Türkiye’deki Tarihsel Adlar – Bilge Umar

?Türkiye?nin en eski tarihsel adları üzerine yapılacak araştırmanın sağladığı bilgi, şu ya da bu höyükte yapılan arkeolojik kazıyla ortaya çıkarılan buluntuların sağladığı bilgiden daha az önemli değildir. Diğer bir söyleyişle, tarihsel adların arkeolojisi, kazıdan buluntu çıkarmaya ve bunları yorumlamaya dayanan kazı arkeolojisi kadar önemli, verimli, öğretici bir bilimsel çalışma alanıdır.? Prof. Bilge Umar

“Yer adları alanındaki ilk kapsamlı sözlük olan Prof. Bilge Umar?ın ?Türkiye?deki Tarihsel Adlar? çalışması, değiştirilen yer isimleri konusunda bizlere açıklayıcı bilgiler sunuyor.
Prof. Umar?ın bu bilimsel çalışmasını okuduğunuzda; her bir adın gösterdiği köyün, ilçenin, şehrin, dağın nehrin vb. hangi halkın dilinden geldiğini; hangi sözcük ve takılarla türetildiğini öğreniyorsunuz.
Karşınıza büyük Anadolu uygarlığını oluşturan unutulmuş diller çıkıyor: Hitit dili, Luwi dili, Thrak dili, Bithyn dili, Phryg dili, Huri dili, Urartu dili, Kelt/Galat dili vs.
Yazdığım gibi, sadece neredeyse son yüz yıla bakılarak, yer isminin Ermenice, Rumca, Türkçe, Kürtçe, Süryanice, Arapça, Lazca, Gürcüce vs. olduğu sanmak hatalı olur.”
Soner Yalçın’ın 12 Mart 2010 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazısı

Tanıtım Yazısı
Türkiyedeki Tarihsel Adlar üzerine araştırma yapmak, Türkiyenin tarihi üzerine araştırma yapmağa benzer. Gidebileceğiniz genişliğin, inebileceğiniz derinliğin sonu yoktur. Bu yüzden, kitabın yeni basımının daha kapsamlı, daha derinlere inmiş olarak yapılması için, ilk basımın hemen sonrasında başladığım çalışma, pek çok yeni bilgi edinmeme, yeni bağlantılar kurabilmeme-örneğin, ilk basımda, yeri saptanamamıştır dediğim Mesyla’nın lokalizasyonunu en kesin güvenle, Akdağ Madeni kuzeybatı yakınındaki Muşalim Kale’ye yapabilmeme ve hatta Muşalim adının aslının, Kappadokia dilinden Mesula (Hellen yazımında Mesyla) kök sözcüğüne, ‘insanı, halkı’ anlamlarındaki takının (umna, uma, ima) eklenmesiyle türetildiğini görebilmeme olanak vermiş bulunmasına rağmen, henüz, tamamlanmış olmanın çok uzağındadır. Özellikle şu nedenle ki, birinci basımda, ilke olarak, sadece tarihsel belgelerde, tarih kitaplarında anılmış adları ele almış, incelemenin kapsamını böylece sınırlamış iken genişletilmiş yeni basımda, kent, kasaba, köy, dağ, dere vb. adı olarak günümüzde kullanıldığı halde günümüzün Türkiye Türkçesinde anlamı bulunmayan adların; hatta, yakın zamana kadar veya bir zamanlar kullanılan bu türden adların tümünü, elimden geldiğince saptamak ve inceleme kapsamına almak amacını gütmekteyim. Yeni basımda, TTA kitabı, ilk basımdakinin üç katına eşit hacim içerecektir sanıyorum. Böyle bir çalışmanın tamamlanması, hayli uzun zamana gereksinme göstermektedir.

