Ülkemiz Sinemasında “İlk Sesli Film” ve Seslendirmenin Tarihçesi

sinemaBir belgeye göre ülkemiz sinemasında “ilk sesli film” 25 Eylül 1929 yılında oynamıştı. Ve bu yabancı filmin Türkçe adı ise “Kadının Askere Gidişi” idi. Kadıköy Opera Sineması’nda gösterilmişti.

İşte o yıllarda sesli filmlerin gösterime girmesi nedeniyle gazetelerde şöyle bir ilan yer alıyordu:

“Sesli film İstanbul’da Opera Sineması müdüriyeti sinemacılığın en son tekamülat ve terakkiyatından olmak üzere icat edilen ‘Talkie” sesli ve müzikal filmleri muhterem İstanbul halkına dinletmek ve gôstermek hususunda en birinci mevkii işgal emeliyle bu bapta bilcümle Amerikan makinalarının tarzı faaliyetini dakikane mütaleaadan sonra “RCA Photophone” sistemini intihap etmiştir. Resmi küşad programından mevsim nihayetine kadar sesli ve müzikal filmlerin iraesine devam edilecektir” (8 Eylül 1929).

Türk.iye’de yabancı filmlerin orijinal, yani kendi diliyle sesli oynamasından sonra dublaj olayı hangi filmle başlamış ve ilk seslendirmeyi kim yapmıştı? Bu konuda çelişkili belgeler var. Örneğin kimine göre Türkiye’ de seslendirmenin tarihçesi Nazım Hikmet1e başlıyordu. Kimi görüşe göre ise Ferdi Tayfur’la ya da i. Galip Arcanla …

Şimdi ilk açıklamayı Ferdi Tayfur’la yapılan bir konuşmadan aktaralım:

“Bizde ilk dublaj, J 937’de, İ. Galip Arcan ‘m yaptıgı Almanca “Gün Batarken” filmiyle başlar. O esnada ben de “Bir Millet Uyanıyor”, “Milyon Avcıları” ve “Leblebici Horhor Aga” filmlerinin hazırlanışı münasebetiyle “İpek Film Stüdyosu”na gelir giderdim. Yine İ. Galip’in dublajını yaptığı ikinci Amerikan filmi “Silahlara Veda”da Adolphe Menjou (Adolp Menju ‘yu) ben konuşmuştum. Bir müddet sonra, yani 1944 ‘de de bu stüdyoda dublaj rejisörlügünü deruhte ettim.
En çok Arşak Palabıyıkyan’ı severim. Bu tip o kadar tuttu ki, İstanbul’daki Ermeni vatandaşlar arasında bizim Arşak’m akrabası olduklarım iddia edenler bile çıktı. Halbuki bizim Arşak’ın aslı Musevidir. Adı da Kroşo Marks’tır”:
Seslendirmenin “ilk kadın yönetmen “i olarak bilinen Sacide Keskin ise, bu konuda karşıt bir bilgi veriyor:

“Ferdi Tayfur’dan önce Nazım Hikmet bir aralık çalışmış. Sonra Hüsamettin Bey vardı İpek Filmde. Ferdi Tayfur ve Mahmut Moralı, en eskiler bunlar. Ondan sonra Talat Artamel, Kani Kıpçak, Sami Ayanoğlu falan geliyor .. Adalet Cimcoz benden sonra başlamıştır dublaj yönetmenliğine. “

Eski bir sinemacı olan Suphi Oktayla (şimdi Atlas sinemasının müdürü) yaptığımız bir konuşmada ise Türkiye’de dublajı başlatan Nazım Hikmet’ti. Ve ilk kez seslendirmenin işlemi İpek Film Stüdyosu’da başlamıştı.

Sonuç olarak, “dublaj” deyince bu tarihsel süreç içinde akla ilk gelen Ferdi Tayfur oluyordu. Laurel ile Hardy’nin seslerini veren, Üç Ahbap Çavuşlar’ı Enneni şivesiyle, Eddie Canton’u Kayserili gibi konuşturan Ferdi Tayfur’un seslendinne-sözlendinne sanatının en büyük “yıldız”ı olarak halk arasında ün yaptığı bir gerçektir. Bu gelişme için
de Tayfur, Nazım Hikmet gibi öncüler arasında ismi geçen i. Galip Arcan “ilkler”dir kuşkusuz.

Agah Özgüç
Başlangıcından Bugüne Türk Sinemasında İlkler
Yılmaz Yayınları A. Ş.
Birinci Baskı: Aralık 1990