İnci dizili kolyeli büyülü bir kadına ? Mert Sarı

Edebiyatsever bir iktisat Profesörü hanımefendiye?
Hocam iktisatçı Profesör Doktor Türkel Minibaş?ın eşsiz anısına?

İstanbul Üniversitesi?nin bahçesindeki ulu kestane ağaçlarının arasında oturduğum banka günışığı demetleri saçılıyordu. İstanbul mayıslarının bildik serinliğine baygın bir bahar kokusu karışıyor. Baharın gergin delişmenliği biyoritmlerime yansımış olması gerekti. Serde gençlikte olunca içimde her türlü haksızlığa karşı bir vur-kırcılık etkisi kaynıyor. Bu ülke, benim sevgili ülkem niye daha çok etkin üretmiyor ve niye ürettiklerini yoksullarıyla bölüşmüyor. Ve birden bilincim, Ufuk hocanın (Ufuk Uras) derste kullandığı büyülü sözcüğe kayıyor. Paradigma, paradigma, paradigma?
Thomas Kuhn? un ?Bilimsel Devrimlerin Yapısı? yapıtını mutlaka okumalıyım diyorum kendi kendime. Başıboş kalan düşüncem dönüyor dolaşıyor yine Filiz, Filizimi buluyor. Filiz canımın içi bir kız. Türkçe?yi Yunus Emre?nin süt dişleri gibi arı, duru konuşabilen. Filiz, Türkmen alevisi bir kız, Oğuz boyundan sevgilim benim. Filiz?in, içi gülen gözleri bir bal çanağını andırır. Parasızca ama içimizde dopdolu bir özgürlük duygusuyla Karacaahmet?e, Sarayburnu?na gider, sosyalist kalkınmanın sorunlarını tartışır ve ardından semah dönerdik. Arif Damar ustamızın ?Yoksulduk Dünyayı Sevdik? dizesi dilimizden düşmedi hiç. Sonra imgelerim Filiz?in rengi atmış, eprimiş blue jeanden taşan dolgun kalçalarına kaydı, bedenimde bir şehvet kasırgası dalgalandı. Ailesi, sünni olduğum için beni kendine uygun görmüyormuş. Ah Filizciğim!
Hani biz sosyalisttik, Sünnilik, Alevilik geri bir üretim biçiminin üst yapı kurumlarıydı. İçim kederle burkuldu oturduğum bankta. O günlerde okuduğum Vedat Türkali?nin ?Bir Gün Tek Başına? romanının bir çok sahnesi İstanbul Üniversitesi?nin bahçesinde geçiyordu.
Daldığım buruk düşüncelerimde bir ?merhaba? deyişiyle sıyrıldım. Güleç yüzlü bir hanımefendi elinde bir bloknot ve Cumhuriyet gazetesiyle bulunduğum bankta yanıma oturdu. Sade ama uyumlu giyimli alımlı bir insandı ve hemen de çalışmaya koyuldu. Okuyan yada çalışan insanların yanında boş boş oturmak beni hep utandırmıştır. Bu nedenle ben de yanımdaki kitabıma Halikarnas Balıkçısı?nın ?Anadolu Efsaneleri? yapıtına davrandım. O yapıtın okunması sırasında yardımcı kaynak olarak Azra Erhat?ın Mitoloji Sözlüğünü de yanımda gezdiriyordum. Göz ucuyla elimdeki kitaplara bakan alımlı bayan hangi bölümde okuduğumu sordu. Uluslar arası İlişkiler bölümünde öğrenim gördüğümü söyledim. ?Uluslar arası İlişkiler bölümü öğrencisinin finallere az bir süre kala mitoloji ve edebiyat çalışması çok ilginç? dedi. ?Bir insan düşleri, mitleri ve ütopyaları kadar büyüktür? diye karşılık verdim. Başıyla onaylayarak bu yargımı çok beğendiğini söyledi. ?Ben de olanak buldukça edebiyat okuyorum? dedi. Ben söz aldım: ?Sözgelimi ben Cuma günleri iki şeyi çok severim efendim. Sizin de okuyucusu olduğunuzu gördüğüm Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan Melih Cevdet Anday ustamızı eşsiz değerdeki denemelerini ve İstanbul Üniversitesi?nin Cuma günleri özellikle iyi çıkan ucuz öğrenci yemeği. Bank komşum elini bana uzatarak ?ben Türkel, ya siz?? diyerek kendini tanıttı. Öğretim üyesi olduğunu öngörebildiğim bu hanımefendinin, yaşça kendisinden oldukça küçük bir öğrenciye, siz diye seslenmesi bana gelişkin bir insan örneğiyle karşılaştığımın ilk sezgisini duyumsattı. Dickens?den, Flaubert?den, Sait Faik?ten, Orhan Kemal?den söz