Peki nereye Bingo? – Zübeyde Duran

Yıllar önce üniversitede bir hocamızın, “iyi kitap kendinden öte olandır, yani okunduktan sonra başka kitaplar okunmasına vesile olan, hiç olmazsa kaynaklar taratan kitaptır” dediğini hatırlıyorum. İçinde anlamı bilinmeyen sözcük ve kavramlardan kaynaklanmıyor bu kuşkusuz. Daha önce üstüne ya hiç düşünmediğimiz ya da düşünsek bile bilince çıkarma eylemini gerçekleştirmediğimiz bir konuda bize kapı aramalıdır iyi kitap. Kanımca “Bingo’nun Koşusu” da işte böyle bir kitap.

“Kibera, Nairobi ve muhtemelen dünyanın en iyi taşıyıcısı” Bingo Mwolo… Koşmak onun hayatının anlamı… “Koş Bingo!” büyükbaban tarlada çalışırken ona su taşımak için sevgiyle koş; “Bingo koş!” annen ölürken hayatta kalmak için korkuyla koş ve küçük yaşında yapayalnız kaldığın hayatta, yaşamaya devam edebilmek için koş!

Yıllar önce üniversitede bir hocamızın, “iyi kitap kendinden öte olandır, yani okunduktan sonra başka kitaplar okunmasına vesile olan, hiç olmazsa kaynaklar taratan kitaptır” dediğini hatırlıyorum. İçinde anlamı bilinmeyen sözcük ve kavramlardan kaynaklanmıyor bu kuşkusuz. Daha önce üstüne ya hiç düşünmediğimiz ya da düşünsek bile bilince çıkarma eylemini gerçekleştirmediğimiz bir konuda bize kapı aramalıdır iyi kitap. Kanımca, “Bingo’nun Koşusu” da işte böyle bir kitap. Olayın akışı içinde “Afrika kabilelerinin Hıristiyanlık öğretisi ile tanıştıktan sonra bile pagan inançlarını aslında devam ettirmeleri kültürü nasıl etkilemiş? Hıristiyanlık Afrika’ya ne zaman, nasıl taşınmış ve devlet dini haline gelmiş? Müslümanlığın hakim olduğu kabilelerdeki hayat nasıl? Kokain ve esrar kullanımı özellikle aristokrat kesim içinde neden bu kadar yaygın? Afrika mitolojisi…” soruları, çıkarımları kafanızın içinde dönüp duruyor, kitap bittikten sonra Afrika, Kenya, Nairobi ve Kibera’ya ilişkin daha çok şey öğrenme arzunuzu kamçılıyor.

“Bingo’nun Koşusu” bir bilim insanı ve tıp doktoru olan James A. Levine’nin çocuk işçiliği, çocuk fuhuşu ve yoksulluk üzerine yaptığı birçok çalışmanın yanında yazdığı iki kitaptan biri. İlki “Mavi Defter” adıyla 2009’da Türkçeye çevrilmiş. İkinci romanı “Bingo’nun Koşusu” ise Öznur Özkaya’nın güzel çevirisiyle geçtiğimiz aylarda kitapçı raflarında yerini aldı.

Yoksulluk… Çoğumuzun tahayyül etmekte zorlanacağı kadar büyük bir yoksulluk; belki de “yok”luk demek gereken bir yoksulluk… Uyuşturucunun, ölümün, pisliğin, aşağılanmanın ve yokluğun yaşam biçimi haline geldiği; kendi ahlak ya da ahlaksızlık normlarını oluşturmuş, Nairobi’nin kenar mahallerinden biri olan Kibera’da başlıyor kitap. “Yok”luğun yaşanabilecek hale dönüşebilmesi için insanlığın genel etik anlayışının dışına çıkmak gerekir, o normlar büyük oranda; en azından karnı tok, başının üstünde bir çatısı olabilmiş yani hayatta kalmak için minimum gerekliliğe sahip insanlar için oluşturulmuştur. Açlıktan ölmüş birinin etiğe zaten ihtiyacı yoktur. Bu nedenle fuhuş, hırsızlık, yalan değerler bütününün bir parçasıdır Kibera’da. Yapılması gerekiyorsa yapılır. Yakalanmamak yeterlidir.

Kitabın kahramanı bütün bu koşullar içinde yaşamak için, daha doğrusu ölmemek için, koşmak zorunda kalan, uyuşturucu taşıyıcısı çocuklardan biri olan; çok şey öğrendiği büyükbabasının ve bir isyanda öldürülen annesinin yani onu gerçekten seven iki insanın “senin mayan farklı, sen farklısın ” dediği Bingo, Kibera’daki adıyla “Cüce”. Gelişim geriliği nedeniyle on beş yaşında olmasına rağmen on yaşında görünen bir ergen olduğu için onu “Cüce” diye çağırıyor çevresindekiler. Bazen kitabın inandırıcılığını zorladığını düşünseniz de farklı biri Bingo, gerçekten de mayası oradakilere pek benzemiyor. Oldukça zeki, ayrıca okumayı, hesap yapmayı ve saate bakmayı biliyor. Bu özellikleri de onu diğer koşuculardan üstün kılıyor.

