Her Gün Yeni Bir Olayla Uyanmanın Şoku : İktidarların Tekinsizlik Halleri

Her sabah yeni bir olayla uyanmak, modern dünyanın sıradan bir ritüeli haline geldi. Bir gün skandal, bir gün kriz, bir gün felaket haberi… Ancak bu sadece bir haber akışı değil; iktidarların kurguladığı bir psikopolitik rejim. Bu rejim, yalnızca bilgiyi değil, zihinsel ritmimizi, duygularımızı ve algılarımızı şekillendiriyor. Her gün yeni bir şok, tesadüfi değil; bilinçli bir tekinsizlik hali yaratarak bireyi ve toplumu kontrol altında tutmayı amaçlıyor. Bu yazı, bu tekinsizliğin katmanlarını psikolojik, politik ve kültürel boyutlarıyla açığa çıkararak, iktidarların algı rejimlerine karşı farkındalık geliştirmeyi hedefliyor.

🧠 1. Sürekli Şok Durumu: Algının Felci

Byung-Chul Han’ın “Palyatif Toplum” ve “Psikopolitika” eserlerinden ilhamla:

❝ Sürekli “yeni” olanın şokuyla karşılaşmak, bireyin zihinsel bağlam kurma yetisini aşındırır. ❞

Bu, klasik baskıdan farklı bir iktidar modelidir.
İktidar artık yasa koymakla değil, algı akışını kontrol etmekle işler.

Ne olur?

  • Zihin dağılır,
  • Olaylar birbirine bağlanmaz,
  • İnsanlar “bugün ne oldu?” sorusuna cevap verirken, neden olduğunu unuturlar.

❝ Şok, artık sadece depremle değil, gündemle gelir. ❞


📺 2. Medyatik Zihin Kapanı: Gündemle Oyalanma

Sürekli değişen gündem, gerçekte neyin konuşulmasını istemediğimizin üstünü örter.

Örnek:

  • Bir gün fırtınayla, ertesi gün bayrakla, sonra bir sansasyonla uyanırız.
  • Ama ne ekonomik kriz çözülür, ne kadın cinayetleri azalır, ne yoksulluk gider.

Gündem, sadece bilgi vermek için değil; unutmayı organize etmek için de vardır.


⏳ 3. Zamanın Parçalanması: Politik Duygusuzlaşma

Jungiyen bakışla:

Kollektif bilinçdışında bir olayın anlam kazanması için ritüel, süreklilik, anlamlandırma gerekir.

Ama günümüzde:

  • Her olay “anlık” yaşanır.
  • Derinleşmeden geçilir.
  • Hissetmeden unutulur.

Bu, bir tür duygusal buzlaşma yaratır.

❝ Artık felaketler bile “scroll” edilir. ❞


🛠️ 4. İktidarın Bize Dayattığı: Sürekli “Hazır Ol” Hâli

Bu durum, tam anlamıyla bir “savaş psikolojisi”dir.

  • Sürekli tehdit hissi
  • Sürekli hazırlık durumu
  • Sürekli bir gözetim altındayım duygusu

Ve sonuçta:

Birey, “anlam üreten bir özne” olmaktan çıkıp, “tepki veren bir sistem parçasına” dönüşür.


🐍 5. Foucault’dan Zizek’e: Mikro-İktidar, Makro-Uyuşma

  • Foucault: İktidar artık disiplin kurumlarıyla değil, gündelik hayatın içine sinmiş normlarla işler.
  • Zizek: Sistem, bizi baskılayarak değil, “sen özgürsün” hissiyle uyutarak yönetir.

Ve biz her sabah şu mesajla uyanırız:

“Yine yeni bir şey oldu. Ama sakin ol, sistem işliyor.”


🎯 Kısaca, İktidar Bize Ne Dayatıyor?

GörünürdeGerçekte
Gündem akışıAlgı yönetimi
BilgilendirmeDuyarsızlaştırma
Kriz bildirimiSürekli denetim hali
Yeni olayEski yapının yeniden onayı
Şok ve merakAnlamın parçalanması