açıldı. Ben, Sait Faik kadar başıboş, ancak Orhan Kemal kadar toplumsal acılara duyarlı yaşamak istediğimi söyledim. Söyleşinin sonunda Türkel Hanım değerli bir öğrenci olduğumu ve zaman zaman üniversitedeki odasına konuk olmamı dilediğini belirterek ayrıldı. Türkel Minibaş hanımefendiye üniversitede belirli kereler konuk oldum. Türkiyemizin, doğanın ve emekçi sınıfının acılarına duyarlı bir üretim ekonomisine nasıl gerçekleştirilebileceği bana sürekli bilinç çalkantıları yaşatan bir konu olmuştur. Alabildiğine yoğunluğuna karşı bu yöndeki sorularıma özenli ve heyecanlı yanıtlarla karşıladı. Bağımsızlıkçı ve yurtsever Türk dış politikası konusundaki savlarımı ise ilgiyle dinlerdi. Romandan, şiirden de söz etmişizdir pek çok. Kendisine pek sevdiği Avusturyalı yazar Ingeborg Bahman?ın ?Bir Tufandan Sonra? yapıtını sundum. Bir başka armağanım olan Alman felsefeci Theodor Adorno?nun ?minima morelia?sının varlığını ta içten kavradığını dile getirir. Yıllarla gördüm ki edebiyatsever bir iktisatçı ne de başka oluyor. Böylesi biri için iktisat bilimi insan mutluluğu, insan gönenci odaklı uğraşı olup çıkıyor. İktisat bilimi sayılar, istatistikler, soyut modeller olarak görenlerden başka ne de insan sıcaklığında yaşanıyor her şey. Türkel hanım zamanın büyük bölümünü holdinglere dolgun ücretli danışmanlıklara ayırabilirdi. Ancak o böyle yaşamadı zamanı o zamanını daha çok öğrencilerine, toplumsal yarar gözeten çalışmalara pay etti. Türk eğitiminin bilimselleşmesi, toplumsallaşması, kadın hakları, çocuk hakları kaygısı güttü. En üst düzey entellektüel tartışmaların kotarıldığı özgür üniversitemize pek çok sunumda bulundu.
Türkel hanım varlığı ile yetkin bilinç koşullarında olmakla iyi bir insan olmak kaygılarının iç içeliğinin en iyisinden örnekledi. Her zaman insanlarla içten duygudaşlıklar kurabildiğini gözlemledim. 1994 yılında 24 yaşında görme yetimin okuma yapamayacak denli zayıfladığını açıkladığımda derin bir üzünç yaşadı. Kitapsız, ekinsiz bir yaşamın beni çıkışsız bir mutsuzluğa savuracağını pekala sezinliyordum. Birkaç ay sonra Türkiye de ve yurt dışında binlerce sesli kitaba erişebilir olduğumu kendisini bir sevinç coşusuna kaptırdı. Parmakları yüzüklerle bezeli zarif ellerini birbirine çırptı.
Türkel hanım ışıltılı bir bireydi. Onu sıra dışı, tuhaf, şaşırtıcı varlığını kimsenin kayıtsız, ilgisiz kalabilmesi olası değildi. Acı yitiminin bu denli gündem oluşturması bunun kanıtı olsa gerek. Yoksa bizim ülkemizde bilim insanları, hele toplumcu bilim insanları hemen hiç ayrımsanmazlar. Kanımca kendisi bilim ahlakının entelektüel namusunun, yurtsever ve toplumcu aydın olmanın hakkını dolu dolu karşılayan bir kişiydi. Kısaca söylenirse sahici, şiir gibi, söylence gibi bir insandı. Değerli hocam, güzel insan, sayın Prof. Dr. Türkel Minibaş her türlü erdemsizlik ve hukuksuzluk karşısında dimdik tutmaya çalıştığın başının dokunaklı varlığı karşısında gözlerim yaşararak ve içim saygıdan kamaşarak başımı eğiyorum. Rahmetli Cem Karaca?nın ünlü şarkı dizelerinde söylediği gibi Yunus Emre?yi, Mevlana?yı, Pir Sultan Abdal?ı, koskocaman Mustafa Kemal?i yutan kara toprak en sonunda sizi de bağrına bastı. Bizler de artık yaşadığımızca bilincimiz açık oldukça bu dünyada Prof. Dr. Türkel Minibaş geçti diyeceğiz. Hoşçakalın benim sevgili hocam. Süzülen şimdi o çok sevdiğiniz sisler içinde yitmiş Ege adalarına. Geriye bir Yunan heykeli güzelliğinde ki imgenizi anı bırakarak bizlere. Hoşçakalın benim biricik hocam, saygılarımla.
Mert SARI

