Etiket: #edebiyat

Duras’ın Genç Kızında Yasak Aşk ve İktidarın Kesişimi

Marguerite Duras’ın Genç Kız (The Lover) adlı eseri, sömürge Vietnam’ında geçen yasak bir aşk hikâyesini anlatırken, Michel Foucault’nun iktidar ve arzunun kesişimi üzerine geliştirdiği teorileri somut bir şekilde yansıtır. Bu metin, eserin bu kesişimi nasıl ele aldığını, farklı boyutlarıyla derinlemesine inceler. Vietnam’ın kolonyal bağlamında genç bir Fransız kız ile zengin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Orojeni ve İnsanlık-Sonrası Siyahilik: Toprak, Güç ve Varoluşun Yeniden Tanımlanması

Orojeni Güçlerin Doğası ve Bedensel Deneyim N.K. Jemisin’in Broken Earth üçlemesinde orojenik güçler, yerkürenin jeolojik hareketlerini kontrol edebilen bireylerin yeteneklerini ifade eder. Bu güçler, Zakiyyah Iman Jackson’ın “insanlık-sonrası siyahilik” teorisi bağlamında, insan bedeninin doğayla ve toplumsal yapılarla ilişkisini yeniden düşünmek için bir çerçeve sunar. Jackson, siyah bedenlerin tarih boyunca insanlık

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sethe ve Beowulf Üzerinden İnsan Deneyiminin Derinlikleri

Sethe’nin Geçmişiyle Yüzleşmesi Toni Morrison’ın Sevgili romanındaki Sethe, kölelik deneyiminin bedeninde ve zihninde bıraktığı izlerle mücadele eder. Julia Kristeva’nın “simgesel yara” kavramı, Sethe’nin travmasının yalnızca kişisel değil, aynı zamanda kolektif bir anlatıya işaret ettiğini gösterir. Bu yara, kölelik tarihinin silinemez bir damgası olarak işler; iyileşmesi mümkün olmayan bir belleğin taşıyıcısıdır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

John Steinbeck’in Fareler ve İnsanları’ın Lennie Small’ı: İnsanın Çelişkili Doğasının Yansıması

John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar adlı eserinde Lennie Small, yalnızca bir karakter değil, aynı zamanda insan doğasının karmaşık, çelişkili ve evrensel yönlerinin bir temsilidir. Lennie, fiziksel gücün, masumiyetin, bağımlılığın ve trajik kırılganlığın birleştiği bir figür olarak, bireyin toplumla, kendi arzularıyla ve çevresel koşullarla olan ilişkisini sorgulamaya olanak tanır. Bu metin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dünyasız Düşünce ve Dilin Yok Oluşu: Brassier ve Blanchot Üzerine Bir İnceleme

Ray Brassier’in “dünyasız düşünce” kavramı, Maurice Blanchot’nun Ölüm Hükmü eserinde dilin yok oluşuna dair sunduğu perspektifi radikalleştirir. Bu radikalleşme, insan merkezli anlam dünyalarının çözülmesi, dilin öznel bağlamlardan koparak nesnel bir yokluğa işaret etmesi ve varlığın ontolojik sınırlarının sorgulanmasıyla ortaya çıkar. Brassier’in spekülatif gerçekçilik çerçevesi, Blanchot’nun dilin sınırlarını zorlayan anlatısını, evrensel

OKUMAK İÇİN TIKLA

İntihar ve Erdem: Varoluşun Sınırlarında Bir İnceleme

Clarissa’nın Anlara Tutunması Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway eserinde Clarissa, yaşamın geçici anlarına tutunarak varoluşunu anlamlandırmaya çalışır. Bu tutunma, Albert Camus’nün absürd kavramıyla örtüşür mü? Camus, Sisifos Söyleni’nde absürdü, insanlığın anlam arayışı ile evrenin sessizliği arasındaki çatışma olarak tanımlar. Clarissa’nın anlara sığınması, bu absürdü kucaklama çabası gibi görünebilir; zira o, anlamın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dante’nin İlahi Komedyası ve Dini Temaların Çok Katmanlı İncelemesi

Dante Alighieri’nin İlahi Komedya adlı eseri, 14. yüzyılın en önemli edebi yapıtlarından biri olarak, Hıristiyanlığın dini temalarını derinlemesine işler. Eser, insanın ruhsal yolculuğunu, günah, arınma ve ilahi birliğe ulaşma çabasını Cehennem, Araf ve Cennet üzerinden tasvir eder. Bu çalışma, eserin Hıristiyan teolojisi, insan doğası, ahlak, evrensel düzen ve bireysel kurtuluş

