8 Yaşında Maden Ocağı işçisi Sarah Gooder, 12 Yaşında Kömür Taşıyıcısı Isabella Read ve Kömür Ocağı Sahibi Thomas Wılson’ın 1842 Yılındaki İfadeleri
Sarah Gooder, 8 Yaşında
Ben Gawber maden ocağı işçisiyim. Bu beni yormuyor, ama karanlıkta çalışmak zorundayım ve korkuyorum. Sabah saat dörtte, bazen üç buçukta işe gidiyorum ve beş buçukta çıkıyorum. Uykuya dalamıyorum. Bazen ışık olduğunda şarkı söylüyorum ama karanlıkta değil; o zaman buna cesaret edemiyorum. Ocakta olmayı sevmiyorum. Bazen sabahları madene giderken çok uykulu oluyorum. Pazar okuluna gidiyorum ve “Kolay Okuma”yı okuyorum. [Harfleri biliyor ve küçük kelimeleri okuyor.] Bana dua etmeyi öğretiyor. [Lord’s Prayer’ı okudu, kusursuz değildi ve ardından şöyle devam etti:] “Tanrım, babamı ve annemi, erkek kardeşimi ve kız kardeşimi, amcalarımı, teyzelerimi, kuzenlerimi ve herkesi bağışla. Tanrım beni bağışla ve iyi bir kul yap. Amin. Çoğu kez İsa Peygamberi duydum. Neden yeryüzüne geldiğini ve neden öldüğünü bilmiyorum ama yanında başını dayaması için taşlar vardı. Ocakta olmaktansa okulda olmayı isterdim.”
Thomas Wilson, Üç Kömür Ocağı Sahibi
Herhangi bir ticari işle hükümet müdahalesine ilkesel olarak karşı çıkıyorum ve bu durumun maden ocaklarında büyük zarar ve adaletsizliğe yol açacağına inanıyorum. Madencilik sanatının anlaşılmadığını düşünüyor, ne kadar deneyimli olursa olsun, herhangi birinin bir kömür ocağının nasıl idare edileceğini dikte etmesine izin vermenin özel bir işin yönetimine müdahaleyi haklı göstermeyeceğine inanıyorum. Bu durum, buralarda çalıştırılan çocukların Fabrika Yasası kapsamına alınmasına engeldir, buna kesinlikle karşıyım. Öncelikle şu nedenle ki, bu çocukların işvereni olarak kömür ocağı sahiplerinin onların eğitiminden sorumlu tutulmaları halinde, bu yükümlülük diğer tüm işverenler için de söz konusudur ve bu yüzden sınıfsal ayrımcılık ima eder, yani adil değildir. İkincisi, eğer yasama, eğitimi güvenceye almak için bir müdahalede bulunursa, bu müdahaleyi genele yaymak zorundadır. Üçüncüsü, bu çevredeki madenci nüfusu, her mahalde çok küçük birimler halinde ve diğer sınıflarla iç içe olduğundan, onlar için ayrı okullar açmak imkânsızdır.
Isabella Read, 12 Yaşında, Kömür Taşıyıcısı
Babam iki yıl önce öldüğü için anneme yardım etmek için çalışıyorum. Annem evde oturuyor, solunum güçlüğü çekiyor ve erken yaşta çalışmaya başladığı için sağlıksız. Kız ve erkek kardeşimle birlikte çalışıyoruz ve çok zor bir iş; ocağın dibinden yukarı kaç gelberi ve sefer yaptığımı söyleyemem; sanırım ortalama otuz ya da yirmi beş; mesafe yüz ile iki yüz elli kulaç{6} arasında değişir.
Sırtımda yaklaşık elli kilo yük taşıyorum; çok fazla eğilmek, çoğunlukla baldırlarıma kadar gelen suda sürünmek zorunda kalıyorum. İlk kez aşağı indiğimde kömürü beklerken sıcaktan ve yorgunluktan sık sık uyuyakalıyordum.
Ben de, kız arkadaşlarım da işi sevmiyoruz ama çalışmaya mecburuz. Hava çok sıcak olduğu için nefes almak zor oluyor ve sık sık ışıklar sönüyor.
Lord Ashley’in Maden Komisyonu Huzurunda İfade
Lord Ashley’s Mines Commission, Parliamentary Papers, 1842.
Smith, Ricardo, Bastiat ve Smiles gibilerinin savunduğu “bırakınız yapsınlar” prensibi, On Dokuzuncu yüzyılın büyük bölümünde, İngiliz kamu siyasetine egemen olmuş ve İngiliz ekonomisinde, hiç kuşkusuz, büyük bir gelişmeye yol açmış, ancak bu gelişmeye maden ocakları ve fabrikalardaki korkunç şartların yaygınlaşması eşlik etmiştir. Nitekim birkaç parlamento araştırma komisyonunun bu konuda yaptığı çalışmalar içinde, Michael Sadler ve Lort Ashley’in başkanlık ettiği iki komisyonun şartları iyileştirici bir yasa önerisinin altyapısını oluşturmak üzere topladığı bilgiler öne çıkar. Bu çalışmalar sırasında çalışan sınıftan tanıklar sorguya çekilmiş, çalışanlar sosyal reformcuların ihtiyacı olan korkunç gerçekleri dile getirirken, üreticiler hükümetin çalışanlar lehine müdahalesine karşı çıkarak, “bırakınız yapsınlar” ilkesini savunmuştur. Yukarıdaki seçkiler, söz konusu iki komisyon raporundan alınmıştır.