İSİM DEĞİŞTİRMELERE BAZI ÖRNEKLER
TÜRKİYE ?de yüzbinlerce yerleşim adı var.
Bunların binlercesi ya tarihsel süreç içinde ya da masa başında oturularak değiştirildi. Kaygılar ne olursa olsun bilgisizlik sonucu değiştirilen isimler aslında uygarlıklar beşiği Anadolu kültürünün parçasıydılar.
İsim değişikliğiyle ilgili olarak sizlere farklı birkaç örnek derledim…
AFŞİN: K. Maraş iline bağlı ilçe merkezi. İlkçağdaki adı Arabissos idi ve yakın zamana kadar, Arabissos?tan bozma ?Yarpuz? adını taşıyordu. Şimdiki Afşin adı, sanılabileceğinin tersine, ünlü Türk komutanları Afşinlerden değil, ortaçağda orada bulunan Til Khampson kalesinin adından gelmektedir.
AĞRI: Hemen her ülkede, Tevrat?ta geçen (Urartu sözcüğünden bozma) adıyla, Ararat diye bilinen yüce dağın bizdeki adıdır. Ararat; Tevrat?ın Batı dillerine yapılan çevirilerinde kullanılan uydurma bir addır. Ağrı, aslında dağın iki doruğunun adıdır. Ve kanımca Doruk anlamı Akra?dan gelir. İran?da Rey kenti kuzeybatı yakınındaki bir diğer dağın tarihsel adı, Akra Dağı?dır.
ALUT: Adıyaman ili Kahta ilçesine bağlı bucak merkezi Damlacık?ın eski adı. Sonundaki ut, Ermenice ?lı? anlamındaki takısı ud?u hemen akla getiriyorsa da, o dilde Alud, Alut, diye bir sözcük saptayamadım. Yararlandığım sözlükler Kürtçede dahi Alud, Alut diye bir sözcük göstermiyor.
AMANDA: Hatay ili Reyhanlı ilçesi merkez bucağına bağlı köy. Yeni uydurulan adı Beşarslan. ?Amanda? adı Luwi dilinde Ama-(wa)nda öğelerinden türetilmiştir. ?Ana Tanrıça Tapınıcısı? demektir.
AMİDA: Diyarbakır kentimizin ilkçağdaki adıdır. Romalılar ile İranlılar (önce Parth?lar sonra Sasaniler) arasındaki savaşım dönemini anlatan tarih yapıtlarında çok anılmıştır. Görünüşe bakılırsa bu Amida adı, Ama (Ana Tanrıça) kök sözcüğüyle, wanda/anda/ada takıntısının çeşitlemesi olan inda/ida takısından türetilmiştir. ?Ama/Ma tapınıcısı? (halk) demektir.
ARDAHAN: Ermenice söylenen biçimi, Artan. Artan-Ardahan yalnız kentin değil, oradan geçen ve Gürcistan?da Kur, Kura diye anılan önemli nehrin de adıdır. Gerek Artan, gerekse Ardahan biçimlerinin aslı, yani yörenin ve ırmağın adının öz biçimi Luwi dili ardılı (Pontos ülkesinde de konuşulan) Kappadokia dilinden gelme Arda kök sözcüğüne wana/ana takıntısının eklenmesiyle ?Akarsu?sal-Akarsu Ülkesi? anlamındaki ?Ardana? idi.
BAJİRGE: Hakkâri/Yüksekova-Esendere?nin eski adı. Kürtçe, aslı Bajar-geh, ?Kasaba Yeri?.
BARDIZ: Erzurum/Şenkaya-Gaziler?in eski adı. Ermenice Bardız ?Bahçe? anlamındadır.
BEYTÜŞŞEBAP: Hakkâri merkezi ilçesi. Arapçadır. Ev anlamındaki Beyt ve Gençlik anlamındaki Şebab?tan türetilme; dolayısıyla Gençlik Yurdu anlamındadır. Bu adın Süryani dilindeki aslının Arap ağzına uydurularak değiştirildiğini de söyleyebiliriz. Beyt?in Süryani dilindeki karşılığı Bet?tir. Ayrıca Bethşeba, Tevrat?ta Hz. Süleyman?ın anasının adıdır.
BİSMİL: Diyarbakır?in ilçesi. Farsçada ?Besmele çekilerek boğazlanmış hayvan? anlamına gelir. Ayrıca Zeki Velidi Togan, anayurdu Güney Moğolistan olan Basmıl adlı Türk boyunun Anadolu?ya gelip yerleştiğini belirtiyor.
