“Ahmed Arif Anlatıyor: Kalbim Dinamit Kuyusu”, Refik Durbaş

“Kalbim / Dinamit kuyusu,” diyordu uzun süredir üzerinde çalıştığı bir şiirinde. Şiirin adı da böyleydi. Hatta okurlarına sürpriz diye sakladığı ikinci kitabının adı da belki böyle olacaktı. Ve ölüm, dinamitini 2 Haziran 1991’de yüreğinde patlattı Ahmed Arif’in. Kalbi, o dinamit kuyusu kalbi, ölümün acımasız dinamiti ile “Garip ve suskun,” kaldı. “Terk etmedi sevdan beni,” diyen kalbi… Bir kitabı vardı, ama ömrünün 50 yılını adamıştı şiire… Hem şiire adamıştı hem halkına… “Ben halkımın mazlum ve gariban bir ozanıyım. Böyle olmak da yüce bir onurdur,” diyordu. O tek kitap ki dünyada başka bir benzeri var mıdır? Bunca baskıya karşın her yıl en az dört baskı yapsın, 40 yıla yakın bir sürede her yaştan, her kuşaktan okurun beğenisini kazanıp okunsun? Yalnız Türkiye edebiyatında değil, dünya edebiyatı içinde de benzersiz bir olay değil mi onun şiiri?” Refik Durbaş
Kalbim Dinamit Kuyusu
…Beni, gözlerin götürür
Gözlerin
Aşkla, acıyla…
Kuşatmışlar
Sesimi, soluğumu
Kesilmiş
Tuz-ekmek payım
Vurgunum
Ve darda,
Gözaltındayım.
Dal, kor keser
Penceremde açarsa
Kuş, vurulur
Üzerimden uçarsa.
Ve hal böyle böyle,
Yol bu yöndeyken
Gelir,
Ki her gelişinde
Daha da içten
Gelir,
Soluk soluğa
Benim olursun.
Amansız sarmasında
Kollarımın
Esrik,
Çığlık çığlığa
Erir, kar gibi vücudun…
Nicedir,
Kahpe ağzında
Bir salgın,
Bir deprem gibi künyemiz.
Nicedir,
Başımıza zindan dünyamız.
Biz ki
Yarınıyız halkın,
Umudu, yüzakıyız,
Hıncı, namusu…
Şafakları,
Taaa şafakları
Hey canım,
Kalbim
Dinamit kuyusu…

Ahmed ARİF

(1)
Bir akşam üstüdür şarabî
Bahçeler ve dağlar üzre hükümran
Tam dünyayı dolaşmak saatindesin
Ay ışığı su içer birazdan.

Kızarmış kalçalarını çanlar
Alabildiğine vurur
Manşetlerde kilometre kilometre yalan
Sallanır durur.

Sen çocuk tulumunda
Matbaa mürekkebi
Rüsva olmuş ellerin emeği
Alıp götürmüşler dost dediğini
Almış rüzgârlar içini.

Ümide benzer
Sevdaya
Soğuk bir namludur
Kör ve pusuda
Ense kökünde zulüm
Ve sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur
Burnun dibine
Hürriyet.

Seviyorsun mümkün
Aranızda kurşun
Yasak bölge var
Sen genç
Sevdan ölünecek kadar güzel
Kanunu yapanlar ihtiyar.

Ahmed ARİF
(1) Şiir, Refik Durbaş’ın “Ahmed Arif Anlatıyor: KALBİM DİNAMİT KUYUSU” adlı kitabından alınmıştır. Şiir, 1947 yılında “Meydan” adlı dergide yayınlanmıştır.

(2)
bir mavi gül bahçesi yorganım
uyku saçlarımın meçhul şarkısı
sonra yastığımda ilk gölgen kızlık
ve ilk unutuluş hürriyet raksı

yumuşaklığında köpükten öpüşlerin
mukaddes günehlar cenneti oda
dikişsiz beyazlığında tüllerin
bir ay süzülecek buluta

ve bir mavi şarap gözlerindeki
musiki gölgelerinde yorgun
sen hep öylesine güzel sevdalım
ben sana Alahsızcasına vurgun

Ahmed ARİF
(2) Şiir, Refik Durbaş’ın “Ahmed ARİF Anlatıyor: KALBİM DİNAMİT KUYUSU” adlı kitabından alınmıştır. Ahmed ARİF’in delikanlıyken Afyon’da, lisenin birinci sınıfındayken yazdığı şiir.

