Gündelik Yaşamın Dönüştürülmesi

Dönüşüm, toplumsal sistemin ve bireysel deneyimin farklı katmanlarında ele alınmalıdır:

1. Aile Yapısının ve İlişkilerin Dönüştürülmesi:

  • Aşırı Ailecilikten Kaçınma: Kaynak, “ailecilik” ideolojisinin (familialism) ve aile odaklı deneyim modelinin (transferans kavramının ima ettiği model) baskıcı olduğunu belirtir. Günlük yaşamda bu, kıskançlık, çekememezlik, sahiplenme ve en önemlisi suçlulaştırmadan (başkalarını kontrol etmek için suçlu hissettirme) kaçınmak anlamına gelir. Kendi suçluluk duygusundan kaçınmak da “büyük bir kaçıştır”.
  • Özerklik ve Yeni İlişkiler: Delilik, ailecilikten (aile modeli kurumlar dahil) özerkliğe doğru bir harekettir ve bu, deliliğin şiddetli baskılanmasının gerçek tehlikesidir. Komünlerde, çocukların biyolojik ebeveyn çiftinin şematizasyonunun dışında kendi ilişkilerini kurma hakkını bulmaları önemlidir.
  • Devrimci Dayanışma ve Güven: Burjuva nükleer ailesini yeniden icat etmeden yaşamak ve çocuk sahibi olmak, devrimimizi dayanışma içinde yapmak anlamına gelir. Devrimci sevgi, tüm baskı ve aldatma biçimlerindeki burjuva şiddetinin ihlalidir ve karşı-şiddet olarak kişisel-kolektif şiirimiz ve yaratıcılığımız en etkili silahlardan biridir. Orgazmik güvenle, aramızdaki dayanışma bağlarını güçlendiririz. Bu güven, burjuva evlilik sadakatinden tamamen farklıdır ve sahiplenici olmayan ilişkiler kurmayı içerir.
  • “Gerçek Aile” Anlayışı: Kapitalist sistemin hizmetinde olan aile sisteminin sona ermesi, “kız kardeşler” ve “erkek kardeşler”den oluşan gerçek bir ailenin yaratılması anlamına gelir.

2. Zaman Anlayışının ve Emeğin Yeniden Biçimlendirilmesi:

  • Kapitalist Zamanın Yıkımı: Kapitalist sistemde, kâr için üretime dayalı zaman anlayışı cinsel yaşamı hapseder ve orgazmın mümkün olma koşullarını yok eder. Orgazmın temel koşulu, düzenli saat zamanının yok edilmesi ve bedenlerimizin sonsuz değişken saatlerinin yeniden keşfedilmesidir.
  • Üretim ve Serbest Zaman: Kapitalist ekonominin anlamsız tüketim malları ve bürokratik işgücü üretme biçimi absürddür. Kendimiz için üretirsek, yani artık değer yaratmak için değil, kendimiz için zaman yaratırız; buluşmak, oynamak ve birbirimizden zevk almak için düzenli çalışma saatlerinin baskısı olmadan. Bu serbest zaman, orgazmik deneyimin koşuludur ve aynı zamanda orgazmik deneyimle koşullandırılmalıdır.
  • Çalışanların Zaman Kontrolü: İşsizlik sırasında cinsel yaşamda kaydedilen dikkate değer iyileşmeler, işsizliğin bir gerekçesi değil, aksine işçilerin kendi zamanlarını kontrol etmeleri gerektiğinin bir argümanıdır.

3. Delilik ve Yaratıcılığın Toplumsal Güç Olarak Benimsenmesi:

  • Deliliğin Politik Beyanı: Her türlü hezeyan politik bir beyandır ve tüm deliler politik muhaliflerdir. Delilik, ailecilikten özerkliğe doğru bir harekettir. Delilik, bir kişinin yaşamındaki sürekli bir devrimdir ve özerkliğe doğru büyük bir değişim olarak ortaya çıkabilir.
  • Antipsikiyatri ve Deliliğin Topluma Entegrasyonu: Antipsikiyatri, rahatsız edici, anlaşılmaz, “deli” davranışın tüm topluma yaratıcılık ve spontanelik kaynağı olarak yayılmasını ve dahil edilmesini savunur, bir “hastalık” olarak değil. Bu, tıp gücünün ve psikoteknolojinin kaldırılmasını gerektirir.
  • Otogestion (Öz Yönetim) ve Topluluklar: Otogestion, hayatın her yönüne uygulanır. Belçika’daki Mony Elkaim’in çalışması, bireysel veya ailevi “psikopatoloji” sorunu olarak değil, politik bir dayanışma yaratarak toplumsal sorunları ele alan toplantı biçimleri yaratır. Bu, insanların sorunlarının ortaklığını görerek baskılarının nasıl gerçekleştiğinin farkına varmalarını sağlar.
  • Yerel Ağların Oluşturulması: Kentin belirli bir bölgesinde “sapma” (delilik veya kötülük) sorunu ortaya çıktığında, aktivistler bireyde kişisel veya ailevi bir sorun görmeyi reddeden bir ağ oluştururlar. Bu ağ, aile, arkadaşlar, iş arkadaşları, sendika temsilcileri, öğretmen veya doktor ve hatta polis gibi kırk, elli veya altmış kişiden oluşabilir. Bu ağlar, politik bilincin öz yönetim odakları olarak sürdürülür.

