TARİHTE EĞİLİM
Tarihte, doğa bilimlerindekine benzer yasalar yoksa da, tarihçi yalnız olayları, neden ve sonuçlarını ortaya çıkarmakla yetinmez. Tarihin “hareket” demek olduğunun, dünden bugüne ve yarına aktığının bilincinde olan tarihçi, her harekette olduğu gibi tarihte de “eğilim” arar. Hareket eden bir araç demek, (x) noktasından (y) noktasına doğru belirli bir hızla giden bir nesne demektir. Bu noktalar ve hız, bir bakıma, hareket halindeki aracın nesnel eğilimidir. Başlangıç noktasını, doğrultusunu ve hızını bildiğimiz zaman, aracın belirli bir zaman biriminde hangi noktada olacağını, verilerimizin elverdiği ölçüde bir kesinlik derecesi ile bilebiliriz. Tarihin eğilimleri bu kadar kesin bir biçimde bilinemezse de, bu eğilimler tarihçinin dünü, bugünü ve bir ölçüde yarını anlamasında önemli ipuçları sağlarlar. Kısaca, çağımızın olaylarını anlamak ve geleceğin karanlığını aydınlatmak için tarihçi, tarihin eğilimlerini bulmak durumundadır.
Tarihçi, elindeki incelenmiş tarihi olaylarla, adım adım, tam bir bilimsel çabayla eğilimleri bulabilir. Örneğin, ilerde görüleceği gibi, 19. yüzyılın Avrupa tarihini inceleyen tarihçi, seçtiği önemli tarihi olayların bazı ana doğrultuları gösterdiğini, endüstrileşme, liberalizm ve milliyetçilik gibi güçlü akımların 19. yüzyılın olaylarıyla etki-tepki ilişkisi içinde olduğunu anlayacaktır. Bugünü anlamaya ve anlatmaya çalışan tarihçinin, bu eğilimleri, bir başka deyişle, tarihin itici güçlerini dikkate almaması, bir madencinin maden ocağına fenersiz girmesinden farksızdır.
Bir tarihçi, “hiçbir kuşak, bir önceki kuşağı, tarih de kendisini kesinlikle tekrarlamaz; değişiklik tüketilemez, her şey yenidir” derken haklı olabilir. Ama, tarihin eğilimleri, her zamanda tarihte belirli bir süreklilik de sağlarlar. Birbiri ile çelişir gibi görünen bu durum, gerçekte tarihteki hareketliliğin, dirikliğin (dinamizmin) göstergesidir. Tarihte sürekli görünen hiçbir şey değişikliğin aşındırıcı etkisinden kurtulamadığı gibi, ne kadar birdenbire ve şiddetli olursa olsun, hiçbir değişiklik de geçmiş ile bugün arasındaki sürekliliği tam anlamıyla bozamaz. Aslında tarih, bir anlamda, değişiklik ile sürekliliğin çatışmasından başka bir şey değildir. İlerde görüleceği gibi, 19. ve 20. yüzyılların siyasi tarihi incelenirken, bu temel varsayımdan yararlanılacaktır.
Oral Sander
Siyasi Tarih / İlkçağlardan 1918’e
İmge Kitabevi Yayınları