OKUMAK İÇİN TIKLA

Babil’in Kitapları ve Nesnelerin Özerk Gerçekliği: Harman’ın Ontolojisi Üzerine Bir İnceleme

Nesnelerin Bağımsız Varlığı Graham Harman’ın nesne-yönelimli ontolojisi (OOO), gerçekliği insan bilincinden bağımsız bir şekilde ele alır ve nesnelerin kendi içlerinde bir varoluşa sahip olduğunu savunur. Borges’in Babil Kütüphanesi’nde tasvir edilen sonsuz kitaplar, insan algısından bağımsız bir gerçeklikte var olan nesneler olarak düşünülebilir. Harman’a göre, bu kitaplar yalnızca insan tarafından okunduklarında

OKUMAK İÇİN TIKLA

Postmodern Anlatının Öncü Figürü: Thomas Pynchon Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme

Postmodern roman, modernizmin katı çerçevelerine meydan okuyarak anlatı yapılarını, gerçeklik algısını ve dilin sınırlarını yeniden şekillendiren bir edebi akımdır. Bu bağlamda, Thomas Pynchon, karmaşık kurguları, çok katmanlı anlatıları ve derin entelektüel sorgulamalarıyla postmodern yazının en dikkat çekici yazarlarından biri olarak öne çıkar. Bu metin, Pynchon’ın eserlerini, onun anlatı stratejilerini ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Truva Savaşı’nın Kadın Kaçırma Retoriği: Meşrulaştırma Aracı Olarak Anlatı

Truva Savaşı’nın “kadın kaçırma” anlatısı, tarih boyunca savaşların gerekçelendirilmesinde kullanılan bir araç olarak incelenebilir. Bu anlatı, yalnızca bir mitolojik hikâye değil, aynı zamanda toplumsal, kültürel ve siyasal dinamiklerin bir yansımasıdır. Helen’in Paris tarafından kaçırılması, savaşın başlatılmasında bir bahane olarak sunulurken, bu olay insanlık tarihinin daha geniş bağlamında güç, onur, mülkiyet

OKUMAK İÇİN TIKLA

Serotoninin Sessiz Çöküşü: Flörtöz’de Depresif Anlatıcının Varoluşsal Portresi

Michel Houellebecq’in Flörtöz (Sérotonine, 2018) romanındaki depresif anlatıcı, modern insanın biyokimyasal ve varoluşsal krizini edebi bir mercekle yansıtır. Anlatıcı Florent-Claude Labrouste, mutluluk kimyasalları olarak bilinen serotonin ve dopaminin çöküşünü, yalnızca bireysel bir çöküntü değil, aynı zamanda toplumsal ve tarihsel bir yozlaşmanın temsilcisi olarak işler. Bu metin, anlatıcının iç dünyasını, biyolojik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kıskançlık ve İhanetin İkircikli Doğası: Catherine Earnshaw ve Medea Üzerinden Bir Karşılaştırma

Emily Brontë’nin Uğultulu Tepeler adlı eserinde Catherine Earnshaw’un kıskançlık ve aşk ikilemi ile Euripides’in Medea tragedyasında Medea’nın kıskançlık kaynaklı intikamı, insan doğasının karmaşık katmanlarını ortaya koyar. Bu metin, Freud’un narsisizm teorisi, Kristeva’nın abjekt kavramı, Marx’ın sınıf dinamikleri, Cixous’nun dişil öfke fikri, Irigaray’ın feminist isyanı, Bataille’ın kutsal kurban anlayışı ve Kant’ın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Aşkın ve Bekleyişin İnsanlık Hali Üzerine Bir İnceleme

Anna’nın İntiharının Kökenleri Anna Karenina’nın intiharı, bireysel bir trajedi olmanın ötesinde, modern bireyin içsel çatışmalarını ve toplumsal düzenin dayattığı sınırları sorgular. Tolstoy’un eserinde Anna, aşkı bir kurtuluş olarak deneyimler; ancak bu aşk, bireysel arzuların toplumsal normlarla çatışmasıyla bir boşluğa dönüşür. Foucault’nun biyopolitika kavramı, bedenin ve arzuların nasıl denetlendiğini açıklar: Anna’nın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anlatının Sınırlarında Dolaşmak: Molloy ve Tristram Shandy Üzerinden Wittgenstein’ın Dil Oyunlarının İzleri

Samuel Beckett’ın Molloy ve Laurence Sterne’ün Tristram Shandy romanları, anlatının geleneksel sınırlarını zorlayarak dilin anlam üretme süreçlerini sorgular. Bu eserler, lineer anlatıyı reddederek kaotik, döngüsel ve parçalı yapılarla okuru dilin doğasına ve varoluşsal meselelere yönlendirir. Ludwig Wittgenstein’ın “dil oyunları” teorisi, bu romanların yapılarını anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Wittgenstein’a

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nazlı Eray’ın Fantastik Öykülerinde Ütopik Mekânların Türk Toplumunun Bastırılmış Arzularına Yansıması

Düşsel Mekânların Toplumsal Aynası Nazlı Eray’ın fantastik öyküleri, Türk toplumunun bilinçaltındaki arzuları dışa vuran birer ayna olarak işlev görür. Ütopik mekânlar, bireylerin ve toplumun gerçek dünyada bastırdığı özlemleri, özgürlük arayışlarını ve toplumsal normlara karşı sessiz başkaldırılarını somutlaştırır. Bu mekânlar, sıradan insanların imkânsızı mümkün kıldığı birer kaçış alanı yaratır. Eray’ın öyküleri,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Tess’in Yargılanması: Foucault’nun Cezalandırma Tarihine Bir Bakış

1. İktidarın Görünmez Ağı Tess’in yargılanması, iktidarın birey üzerindeki tahakkümünü görünür kılan bir sahnedir. Foucault’nun cezalandırma tarihine dair çalışmaları, cezalandırmanın yalnızca fiziksel bir eylem olmadığını, aynı zamanda toplumsal normların bireyi disipline etme aracı olduğunu savunur. Tess’in mahkemesi, bu disiplin mekanizmasının somut bir yansımasıdır. Toplum, Tess’i ahlaki normlara uymadığı gerekçesiyle suçlarken,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Necati Cumalı’nın Ağaçlar Ayakta Ölür Eserinde Doğa-İnsan İlişkisinin Eko-Eleştirel İncelemesi

Doğanın Sessiz Direnişi Eko-eleştiri, edebiyat eserlerini çevre ve insan ilişkisi üzerinden analiz ederken, Ağaçlar Ayakta Ölür eserinde doğanın sessiz ama güçlü varlığı, insan merkezli bir dünyanın çelişkilerini ortaya koyar. Necati Cumalı’nın bu eserinde, ağaçlar yalnızca bir dekor değil, insan eylemlerinin sonuçlarına tanıklık eden canlı varlıklardır. Eko-eleştirel perspektiften, ağaçların ayakta ölmesi,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Huck’ın Jim’e Yardımı: Özgürlüğün Kırılgan Eşiğinde Bir Dönüm Noktası

Kararın Eşiği: Bir İnsanın Özgürlük Arzusu Huck’ın Jim’e yardım etme kararı, bir bireyin ahlaki pusulasını toplumsal normlara karşı konumlandırdığı bir an olarak belirir. Bu, yalnızca bir kaçış öyküsü değil, aynı zamanda bir insanın kendi vicdanıyla yüzleştiği bir sınavdır. Siyah bir kölenin özgürlüğüne kavuşma çabası, beyaz bir çocuğun gözünden yeniden anlam

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Yaban’ın Yalnızlığı: Ahmet Celal’in Köylülerle Uzlaşmaz Çatışmasının Derin Kökleri

1. Kültürel Uçurumun Kıyısında Ahmet Celal’in köylülerle anlaşamamasının temelinde, şehirli aydın ile kırsal halk arasındaki derin kültürel yarık yatıyor. Celal, Batı tarzı eğitimle şekillenmiş, bireyselliği ve entelektüel idealleri yücelten bir zihniyete sahipken, köylüler geleneksel, kolektif bir yaşam biçimini sürdürüyor. Bu, sadece bir iletişim kopukluğu değil, birbirine zıt dünya görüşlerinin çarpışmasıdır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Huckleberry Finn’in Serüvenlerinde İnsanlığın Aynası

Özgürlüğün Kırılgan İhtişamı Huckleberry Finn’in Mississippi Nehri’ndeki yolculuğu, bireysel özgürlüğün hem bir arayış hem de bir yanılsama olarak ortaya çıkışını resmediyor. Huck, toplumsal normların dayattığı ahlaki ve sosyal kalıplardan kaçarken, nehrin akışında kendi benliğini sorguluyor. Bu serüven, bireyin kendi ahlak anlayışını inşa etme çabasını, çevresindeki baskılarla çatışarak nasıl şekillendirdiğini gözler

OKUMAK İÇİN TIKLA