Kanatlı Boğa: İktidarın Görünür ve Görünmez Yüzü

Asur kabartmalarındaki kanatlı boğa (Lamassu) figürü, Mezopotamya uygarlıklarının iktidar anlayışını ve onun çok boyutlu temsillerini yansıtan bir simgedir. Bu figür, insan başı, boğa gövdesi ve kartal kanatlarıyla, fiziksel güç, zihinsel bilgelik ve göksel otoriteyi birleştirir. İktidarın hem görünür hem de görünmez tezahürleri arasındaki diyalektik, Lamassu’nun hem maddi hem de manevi

OKUMAK İÇİN TIKLA

İktidarın Dolaşımı ve Rasyonalitenin Sınırları: Foucault ile Weber Arasında Bir Diyalog

İktidarın Kökleri ve Rasyonel Düzenin Yükselişi Michel Foucault’nun “iktidar mikro-fizikleri” kavramı, modern toplumlarda iktidarın yalnızca devlet ya da kurumlar gibi merkezi yapılar aracılığıyla değil, gündelik yaşamın kılcal damarlarında, bireylerin ilişkilerinde ve pratiklerinde nasıl işlediğini ortaya koyar. Foucault, iktidarın bedenler, söylemler ve toplumsal düzenlemeler üzerinden yayıldığını savunur. Buna karşılık, Max Weber’in

OKUMAK İÇİN TIKLA

Fabian’ın Nietzscheci Üst-İnsan İdeali ve Post-Kolonyal Şiddetin Döngüsel Doğası

Lav Diaz’ın Norte, The End of History filmi, Fabian karakteri üzerinden Nietzscheci üst-insan kavramını ve post-kolonyal toplumlardaki şiddet döngüsünü derinlemesine sorgular. Fabian’ın bireysel varoluş arayışı, ahlaki çöküşü ve şiddete yönelimi, Filipinler’in tarihsel ve toplumsal bağlamında kök salmış karmaşık dinamikleri yansıtır. Nietzsche’nin üst-insan ideali, bireyin geleneksel ahlakı reddederek kendi değerlerini yaratmasını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kronik Ağrının Biyopsikososyal Boyutları

Bedenin Sessiz Çığlığı Kronik ağrı, biyopsikososyal model çerçevesinde, yalnızca fizyolojik bir olay olmaktan çıkar; insan deneyiminin karmaşık bir yansıması haline gelir. Biyolojik düzeyde, ağrı sinyalleri nöronal yollarla taşınır ve merkezi sinir sisteminde işlenir. Ancak bu süreç, statik bir mekanizma değildir. Nöroplastisite, kronik ağrı durumlarında beyindeki ağların yeniden şekillenmesine yol açar;

OKUMAK İÇİN TIKLA

Caravaggio’nun Medusa’sında Jung’un Arketiplerinin İzleri

Caravaggio’nun Medusa adlı eseri, 1597-1598 yıllarında yaratılmış, barok sanatın dramatik ve yoğun ruhunu yansıtan bir başyapıttır. Eser, mitolojik bir figür olan Medusa’nın kesilmiş başını tasvir eder; yılan saçları, dehşet dolu bakışları ve donmuş ifadesiyle izleyiciyi büyüler. Carl Gustav Jung’un arketip teorisi, insan bilincinin kolektif bilinçdışında yer alan evrensel sembolleri ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Foucault’nun Delilik Anlatısı ve DSM’nin Sınıflandırma Sistemine Eleştirel Bir Bakış

Michel Foucault’nun Deliliğin Tarihi adlı eseri, modern psikiyatrinin ve özellikle DSM (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) gibi sınıflandırma sistemlerinin dayandığı epistemolojik, toplumsal ve tarihsel temelleri derinlemesine sorgular. Foucault, delilik kavramının tarih boyunca sabit bir gerçeklik olmadığını, aksine toplumsal, kültürel ve politik dinamiklerin bir ürünü olarak inşa edildiğini savunur.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kimliklerin Algoritmik Aynasında: Passing ve Mixed-Race Influencerların Görünürlüğü