CAĞALOĞLU: İstanbul kentinin tarihsel bölümünde bir semtin Osmanlı döneminde aldığı ad. Ciğala-zade?den gelir. Orada sarayı bulunan Sadr-ı Azam Cığala Zade Sinan Paşa soy yönünden Cicala ailesinden bir İtalyandı. Cicala Türk ağzında Cığala olmuştur.
CİZRE: Dicle kıyısında, Suriye sınırındaki ilçe. Baharda taşan ırmağın kasabayı ada durumunda bırakması nedeniyle Araplar, kasabaya Cezire-i İbn Ömer ?Ömer Oğlu?nun Adası? adını verdiler.
DİGOR: Kars/Digorlar Kafkas halklarından Osetler?in batı grubunu oluşturan topluluktu. Özellikle Gürcistan içine yayılmışlardı.
FIRAT: Nehrin adı Akkad/Babil dilinde ?Irmak? anlamını belirten ?Puratu? sözcüğünden gelir. Bu ad, halk ağzında Fraat, Frat, Furat biçimlerini almıştır.
HATAY: Geç Hititler döneminde Hattena (Khattena; yani Khatti-wana; Hatti/Khatti Ülkesi).
HAVZA: Samsun?un ilçesi. Arapça Havz sözcüğünden Türkçeye çevrildi.
İMRANLI: Sivas ilçe merkezinin ilk adı Çit idi. II. Abdulhamid döneminde Hamid-Abad; sonra onun yıkılmasıyla Ümraniye oldu. Cumhuriyet ise tekrar eski adını İmranlı?yı verdi.
KAHTA: Yakın zamana kadar ?Kölük? deniyordu. Kahta denilmesi hiç de yeni değildir. Ortaçağ tarihçilerinden Urfalı Matthaeos?un Vekayi-namesinde Hartan; Süryani Mikeal?in yapıtının Ermenice çevirisinde Gakhta; aynı yapıtın Süryanice aslında Gaktay; Bar Hebraeus?un Süryanice eserinde Gakhti; Arap tarihçilerinde Kahta olarak anılır.
KARABEGAN: Elazığ/Palu-Arıcak?ın eski adı. Görünüşte Türk ve Kürt karışımı ?Karabeyler? anlamındadır.
KELKİT: Her ne kadar tarihçi Wittek ?Yer Adları? eserinde, ?Kelkit ırmağının ilkçağda Helen ağzına uydurulmuş adı Lykos, Helen dilinde ?Kurt? anlamına geldiği için Ermeniler bu adı kendi dillerine çevirerek ırmağa Gail-Get, Kurt Irmağı dediler? diye yazsa da yanılıyor. Çünkü Kelkit yöresinde ilkçağda bir Kelkit halkının yaşadığını biliyoruz.
LİCE: Adı Türkçe Ilıca sözcüğünden bozma gibi görünse de dilbilimci Herzfeld?e göre ilkçağda kullanılan bir addan ileri gelmektedir.
MARDİN: Tarihçi Plinius, Nisibis/Nusaybin yöresinde Mardani adlı bir Arap kabilesinin yaşadığını söylüyor.
MİDYAT: Helenistik çağda Seleukos?lar devletinin yöreye egemenliği döneminde var olduğu ve Medeat adını taşıdığı biliniyor. Süryani kültürünün en önemli tarihsel merkezlerinden.
SİİRT: Dilbilimci Herzfeld?e göre, İran?da Arbela/Erbil yöresine de yayılmış olan ve Dareios zamanından kalma yazıtlarda Asagrta diye anılan halkın adından gelmektedir. Bu halkın daha önce Urumiye Gölü doğu yakınlarında Tebriz ile Zencan arasında varlığı Asur belgelerinde anılıyor. Halktan Zikirtu, Zikirtiya diye söz ediliyor. Ermeni dilinde Sgerd diye geçiyor.
SİVEREK: İran dilinin ?kara yıkıntılar? anlamında bir sözcüğü iken, Ermeni ağzında Sevaverak, Süryani ağzında Şebhabherak, Türk ağzında Siverek olmuştur.”
Soner Yalçın’ın 12 Mart 2010 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazısı

Kitabın Künyesi
Türkiye’deki Tarihsel Adlar,
Bilge Umar,
İnkılap Kitabevi / Gezi Arkeoloji Dizisi
Baskı Tarihi: 1993
865 sayfa

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here