Türk Sinemasında Sansür

“Türk Sinemasında Sansür” adlı kitap, Kasım 2000 yılında Kolektif Kitle Yayınları’nca Burçak Evren, Hasan Bülent Kahraman, Aziz Nesin, Nijat Özön, Agah Özgüç, Metin Erksan, Onat Kutlar, Atıf Yılmaz, Çetin Öner, Atilla Dorsay, Ahmet Soner, Vedat Türkali, Işıl Özgentürk, Tuncel Kurtiz, Gani Turanlı, Yavuz Özkan, Halit Refiğ, Ahmet Boyacıoğlu, Hilmi Etikan, Mediha Sağlık, Muzaffer Hiçdurmaz, Özcan Çetin, Serap Öztürk, Turhan Gürkan imzalı ortak bir yapıt.

“Örneğin; 1966 ?İstanbul Dehşet İçinde? filminde, bir otomobilin sol lastiği patladığı için film sansüre uğruyor.
1944?de Faruk Kenç?in çektiği ?Günahsızlar? (Bir köy delikanlısı nasıl bir kahpenin kızına aşık olabilir?!) gerekçesiyle sansüre uğruyor.
1952?de Metin Ersak?ta daha ilk filminde sansürle tanışan bir yönetmendir. ?Karanlık Dünya? filmi. (Film sahnelerinde ekinler cılız çekilmiş, köylüler fakir gösteriliyor diye film sansürleniyor.)
1975’de S .Duru. Vedat Türkali ? Kara Çarşaflı Gelin? filmini yasaklayan sansürcüye ?kara Beyinli ? dediği için sekiz aya mahkum olur.
1975’de E.Eğilmez. Rıfat Ilgazın?ın ? Hababam Sınıfı? ise ?Türkiye de böyle bir sınıf olmadığı ? gerekçesiyle çekilene dek uzun bir sansür mücadelesi veriyor.” Kitaptan alıntı

“Eğer yoksulluğu, adaletsizliği, haksızlığı, sömürüyü, insanın insanca yaşamasını engelleyen koşulları önleyecek gücün yoksa -ya da daha kötüsü böyle bir niyetin yoksa- o zaman bir süpürgeyle bütün sorunları halının altına süpürüp halıyı üzerine örtersin. Olmayan, daha doğrusu yok sayılan sorunlar insanın başını ağrıtmaz. Gerçekler seni sıkıntaya sokuyorsa onları yok saymaktan daha iyi bir çözüm yoktur. Özellikle toplumsal sorunlar ve cinsellik konusunda ikiyüzlülük ve çifte standardın egemen olduğu bir toplumda başka çare de yoktur zaten. Gerçeklerden kaçarak, gerçekleri yok sayarak nereye gelinebilir. Yanıt çok basit: Günümüz Türkiye’sine. 2000 yılında ülkemizin ne durumda olduğunu hep birlikte yaşıyor ve görüyoruz.
Türk sinemasının gelişememesinin, uluslararası düzeyde başarılar kazanamamasının en büyük nedeni sansürdür. Bu rezaletin sorumlularının çoğu artık yaşamıyor, kimsenin de onlardan hesap sormak gibi bir niyeti de yok. Ancak bu olayların unutulup gitmesine de gönlümüz razı değil. Ankara Sinema Derneği olarak amacımız Türk sinemasında sansürü yaşamış kişilerin anılarını, uzman kişilerin görüşlerini, bu konuda bilgisi olmayan genç kuşaklara aktarmak, ayrıca etkisini kaybetmiş gibi görülen ancak hala var olan sansürü yeniden tartışmaya açmaktır. Kitabımız çok yazarlı olmaktan başka ayrıca çok amaçlı. İsterseniz bir mizah kitabı ya da bir tarih incelemesi veya bir Shakespeare trajedisi gibi okuyabilirsiniz. Ancak biz “Türk Sinemasında Sansür”ün her şeyden önce güncel bir kitap olduğunu düşünüyoruz. (Arka Kapak)

Kitabın Künyesi
Türk Sinemasında Sansür
Kolektif Yazar: Burçak Evren, Hasan Bülent Kahraman, Aziz Nesin, Nijat Özön, Agah Özgüç, Metin Erksan, Onat Kutlar, Atıf Yılmaz, Çetin Öner, Atilla Dorsay, Ahmet Soner, Vedat Türkali, Işıl Özgentürk, Tuncel Kurtiz, Gani Turanlı, Yavuz Özkan, Halit Refiğ, Ahmet Boyacıoğlu, Hilmi Etikan, Mediha Sağlık, Muzaffer Hiçdurmaz, Özcan Çetin, Serap Öztürk, Turhan Gürkan
Kolektif Kitle Yayınları
İstanbul, Kasım 2000, 1. Basım

“Türk sineması sansürle tanışması 1919?da Ahmet Fehim tarafından çekilen ?mürebbiye? filmiyle olur. Bu film Hüseyin Rahmi Gürpınar?ın , Osmanlı toplumundaki alafranga merakını eleştirmek için yazdığı romandan sinemaya uyarlanmıştır: filmin kahramanı Fransız mürebbiye, çalıştığı konaktaki bütün erkekleri baştan çıkaran, olumsuz bir kadın kimliği taşıdığı için sansüre uğrar. Filmin Anadolu?ya dağılımı işgalciler tarafından engellenir.

