Nöroçeşitlilik Hareketi: Otistik Kimliğin Uyanışı
Otizm, uzun yıllar boyunca tıp tarafından bir “hastalık” ya da “bozukluk” olarak görüldü. Otistik bireylerin deneyimleri, tıp otoriteleri ve ebeveynler tarafından belirleniyordu. Ancak 1990’larda, internetin yükselişiyle birlikte, bu anlatı kökten değişmeye başladı. Nöroçeşitlilik hareketi, otizmi bir kusur değil, beynin farklı bir şekilde çalışması olarak kabul eden yeni bir paradigma sundu. Bu hareketin kökeni, iki temel faktörün kesiştiği noktada yatmaktadır: internet ve otizm tanı kategorisinin evrimi.
İnternetin Rolü: İletişim Devrimi
İnternet, otistik bireyler için devrim niteliğinde bir platform haline geldi. Geleneksel yüz yüze iletişimde zorlanan otistikler için sanal dünya, kendilerini güvende hissedebilecekleri, benzer deneyimleri paylaşabilecekleri ve kimliklerini inşa edebilecekleri bir sığınak oldu.
- Sanal Topluluklar: Martijn Dekker’in 1990’ların ortasında kurduğu “Otizm Spektrumunda Bağımsız Yaşam” gibi sanal gruplar, otistik bireylerin kendilerini ilk kez bir topluluğa ait hissetmelerini sağladı. Bu forumlarda, mesleki entegrasyon veya göz teması gibi konularda deneyimlerini paylaştılar ve ortak bir ses geliştirdiler.
- Alternatif İletişim: Konuşmayan otistikler, Mel Baggs gibi, videolar aracılığıyla kendi iletişim biçimlerini sergileyebildi ve seslerini duyurabildi. Bu, otizmin tek bir şekilde tezahür etmediğini ve her bireyin kendine özgü iletişim yolları olduğunu gösterdi.
- Bilime Eleştirel Yaklaşım: İnternet, otistik bireylerin bilimsel literatürü sorgulamasına ve aşı-otizm bağlantısı gibi sahtekarlıklara karşı kampanya yürütmesine olanak sağladı. Bu platform, otistik bireyleri pasif birer “hasta” olmaktan çıkarıp, kendi hayatlarının uzmanı ve bilimsel tartışmanın aktif katılımcısı haline getirdi.
Tıbbi Evrim ve Tanısal Değişim
İnternet’in bu kültürel uyanışı beslediği sırada, tıp dünyasında da önemli gelişmeler yaşanıyordu. 1994’te Asperger sendromunun DSM-IV’e dahil edilmesi, otizm spektrumunun çok daha geniş olduğunu ve sadece çocukluk çağıyla sınırlı olmadığını gösterdi. Ancak bu süreçte ortaya çıkan tartışmalar, otizmin bir spektrum olarak nasıl anlaşılması gerektiği konusunda yeni soruları gündeme getirdi.
- DSM-IV ve Asperger: Asperger sendromunun ayrı bir kategori olarak kabul edilmesi, “fonksiyonel” olarak daha yüksek kabul edilen otistiklerin de tanı almasını sağladı. Bu, daha önce gözden kaçan binlerce yetişkinin kendi durumlarına bir açıklama getirmesine yardımcı oldu.
- DSM-V ve Otizm Spektrum Bozukluğu: 2013’te DSM-V’in yayımlanmasıyla Asperger ve Kanner otizmi tek bir çatı altında, Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) olarak birleştirildi. Bu, otizmin derecelendirilmekten ziyade, tek bir spektrum üzerinde farklı özelliklere sahip bir durum olduğu fikrini güçlendirdi.
Kimlik Savaşları: “İle” Değil, “Olan”
Bu kültürel ve tıbbi gelişmelerin birleşimi, otistik topluluk içinde kimlik tartışmalarını alevlendirdi. Geleneksel olarak kullanılan “otizmli kişi” (person with autism) ifadesi sorgulanmaya başlandı. Bu dil, otizmi kişinin kendisinden ayrılan, talihsiz bir durum olarak gösteriyordu.
- “Önce Kimlik” Dili: Otistik bireyler, bunun yerine “otistik kişi” (autistic person) ifadesini tercih etmeye başladı. Bu, otizmin kimliğin ayrılmaz bir parçası olduğunu, tıpkı bir kişinin siyah, beyaz, kadın ya da erkek olması gibi, temel bir özellik olduğunu savunuyordu.
- Jim Sinclair’in Manifestosu: 1993’te Jim Sinclair’in “Don’t mourn for us” (Bizim için yas tutmayın) başlıklı makalesi, bu kimlik uyanışının en önemli metinlerinden biri oldu. Makale, ebeveynlerin otistik bir çocuğa sahip olmayı trajik bir olay olarak görmesini eleştiriyor ve otistik bireylerin kendi varlıklarına saygı duyulması gerektiğini vurguluyordu.
Nöroçeşitlilik Hareketinin Yükselişi
Tüm bu gelişmeler, “nöroçeşitlilik” paradigmasını doğurdu. Bu, otizmi ve diğer nörolojik farklılıkları (disleksi, DEHB, Tourette sendromu gibi) insan çeşitliliğinin doğal bir parçası olarak gören bir felsefedir.
- ASAN’ın Kurulması: 2006’da kurulan Otistik Öz Savunuculuk Ağı (ASAN), bu hareketin en önemli örgütlenmelerinden biri oldu. Otistik bireylerin haklarını savunmak, medyada doğru bilgiyi yaymak ve zararlı terapilere (ABA gibi) karşı durmak için kampanyalar düzenlediler. ASAN, otistiklerin kendi hayatları hakkındaki kararlara dahil edilmesi gerektiğini savunuyordu.
- Otistik Gurur Günü: 18 Haziran’da kutlanan Otistik Gurur Günü, bu hareketin kimlik ve kabulü ne kadar önemsediğinin bir göstergesidir.
Bugün, nöroçeşitlilik hareketi bloglar, YouTube kanalları ve sosyal medya aracılığıyla büyümeye devam ediyor. Bu hareket, otistik bireylerin kendilerini ifade etmelerine ve “tedavi” edilmek yerine, oldukları gibi kabul edilmelerini sağlamaya odaklanıyor. Otizmin bir hastalık değil, insan beyninin sunduğu farklı bir işleyiş biçimi olduğunu savunan bu uyanış, gelecekteki ruh sağlığı ve engellilik politikalarını kökten değiştirecek güce sahip.



