Sağlamcı Zihnin Kabusu: Bataklık Ziyaretleri ve “Kusur”la Büyüme Sanatı

Engelli Bedenin Çektiği Istırap, Neden En Büyük Ruhsal Görevimizdir? Yazar: Jungish (Güzellik, Gençlik ve Sağlık Fantezisinin Kırılması) Aziz Okuyucularım, Ey Konforun Altındaki Gizli Kaygıyı Taşıyanlar! Şimdi size, James Hollis adlı o bilge Jungcu analistin, hepimizin kaçtığı bir yerden bahsedeceğim: “Bataklık Ziyaretleri” (Swampland Visitations). Bizim modern çağımız, ilerleme, gençlik ve sağlık

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bataklık Ziyaretleri

James Hollis’e ait olan bu terim “Bataklık Ziyaretleri” (Swampland Visitations), modern kültürün ilerleme, sağlık ve gençlik fantezilerine meydan okuyarak, yaşamın kaçınılmaz zorlukları, acıları ve kayıplarıyla yüzleşmenin ruhsal büyüme ve anlam bulma üzerindeki önemini ele almaktadır. İlerleme Fantezisinin Eleştirisi Çağdaş kültürdeki “ilerleme fantezisini” sorgulayarak başlar. Son iki yüzyıldaki bilimsel ve teknolojik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otistik Spektrumdaki Çocuklarda Gelişimsel Eksiklikler: İletişim ve Hayal Gücü Sanat Terapisiyle Nasıl Keşfedilir?

Otizm spektrum (OSB), bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranış kalıplarında farklılıklar gösteren karmaşık bir gelişimsel durumdur. Bu durum, özellikle iletişim ve hayal gücü alanlarındaki benzersiz zorlukları nedeniyle, bireyin dünyayla olan etkileşimini derinden etkileyebilir. Kathy Evans ve Janek Dubowski’nin “Otistik Spektrumdaki Çocuklarla Sanat Terapisi: Kelimelerin Ötesinde” adlı kitabı, tam da bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jungiyen Analist James Hollis’ten Alıntılar

James Hollis’in “Why Good People Do Bad Things” kitabından, 30 alıntıyı sizin için derledim. Bu alıntılar, James Hollis’in psikopatolojiye sadece bir hastalık olarak değil, “ruhun acısı” olarak yaklaşımını, bilinçdışının günlük hayatımızdaki güçlü etkisini ve kişisel gelişim yolculuğumuzun zorluklarını özetlemektedir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Saplantılarımız: Şehvet ve İntikam Bir Araya Gelirse Ne Olur?

İnsan ruhunun en derin ve çoğu zaman en karanlık köşelerinden çıkan saplantılar, bireyin yaşamını esir alabilen güçlü enerjilerdir. Şehvet ve intikam, bu saplantıların en ilkel ve yıkıcı biçimlerinden ikisidir. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Ben Deli Miyim?” romanındaki Şadan ve Kalender Nuri karakterlerinde de gördüğümüz gibi, bu iki saplantı bir araya geldiğinde, insanı ve çevresini nasıl bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bastırılmış Arzular Yüzeye Çıkarsa Neden Bu Kadar Korkarız?

Bilinçdışının derinliklerine ittiğimiz bastırılmış arzuların veya düşüncelerin yüzeye çıkması ihtimali, pek çoğumuzda derin bir korku ve kaygı yaratır. Bu korku, sadece bireysel bir rahatsızlıktan ibaret değildir; psikanalitik ve sosyal psikolojik açılardan ele alındığında, oldukça karmaşık ve çok katmanlı nedenlere dayanır. Peki, neden bu “yasaklı” materyal ortaya çıktığında bu kadar ürkeriz? 1. Toplumsal Reddedilme ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Cinselliği Yalnızca Güce İndirgemenin Trajik Bedeli : Penisle Beraber Onunla Gelen Adamı da Alırsın”

Marion Woodman’ın psikodinamik analizlerinde, cinsel ilişkinin sadece bir eylemden ibaret olmadığı, aksine tüm ruhsal bütünlüğü ve yükü taşıdığı fikri, çarpıcı bir cümleyle özetlenir: “Penisle beraber onunla gelen adamı da alırsın”. Bu ifade, gündelik yaşamımızdaki en samimi eylemlerden birinin, yüzeysel bir fiziksel tatminden çok daha fazlasını—yani partnerin tüm bilinçdışı yükünü, ruhunu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ruh Çocuğumuz Öldüğünde: Devam Etmek Yerine Durmak ve Bilinçli Olmak Neden Elzemdir?

Hayatımızın dönüm noktalarında, içsel dünyamızı sarsan kayıplar yaşarız. Bu kayıplardan belki de en trajik olanı, “ruh çocuğumuzun” ölümü veya tehlikeye girmesidir. Psikolojik bütünlüğün ve potansiyelin sembolü olan bu figür, rüyalarımızda ölen bir kız çocuğu, terk edilmiş bir bebek ya da yaralı bir hayvan olarak karşımıza çıkabilir. Bu tür bir kayıp

OKUMAK İÇİN TIKLA

Tiranın Korkusu: Tiananmen Meydanı’nda Büyüyen Ego’nun İsyânı

Kolektif Bilinçdışı ve Babanın Otoritesine Karşı Kurban Edilen Gençlik Yazar: Jungish (Bastırılan Özgürlük Arzusu, Ne Zaman Patlar?) Aziz Okuyucularım, Ey Otoritenin Gerçek Bedelini Ödeyenler! Şimdi size, 1989 yılının o meşum baharında, Çin’in kalbi Tiananmen Meydanı‘nda yaşanan büyük trajediye psikodinamik bir mercekle bakacağım. Bu, sadece bir siyasi isyan değil; otoriter Devlet

OKUMAK İÇİN TIKLA

Modern Ruhun Çorak Tarlası: T.S. Eliot’un “Çorak Ülke”si Üzerine Psikodinamik Bir İnceleme

Freud’un Huzursuzluğu ve Jung’un Çözülme Kehaneti Yazar: Jungish (Medeniyetin Dili, Ne Zaman Sadece Toz ve Kırıntıdan İbaret Olur?) Aziz Okuyucularım, Ey Bütünlüğünü Yitirmiş Ruhlar! T.S. Eliot’un 1922 tarihli o meşhur destanı “Çorak Ülke” (The Waste Land), sadece İngiliz edebiyatının bir başyapıtı değildir; o, aynı zamanda modern Batı psişesinin bir röntgenidir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

İş Adamının Ruhsal Sıçrayışı: Tom’un Rüyası ve Black Madonna’nın Doğuşu

Tom’un Rüyası, modern insanın ruhsal değerleri ile dünyevi başarı arzusu arasındaki derin çatışmayı ve bu çatışmadan doğan içsel dönüşümü anlatan güçlü bir arketipsel dramdır. Tom, beş yıldır analizde olan müreffeh bir iş adamıdır. O, ruhsal değerleri ile iş dünyasının ve borsa piyasasının cazibesi arasındaki çözülmesi zor çatışma yüzünden umutsuzluğa kapılmaya

OKUMAK İÇİN TIKLA

İçimizdeki Despotu Görmedikçe Dışarıdaki Zalimden Kurtulamayız: Mağdur ve Cellat Arasındaki Kader Bağı

Hayatımızdaki zorluklar karşısında, kendimizi kurban ve bizi mağdur edenleri ise zalim ilan etme eğilimi taşırız. Bu, hem kişisel hem de kolektif (toplumsal ve siyasal) düzeyde, yıllardır süregelen bir psikolojik döngünün ta kendisidir. Jungiyen analizin temel bir aksiyomu vardır: “İçimizdeki despota kör olduğumuz müddetce dışarıdaki bir Despotu, bazı bir kişiyi veya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Andrei Tarkovsky’nin “Nostalji” Filminde Vatan Özleminin Görsel Şiire Dönüşümü

İtalya’nın Yabancı Topraklarındaki Yalnızlık Tarkovsky, filmin başlangıcında Andrei Gorchakov’u İtalya’nın pastoral ama bir o kadar yabancı manzaraları içinde konumlandırır. Gorchakov, 18. yüzyıl Rus besteci Pavel Sosnovsky’nin hayatını araştırmak için İtalya’ya gelmiştir, ancak bu yolculuk, onun vatanına duyduğu özlemin bir yansıması olarak şekillenir. İtalya’nın sisli tepeleri, antik kiliseleri ve taş evleri,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Adso’nun Yolculuğu: “Gülün Adı”nda Entelektüel ve Manevi Arayış