(3)
………………………
Ve güneş yasak
Duvarlar vardır
Ve korkunçtur yalnızlığı ranzaların
Sen yatağında yanüstü düşmüşsün
Dudaklarında dost cıgaran
Kaysılar belki bu gece çiçek açacaktır
Çalmış kışlaların yat boruları
Kalmışsın en güzel kavgaların haricinde
Kalbin, Zonguldak’ta çökmüş bir kuyu
Kafan, sokak çarpışmasıdır Çin’de
Ahmed ARİF

(3) Şiir, Refik Durbaş’ın “Ahmed Arif Anlatıyor: KALBİM DİNAMİT KUYUSU” adlı kitabından alınmıştır.

(4)
…Beni yiğitler götürür
Katlarına
Sevda ile varılan
Yiğitler ki,
Dilerini tükürmüş
Yiğitler ki,
Hâyaları burulan.

Yanyana, upuzun,
Boylu boyuca
Tepeden tırnağa kan.
Yiğitler ki,
Herbiri bir parça vatan.
Gözlerinde
Bir küfür kasırgası
Ana-avrat
Ah ulan…
Ahmed ARİF
(4) Şiir, Refik Durbaş’ın “Ahmed Arif Anlatıyor: KALBİM DİNAMİT KUYUSU” adlı kitabından alınmıştır.

TOGLIATTI

Palmiro, Palmiro şanlı işçi
Sıcak yaralarındaki barut kokusu
kesik, anaların sütü
Ve kaçmıştır bebelerin uykusu
Koku katedrallerinde yarımadanın
Gün görmüş meydanları Roma’nın
Bizimledir
Mavi mavi eser deniz meltemi
Sicilya’nın güneşli kalçaları
Bizimle kartpostal dalgınlığında Napoli bahçeleri
Bizden yanadır hava
Bizden yanadır su
Bizden yanadır Sinyor de Gasperi’nin
Ve bütün sinyorların korkusu
Ürkmüştür manastır fareleri.

Ahmed ARİF
Şiir Refik Durbaş’ın “Ahmed Arif Anlatıyor: KALBİM DİNAMİT KUYUSU” adlı kitabından alınmıştır. Kitapta Ahmed Arif şiirin adının “Togliatti” olmadığını; aslında bir ismi olmadığını ifade ediyor.

YURDUM BENİM ŞAHDAMARIM

Engereğin dişlerine işledim,
Ağu dişlerine
Oluklu, çentik…
Ve vurgun,
Gözleri bir çift cehennem
Burnuna kan tütmüş
Pars bıyığına…
Dağın pulat yüreğine işledim,
Şimşeğin masmavi usturasına
Sevdanı usul-usul
Sevdanı mısra-mısra
Lo ben seni hapislerde sevmişim,
Ben seni sürgünlerde.
Yurdum benim şahdamarım…

Yücende buzul
Ve kar,
Maviş dağ tavşanları
Gün vuranda alaran
Zemheri yılanları
Ve yakut bir hışımla
Öyle çakılan
Sonsuzluğun yakışığı kartallar.

………………..
………………..
Başım gözüm üstünesin
Suskum, avazım üstüne…
Adından başka silah
Yazgından başka günah
Daha yazmamış
Hiçbir gizli dosyada
Hiçbir açık kitapta.

Peşinde azgınları
Kanlı paranın
Yani Doların itleri,
Altın, Sterlin kurtları
Ve petrol Nemrutları
Ve kurşun Yezitleri…

………………..
………………..
Kaçgunda, kaçakta
Can havlindesin…
Ve çocuk ölüleri
Parçalanmışlar
Daha süt kokuyorlar
Ve anne ölüleri
İncecikten, gencecikten
Açık hepsinin gözleri.
Halkım benim
Askıda çığ…

Ahmed ARİF

Şiir, Refik Durbaş’ın “Ahmed Arif Anlatıyor: KALBİM DİNAMİT KUYUSU” adlı kitabından alınmıştır.

