Dünyada yazılmış ilk romanlardan biri olan ve dünya klasikleri arasında tartışılmaz bir yer alan Tom Jones, yazılışından bu yana geçen bunca yıla rağmen hala taze, bugün yazılmış bir eser gibi okunabiliyor. Fielding?in kahramanı Tom?la birlikte, 18. yüzyılın İngiltere?sini dolaşıyor, her sınıf ve tabakadan insanla tanışıyoruz. Bu gezi boyunca, Fielding?in kendine özgü mizahı yanımızdan eksik olmuyor. Eseri Türkçe?ye Mina Urgan çevirmişti. Ama yıllar sonra, gençliğinde yaptığı ve Millî Eğitim Bakanlığı Klasikler Dizisi?nde yayımlanan çevirisini ?hükümsüz? saydı; kitabı yeniden çevirdi. İletişim Yayınları Tom Jones?u bu yeni çevirisiyle sunuyor.
Tom Jones’un sergüzeştleri
Suçkov, Gerçekçiliğin Tarihi adlı incelemesinde, kökleri Pikaresk lere uzanan Avrupa romanının, uzun bir süre, roman kahramanının sayısız engellerle karşılaşıp bu engelleri aştığı olaylar dizisi çerçevesinde yazıldığını vurgular. Ona göre, ilk romanlarda, kahramanın kişiliği ya da anlatıcı, hem çevreden pek az etkilenir, hem de hazır bir biçimde sunulur.Olaylar ise sonu gelmez bir zincir halinde, peş peşe izler birbirini. Yazarın hikayesini anlatmak için hangi biçimi seçeceği hiç önemli değildir, genel kalıp hep aynıdır. Geniş bir zemin çizip, anlatıyı olaylarla doldurmak, araya kendi halinde birtakım hikayeler sokuşturup işi eğlenceye dökmek yazarlar için kolay, okuyucu içinse çekicidir.
Tom Jones ta da aynı serüven kalıbını görürüz. On sekiz bölümden oluşan romanda, annesi tarafından terkedilmiş, kimsesiz bir bebek olan Tom Jones un büyümesi, aşık olması, türlü felaketlerden, maceralardan sonra hem sevdiğine hem de mutluluğa kavuşması anlatılır. Erdem ve erdemsizlik, iyilik ve kötülük tarzındaki ahlaki durumların sürekli irdelendiği serüvenlerde, kahramanımız Tom Jones un başı bir türlü dertten kurtulmaz. Richardson un bütünüyle zıtlık olarak işlediği sözkonusu ahlaki durumlar yoktur Fielding in hikayesinde. Tom Jones, çoğu kez arzularının esiri olur, mesela kendisini büyüten ailenin verdiği parayı har vurup harman savurur ya da başka bir kadınla birlikte olarak sevgilisi Sarah ı düş kırıklığına uğratır. Ama sonuçta sağduyusu vardır Tom un. Hatalı hareket etse de kalbi temizdir ve bütün olumsuzlukları bu iki özelliği sayesinde yenmesini bilir.
Fielding in roman kahramanları, doğasal insan tanımına uygundur. Yine Suçkov a göre; kendi doğası ne buyuruyorsa öyle hareket eder Tom Jones , ola ki kendi doğası bir an yalnız bırakabilir onu, iyi ama Tom Jones un kendi iç erdemleriyle ne ilgisi var bunun İnsan doğası öyleydi ki, Tom Jones da öyle yapıyordu.
Aydınlanmacılar ın inançlarına göre, insanların zihinlerine akılcı fikirler aşılamakta önemli işlevleri olan sanat ve edebiyat sayesinde, varolan toplumsal ilişkiler düzeltilebilirdi. Bu nedenle, 18.yüzyılı gerçekçi yazarlarının ürünlerine bol miktarda eğitici, öğretici ve ahlaki öğe katılmıştır. Ancak egemen ahlakla da çelişiyordu bu yazarlar. Sonuçta, ortaya çıkan metinlere baktığımızda hem ahlakçı bir yanları olduğunu, hem de var olan ahlaki doğmaların acımasızca eleştirildiğini görürüz.
Roman geleneksel epik, fabl ve trajedi kalıplarından farklı olarak, alegorik/evrensel tiplerin değil, belirli bireylerin özgün yaşam ve deneyimlerini kapsayacak -akılcı- bir düşüncenin ürünüdür. Yine aynı felsefe, bilinç ve zaman/mekan ilişkisini işaret eder. İlk romancılar da yarattıkları kahramanların inandırıcı olabilmeleri için onların yaşadıkları dönem ve yeri iyice belirtmeye çalıştılar. Yazar, insan yaşam ve deneyiminin gerçek bir tablosunu çizmek, okuyucuyu kişilerin ve olayların gerçekliğine inandırabilmek için, onlarla ilgili zaman ve mekana dair en ince ayrıntılarına dek bilgi verirken kanıtsal/bilimsel bir dil kullanmaya özen göstermiştir. Fielding in öykü sırasında sık sık ve uzun uzun kendi düşüncelerini aktarmasının sıkıcılığının mazereti burada aranmalıdır.