Genç Bir Zihnin İlk Adımları Adso, Gülün Adı’nda, Melk Manastırı’ndan gelen genç bir Benediktin rahip adayı olarak tanıtılır. William of Baskerville’in öğrencisi olarak, onun rehberliğinde hem bir dedektif hem de bir gözlemci rolü üstlenir. Adso’nun yolculuğu, onun naif ve meraklı doğasıyla başlar; bu, onun entelektüel ve manevi gelişiminin temelini oluşturur.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zamanın Eşiğinde Ölüm ve Yaşamın İzleri: Şule Gürbüz’ün Kıyamet Emeklisi’nde Varoluşun Sorgulanması

Aziz’in Çocukluk Yılları ve İlk Karşılaşmalar Romanın açılış sahneleri, Aziz’in çocukluk yıllarında ölüm kavramıyla ilk temasını, Erzurum’un geleneksel aile ortamında işler. Soğuk iklim ve aile ritüelleri, yaşamın kırılganlığını vurgularken, ölüm, dedenin son nefesi veya kış gecelerinde anlatılan kayıp hikayeleriyle somutlaşır. Aziz’in gözlemleri, çocuksu bir merakla ölümü anlamlandırmaya çalışırken, yaşamı oyunlar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jungiyenler İdealist midir? Rüyalarımızdaki Nazi Katilini Görmezden Gelmenin Asıl Bedeli

Jungiyen psikolojinin eleştirmenleri, sıklıkla iç dünyaya odaklanıldığı için bu yaklaşımın “idealist,” “karmaşık mistisizmle dolu” veya “gerçek hayata kayıtsız” olduğunu iddia eder. Bu eleştiriler, bireysel sorunları dışsal baskılar yerine içsel dinamiklere atfetmenin, adeta “gerçek dünyadan kaçış” (cop-out) olduğunu öne sürer. Ancak Jungiyen perspektiften bakıldığında, asıl tehlike ve asıl kaçış, tam da

OKUMAK İÇİN TIKLA

Güzelliğin Laneti: Mağduriyetin Kutsal Cilası ve Sanatın İhaneti

Othello’dan Madam Butterfly’a: Istırap, Ne Zaman Estetik Bir Tüketime Dönüşür? Yazar: Jungish (Sanat, Acıyı Dindirmek Yerine, Neden Onu Görkemli Hale Getirir?) Aziz Okuyucularım, Ey Sanatın İkiyüzlülüğünü Görenler! Şimdi size, o koca sanat âleminin en karanlık, en dürüst itirafını sunacağım. Meselemiz, “Mağdur bırakmanın acımasızlığı, imgeleri kutsallaştıran sanat biçiminin güzelliği ile peçelenir.”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Baron de Charlus: Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde Eserinde Toplumsal ve Cinsel Kimliklerin Çarpışması

Aristokratik Kimliğin Temsili Baron de Charlus, Guermantes ailesinin önemli bir üyesi olarak, Fransız aristokrasisinin en üst tabakasını temsil eder. Onun toplumsal konumu, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı Fransa’sında aristokrasinin gücünü, ayrıcalıklarını ve aynı zamanda bu sınıfın çöküşünü yansıtır. Charlus, soylu bir aileden gelen biri olarak, hem statüsünün getirdiği

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kabul Aranmaz, Varoluş Beyan Edilir: Otizmin İlişkisel Özgürlüğü

Farklılığın Değeri: Sevgi, Artık Onaylanma Mücadelesi Değil Yazar: Jungish (Onaylanma Açlığı ve Kırılgan Bedenin Kendini Kabulü) Aziz İnsanlar, Ey Koşulsuz Bağ Arayanlar! Şimdi size, engelli ve otizmli bireylerin ilişkilerindeki en büyük paradoksu, “Sevginin, kabul edilme ihtiyacının bir yansıması olmaktan çıkışı” tezini sunacağım. Sağlamcı toplumun sürekli olarak “Normal olursan sevilirsin” diye

OKUMAK İÇİN TIKLA

Osiris Miti ve Modern Sanatta Bütünleşme: Anselm Kiefer’in Eserleri Üzerinden Bir İnceleme

Osiris Mitinin Kökeni ve Anlamı Antik Mısır mitolojisinde Osiris, bereket, ölüm ve yeniden doğuş tanrısı olarak merkezi bir figürdür. Kardeşi Set tarafından öldürülen ve bedeni on dört parçaya bölünen Osiris’in, eşi İsis tarafından toplanıp yeniden birleştirilmesi, yaşamın sürekliliğini ve döngüsel yenilenmeyi temsil eder. Bu anlatı, yalnızca dini bir hikâye değil,

OKUMAK İÇİN TIKLA