Schopenhauer’ın son günleri ve ölümü

İstenç Yok, Tasarım Yok, Dünya Yok
Schopenhauer’ın son yıllarında nispeten sağlığı iyiydi, devamlı hareket ediyor ve temiz hava alıyordu. Hasta olan DoB’a nasihat üstüne nasihat veriyordu: “Her gün iki saat hızla yürü, bu sana bütün banyolardan daha iyi gelecek, üstelik de bedava. Bu gezintilerim olmasa yetmiş iki yaşımda, her zaman olduğum ve olacağım kadar sağlıklı, zinde ve kuvvetli olmazdım. ”

Gözlüksüz okuyabilmekten gurur duyuyordu ve meşhur iştahı sonuna kadar aynı kaldı. Her gün flüt çalmaya devam etti ve geceleri uykusunu almaya özen gösterdi. DoB’a, “ustasına” hayatının çok yoğun olduğunu ve okuyabilmek için uykusundan feragat ettiğini söylediğinde, Schopenhauer bunu yapmamasını tavsiye etti: “Uyku, tüm sağlık ve enerjinin hatta entelektüel enerjinin de kaynağıdır. Ben yedi, sık sık sekiz, hatta dokuz saat uyurum. ” İyi dinlenen, peripatetik [gezinerek düşünen -r.] biri olması onun entelektüel yönünü canlı kılıyordu; okuyor, hayranları ve müritleriyle yazışıyor ve sonraki baskılar için kitaplarının taslaklarına düşüncelerini ilave ediyordu. Ölümünden üç hafta önce Schopenhauer, iki askeri öğrenciye kolayca anlaşılacak şekilde ve özenle, onların istencin reddinin dünyanın sonunu icap ettirdiğine yönelik endişelerinin nasıl “çok anlamlı kavramlar” içerdiğini anlatan bir mektup yazmıştı. Başyapıtının üçüncü baskısını hazırladı ve Brockhaus bunu hevesle bastı (1859). İstenç ve Tasarım Olarak Dünya, sonunda Leipzig Yayınevi için “iyi bir iş” haline gelmişti. Schopenhauer, Brockhaus’la toplu eserlerini yayımlamaya çalıştı ama kitaplarının altı farklı yayıncıda olmasının getirdiği yasal karmaşa, bu projenin filozof hayattayken gerçekleşmesini engelledi. Frauenstadt’in editörlüğünü yaptığı altı bölümlük Toplu Eserler ise Brockhaus tarafından ancak 1873’te basılacaktı. Die Beiden Grundprobleme der Ethik’in [1841; Etiğin İki Ana Sorunu] ikinci baskısı Schopenhauer’ın ölümünden kısa bir süre önce, 1860’ta yapıldı; bu baskının önsözünde filozof, hala ahlak üzerine denemesine altın madalya vermeyenleri suçluyor, bunun kendisine karşı yapılan bir yanlışlık olduğuna inanıyordu.

Yaşlı Schopenhauer’ın sağlığı nispeten iyi olsa da, bu, Budha’nın yaşlılık “musibetleri”nden kaçabileceği anlamına gelmiyordu. 1850’lilerde ayaklarında başlamış olan romatizmayı, kanyak ve tuzla tedavi ediyordu. Gençliğinden beri kendisine musallat olan işitme zorluğu, gittikçe artıyordu. 1823’te sol kulağı artık işitmiyordu, 1856’da diğer kulağında da işitme kaybı oldu. Tiyatroya gitmemeye başladı, sadece komedilere gidiyordu. En sonunda sadece operalara gidebilecek duruma düşmekten endişeleniyordu. Tuhaf olan şu ki özellikle gürültüye karşı hassas olan ve buna karşı Parerga ile Paralipomena’nın ikinci cildindeki, “Gürültü ve Patırtı Üzerine”de “hayatım boyunca günlerimi bana zehir eden” diye sövüp saydığı, kırbaç, havlayan köpek, çekiç ve yumruk seslerinden kurtulmayı, tiyatroya gidememesinin telafisi olarak değerlendirmemişti.  1860’ta, bir yangın sırasında kaçamamaktan korktuğu için, Schönen Aussicht’teki 17 numaralı dairesinden zemin kattaki 16 numaraya taşındı.

1860 Nisan’ında Englisher Hof’tan evine her zamanki yürüme temposuyla gitmekte zorluk çekti, nefesi daraldı ve kalp krizi geçirdi. Bu semptomları bütün yaz boyunca sürdü. İnatçı filozof, doktoru ve arkadaşlarının hayat biçimini değiştirmesi konusundaki tavsiyelerine, günlük yürüyüşlerini azaltmanın dışında kulak asmadı. 9 Eylül’de “akciğer iltihaplanması” geçirerek çok hastalanınca öleceğini düşündü. Ama birkaç gün içinde ziyaretçileriyle konuşmak için ayağa kalkabilecek duruma geldi. Gwinner, ölüme yaklaşan filozofu ziyaret eden son arkadaşıydı. Gwinner, 19 Eylül’de kahramanını son olarak ziyaret etti. Filozof kalp çarpıntılarından şikayet etse de, sakin bir şekilde konuşuyordu; iki adam alacakaranlık çökene kadar sohbet etti.

