Önemli Problemleri Çözmek Değil, Onları Aşmak!
Jung’dan Tembellik Sanatı: Neden “Hiçbir Şey Yapmamak” En Zor İştir?
Yazar: Âkil Bîçare (Batı Aklı, Neden Çözemediği Derdin Üstüne Daha Çok Gitmek İster?)
Aziz Okuyucularım, Ey Derdiyle Baş Etmeye Çalışan Huzursuzlar!
Şimdi size, Carl Gustav Jung’un Çinli âlimlerden aldığı, bizim o telaşlı Batı aklına tokat gibi inecek bir hikmeti anlatacağım: Hayatın en büyük dertleri çözülmez; ancak aşılır!
Bizim okumuş, mantıklı (left-brained) tayfa, karşısına çıkan büyük bir dert (hayatın anlamı, yalnızlık, yaratıcılık kuraklığı) karşısında hemen “Ne yapmalıyım? Nasıl çözmeliyim?” diye deliye döner. Sanırlar ki, psişe de arabanın motoru gibidir; iki vida sıkınca düzelir. Ama Jung, bu “yemek kitabı” (cookbook) yaklaşımının koca bir yanılgı olduğunu söyler!
I. Yapmak Değil, Bırakmak: “Wu Wei” Sanatı
Derdin çözülemeyeceğini fark ettiğiniz an, hayat sizden bir şey talep eder: Büyüme! Ama bu büyüme, sizin kontrolünüzde değildir.
- Durdurulamaz Bilinç: Bizim kontrolcü bilinçli aklımız, sürekli araya girer: “Yardım edeyim, düzelteyim, şunu da yapayım!” Bu, psişik süreçlerin huzur içinde büyümesini engeller. Tıpkı bir çiçeğin başına dikilip, “Hadi uzasana!” diye bağırmak gibidir.
- Tembelliğin İhtişamı (Wu Wei): Jung, özgürleşenlerin ne yaptığını sorar: “Gördüğüm kadarıyla hiçbir şey yapmadılar (wu wei), sadece olayların olmasına izin verdiler.”
- Meister Eckhart’tan Ders: “Olayların olmasına izin verme sanatı”, yani “eylemsizlik yoluyla eylem”, kendinden vazgeçmektir. Bu, Batı insanı için en zor sanattır, zira biz basit olanı zayıf ve etkisiz sanırız.
- Gündelik Misal: İş hayatında büyük bir çıkmaza girdiğinizde, Jung der ki: “Paniklemek, toplantı üstüne toplantı yapmak yerine, bir adım geri çekil, zihnini faydalı ama basit işlerle meşgul et (bahçeyle uğraşmak, faturaları ödemek gibi). O sırada ruhuna izin ver; bırak, çözüm bilinçdışından aksın!”
II. Büyümenin Bedeli: Kendine “Evet” Demek
Problemi aşmak, ucuza mal olmaz. Bu, bireyin “kendine evet demesi” ve en ciddi görev olarak kendini üstlenmesidir.
- Gölgeyle Yüzleşme: Gelişim, her zaman kolaylık vaat etmez. Aksine, kişinin kendi doğasının tersine dönmesiyle (reversal of one’s nature) gerçekleşir. Dışa dönük (Ekstravert) kişi, içinden gelen yeni bir şeyle yüzleşir; Mantıkçı (Thinking) tip, aniden bir duyguyla boğuşur. Bu, bireyin gölgesiyle (reddedilmiş yanı) temasıdır.
- Değerlere Tutunmak: Bu büyüme döneminde her şey sarsılır. Kişi, yüzeydeki değerleri (persona) bırakmalı, ama kendi doğasına ait olan hakiki değerlere (kökler gibi) tutunmalıdır. Yoksa savrulur gider.
- Yüreklilik ve Bedel: Jung’un dediği gibi: “Batılı, bu yola çıkmak isterse, bütün otoriteye—entelektüel, ahlaki ve dini—karşı durur.” Aile ve arkadaşlar bile bu sade ama derin işi anlamaz. Ama bu büyüme, o meşhur “çok pahalı inci” kadar değerlidir!
III. Fantazinin Gücü: Harita Değil, Arazi
Bizim kültürümüz, fantaziyi, sezgiyi ve hayal gücünü hep bir kenara atar, onları “zayıf” ve “çocukça” bulur. Oysa Jung için bunlar kilit unsurlardır.
- Yaratıcı Akış: Bilinç sıkıştığında (cramp), yaratıcı aktiviteler (yazmak, resim yapmak, dans etmek) zihni rahatlatır. Bu rahatlama, olayların olmasına izin verir ve sonuçta kişiliğin zenginleşmesi, yükselmesi gelir.
- Sesi Duyulmayan Analist: Yazarın kendi hayatından verdiği örnek ibretlik: Yıllarca toplantılarda sesi duyulmamış. Rasyonel zihni bu sorunu çözememiş. Ne zaman ki bu sorunu “aşacağını” kabul etmiş, o zaman “nasıl” ve “ne zaman” olacağı sorusunun kendi yetki alanında olmadığını anlamış. Sadece yaşamaya devam ederek bu problemi aşmıştır.