4. İletişim ve Anlaşmanın Dönüştürülmesi:

  • Sessizliklerin Gücü: Sözlü ve yazılı dilde mükemmel sessizliklerin oluşumu için çok bastırılmış bir ihtiyaç vardır, çünkü aslında hayatta çok az şey söylememiz gerekir. Bu, insanların çoğu günlük iletişiminin gizli veya açık buyurgan doğasından farklı olarak insanlar arasında talepkar olmayan bir iletişim anlamına gelir.
  • Delilik Dili ve Hakikat: Delilik dili, dilin gerçekleşmesinden başka bir şey değildir. Delilik, söylenmesi imkansız bir durumu dile getirmekten ibaret olan bir yanılsamadır. Normalleşmiş, yüzeysel sözlerin ve güvenlik dünyalarının şiddetli bir şekilde normalleştirilmesinin tek tehlikesi, deliliğin tehlikesidir.
  • Dinleme ve Empati: Birini “tam hezeyan halindeyken” dinlerken, kelimelerin “içeriğini” yorumlamaya çalışarak kulakları kapatılabilir. Bunun yerine, kelimelerin kendine özgü bir şekilde oluşturduğu tam sessizlikleri dinlemek gerekir.

5. Beden ve Cinselliğin Kurtarılması:

  • Orgazmik Cinsellik: Orgazm, cinsel deneyimin zirvesinde zihnin iptali anlamına gelir. Orgazm anında, ne arzu, ne içgüdü, ne tutku, ne de sevgi vardır; tek bir kişi bile kalmaz. Orgazm, baskıcı burjuva zamanını yok eden devrimci bir eylemdir.
  • Prokreatif Cinselliğin Reddi: Üremeye yönelik cinsellik, en az zevkle, işgücü piyasası için insan gücü üretmeye yöneliktir ve ailenin baskıcı şiddetin ana aracısı olarak sürdürülmesini sağlar. Prokreatif cinsellik, orgazmik cinsellikle tamamen çelişir.
  • Bedenin Kimyasal Dönüşümü: Politik değişim, iç salgı bezlerimizin yapısını orgazmik olasılıkları mevcut endokrinolojik sınırların ötesine taşıyacak şekilde değiştirmeyi içerir. Bu, sadece rejim değişikliği ile ilgili değildir, aynı zamanda insan ilişkilerindeki güç yapılarının ve bunları koşullandıran ekonomik altyapının kaldırılmasını da içerir.

6. Kişisel Sorunların Politikleştirilmesi:

  • “Kişisel Sorun Yoktur, Sadece Politik Sorun Vardır”: Kaynak, “kişisel sorunlar yoktur, sadece politik sorunlar vardır” ifadesini vurgular. En yaygın anlamdaki kişisel sorunlar, politik olanı bir kişi ile birkaç başkası arasında, genellikle örtük bir aile modelinde devam eden şeylere indirger. İş, yaratıcılık ve kaybedilmiş bir toplumda kendini bulma sorunları açıkça politik sorunlardır.
  • Baskının Somutlaşması: Devletin baskıcı gücü, birey için soyut ve anonim kalır, ancak bir buluşma (toplantı) biçimi aracılığıyla, kişi baskının kendi varoluşunun içine gömülü olduğu kurumlarda somut olarak nasıl aracılık edildiğini görebilir. Bu şekilde, insanlar soyut sistemde yatırılan gücü (ajanları tarafından çalınan) yeniden sahiplenirler ve sistemin iktidarsızlığını görürler.

7. Ölümün Yeniden Sahiplenilmesi:

  • Ölüm Korkusunun Deterrorizasyonu: Ölüm korkumuz, ölememe korkumuzdur. Ölüm, özel mülkiyet ve miras mekanizmaları, şiddet, cinayet ve intihar yoluyla reddedilir. Ölümün yeniden sahiplenilmesi devrimci bir ihtiyaçtır.
  • İntiharın Absürtlülüğü: Birisi kendini öldürmeme yöntemini sorduğunda, kaynak bu sorunun absürtlüğünü vurgular. İntiharın panzehirleri herkesin içinde mevcuttur. Özgürlük, intihar edemememizdir, çünkü bu imkansızlık aynı zamanda bizim özgürlüğümüzdür.

Özetle, komünlerde gündelik yaşamı dönüştürmek, aile, zaman, emek, cinsellik, delilik ve ölüm gibi temel deneyim alanlarında radikal bir değişimi içerir. Bu değişim, kapitalist sistemin dayattığı kısıtlamaları ve baskıları yıkarak, özerkliği, yaratıcılığı, dayanışmayı ve hakikatı ön plana çıkaran kolektif eylemlerle gerçekleştirilmelidir.