Gwinner ve Schopenhauer, Baader’ın Aziz Martin’in yazıları üzerine yorumlarından ve Jakob Böhme’nin öneminden bahsettiler. Filozof, Isaac D’Israeli’nin Curiosities of Literature’ını (1834; Edebiyatın İlginçlikleri] okuyordu ve kitapçılarını iflas ettirmiş yazarların gizli tarihlerini tartışan bu kitaba az daha kendisinin de dahil olacağına ilişkin şaka yaptı. Parerga ile Paralipomena’ya önemli bazı ekler yapamadan ölebileceği ile ilgili endişelerinden söz etmiş ve İstenç ve Tasarım Olarak Dünya’ya yaptığı eklerinse önceki yazıları kadar canlı ama daha da anlaşılır olmasından gurur duyduğunu söylemişti. Felsefesinin okuyucularına metafizik bir konfor sağladığını her zaman öne süren filozof, inanç kaybı yaşanan yaşlarda, dini olmayan doktrinlerinin bu boşluğu dolduracağına ve içsel huzur ve tatmini sağlayacağına dair umudunu ifade ediyordu.

Ölüm hakkında çok güçlü, yoğun olarak ve içtenlikle yazan filozof kendi vefatıyla da iyi yüzleşti. Yumuşak bir sesle ve dokunaklı deyimlerle, Gwinner’a “bedeninin kısa bir süre sonra kurtlar tarafından kemirileceği düşüncesinin onu kızdırmadığım, tersine, onu tiksindiren şeyin, ruhunun ‘felsefe profesörleri’ tarafından nasıl taciz edileceğini düşünmek ” olduğunu anlatmıştı. Eski arkadaşına açık bir entelektüel vicdanla öleceğini ve “mutlak hiçliği elde etmenin onun için bir nimet olacağını ama maalesef ölümün bunu sunmayacağını” söylemişti. Schopenhauer bu son yorumu yaparken şaka mı yapıyordu yoksa Gwinner yanlış mı anlamıştı ya da filozof başyapıtının birinci baskısının sonuç bölümündeki açıklamasının, nihil negativum’a, yani “mutlak hiçlik”e karşı olduğunu unutmuş muydu, pek bilinmiyor.

Gwinner, filozofu yaşarken bir daha görmedi. 20 Eylül günü filozof yatağından kalktıktan sonra düştü, alnı kötü bir şekilde şişti. Buna rağmen o gece iyi uyudu ve ertesi sabah bir problem olmadan yatağından kalktı. Günlük işlerini, soğuk duş ve kahvaltısını yaptı. Hizmetçi, Schopenhauer’ın odasına, filozofun sağlığı için iyi olduğunu düşündüğü temiz havanın dolması için pencereyi açtı. Doktor gelmeden birkaç dakika önce de odadan ayrıldı. Temiz hava yaşlı adamı yanıltmıştı; Schopenhauer koltuğunun köşesine yığılmış şekilde, ölü bulundu. Sanki uykuya dalmış gibi gözüküyordu. Yüzünde bir acı belirtisi yoktu. Schopenhauer’ın ölüm tarihi 21 Eylül 1860’tı, günlerden Cuma’ydı; yine bir Cuma günü doğmuştu.

Schopenhauer’a otopsi yapılmadı. Alnında defne yaprağından tacıyla mezarlıktaki morgda her zamankinden daha uzun bir zaman kaldı (filozof canlı canlı gömülmekten korkuyordu). Defne yaprakları çelenginin dışında, her şey filozofun söylediklerine göre gerçekleşti. Filozof, 26 Eylül Çarşamba günü yağmurlu bir günde, üzerinde sadece “Arthur Schopenhauer” yazılı düz, koyu renk bir mermerle belirlenmiş mezarına sade bir cenaze töreniyle gömüldü. Schopenhauer’ın çürüyen cesedini (idealist kahramanı George Berkeley gibi Schopenhauer da morgda beş gün kaldıktan sonra ölümü kanıtlayan bir koku salgılandığını biliyordu) Becker, Kilzer, Hornstein, Gwinner ve Lutherci papaz Dr. Basse mezara birlikte taşıdılar. Papaz, Protestan töreni gerçekleştirdi. Gwinner kısa ve dokunaklı bir anma konuşması yaptı. Schopenhauer’ın ilk biyografi yazarı, filozofun hakikate olan değişmeyen sadakatini, o nazenin metresi yakalama uğraşındaki yalnızlığını ve dünyevi yükleri omuzlamadan istediği şeyi yapmasını sağlayan mirasın layığını vermek için şevkle çalışma arzusunu övdü. Schopenhauer’ın alnını süsleyen defne yaprağından tacın hayli geç geldiğini ve alınyazısının sarsılmaz katiyetinin bir onayı olduğunu belirtti. Gwinner söylevini filozofun memnun olacağı bir alıntıyla bitirdi:  Ezra’nın kitabından yapılan bu alıntı, yazarın ölümünden birkaç hafta önce yayımlanmış olan Die Beiden Grundprobleme der Ethik’in [1841; Etiğin İki Ana Sorunu] ikinci baskısındaki düsturdu.

İstenç ve şefkatin filozofu kendi hayatı hakkında birkaç yıl önce, Gwinner’ın anma konuşmasında olduğu gibi, gözlemlenen bir hayat perspektifinden ziyade, yaşanan bir hayatın perspektifinden düşüncelerini iletmişti. “[Her zaman kolay ölmeyi umdum]”diyen Schopenhauer’ın özel günlüğündeki ölüme ilişkin düşünceleri şöyleydi: “Bütün hayatını yalnızlık içinde yaşamışlar, bu münzevilik hakkında diğerlerinden daha iyi hüküm verecektir. İki ayaklı insanları zaafa uğratılmış kapasitelerine göre hesap edilmiş saçmalığın ve budalalığın ortasında sönüp gitmektense, doğuştan bana ziyadesiyle bahşedilenlerin gerektirdiği görevimi yerine getirmenin bilincinde olmanın verdiği kıvançla, başladığım yere döneceğim.” Schopenhauer, evine dönmüştü.

David E. Cartwright

SCHOPENHAUER
Türkiye İş Bankası Yayınları
Çeviren: Sibel Erduman

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir