?Dıbbooa?dıbbooa?dıbbooa!?
Yoğun yıldız yağmurları altında hem üşüyerek, hem uyuklayarak filmler izlediğimiz sinemalarda, birbiri ardı sıra ve böylesi abartılı bir tonlamayla gelirdi o yumruk sesleri?
Çoğunlukla o ?anadan doğma kötü adamlar? daha filmin jönü yumruğunu savurmadan, bir metre öteden yüzlerini sağa-sola çevirir; yana döner, saman yığınının ya da istiflenmiş kaçak sigara kutularının üzerine atlayarak en fazla üçüncü yumrukta ?bayılır? ve ?ölür?lerdi!
Bu garip, o yıllarda daha, kısa donlu bir çocuk; elbette o ?kötü adam?lardan birini, Nihat Ziyalan?ı değil, onu döven her kimse, o ?cön?ü yani ?yiğit oğlan?ı alkışlarken ne bilsin ki o ?kötü adam?ların en yakışıklısının, Nihat Ziyalan?ın aynı zamanlarda şiirler de, öyküler de yazdığını?
Ondan yıllar sonra da olsa aynı sokakları gezip tozduğu, suyunu içip ekmeğini yediği, aynı küfür repertuarına sahip olduğu o ?deliğanlı? havasını, kültürünü paylaştığı bu diyarda, Adana?da; filmlerde yumruklarını yediği, kurşunlarını yuttuğu çocukluk arkadaşı ?Çirkin Kral Yılmaz Güney?le edebiyat dergisi de çıkardıklarını?Adana?nın Kanal Köprü?sünde, Eski Baraj?ında çimmeye de gittiklerini?
Aslen şair Nihat Ziyalan?ın, ?Asık Yüzlünün Biri?(1963), ?Güvercin Uçuşu?(1980), ?Avustralya?dan Şiirler?(1985), ?Sevgili Şiir?(2007), ?Tomurcuk Sevda?(2009) şiir; ?Güneşle Damgalı?(2000), ?Menekşeli Konak?(2004) roman; ?Kısa Pantolonlu Sevda?(2001) ve ?Severim Pazartesileri?(2005) adlı öykü kitapları yayımlanmış. ?Attım Kapağı Yurtdışına?(2010) ise yazarın son ve bir ?ilk gençlik? romanı.
Editörlüğünü Semih Gümüş?ün yaptığı kitabın kapağını çevirince şöyle seslendiğini göreceğiz okurlara: ??İyi yazılmış her edebiyat kitabı yeterince cömerttir. Sırlarını okurlarıyla paylaşmaktır amacı. Aradıklarımızın çoğunu bulabiliriz onlarda.?
Ne anlatır bir gençlik romanı? Onlara göre yaşlıca sayılabilecek bir yazar gençleri ne oranda çözebildiyse, duyabildiyse, okuyabildiyse ve kalemi onların düşlerine can katabiliyorsa onu; yalama olmamış yürek çarpıntılarını, heyecanlarını?
19 yaşında, kendine olağanüstü hayran ?Yakışıklı Altan?; sevdalısı, Gamzelisi, Yasemin ve Sidney?de tanıştığı Auburn Kütüphanesinde memur Kitap Kemal, ne denli kitaplarla sarmaşık bir hayat sürseler de, okumayan ??kitap sevmeyen, hareketi, dansı, eğlenceyi seven? biri. Sonraları, Türkiye?de bıraktığı ve elbet bir gün kavuşacağı Yasemin?den aşağı kalmamak uğruna Kitap Kemal?in verdiği kitapları okumaya, okuma alışkanlığı kazanmaya; Sappho, Francis Bacon, Sait Faik?le tanışmaya başlıyor. O da okumalı! Çünkü Gamzelisi okuyor ve hayattan anlıyor?Bir ara, Gamzelim dediği sevgilisi Yasemin için: ?O kendini bana adamış biri. Kitap okuyor! Olaylar karşısında soğukkanlı kararlar verebiliyor.? da diyebiliyor. Çünkü okumanın öneminin ayrımında.
Üniversite puanı düşlediği okula girmesine el vermeyen Altan, yurtdışında yabancı dil kursuna gitmeye karar verince de, özlemini yüreğine gömmeyi göze alan Gamzelisi onu destekleyen ilk kişi olmamış mıydı?
Babası, Altan?ın başına gelebilecek olası belaları düşünerek yurtdışında dil kursu olayına sıcak bakar? Yüklüce bir borcun altına girmeyi göze alıp oğluna Avustralya?daki asker arkadaşının yardımcı olacağını düşünerek, onu Sidney?e gönderir. Sidney?de yabancısı olduğu her şeye, herkese yine yurttaşlarının yardımı ve desteğiyle alışacak; iş bulacak, dersaneye yazılacaktır. Babasının askerden arkadaşı Sadık Amca?nın eşi, Altan?ın evlerinde kalmasını istemez. Altan yaşlarındaki evin kızı Elif ve Sadık Amca sıcaklıklarını esirgemez, iş ve barınacak yer bulmasında yardımcı olurlar. Bir lokantada baba mesleği kebap şişleme ustalığı sayesinde iş bulur; lokantanın üst katında da kalacak yer. Lokantacı ve eşi, lokantanın işlerinin yoluna girmesini sağlayan Altan?ı sever, kollarlar. Elif de, Altan?la Sidney?i gezerlerken bir gün onu sevgilisi Alman Hamza?yla tanıştırır. Sonraları babasıyla çatışan Elif, Hamza dediği Hermes?le, evden kaçarak birlikte yaşamaya başlayacak; bir süre sonra da Hermes ülkesi Almanya?ya gidecek ve bir daha da dönmeyecek! Elif için sancıtan günler, babasının kendisini bağışlamayacağı ve eve almayacağı düşüncesiyle daha da acılaşır!
?Attım Kapağı Yurtdışına?da Nihat Ziyalan gençlerin ilgisini sömürecek piyasa oyunlarına, cinsel sömürüye yol açacak ucuzluklara yüz vermiyor. Elif?le de, Yasemin?le de ilişkilerinde Altan?a bunu yaptırmıyor?
Roman, Türkiye?den gelen, Yasemin?in babasının ölüm haberiyle yine Türkiye?de, İstanbul?da noktalanıyor. Altan, içini burkan özlem duygusuyla sevdiklerine, koşarak dönüyor?
Şiir ülkesinin yerlilerinden Nihat Ziyalan, bu romanında da şiire el vermeyi sürdürüyor; kalemi şiire alışık olduğu için de onu öksüz bırakmıyor:
??kızın gözlerini dinliyorum. İnsana şiir yazdıracak bir adı var: Yasemin!?
?Ağzından yükselen taze ekmek kokusu ulaştı önce. Sonra sözleri.?
?Karnım çok aç! Karnı aç olanın ağzından nasıl böyle taze ekmek kokusu yükselir??
?Anam anam gülüştük??
?Sepetle bakalım bir ekmek! Ben de bir şey yemedim daha. Somun olsun ha! En iyisi, arasına domates, peynir, biraz da kendimden doğrarım!?
?Dükkandan çıkışı incecik. Sepete seğirtmesi endamlı. Gülüşü gamzeli.?
?Şu iğne atsan yere düşmez kalabalık beni görünce hemen ayrılsın. Önümde eğilerek yol versin. Köprüler, vapurlar, deniz selam dursun!?
?Ona göre, babamın yorgunluğu masadan masaya şahin uçurtmaktanmış.?
?Sofyalı Sokağı?na girince, yola gölgesi düşen asmaya takıldı gözüm. Hırsın geçsin, aklın başına gelsin diye üstüne gölge ettim, diyor sanki.?
?Sedefadası?nı perdeleyip duran sisin arasından bir sandal çıktı.?
?Attım Kapağı Yurtdışına? için bir ilk gençlik kitabı deniyor. Nihat Ziyalan ise bu romanı için; ?İki kültür arasında kalmış gençleri işleyen, kurmacanın gerçeği bir roman.? diyor. Çatısı, kuşak çatışması üzerine kurulu. Türkiye?de Altan-babası, Avustralya?da Elif-Sadık Amca?da bu çatışma belirginleşir, okuru menziline alır?
Anlaşılan o ki Ziyalan, ?idealize edilmemiş temiz bir dünya?yı anlatırken, ?Yazım felsefem, hayatın kırışıklarını sözcüklerimle boyamaya dayanır. (?) İntihar etmeye kararlı biri, benden bir şey okuyunca vazgeçmeli.? ilkesini korumuş. Baba baskısının, buna bağlı olarak yarattığı korkunun şefkate dönüştüğü, Altan?ın sevinçten içinin boşalır gibi olduğu an?lar unutulur gibi değildir:
?Rakısını dipledi. Üstüne kavun, peynir. Sürdürdü sonra. ?Ben oğlumu sokakta bulmadım!?
?Baba??
Sözümü kesti. Kucaklayan bir sesle: ?Yesene!?
Gevşedim. Ne gevşemesi; eriyip Şerma?nın üstüne akmak için yanıp tutuştum. Böyle kavun, böyle peynir yemedim hayatımda! Bal kaymak!?
Altan?ın Avustralya?ya dil kursuna giderken havaalanında Yasemin?e duyduğu, daha orada kavurmaya başlayan özlem duygusu göz yaşartıcıdır: ?Kucaklaştığımızda, gerçekten yasemin kokuyordu. Üstüme sinsin diye sıktım iyice!? der, gömer yüreğinin zulasına?
Nihat Ziyalan?ın bir dil emekçisi, ustası olduğu tartışılmaz. Şunları söylüyor Adil İzci?yle söyleşirken usta: ?Ayrıntı hayatımızı derinleştirirken ona büyü katar.(?) Güler yüzlü bir dilim olsun diye, on beş yaşımdan beri kalemimi terbiye etmeye çalışıyorum.(?) Dilde yalınlık, konuşma dili, doğallık, metne tazelik kazandırır. Daha önce yazılmamış gibi yazmak zamana dayanıklı kılar. Dilden düşmezsiniz.(?) Sözcükleri değil, anlamı yarma peşindeyim. Bu ayrıntıyı getirir. Ayrıntı da tazelik demek.?
?Attım Kapağı Yurtdışına?, Nihat Ziyalan?ın vurgusuyla söylemek gerekirse, gerçekten de ?okuyanın eline yapışan? bir roman. Ve biz okurların beyinlerinde yeni yazımlarıyla çoğalarak sürmesi, yazarın amaçladığı başarıya bir kanıt?Çünkü bu gençler ve benzeri hayatları evlerimizin diğer odalarında; değilse de aşağıda, sokakta akıp gidiyor?
* Nihat Ziyalan?ın, Semih Gümüş tarafından ?Genç Kaşifler? için seçilen romanı.
* Günışığı Kitaplığı, Köprü Kitaplar, Aralık-2010, İstanbul.
DURAN AYDIN
a.duranaydin1960@hotmail.com.
Adana, 27 Ocak 2011