“Passing” kavramı, bir bireyin toplumsal olarak belirli bir kimlik kategorisine (örneğin, ırksal, etnik ya da kültürel) aitmiş gibi algılanması veya bu kimliği stratejik olarak benimsemesi durumunu ifade eder. Bu olgu, özellikle mixed-race (karışık ırk) influencerların dijital platformlardaki algoritmik görünürlüğünü derinden etkiler. Sosyal medya algoritmaları, kullanıcı davranışlarını, estetik tercihleri ve kültürel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hipernesne ve Mekânsal Örtüşmeler: Timothy Morton ile Mieville’in Şehirlerinin Kesişimi

Hipernesnelerin Doğası ve İnsan Algısı Timothy Morton’ın hipernesne kavramı, insan algısını ve deneyimini aşan, devasa ölçekte, zaman ve mekân boyunca dağılmış nesneleri tanımlar. Küresel ısınma, nükleer atıklar veya internet gibi hipernesneler, insan merkezli düşünceyi sarsar çünkü ne tam olarak “burada” ne de “orada”dır; ne tamamen görünür ne de tamamen kavranabilir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mağara Duvarlarındaki İzler: Tarih Öncesi Sanat ve Nöro-Atipik Zihin

Mağara Resimlerinin Anlam Arayışı Tarih öncesi mağara resimleri, insanlığın erken dönem bilişsel ve sanatsal ifadelerinin en çarpıcı örneklerindendir. Lascaux, Altamira ve Chauvet gibi bölgelerde bulunan bu resimler, genellikle av sahneleri, hayvan figürleri ve soyut motifler içerir. Tekrarlayan desenler, özellikle spiral, zikzak ve paralel çizgiler, bu eserlerin dikkat çeken özelliklerindendir. Bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Merkezsizliğin Sesleri: Derrida’nın Dekonstrüksiyonu ve Schoenberg’in Atonal Devrimi

Bu metin, Jacques Derrida’nın merkezsizleştirme kavramını, Arnold Schoenberg’in atonal müziğin geleneksel tonal merkezi yıkışıyla ilişkilendirerek, bu iki düşünsel ve sanatsal hareketin kesişimlerini derinlemesine incelemektedir. Derrida’nın dekonstrüksiyon felsefesi, anlamın sabit bir merkez etrafında örgütlenmesini sorgularken, Schoenberg’in atonal müziği, tonalitenin hiyerarşik yapısını reddederek müziğin organizasyonel ilkelerini yeniden tanımlar. Bu bağlamda, metin, bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hititlerin Köle Azat Etme Belgeleri ve İnsan Hakları Bilinci

Kölelik ve Azat Etme Uygulamalarının Kökenleri Hitit toplumunda kölelik, ekonomik ve sosyal yapının temel taşlarından biriydi. Köleler, savaş esirleri, borçlular veya aileleri tarafından satılan bireylerden oluşuyordu. Ancak, Hititlerin köle azat etme belgeleri, bu statünün sabit olmadığını gösterir. Azat etme, genellikle dini, hukuki veya ekonomik nedenlerle gerçekleşirdi; örneğin, bir kölenin efendisine

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kültürel Dönüşüm ve Yapay Zekanın Mimari Mirastaki Rolü

Mimari Eserlerin Çok Kültürlü Evrimi Ayasofya (Hagia Sophia) ve Petra gibi tarihsel mimari eserler, farklı medeniyetlerin izlerini taşıyarak çok kültürlü dönüşüm süreçlerinin somut örnekleridir. Ayasofya, Bizans’tan Osmanlı’ya uzanan yolculuğunda kiliseden camiye, oradan müzeye ve yeniden camiye dönüşerek kültürel katmanların birikimini yansıtır. Petra ise Nabatilerden Roma’ya, oradan modern turizme kadar uzanan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Pleistosen Megafaunasının Yok Oluşunda İnsan Avcılığının Rolü

Pleistosen megafaunasının yok oluşu, yaklaşık 2.6 milyon yıl önce başlayıp 11.700 yıl önce sona eren Pleistosen çağında yaşamış büyük memelilerin (mamutlar, mastodonlar, dev tembel hayvanlar, kılıç dişli kediler gibi) kitlesel olarak ortadan kaybolmasını ifade eder. Bu olay, insan avcılığının etkisiyle ilişkilendirilse de, iklim değişikliği, çevresel dönüşümler ve biyolojik faktörler gibi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hayvan Hakları ve Özne Kavramının Ontolojik Yeniden Tanımlanışı

