Antik Ebeveyn Tutumlarının Gölgesi: Bilinçdışı Kalıplar ve Psikolojik Büyüme
Günümüz psikolojik süreçlerini incelerken, Marion Woodman’ın Jungcu analizlerine dayanarak, “antik” veya “eskimiş” ebeveyn tutumlarının ve kültürel mitolojilerin üzerimizdeki derin etkilerini anlamak hayati önem taşır. Bu tutumlar genellikle “eskimiş ebeveyn kompleksleri” olarak adlandırılır ve kişisel gelişimi engeller.
Bu kompleksler, bizi esaret altına alan ve aşkı serbest bırakmamızı engelleyen bir güç olarak kemiklerimizin iliğine kadar işlemiş durumdadır.
1. Eskimiş Patriyarka ve Yaralı Erkeklik (Masculinity)
Eskimiş ebeveyn imgeleri, patriyarkada gücü elinde tutar ve kişisel gelişimi engeller. Bu imgeler kontrol altında olduğu sürece, bilinçli erkeklik ve bilinçli kadınlık sadece sözden ibarettir.
Patriyakal gelenek, yüzyıllardır süregelen, modası geçmiş bir mitolojidir. Hatta kadınlar bile erkeklerden daha kötü patriyarklar olabilirler.
Ejderha Katliamı Miti: Güneş kahramanının ejderhayı yenerek bilince giden yolu kazanması mitinin enerjileri tükenmiştir ve artık bu mitin aşırılıklarının kötüye kullanılmasıyla mücadele ediyoruz. Ejderhayı öldürmek, dönüşüme yol açacak bilinç mevcut olmadığında, annesini daha güçlü bir biçimde geri getirmeye neden olur.
Yaralı Kral ve Babalık: Patriyarkal sistemde, babanın otoritesi altında yaşama biçimi, kanun niteliğindeki hazır bir yaşam yolunun eleştirilmeden kabul edildiği çocuksu bir bilinç durumuna karşılık gelir.
Kutsal Kâse (Grail) efsanesinde yer alan Hasta Kral imajı, bilinç ile bilinçdışı arasındaki bölünmeyi simgeler. Kral, yönettiği toplumun psikolojik hayatının duraklamasına neden olan bu bölünme yüzünden hastadır. Kralı iyileştirmek, kurak topraklara su getirecek imgeleri bulma arayışının nihai hedefidir.
2. Karanlık Anne ve Kadınlığın Baskılanması
Eski, eskimiş anneyi simgeleyen imgelerden biri, opak madde olarak görünen, bilinci reddeden ve durağanlığa gömülmüş olan Karanlık Anne’dir. Bilinçli bir dönüşümün olmadığı durumlarda, çocuklar bilinçsizce bu eskimiş anne figürüne tapmaya devam eder.
Eski çağlardan gelen ataerkil gelenek içindeki kadınlığın ezilmesi (oppression of the feminine), o gelenek tarafından şekillendirilen erkekliği de kadınlığın doğal düşmanı haline getirir.
Kadınlık Gizemleri: Feminine olanın yaratıcı süreci, rahimdeki karanlıkta gerçekleşir ve rasyonel içgörü gücü (erkek bilincinin sembolü) tarafından tam olarak anlaşılamaz. Örneğin, Eleusis ayinlerinde, katılımcıların bu gizemleri dile getirmesi yasaktı. Cinsiyetler arasındaki eşitlik için erkeklerin kadınlık sürecine duyduğu korkunun dönüşmesi elzemdir.
Ataerkil bir gelenek içinde kadınlığın ezilmesi (oppression), o geleneğin şekillendirdiği erkekliği de kadınlığın doğal düşmanı haline getirir. Bu korkuların üstesinden gelinmelidir ki, yeni bir ilişki dinamiği ortaya çıksın.
Ataerkil geleneğin bir sonucu olarak, yaratıcılığın nihai ifadesi literal anlamda annelik olarak kabul edilir ve bu durum kadının yaratıcılığını biyolojik üremeye indirger.
3. Ebeveyn Komplekslerinden Özgürleşmek
Eskimiş ebeveyn komplekslerinden kurtulmak, bireyin kendi içindeki kurban ve zorba rollerinin sorumluluğunu üstlenmesiyle mümkündür. Bu komplekslerin gücünden kurtulduğumuzda, gerçek anlamda sevme özgürlüğüne kavuşuruz.
Psikolojik olarak özgür olmak, bireyin kendi iç dünyasına güvenmesi, güçlü ve zayıf yönlerinin sorumluluğunu alması ve bu sayede başkalarını sevebilmesi demektir. Rüyalar, yol ne kadar dolambaçlı olursa olsun, bize bu yönde rehberlik eder.
Bilinç ve Rüya Çalışması: Rüyalar, kolektif bilinçdışındaki gelişen enerjileri açığa çıkaran arketipsel örüntüleri gösterir ve bilincin sonunda gidebileceği yolu işaret eder. Rüyaların analizi, kendimizi ve ilişkilerimizi iyileştirmede rehberlik edebilir.
Ebeveyn kompleksleri tarafından travmatize edilen bir çocuk, bedenini tabu bir nesneye dönüştürebilir; böylece bedenine hapsolur ve aynı zamanda ona girmesi yasaklanır. Bağımlılığın merkezinde genellikle radikal bir güven ihaneti yatar.
Sonuç olarak, eski ebeveyn tutumları ve mitolojiler, bilinçdışımızdaki kalıplar aracılığıyla yaşamımızı şekillendirir. Bu eskimiş mitolojilerden kurtulmak ve bilinçli bir benlik oluşturmak, Woodman’ın psikolojik dönüşüm sürecinin temel hedeflerinden biridir.