ONUR DA AĞLAR

Gözlerinin pınarında
Bir bulut,
Boşandı boşanacak
Nerdeyse.
Aklımdan geçenleri
Okuyorsun su gibi.
Dünya gördü
Bizi boğazladılar…

Tutma gözyaşlarını
Onur da ağlar…
Bırak yıkansın gökyüzü,
Lacivert, yeşil, altın
Işıkları günbatının.
İşte şafaktayız gene
Çırılçıplak
Ve mavi.
İşte sanki dağ yeli
Ve işte sanki meltem…

Kimse toz konduramaz
Kesip attığımız tırnağa bile.
Sen en güzel kızısın
Bütün galaksilerin
Bense tözüyüm artık
Akkor tözüyüm
Prometheus’u yakan
Kara sevdanın…

Ne alnımızda bir ayıp
Ne koltuk altında
Saklı haçımız
Biz bu halkı sevdik
Ve bu ülkeyi.
İşte bağışlanmaz
Korkunç suçumuz…

Ahmed ARİF

TUTUKLU

Birden
Kurşun yemiş gibi susar
Gözbebeklerime karşı
Susar da
Açılıp yol verir şehir
Sade radyolarda bir gamlı hava
“Elaziz uzun çarşı”

Firarda gözüm yok
Namussuzum yok
Yok pişmanlık bir halim
Yaslanıp
Bir cigara yakmak isterim
Dumanı cevahir değer

Mağlup mu desem mahcup mu
Ama ikisi de değil
Ben garip sen güzel
Dünya umutlu
Öyle bir tuhafım bu akşamüstü
Sevgilim
Canavar götürür gibi
İki yanım
İki süngü

Ahmed ARİF
1951 Ankara Cezaevi

RÜSTEMO

Modan yaylasına eşkin almadan
Maktela üzerinde sağımız
Karbeyaz Çermik Dağları
Solumuz kan kırmızısı Fırat’tır
Dört mevsim yeşildir orman
Ve toprak çetin
Baharları aşiretler iner Dersim üstünden
Sürü otlatır.
Odunda
Kömürde
Pamukta
Gönlü bir akarsu gibi alıp götüren
Irzdan ve ekmekten yana
Bir kara sevdadır
Yeşil murattır
Ve bundan ötürü tutmuş dağları
Ve almış yürümüş sulardan öte
Kıl çadırlarda maceramız
Yasak bundan böyle zulüm;
Ve öşür
Ve haraç
Ve angarya
Ve katil
Ve şirkat
Ve talan
Ve küfür kıza kısrağa
Yasaktır, emreder Dağlar Paşası
Elinde, affetmez Fransız üçlüsü…

Gayrı malumunuz olsun halım
Hayrola encam
Malum ola
Ayan beyan
Dosta ve düşmana serencam

Önce şeyhulislam fetva buyurur
Katlim dört mezhepte vacip görülür
Sonra saray ferman eyler
Ve kaltak vurulur ordugahlarda
Dar vakit yetiştin tatar ağası
Bir elimde kana batmış hamaylim
Bir elim derman eyler
Dostooo
Buncasına kavga demezem
Kızanlar idman eyler
Hele sarılmasın dört bir yanımız
Tamam cümle dağlar mevzi almıştır
Ve yatmış pusuya patikalar

Salavat getirir dağ dağ taburlar
Narlı bahçe üzre kanlı bir akşam
Gelen elçi değil
Azrail olsun
Anam avradım olsun kaçarsam.

Ahmed ARİF

Refik Durbaş’ın Yaşam Öyküsü
10 Şubat 1944 yılında Erzurum-Pasinler?de doğdu. 1954 yılında ailesi İzmir’e göçtü. İlkokulu 1956’da İzmir Necatibey İlkokulu’nda tamamladı. 1959’da yine İzmir’de Karataş Ortaokulu’nu, 1965’te Namık Kemal Lisesi’ni bitirdi ve İstanbul’a geldi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ndeki öğrenimini 12 Mart’tan sonra yarıda bıraktı. 1967’ye kadar işçilik, su tesisatçılığı, işportacılık yaptı. 1967 yılında düzeltmen olarak; Yeni İstanbul; gazetesinde çalışmaya başladı. Başta Cem Yayınevi olmak üzere birkaç yayınevinde yine düzeltmen olarak çalıştı. 1969’da Cumhuriyet gazetesine girdi.

1983?87 yılları arasında aynı gazetenin düzelti şefliğini yürüttü. 2 Ocak 1992’de Cumhuriyet gazetesinden emekli oldu.

1993?95 yılları arasında Sabah gazetesinde kitap ve sanat sayfaları düzenledi.

Yeni Yüzyıl ve Ateş gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Şimdi Sabah gazetesinde yazı işlerinde çalışıyor.

