müthiş hediyeyi vermiş oldum. Bin yıllık sesiyle, bu kitap, sadece var olan en yüce, tam bir dağ havası taşıyan bir kitap değil -insanoğlunun tüm gerçekliği o muazzam eteklerinde yayılıyor- ayrıca doğrunun en bol olduğu kaynaktan doğan derin bir kitap; içine salınan kovanın zenginlik ve iyilik dolmadan çekilmediği tükenmez bir kuyu. Burada konuşan bir peygamber değil, insanların din kurucuları dedikleri şu hastalıkla güç isteminin rezil karışımlarından biri hiç değil. Her şeyden önce, bilgelik anlayışına zavallı bir haksızlık yapmamak için bu dingin ses tonundan, bu ağızdan çıkanlar düzgünce duyulabilmeli. “Fırtınaya sebep olan sessiz kelimelerdir. Kumruların pençelerinde süzülen fikirlerdir dünyayı yöneten.”
“İncirler ağaçtan düşer, olgun ve tatlıdırlar ve düşerken
Kızıl derileri açılıverir.
Ben olgun incirler için bir kuzey rüzgârıyım.
Tam da incirlerin ağaçtan düşmesi gibi, dostlarım,
bu öğretiler de size düşüyor: Lezzetine varın onların!
Güz dört bir yanımızda, berrak gökyüzü ve öğleden sonra da…”
Burada tutucu konuşulmaz, hiçbir şey vaaz edilmez, inanç talep edilmez: Bu söylevlerin temposu yavaştır; sonsuz bir ışık bereketinden, mutluluğun derinliklerinden damla damla, kelime kelime dökülür. Bu sözler yalnızca en seçkin olanlara ulaşır: Burada dinleyici olmak için eşsiz bir ayrıcalığa sahip olmak gerekir; herkes öyle serbestçe kulak veremez Zerdüşt’e… Zerdüşt bir gönülçelen değil midir? Ama önce ne der, yalnızlığına tekrar kavuştuğunda? Herhangi bir pirin, azizin, veya diğer décadentlardan birinin söyleyebileceğinin tam tersini… Yalnızca farklı konuşmaz Zerdüşt. O, farklıdır da aynı zamanda.
“İşte bir başıma gidiyorum, müritlerim! Siz de gidin şimdi kendi yolunuza!
İstediğim bu!
Benden uzaklaşın ve kendinizi Zerdüşt’ten koruyun!
Ve asıl ondan utanın! Belki de sizi kandırıyordur. Bilge insan yalnızca düşmanlarını sevmekle kalmamalı, dostlarından nefret de edebilmelidir.
Eğer talebeliğe devam ediyorsan öğretmeninin hakkını
yeterince vermemişsin demektir. Neden tacımı çekiştirmeyi reddediyorsunuz? Bana saygı gösteriyorsunuz: ama ya bu hürmetiniz bir gün
yerle bir olursa? Dikkat edin de bir put sizi vahşice
öldürmesin!
Zerdüşt’e inandığınızı mı söylüyorsunuz? Ama Zerdüşt’ün ne önemi var?
Siz bana inanıyorsunuz, ama inananların ne önemi var? Daha kendinizi bulmadan beni buldunuz; tüm inananlar gibi.
Demek ki inanç çok az şey ifade ediyor.
Size yalvarırım beni kaybedin ve kendinizi bulun; ancak siz hepiniz beni inkâr ettiğinizde size geri döneceğim…”
Yalnızca asmaların değil, her şeyin olgunlaştığı bu muhteşem günde, hayatıma bir güneş ışığı demeti düştü: Bir ardıma bir de önüme baktım; hayatımda bu kadar güzel ve iyi şeyi bir arada hiç görmemiştim. Kırk dördüncü yılımı boş yere gömmediğimi, buna hak kazanmış olduğumu hissettim; hayati olanlar kurtarılmıştı, ölümsüzlerdi onlar. Değerlerin Yeniden Değerlendirilmesi, Zerdüşt’ün Şarkıları, Putların Alacakaranlığı, çekiçle felsefe yapma girişimim; hepsi bu yılın, hatta son çeyreğinin ürünü! Nasıl olur da tüm yaşamım için minnettar olmam ki? İşte bu yüzden, kendime kendi hayatımı anlatıyorum.
(s.9-10-11)
Friedrich Nietzsche
Neden Bu Kadar Akıllıyım
Zeplin yayınları
Çeviren: Selin Can Özdemir Cemgil


