Patriarkal Anne
Marion Woodman’ın Jungcu analizlerinde, bir kadının “Ataerkil Anne” figürüne dönüşmesi ve bu süreçte babanın üstlendiği rol, eskimiş ebeveyn komplekslerinin bireysel gelişim üzerindeki yıkıcı etkilerini anlamak için kilit bir öneme sahiptir. Woodman, patriyarkayı yalnızca bir cinsiyet meselesi değil, psikolojik bir güç kompleksi olarak görmektedir.
Anne Neden Patriyarkaya Dönüşür?
Marion Woodman’a göre, patriyarka gücü, kişisel gelişimi engelleyen eskimiş ebeveyn imgeleri tarafından kullanılmaktadır. Kadınların erkeklerden daha kötü patriyarklar olabilmesi mümkündür, çünkü güç kompleksinde tekelleri yoktur.
Bir kadının ataerkil bir figüre dönüşmesinin temel nedenleri ve biçimleri şunlardır:
- Ruhun Kaybı ve Kontrol İradesi: Anne, kendi ruhuyla teması kaybettiğinde “ataerkil kadın” (patriarchal woman) haline gelir. Bu durumdaki kadın, yaşamını sevgi ve şefkatle beslemek yerine, mükemmeliyet talep eden irade gücü (will power that demands perfection) ile yönetir. Yaşam, sevgi sularından değil, donmuş mükemmeliyet talep eden irade gücünden beslenir.
- Yutucu ve Yargılayıcı Enerji: Bu anneler, çocukları üzerinde acımasız ve kontrolcü bir otorite kurarlar. Jaffa’nın annesi örneğinde, annenin tavrı “yamyamsı” (cannibalistic) olarak tanımlanır ve kızını psişik olarak “yiyip bitirmektedir”. Bu tip bir anne, kızının kendisine benzeyen her şeyi sistematik olarak öldürmeye çalışır.
- İçsel Çatışmaların Dışa Vurumu: Ataerkil Anne, genellikle kin, hayal kırıklığı ve güvensizlik içinde var olur ve yaşanmamış hayatının (unlived life) gölgesini çocuklarına yansıtır. Jaffa’nın annesi, büyükannesinin katı gölgesini taşımış ve varlık nedeni olarak erkeklerden nefret etmeyi (to hate men) belirlemiştir.
- Gerekliliklerin Zorbalığı: Bu anne, ev halkını tıpkı kendini yönettiği gibi “yapılması gerekenler, lazım olanlar ve zorunluluklar” (shoulds, oughts and have tos) yoluyla yönetir, ki bunların hepsi güce tekabül eder.
Baba O Sırada Ne Yapar?
Anne ataerkil bir figür haline geldiğinde, babanın rolü genellikle pasiflik, kaçış veya tehlikeli bir idealizasyon üzerine kuruludur; bu durum, çocuğu ebeveyn komplekslerinin kıskaç hareketinde (pincer movement) bırakır.
Babanın üstlendiği roller şunlardır:
- Prens Eş (Prince Consort): Anne “tiran kraliçe—ataerkil anne” rolünü üstlenirken, baba fiilen “prens eş” (prince consort) olabilir. Bu durumda baba ve kız, bilinçdışı olarak zorba kraliçeye karşı bir bağ kurmuşlardır.
- Kurtarıcı ve Hapishane Gardiyanı İkilemi: Baba, çoğu zaman kızının iç dünyasını güçlendiren bir kurtarıcı (savior) olarak algılanır. Jaffa’nın babası, kızının ruhunu emanet edebileceği kişiydi. Ancak bu kurtarıcı rolü ironik olarak bir hapishane gardiyanlığına (jailer) dönüşür. Baba, kızının fotoğrafıyla kaplı duvarları olan evinde, kızını kendi imajına hapsederek onu psişik olarak tahrip eder. Babanın sevgisi, insani sınırların ötesinde idealleştirilmiştir ve kızı kendi beden/ruhundan uzaklaştırarak bedensizleşmeye (disembodiment) sürükler.
- Çekilme ve Dengeyi Bozma: Babalar, genellikle eşleriyle olan çatışmalarından çekilerek kendi dünyalarını kurarlar. Jaffa’nın sanatçı babası, evdeki karmaşadan (pandemonium) çekilerek hayatın dışında kendi sanat dünyasını kurmuştu.
- Pasif Boyun Eğme: Baba, ataerkil annenin ataletini sürdüren katı otoriter baba (rigid authoritarian father) figürü tarafından korunur. Baba, “Baba Hiyerarşi, Baba Kanun, Baba Statüko” haline gelerek annenin eylemsizliğini ve değişime direncini onaylayan yasaları geçirir.
Özetle, anne kendi dişil özünü (ruhunu) kaybedip bir güç kompleksi haline gelirken, baba ya pasif bir şekilde annenin gücüne boyun eğer ya da kızını kurtarmaya çalışırken onu kendi idealize edilmiş imajına hapsederek psikolojik gelişimini tehlikeye atar. Bu durum, çocuğu ebeveynlerinin bilinçdışı savaşının savaş alanı (battlefield) haline getirir.