Prof.Dr. Türkel Minibaş’ın Hayatı
1953?de İstanbul?da doğan Türkel Minibaş ilk ve orta öğrenimini İstanbul?da tamamladı. AFS bursuyla gittiği ABD?nin Los Angeles kentinin Pasific Palisades High School?undan 1971?de mezun oldu. 1975 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi?ni bitirdi. 1985?de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi?nden İktisat Teorisi ve İktisat Tarihi Anabilim dalında pekiyi dereceyle doktor, 1988?de doçent, 1995?de de Uluslararası İktisat ve İktisadi Gelişme dalında profösör ünvanı aldı.

?Azgelişmiş Ülkelerde Kalkınmanın Finansman Politikaları ve Türkiye?, ?Çağ Atlatma Serüveni 1453-1980? adlı iki basılmış kitabı, ?Çalışmaya Hazır İşgücü Olarak Kentli Kadın ve Değişimi? ve ?Türkiye?de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri Etkileri ve Çözüm Önerileri? başlıklı ortak çalışması vardır. Ayrıca para, kalkınma, Türkiye Ekonomisi, uluslararası yatırımlar, küreselleşme, yolsuzluk ekonomisi, kadın ve cinsiyetçilik içerikli yayınlanmış makaleleri bulunmaktadır.

Kadın ve çocuk üzerine çalışmalar da yapan Prof.Dr. Türkel Minibaş İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümünde Uluslararası İktisat ve İktisadi Gelişme Anabilim dalında öğretim üyesi olarak görev yapmıştır.

Öğretim üyeliğinin yanısıra aynı üniversitenin Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi?nde müdür yardımcılığı ve Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İstanbul İl Koordinatörlüğünü yürütmüştür. 1994?de tamamlanan Dünya Bankası?nın Çalışmaya Hazır Kentli Kadınlar Projesi?nin sürekli proje danışmanlığını ve 2002-2004?te de İzmit-Adapazarı Bölgesinde Depremden Etkilenen Sanayi Kuruluşları ve Yolsuzluk Ekonomisinin Etkileri konulu projeleri yürütmüştür.

1995-1999 arasında İMKB Başkanlık Ekonomi Danışmanlığı yapan Minibaş, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve İzmir Ticaret Odası?nın eğitim programlarına öğretim üyesi olarak katkı vermiş; 2000-2003 arasında da Hava Harp Okulu?nda Türkiye Ekonomisi ve Kamu Ekonomisi dersleri vermiştir.

1994?den beri Cumhuriyet Gazetesi?nin köşe yazarlığı yapmıştır. Bir çok televizyon ve radyo kanalında da ekonomi programı gerçekleştirmiştir.

8. Beş Yıllık Kalkınma Planı?nın ?Küreselleşme? ve ?Toplumda Kadın Katılımı Özel İhtisas Komisyonu?nda ve Vizyon 2023 Çalışmalarının küreselleşme panelinde görev yapmıştır.

1991?de I.Ulusal Çocuk Kurultayı?nı düzenleşmiş, 1991-1993 arasında Yapı Kredi Çocuk Yayınları danışmanlığı, 1993-1995 arasında da T.C. Kültür Bakanlığı Yayın Komisyonu üyeliği yapmıştır. Umut Çocukları Derneği?nin çalışmalarına gönüllü destek vermiştir.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkan Yardımcılığı yapan Prof.Dr.Türkel Minibaş, Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı Mütevelli Heyet Üyesi, Türk Kültür Vakfı, Türkiye Avrupa Vakfı, Türk Çağ Vakfı, İstanbul Mülkiyeliler Vakfı, Sosyal Demokrasi Vakfı gibi vakıfların da kurucu üyeliklerde bulunmuştur.

Bilim Sanat Eserleri Meslek Sahipleri Kuruluşu?nda iki dönem Yönetim Kurulu Üyeliği yapmıştır. Bir çok sivil toplum örgütüne üye olarak gönüllü katkıda bulunmuştur.

56 yaşında mide kanserine yenik düşen Minibaş, 6 Şubat 2009 tarihinde aramızdan ayrıldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir