Psikolojinin Prokrustes Yatağı: “Kuramcı” Değil, “Tecrübe Avcısı” Olmak!

Harita, Asla Arazinin Kendisi Değildir Beyim!

Yazar: Âkil Bîçare (Jung’un Ne Zaman Kuramları Atıp Burnunun Ucunu Takip Ettiğinin İbretlik Hikayesi)


Aziz Okuyucularım, Ey İnsan Ruhunun Sınırlarını Zorlayanlar!

Şimdi size, psikoloji âleminin koca piri Carl Gustav Jung‘un o meşhur davasını anlatacağım. Jung, ömrünün sonuna kadar “Benim bir kuramım (teorim) yok, ben sadece olguları tarif ederim!” diye bas bas bağırmıştır. Peki neden? Çünkü bu kuramlar, insan ruhunu anlamanın önündeki en büyük engellere dönüşür!

I. Kuram, İblisin En Sevdiği Tuzaktır

Jung’a göre, psikolojideki kuramlar “İblisin ta kendisidir!” Neden mi?

  1. Gizlenme Yeri: Bir terapist, belli bir kurama (örneğin Freud’un veya başka bir âlimin kuramına) inanmaya devam ettikçe, bazı vakalar tarafından aldatılmaya mahkûmdur. Zira akıllı hasta, o kuramın “süs püsünün” (trappings) ardına saklanacak güvenli bir köşe bulur! Hasta, kurama uyumlu rol yaparak, asıl derdini (gölgesini) terapistten gizler.
  2. Anlamı Budamak: Jung der ki: “Rüyanın manasını, daracık bir doktrine sığdırmak için budamayın!” Kuram, rüyanın veya sembolün zengin, çok yönlü anlamını alır, onu cılız bir tanıma indirger. Bu, kişisel olanı hiçe saymaktır.

Gündelik Misal: Dostoyevski’nin Acımasızlığı

Bir kuramcı, haritayı arazinin kendisi sanır. Bizim Jung, bu durumu Dostoyevski’nin Raskolnikov karakterinden alıntılar: “O gençti, soyuttu ve bu yüzden zalimdi.” Kuram, soyut olduğu için, bireyin eşsiz acısına karşı zalim ve soğuk kalır. Terapist, kuramı bireyin önüne koyduğunda, insanı değil, kuramı sevdiğini göstermiş olur.


II. Prokrustes’in Yatağı: Uymayanı Kesen Ustalar

Jung’un kuramlara yönelik en çarpıcı metaforu, Prokrustes’in Yatağı mitidir.

  • Mitolojik Tuzak: Prokrustes (Polypemon) adında bir haydut, yolcuları evine davet eder ve onları yatağa yatırırdı. Eğer yolcu yatağa kısa gelirse çekiçle uzatır, uzun gelirse bacaklarını keserdi! Amaç, herkesin yatağa tam uymasıydı.
  • Terapideki Karşılığı: Jung diyor ki, MBTI (Myers-Briggs Tip Göstergesi) gibi tip belirleme araçlarına aşırı güvenmek, danışanı Prokrustes’in yatağına yatırmaktır! Terapist, kuramı danışanın üstüne koyar ve “Senin tipin budur, buna uymalısın!” der. Danışan, gerçek hayatta o tipten farklı davransa bile, kuramın hatasız olduğuna inanılır.
  • Zarar: Bu durum, kişisel, canlı ve çok yönlü olan insanı alır, daracık bir “ESTJ” veya “INTP” kutusuna hapseder. Uymayan her duygu, her eylem “nevroz” veya “yanlış tip” ilan edilerek kesilir atılır.

III. Jung’un Çözümü: Burun Ucunu Takip Etmek ve Tecrübecilik

Jung, kuramın bu tehlikesinden kurtulmak için kendisini “Tecrübeci (Empiricist)” ilan etti.

  1. Kuram Yok, Olgu Var: Jung, “Benim bir kuramım yok, ben olguları tarif ederim,” der. Nevrozların nasıl ortaya çıktığını kuramlaştırmaz, sadece nörozlarda neler bulunduğunu tarif eder. Aynı şey rüyalar için de geçerlidir.
  2. Sezgi ve Burun: Jung, mektuplaşmalarında, kuram yerine “burnunun ucunu takip etmeyi” (yani sezgiyi – intuition) önerir. Analist, mantığa ve kurama kapalı olan bilinçdışının irrasyonel içeriğiyle çalışır. Bu iş, mantıkla değil, sezgiyle yapılır.
  3. Çok Yönlülük: Jung’a göre psişe “sonsuz derecede çok yönlü ve canlıdır,” hiçbir kuram onu tam olarak yakalayamaz. Tıpkı bir haritanın arazinin kokusunu, hissini ve rengini vermemesi gibi.

Sonuç: Batı kültürü, mantığı ve kuramı yüceltir. Lakin Jung’un uyarısı şudur: Eğer bir terapist kuramını bireyin önüne koyuyorsa, soğuk ve zalimdir. İnsan ruhuna yaklaşmak, bütün kuramları bir kenara bırakıp, karşımızdaki o eşsiz varlığa, tüm karmaşıklığıyla, taze bir merakla bakmayı gerektirir.