Fielding in romana getirdiği yenilikler
Fielding e kadar İngiltere de roman yazımı konusunda ciddi bir gelişme yaşanmış; Robenson Crueso ve Gulliver İn Gezileri gibi önemli metinler üretilmişti ancak kuramsal anlamda roman sanatı üzerinde yapılmış çalışmalar yoktu. Fielding, önce Joseph Andrews ta, yeni bir yazı türü yaratmakta olduğunu ilan etti. Öyle ki, kendi kitabının kişilerinin niteliklerini, olayların gelişimini ve anlatım özelliklerini bile açıkladı. Ardından Tom Jones geldi. Bu romanının giriş yazısı ile Fielding, İngiltere de ilk kez bir roman kuramı oluşmasına öncülük etti. Ayrıca, Tom Jones , İngiliz edebiyatında hanlar yazını nın da başlangıcı oldu.
Kitabını tasarlarken, Fielding samimi bir insanın başına gelenleri sade ve basit bir tarzda işleyerek, komik bir macerayı roman haline getirmeyi düşünmüştü. Yani, Forster in dediği gibi, Fielding romancılığa Richardson a özgü bir dünyada soytarılık ederek başlıyor, ama yazarlığının sonunu kendine özgü bir dünyada – Tom Jones ve Amelia nın dünyasında- ciddileşerek getiriyordu . Dönemin ahlakına, mesela; gayri meşru -iyi- bir gence kapanan kapılara meşru olanın kötülüğünü işleyerek karşı çıkan Fielding, gerçekçilik tutkusuyla, soyluluğun gülünç yanlarını da vurgulamayı başarmıştı.
Tom Jones un dikkat çekecek yanlarından birisi, kurgusundaki kusursuzluk, daha doğrusu katılıktır. Her şey, yazarın kafasındaki plana göre ilerler. Hikaye birbirine eşit üç parçadan oluşur; Tom un çocukluğunun geçtiği kırsal hayatı, hanların çevresinde geçen maceralar ve Londra… Böylelikle dönemin İngiltere sindeki toplumsal yaşantı tamamen resmedilir. Ancak bu kuralcı tarz, doğal insan Tom Jones un doğallığını zaman zaman saçmalaştırıverir. Romanda bir başka sorunlu nokta ise Fielding in yarattığı karakterlerle arasına bir mesafe koyamamasında görülür. Roman yazarları sıklıkla yarattıkları kahramanları ile duygusal bağlar kurarlar. Bu bağlar roman kahramanlarının birbirleri ile olan ilişkilerine de yansır. Henry Fielding gibi gerçekçi bir yazar da kurtulamamıştır söz konusu duygu yoğunluğundan. Tom a, Sarah a, Tom u büyüten Allworthy e ve Lady Bellastone a bol miktarda iyilik şırınga eder.
Henry Fielding ten söz ederken, onun romancı yanı kadar roman kuramcısı ve eleştirmeni özelliğine de değinmek gerekir. Çünkü, roman yazımının en sorunlu yanlarından birisi olan anlatıcının kimliği meselesini ilk tartışan kişidir Henry Fielding. Öyküyü aktarma görevini romanda hiç yer almayan bilinmeyen bir üçüncü şahsa vererek, yazarlar arasında en yaygın olarak kullanılan anlatım tekniğini roman dünyasına sokmuş ve bu edebi alanın gelişmesinde büyük rol oynamıştır.
Kitabın Künyesi
Tom Jones (2 Cilt)
Yazar: Henry Fielding
Çeviren: Mîna Urgan
Kapak: Ümit Kıvanç
İletişim Yayınları
Baskı: 1.Baskı Kasım 1990, İstanbul
1.cilt sayfa: 548
2.cilt sayfa: 439
Henry Fielding Biyografi
1707’de Somersetshire’de doğdu. Babası general, kız kardeşi Sarah da kendisi gibi yazardı. Yoksul düşen soylu bir aileden geliyordu. Soylu ailelerin okulu bilinen Eton’da okudu. Sonra’da yunan ve latin Edebiyatını okumak üzere Leyden’e gitti. Leyden’de okuduğu sırada ailesinin parasal durumu iyice bozulduğundan, Fieloing eğitimini yarıda bırakıp, İngiltere’ye dönmek zorunda kaldı. Tiyatroya sansür koyan yasa 1737’de yürürlüğe girdikten sonra, sadece tiyatro oyunu yazarak ailesini geçindiremeyeceğini anlayan Fielding, otuz yaşından sonra başladığı hukuk öğrenimini iki buçuk yılda bitirdi. 1740’da baroya girdi ve on yıl içinde Londra’nın en saygı gören yargoçlarından biri oldu.
Bir yandan yargıç olarak, bir yandan da yazar olarak yoğun çalışmaları, kırkına doğru sağlık durumunun bozulmasına, artık ancak koltuk değnekleriyle yürüyebilecek hale gelmesine neden oldu. Daha sıcak bir iklimde biraz iyileşebileceği umuduyla, 1754 yılında Lizbon’a götürüldü ve iki ay sonra da orada öldü.