Ailesinin son üyesi olan annesini de feci bir cinayette kaybettiği on yaşından beri, sevginin kırıntısına muhtaç olmasına rağmen bunu bir eksiklik olarak görmenin zayıflık olacağını çok iyi biliyor Bingo. İşte bu acımasız koşullar altında; sıkı sıkıya bağlı olduğu 12 altın kuralıyla hayatta kalmaya çalışan Bingo’nun yaşamının akışı, tanıklık etmek zorunda kaldığı bir cinayetle baştan sona değişir. Ve şimdi başladığı koşu hayatının koşusudur. “Koşucular hep düşünür bu yol mu diğeri mi diye. Birinci yoldan giderlerse bir numaralı kaderleriyle karşılaşırlar; diğer yolu tercih ederlerse iki numaralı kaderin eline düşerler.” (sf. 275) Bingo’nun koşucu dediği aslında yaşayan tüm insanlardır ve insan kaderini önüne çıkan yollardan birini tercih ederek kendisi belirler demenin, Afrikalı ulviyetle söylenmiş halidir.

Bu koşu sırasında; dinin, devletin, emniyetin, evlilik kurumunun çarpıcı örneklerle nasıl sadece kişisel çıkarlara hizmet ettiğini görür. Uyuşturucu çetesinin büyük patronu olarak bildiği Jonni’nin, büyük patron olmadığını asıl patronun Peder Matthew olduğunu, Emniyet Müdürü Gihilihili’nin, Nairobi’nin en eski ve en lüks otelinin müdürünün yine bu çetenin önemli adamları olduklarını içi kesilerek İncil’in içine saklanmış bir defterden öğrenir Bingo. Kimseye güvenmemeyi çoktan tecrübe etmiş olan Bingo gördüklerine şaşırmaz kuşkusuz. Hatta saklaması gereken bazı şeyleri için daha sonra kendisi de aynı taktiği kullanır: “Sanat dersinde İncil’imin içinde bir delik açtım. Üç paket kokaini ve Wolf’un bana verdiği parayı deliğin içine sakladım. Bir şeyler saklamak için İncil’in en mükemmel yer olduğunu Peder Matthew’den öğrenmiştim, kimse İncil’lerin içine bakmıyordu.” (sf. 63)

“Bir şeyler saklamak için İncil’in en mükemmel yer olduğunu Peder Matthew’den öğrenmiştim” cümlesine benzer, kinayeli cümleler kitap boyunca size göz kırpmış. Ayrıca Afrika mitolojisinden alınmış birçok küçük hikaye de anlatıma canlılık ve derinlik kazandırmış.

“Bingo’nun Koşusu” günümüz romancılığı açısından teknik bir sorun olarak değerlendirilebilen; anlatıcının kendini hissettirdiği ya da ilginç tesadüflerin olayın akışında etkili olduğu romantik akımın izlerini taşıyor olsa da kitabın sonuna kadar merakla sizi bir sonraki bölüme taşıyan akıcı bir anlatıma sahip. Kitabın çözüm bölümü son paragrafa kadar yok. Yani son sayfaya geldiğinizde bile düğüm bölümünü geride ancak bırakmış oluyorsunuz. Çünkü olay bir sonuca tam bağlanıyor dediğiniz noktada başka bir sorun ve yeni bir gelişmeyle karşılaşıyorsunuz ve merakınız kitabın sonuna kadar sizi bırakmamış oluyor.

Yazar herkesin bir koşusu var demek istemiş ama hiç de adil olmayan koşullarda başlayan ve devam eden bu yaşam koşusunun adil başlayabileceğine değinmemiş. Bu adaletsizlikle mücadeleden çok; adaletsizliğin içinde kendine yol bulmak fikri ağır basmış. Bingo’yu evlat edinen Bayan Steele aracılığıyla sevgiye, aileye, anneliğe vurgu yapmış. Bu eksikler güven çerçevesinde tamamlandığında kötülüklerin de azalacağını hissettirmiş. Bu açıdan değerlendirildiğinde kitabın naif bir tez barındırdığı söylenebilir. Bütün insanlık gibi Bingo koşmaya devam edecek evet, o halde doğru soru şu: “Peki nereye?”

Kaynak: 24-11-2014, http://ilerihaber.org/

KÜNYE: Bingo’nun Koşusu, James A. Levine, Çeviri: Öznur Özkaya, Hitkitap, 2014, 280 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir