Cemal Süreya’nın “Şık Derviş” olarak tanımladığı şair, çevirmen, grafik ustası Sait Maden, henüz 19 yaşındadır. Varlık dergisinin 1950 yılında açtığı yarışmada Charles Baudelaire’in “Les Fleurs du mal” (Kötülük Çiçekleri) kitabından çevirdiği “Moesta et Errabunda” başlıklı şiirle birincilik ödülünü kazanır.
Sonuçlar açıklanır, şimdi yarışmayı kazananlar ile röportajlar yapılmasına ve bunların Varlık dergisinde yayımlanmasına gelmiştir sıra.
Röportajlar için kazananların fotoğrafları de gereklidir elbette…
Ama Sait Maden, bu tavra karşı çıkacak ve fotoğraf vermeyecektir.
Varlık’ın “her şeyi” Yaşar Nabi, “Neden?” diye sorduğunda da Maden’in yanıtı şöyle olacaktır:
“Ben o çeviriyi yüzümün fotoğrafı ile değil, şu kafamın içindeki beyin ile yaptım. Onun fotoğrafını çekebilecek misiniz?”
Sait Maden, bu tavrını ömrünün sonuna kadar sürdürecektir.
“Yeni Yüzyıl” gazetesinin kültür-sanat sayfasını yönetirken Maden ile konuşma yapmak istemiştim.
Nitekim konuşmayı yaptık, fakat yukarıda yaşadıklarını anlatarak bir türlü fotoğraf vermeyi kabul etmiyordu.
Sonunda ikna oldu, fotoğrafını gazete basılmadan önce görecek ve onlarcasından yalnızca birini seçebilecekti zor bela…
Refik Durbaş
birgun.net 17.03.2016