Cumhuriyet döneminin sansür uygulamaları ise çok daha ağır olacaktır.1930?a dek filimler için sansür yetkisi her ilde valiyi temsilen yerel polisler tarafından kullanılıyor. 1932?de yerli filmler için senaryo sansürü zorunlu hale getiriliyor, 1939?da ise ?Filmlerin Ve Film Senaryolarının Kontrolüne Dair Nizamname? çıkarılıyor ve devlet sansürü Demokrasinin kılıcı gibi sallanıyor Türk sinemasının üzerinde. Daha sonra senaryo aşamasında iken ,sansürle doğan Türk sinemasında yasaklardan nasibini almayan yönetmen yok gibi. Örnekler o kadar çok ki !

Örnek 1: 1944?de Faruk Kenç?in çektiği ?Günahsızlar? ( Bir köy delikanlısı nasıl bir kahpenin kızına aşık olabilir?! ) gerekçesiyle sansüre uğruyor.

Örnek 2: 1949 yönetmen Lütfi Akat film hepimizin de anımsayacağı gibi ? Vurun Kahpeye? bir Türkan Şoray klasiği.

Örnek 3 : 1966 ?da Yılmaz Güneyin oynadığı ?Hudutların Kanunu? uzun uğraşlardan sonra ancak yurt içinde gösterim izni alır.

Örnek 4 : 1952?de Metin Ersak?ta daha ilk filminde sansürle tanışan bir yönetmendir. ?Karanlık Dünya? filmi.( film sahnelerinde ekinler cılız çekilmiş, Türk köylüsü fakir gösteriliyor film de ! )

Örnek 5: 1961 Fakir Bayburt?un romanından uyarlanan ?Yılanların Öcü? ( toprak mülkiyetini eleştirmekten) sansüre takılanlardan, daha ilk gösteriminde ? Kahrolsun Köminstler ? sloganı atan bir grubun baskınına uğruyor.

Örnek 6: 1966 Halit Refiğ?in ?Haremde Dört Kadın? ( şanlı tarihimizi ?Osmanlı- kötüleyen sol bir film)

Örnek 7 : ?Yorgun Savaşçı?nın? başına gelenler tarihinde ender rastlanan türden. 12 Eylül yönetiminin ve dönemin başbakanı Bülent Ulus?un emri ile yakılıyor. Gerçi Halit Refiğ kitapta ?Yorgun Savaşçı ?ya uygulanan sansürün kaynağı ? Türkiye Cumhuriyeti çok başka yerde aranmalıdır.? Diyerek sol ideolojiyi gösteriyor ama kitap bu bakışın bir tekzibi aslında.

Toplumcu filimler bir yana , ?sol? kelimesine dahi izin vermiyor sansürcüler.

Örneğin ; 1966 ?İstanbul Dehşet İçinde? filminde , bir otomobilin sol lastiği patladığı için film sansüre uğruyor.

Örnek 8 : 1962 S. Doğan ?Şöförün Karısı? adlı filimde ?kazancımızı ortaya koyar beraber harcarız? diyecek ama sansür ?bir kominizm propagandası sezdiği için ? bu cümleyi söyletmiyor.

Örnek 9: 1975 S .Duru . Vedat Türkali ? Kara Çarşaflı Gelin? filmini yasaklayan sansürcüye ?kara Beyinli ? dediği için sekiz aya mahkum olur.

Örnek 10:1975 E.Eğilmez. Rıfat Ilgazın?ın ? Hababam Sınıfı? ise ?Türkiye de böyle bir sınıf olmadığı ? gerekçesiyle çekilene dek uzun bir sansür mücadelesi veriyor.

Örnek 11: 1981 ?Yol? filmine emeği geçen sinemacılar idamla yargılanıyor. İstanbul da oğlunu okutmak için mücadele veren bir seyyar satıcının hikayesini anlatır ? At? (1981) filmin çekiminden sonra Ali Özgentürk göz altına alınınca dostlarının çabasıyla tamamlanıyor film. ?Hiçbir film yarıda kalmaz , hele de yönetmeni içerdeyse? diyen Zeki Ökten geçiyor montaj masasının başına.

Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Rıfat Ilgaz, Vedat Türkali sansürcülerin gözünde zaten sabıkalıdır.Orhan Kemal bir çok senaryosunu takma isimler kullanarak yazmak zorunda kalmıştır.” Kitaptan alıntı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir