Komplekslerin Sesi mi, Özün Hakikati mi? Duygusal Kaos ve Otantik Kimliğe Yolculuk
İnsan ilişkilerinin karmaşık labirentinde, özellikle kadınların kendilerini ifade etme biçimi, genellikle hakikat ile travmatik tepki arasında ince bir çizgide sallanır. Marion Woodman’ın analizleri, bu durumu çarpıcı bir netlikle özetler: Bir kadının savunduğu hakikat, komplekslerinin ortalığa saçtıkları ile kendi temel bütünlüğünde ortaya çıkanlar arasındaki farkı anlayana kadar kendisine ait bir hakikat değildir.
Bu ayrım yapılmadığı sürece, duygusal yaşamımız bir savaş alanına döner: O vakte kadar üzerine titreyen kocasına gün olur ciyak ciyak bağırır, gün olur adamı cinselliğe veya şerbete boğar. Bu kaotik davranışlar, dışarıdaki bir ilişki sorunundan çok, içsel bütünlüğün eksikliğinden kaynaklanan bir psişik dramı yansıtır.
1. Hakikatin İkiliği: Duygu mu, Değer mi?
Kaynaklarda belirtildiği gibi, günümüz kültüründe duygu büyük bir sorundur. Birçok kadın ve erkek, kendi dişil değerlerini (Eros) içsel veya dışsal patriarkal yargıçlara teslim eder ve otantik duygularını “saf, mantıksız, aptalca” diyerek bir kenara atar. Bu, derin bir kendine ihanettir.
Bireyin bu ikilikten kurtulması için kritik ayrım şudur:
- Komplekslerin Sesi (Emotion): Bir kompleksten kaynaklanan, genellikle tutarsız ve acımasız olabilen, duygusal tepki. Bu tepki, egoyu cüceleştiren ve kendi tutarsız davranışlarını yaşatan bilinçdışı enerjiden beslenir.
- Temel Bütünlükten Çıkan Hakikat (Genuine Feeling/Value): Bir şeyin veya bir kişinin birey için ne kadar değerli olduğunu yansıtan gerçek duygu işlevi. Bu değer, gerçekliğe köklenmiştir.
Bir kadın (veya erkek), içindeki bu ikisini ayırt etmeyi öğrenene kadar, hayatındaki eylemler komplekslerin rehberliğinde (logos’tan ziyade duygusal olarak yüklenmiş kompleksler) gerçekleşir.
2. Komplekslerin Kaosu: Bağırmak ve Boğmak
Kadının, temel bütünlüğe dayalı bir içsel evliliğe sahip olmaması durumunda, dış ilişkileri (özellikle eşiyle olan ilişkisi) sürekli bir yansıtma sahnesi haline gelir. Yukarıda belirtilen çelişkili eylemler bu kaosun somut örnekleridir:
A. Gün Olur Ciyak Ciyak Bağırır: Reaksiyon ve Tiranlık
Kadın, kocası onu “şımartmaya” (coddle) çalıştığında çığlık atabilir. Bu tepki, çoğu zaman kocasının niyetine değil, kendi içindeki baskılanmış komplekse yöneliktir.
- Tiranın Sesi: Kadın, bilinçdışı düzeyde, kendisini zorlayan içsel bir tiranla (sıklıkla eleştirel animus veya patriarkal bir yargıç) mücadele eder. Kocası onu şımarttığında, kadın, kendi özgünlüğünü hiçe sayan bu pasifliğe veya çocuk rolüne indirgenmeye karşı volkanik bir öfke patlaması yaşar.
- İyileşmemiş Öfke: Bu tür bir öfke (histerik patlamalar) genellikle travmatik bir deneyimden kaynaklanan ve bastırılmış duygularla bağlantısı kesilmiş olan bir enerjidir. Eğer öfke, ilişkiye taşınırsa, onu yok eder. Joan’ın hikayesinde olduğu gibi, kurban ve tiran arasındaki gerilimi kendi içinde tutamayan birey, çevresindeki herkesi tehlikeye atan vahşi bir öfkeyi serbest bırakır.
B. Gün Olur Cinselliğe veya Şerbete Boğar: Bağımlılık ve Uyuşma
Kadının hissettiği otantiklik yoksunluğu, onu doyurulamayan boşluğu doldurmak için kompulsif davranışlara sürükler.
- Seks/Şerbet (Yiyecek): Kadın, kendi travmatize olmuş bedenindeki boşluğu doldurmak amacıyla yemek yiyebilir veya sevişebilir. Aşırı yeme, alkol veya uyuşturucu gibi her türlü zehirli maddeye yönelme, içgüdünün duygudan kopuk bir tezahürüdür.
- Cinselliğin Yükü: Cinsellik, iki ruhun uyumlu olmadığı ya da Self‘in daha yüksek bir manevi başarı talep ettiği durumlarda, her şeyi taşıma işlevi yüklenerek yozlaşır. Eğer kadın kendi bedenindeki bloku aydınlatmadan ve özünden emin olmadan cinselliğe yönelirse, bu kendi kendine ihanet ve ruhun tecavüzü haline gelebilir.
Bu davranışlar, kişinin “yalnızlık hissini” ve “kayıp duygusunu” kapatma çabasıdır.
3. Kurtuluş Yolu: Bilinçli Ayırt Etme Gücü (Discrimination)
Bu kısır döngüden çıkış, ayırt etme gücünü (discrimination) geliştirmekten geçer. Bu, kadının kendi ruhunun kıymetini bilmesi ve kompleks temelli duygularını (emotionally charged complexes) değil, kendi temel bütünlüğünü yansıtan duygu değerini dinlemesidir.
- İçsel Tiranın Etkisizleştirilmesi: Bir kadın, içindeki tiranın ve kurbanın gücünü kendi içinde tutmayı ve bu eski ebeveyn komplekslerini etkisiz hale getirmeyi öğrenmelidir.
- Bedenin Bilgeliği: Kadın bedenine köklenerek ve kendi vücudunun semptomlarını bir termostat olarak görerek, hislerinin gerçekliğini anlamalıdır.
- “Hayır” Diyebilme Gücü: Eğer bir kadın “ben buyum” diyerek kendi bakire (virgin) gerçeğinde duracak içsel gücü bulursa, kendi ruhunu (soul) ve içgüdülerini (instincts) sahiplenir. Bu güç, kendi hayır deme yeteneğiyle doğrudan ilişkilidir.
- Yeni Olgunluk: Kadın, “ben olmak” üzerine yoğunlaştığında, başkaları tarafından sevilme ihtiyacından kaynaklanan performans sergilemeyi bırakır. O zaman sevgi, kabul edilme ihtiyacının bir yansıması olmaktan çıkar.
Sonuç olarak, bir kadının gerçek anlamda özgürleşmesi ve kendi “hakikatini” savunabilmesi için, komplekslerinin kaotik seslerini susturacak ve bilinçli, ayırt edici bir erilliğe (animus) sahip çıkması gerekir. Bu sayede ne kocasını ne de kendisini seks veya şerbetle boğmak zorunda kalır; çünkü artık ilişkileri güç üzerine değil, sevgi ve farkındalık üzerine kuruludur.



