Etiket: zaman algısı

Pulp Fiction’ın Doğrusal Olmayan Anlatısı ve Klasik Hollywood Anlatısıyla İdeolojik Karşıtlıklar

Doğrusal Olmayan Anlatının Felsefi Temelleri Pulp Fiction’ın anlatı yapısı, zamanı kronolojik bir çizgiden kopararak parçalı ve döngüsel bir kurgu sunar. Bu yapı, Bergson’un süre (durée) kavramıyla ilişkilendirilebilir, çünkü süre, zamanın öznel ve akışkan doğasını vurgular. Bergson’a göre zaman, mekanik bir sıralama değil, bireyin bilinç akışında birleşen anların sürekli bir deneyimidir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal Medya Çağında İnsan Zihninin Çatışmaları

Bireysel Arzuların Tutsaklığı Freud’un id, ego ve süperego modelinde, id, insanın en ilkel dürtülerini ve anlık haz arayışını temsil eder. Sosyal medya, bu dürtüleri sürekli uyararak bireyi anlık tatmin döngülerine hapseder. Bildirimler, beğeniler ve paylaşımlar, dopamin salınımını tetikleyerek id’in haz arayışını besler. Örneğin, bir paylaşımın aldığı beğeni sayısı, bireyin kendini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway Romanında Bilinç Akışı Tekniğinin İşlevselliği

Zihinsel Süreçlerin Temsili Bilinç akışı tekniği, karakterlerin iç dünyalarını doğrudan ve kesintisiz bir şekilde aktarmak için kullanılır. Bu yöntem, geleneksel anlatı yapılarının aksine, zihinsel süreçlerin doğrusal olmayan, parçalı ve öznel doğasını yansıtır. Woolf, karakterlerin düşüncelerini, anılarını ve duygularını birbiriyle iç içe geçirerek, onların bilinçaltı akışını okura sunar. Örneğin, Clarissa Dalloway’in

OKUMAK İÇİN TIKLA

Saatlerin İzinde: Zamanın Metaforik Döngüsü ve Bergson’un Zaman Anlayışıyla İlişkisi

Saatlerin Anlam AğıSaatler, Tanpınar’ın eserinde bireylerin ve toplumun zamanla kurduğu ilişkiyi yansıtan bir araç olarak işlev görür. Saatler, sadece fiziksel bir nesne olmaktan öte, düzen, disiplin ve modernleşme süreçlerinin bir göstergesidir. Roman, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş döneminde bireylerin ve toplumun zaman algısını yeniden şekillendirme çabasını ele alır. Saatler, bu bağlamda, bireylerin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Masalsı Göğün Kırılgan Gerçekliği: Edip Cansever’in Dizeleri Üzerine Derin Bir Bakış

Edip Cansever’in “Gökyüzü, bir masal gibi” dizesi, şiirsel evreninde gerçeklik ile hayalin kesişim noktasında duran bir imge olarak belirir. Bu ifade, bireyin algısal yapısını sorgularken, çevresel unsurların insani deneyimi nasıl şekillendirdiğini bilimsel bir titizlikle inceler. Dize, fenomenolojik bir perspektiften bakıldığında, algının öznel katmanlarını açığa vurur; gökyüzü, sonsuz bir uzay olarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Don Quixote’nin Kırsal Yolları ve Anlatı Zamanının Çözümlemesi

Anlatının Döngüsel Doğası Miguel de Cervantes’in Don Quixote adlı eseri, anlatı zamanının karmaşık yapısını anlamak için eşsiz bir zemin sunar. Gérard Genette’in anlatı zamanı kavramı, anlatının düzen, süre ve sıklık gibi unsurlarını inceleyerek metnin temporal yapısını çözümler. Don Quixote’nin kırsal İspanya yollarında geçen serüvenleri, zamanın lineer olmayan bir şekilde işleyişini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Quentin’in İç Dünyasında Aile ve Güney: Faulkner’ın Ses ve Öfke’sinde Çatışmalar

William Faulkner’ın Ses ve Öfke romanı, Quentin Compson’ın içsel çatışmalarını ve aile mirasıyla hesaplaşmasını derinlemesine işleyen bir eserdir. Quentin, bir Hamlet arketipi olarak, aile bağlarının, toplumsal beklentilerin ve Güney’in nostaljik atmosferinin ağırlığı altında ezilir. Bu metin, Quentin’in içsel çatışmalarını, Güney’in tarihsel ve kültürel bağlamını, dilin işlevini ve bireysel bilincin karmaşasını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zamanın Çıplak Yüzü: Tsai Ming-liang’ın Stray Dogs Filminde Uzun Plan Sekansların Açlık ve Varoluşsal Deneyimi

Tsai Ming-liang’ın Stray Dogs (2013) filmi, sinema sanatında uzun plan sekansların kullanımını, özellikle lahana yeme sahnesi üzerinden, zamanın ve açlığın insan deneyimine etkilerini derinlemesine sorgulayan bir başyapıttır. Film, modern toplumun kenarlarında yaşayan bireylerin hayatta kalma mücadelesini, minimalist bir estetikle ve sabırlı bir ritimle işler. Uzun plan sekanslar, seyirciyi karakterlerin fiziksel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Clarissa Dalloway ve Marcel’in Fenomenoloji ile Hermeneutik Arasındaki Yansımaları

Bu metin, Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway adlı eserindeki Clarissa Dalloway ile Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde adlı eserindeki Marcel’in duygusal durumlarını, fenomenoloji ve hermeneutik yaklaşımlar çerçevesinde derinlemesine incelemektedir. Fenomenoloji, bireyin öznel deneyimlerini ve bilincin yapısını anlamaya odaklanırken, hermeneutik, metinlerin ve deneyimlerin yorumlanması yoluyla anlam üretimine vurgu yapar. Bu iki yaklaşım,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jung ve Kierkegaard’ın Bireysel Gerçekleşme Yaklaşımlarının Karşılaştırmalı Analizi

Bireyleşme Sürecinin Temel Dinamikleri Jung’un bireyleşme kavramı, bireyin bilinç ve bilinçdışı unsurlarını bütünleştirerek kendi benliğini inşa etme sürecini ifade eder. Bu süreç, kişinin içsel çatışmalarını çözümleyerek, kolektif bilinçdışından gelen arketiplerle yüzleşmesini gerektirir. Jung’a göre, bireyleşme yalnızca kişisel gelişimle sınırlı kalmaz; aynı zamanda evrensel insan deneyimleriyle bağlantı kurmayı içerir. Bu, bireyin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Proust’un Kurabiyesi Neden Bu Kadar Önemli?

Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde adlı eserindeki madlen kurabiyesi sahnesi, dilin anıların yeniden canlandırılmasında ve mutluluğun yeniden kurgulanmasında oynadığı rolü çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Bu sahne, bir kurabiyenin çayda çözülmesiyle tetiklenen istemsiz belleğin, bireyin geçmişle bağını nasıl yeniden inşa ettiğini ve bu süreçte dilin nasıl bir araç haline geldiğini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Depresyonda zaman algısı bozuluyor

Zaman algısı oldukça öznel bir kavram olmakla birlikte, içinde bulunulan duruma göre değişebilir; örneğin bir şeyi beklerken ya da bir şeyin teslim tarihi yaklaşırken, zamanın hızlı veya yavaş geçtiği hissine kapılınabilir. Depresyon hastalarının da zaman kavramını sağlıklı bireylerden daha farklı tecrübe ettikleri tespit edildi.

OKUMAK İÇİN TIKLA