Hayvan hakları tartışmaları, insan dışı varlıkların “özne” statüsünü sorgularken ontolojik, etik ve toplumsal boyutlarda derin bir yeniden değerlendirme gerektirir. Özne kavramı, tarih boyunca genellikle insan merkezli bir çerçevede tanımlanmış, bilinç, irade ve ahlaki sorumluluk gibi özelliklerle ilişkilendirilmiştir. Ancak, hayvanların bilişsel kapasiteleri, duygusal derinlikleri ve sosyal yapıları üzerine yapılan bilimsel çalışmalar,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Teknolojik Geleceğin Karanlık Yüzü: Distopik Sanatın Toplumsal Rolü

Distopik sanat, özellikle Black Mirror gibi yapıtlar aracılığıyla, teknolojik ilerlemenin toplumsal ve bireysel sonuçlarını eleştirel bir mercek altında inceler. Bu eserler, bir yandan geleceğin karanlık olasılıklarını vurgulayarak uyarıcı bir rol üstlenirken, diğer yandan insanlığın bu karanlığa sürüklenişini kaçınılmaz bir kader olarak sunma riski taşır. Aşağıdaki metin, distopik sanatın bu ikili

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dijital Olimpos’un Güç İstenci: Amazon, Nietzsche ve Zeus’un İktidar Dansı

Amazon’un bulut bilişimdeki hâkimiyeti, Nietzsche’nin güç istenci kavramı ve Zeus’un mitolojik iktidar mücadeleleri üzerinden ele alındığında, modern dijital çağın efendi-köle diyalektiğini yeniden düşünmek için zengin bir zemin sunar. Bu metin, Amazon’un teknolojik tekelciliğini, Nietzsche’nin felsefi çerçevesi ve Zeus’un Olimpos’taki egemenlik narratifiyle karşılaştırarak, dijital tanrıların çağdaş güç dinamiklerindeki rolünü inceler. Amazon’un

OKUMAK İÇİN TIKLA

Demokritos’un Atom Teorisi: Antik Düşüncenin Modern Bilimle Buluşması

Demokritos’un atom teorisi, Antik Yunan düşüncesinin en çarpıcı katkılarından biri olarak, maddenin yapısına dair evrensel bir anlayış sunar. Günümüz bilimsel paradigmasıyla örtüşen yönleri, bu teorinin yalnızca tarihsel bir merak konusu olmadığını, aynı zamanda modern fiziğin ve kimyanın temellerine işaret ettiğini gösterir. Bu metin, Demokritos’un atomculuğunu, onun evrensel, nedensel ve mekanik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Cinsel Kimlik Sorgulamalarının Evlilik Terapilerindeki Çok Katmanlı Etkileri

Cinsel kimlik sorgulamaları, evlilik terapilerinin dinamiklerini derinden etkileyen bir olgu olarak modern psikoterapinin merkezine yerleşmiştir. Bu metin, cinsel kimliğin bireysel ve ilişkisel bağlamda evlilik terapilerindeki etkilerini, farklı disiplinlerden beslenen bir yaklaşımla ele almaktadır. İnsan ilişkilerinin karmaşık doğası, tarihsel süreçler, toplumsal yapılar, dilin gücü, etik sorumluluklar ve bireyin içsel yolculuğu, bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ateş Kuşu: Slav Paganizmi ile Ortodoks İkonografisi Arasındaki Bağ

Ateş Kuşu, mitolojik bir figür olarak hem Slav paganizminin derin köklerinde hem de Ortodoks ikonografisinin kutsal imgelerinde önemli bir yer edinmiştir. Bu motif, insanlığın doğa, ölüm, yeniden doğum ve manevi arayış gibi evrensel temalarını birleştiren bir sembol olarak, farklı kültürlerin inanç sistemleri arasında bir köprü kurar. Slav paganizminin doğayla iç

OKUMAK İÇİN TIKLA

Umut ve Boşluk: Varoluşsal Arayışların Karşılaştırmalı İncelemesi

Bu metin, Albert Camus’nün Veba eserindeki Dr. Rieux’nün umut arayışı ile Tristan ve Isolde mitindeki Tristan’ın aşk temelli umudunu, Ernst Bloch’un “umut ilkesi” ve Walter Benjamin’in “mesiyanik zaman” kavramları ışığında karşılaştırmalı olarak inceler. Dr. Rieux’nün veba karşısındaki mücadelesi, varoluşsal bir boşluk kabulü mü, yoksa Tristan’ın aşkında görülen transandantal bir umut

OKUMAK İÇİN TIKLA