Hayırseverliğin gülünç derecede yetersiz bir kısmî borç ödeme yolu ya da duygusal sadaka olduğunu düşünürler, ki bu da genellikle bu duygusallığı gösteren kişinin onların özel yaşamları üzerinde zorbaca egemenlik kurması gibi bir küstahlığa yol açar.
Zenginlerin sofrasından dökülen bir-iki kırıntı için neden gönül borcu duysunlar ki? O sofraya onlar da oturmalıdırlar ve artık bunun farkına varmaya başlıyorlar. Hoşnutsuz olmaya gelince, böyle koşullar altında ve böylesi düşkün bir yaşam biçiminde hoşnutsuz olmayan kişi hayvanın tekidir.
Tarih okumuş herkes bilir ki, itaatsizlik insanın asıl erdemidir. İlerleme itaatsizlik yoluyla kaydedilir, itaatsizlik ve başkaldırı yoluyla.
Bazen yoksullar tutumlu oldukları için övülürler. Oysa yoksullara tutumluluk önermek hem kaba bir şaka, hem de hakarettir. Açlıktan ölen bir adama daha az yemesini öğütlemek gibi bir şeydir. Bir işçi ya da köylünün tutumlu olması son derece ahlakdışı bir şey olurdu.
İnsan kötü beslenen bir hayvan gibi yaşamaya dünden razı olmamalıdır. Öyle yaşamayı reddetmelidir, ya çalmalı ya da öfkesini dile getirmelidir, ki bazıları bunun da hırsızlığın-uğursuzluğun bir biçimi olduğunu düşünürler. Dilenmeye gelince, o elini uzatıp almaktan daha güvenlidir, ama uzanıp almak dilenmekten daha şıktır. Evet, nankör, tutumsuz, hoşnutsuz ve asi bir yoksul, büyük olasılıkla sahici bir kişiliktir ve onda çok cevher vardır. En azından sağlıklı biçimde sesini yükselten biridir.
Erdemli yoksullara gelince, insan onlara acıyabilir.
Oscar Wilde
Sosyalizm ve İnsan Ruhu
Çeviren: Fatih Özgüven
Nefes Yayıncılık