İlk şiir ve yazı denemelerine lise öğrenimini sürdürdüğü yıllarda İzmir’de başladı. İlk öyküsü 1962’de Karanlık adıyla Çocuk Haftası dergisinde yayımlandı. Bunu daha sonra çeşitli dergiler ve gazetelerde çıkan yazı ve şiirleri izledi.

1962?64 yılları arasında İzmir’de arkadaşlarıyla Evrim dergisinin kuruluşuna katıldı. 1967’de dört sayı çıkan Alan dergisinin sahip ve yöneticiliğini üstlendi. 1972?74 arasında Yeni dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı.
Soyut, Şiir Sanatı, Alan, Papirüs, Yeni dergilerinde yayımladığı şiirleriyle tanındı. Güncel yaşamın kaygılarından, sevinç ve özlemlerinden hareketle, yaşanılan anların gerçeklerini yalın, içli, çarpıcı bir duyarlıkla işlediği bu şiirleriyle, 1960 Kuşağının öncü şairleri arasında yer aldı.
İlk şiirlerinin bir bölümünü 1971’de Kuş Tufanı kitabında topladı. İlk dönem şiirlerindeki İkinci Yeni eğiliminden, sağlam bir dil örgüsüyle simge yüklü bir anlatıma ve toplumsal gerçeklere yönelişi, şiirinin gelişim çizgisinin önemli aşaması sayıldı. Halk arasında yaygın olarak kullanılan sözcüklerden ve Divan şiirinden yararlanarak oluşturduğu kendine özgü dil evreni, şiirinin etkileyici özelliğini oluşturdu; kentte yoksulluk içinde yaşayan, güç koşullarda çalışanların şiirini yazdı. Refik Durbaş, Çırak Aranıyor adlı kitabıyla 1979 Yeditepe Şiir Armağanı’nı, Nereye Uçar Gökyüzü adlı kitabıyla 1983 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü aldı. 1989’da Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan Kapıkule’nin Vatansızları ile de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nce röportaj dalında yılın gazetecisi seçildi.

Kimi şiirleri Zülfü Livaneli, Hümeyra, Sadık Gürbüz, Grup Baran tarafından bestelendi; Edip Akbayram, Deniz Türkali, Müslüm Gürses tarafından okundu. Yeni Türkü’nün Külhani Şarkılarının dört tanesine söz yazdı.

1979’da bir şiiri TRT tarafından kısa film yapıldı. 1989’da ise Erdoğan Tokatlı, Çırak Aranıyor’dan TRT için bir dizi film çekti.

YAPITLARI
Şiir:
Kuş Tufanı, 1971;
Hücremde Ayışığı, 1974;
Çırak Aranıyor, 1978;
Denizler Sincabı, çocuklar için, 1979;
İkinci Baskı, çocuklar için, 1979;
Çaylar Şirketten, 1980;
Kırmızı Kanatlı Kartal, çocuklar için,1982;
Nereye Uçar Gökyüzü, 1983;
Siyah Bir Acıda, 1984;
Bir Umuttan Bir Sevinçten (Toplu Şiirleri 1), 1984;
Adresi Uçurum (Toplu Şiirleri 2), 1987;
Yeni Bir Defter Şiirler Meçhul Aşk, 1985;
Geçti mi Geçen Günler, 1989;
Menzil,1992;
Kimse Hatırlamıyor (Toplu Şiirler 1), 1994;
Nereye Uçar Gökyüzü (Toplu Şiirler II), 1994;
Tilki Tilki Saat Kaç, 1995;
Düşler Şairi, 1997

Röportaj:
Ahmed Arif Anlatıyor: Kalbim Dinamit Kuyusu, 1990.

İnceleme:
Şair Cezaevi Kapısında, 1992;
Galata Köprüsü, 1995;
İlhami Bekir’den Mektup Var, 1997.

Yazıları:
Yazılmaz Bir İstanbul, 1988;
İki Sevda Arasında Karasevda, 1994;
Yasemin ve Martı, 1997.

Antoloji:
Türk Yazınında Cezaevi Şiirleri, 1993;
Öykülerle İstanbul, 1995.

Yenileştirme:
Evliya Çelebi’den, çocuklar için: Yedi İklim Dört Bucak, 1977; Şaka-nâme, 1983;
Muallim Naci’den, çocuklar için: Mavili Alaca Baston, 1983.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir