Yazar: simurg

O Eski Günler, Yel Değirmeni Gibi Dönüp Duruyor Hafızalarda

Ergün DOĞAN Ah, eski Beyoğlu… O daracık sokaklarında rakı kokusuyla karışık tütün dumanı, gramofonlardan sızan tango melodileri, bir de kabadayıların “abi” diye selamlaşırken omuz silkmeleri… Ne günlerdi be! Şimdi her yer zincir kahveci, selfie pozlarıyla dolu; ama bir zamanlar, İstiklal’in göbeğinde, bir adam çıkar da şövalyelik ruhunu kabadayı tespihiyle yoğurur,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Simone de Beauvoir’un İkinci Cins Teorisinde Varoluşsal Özgürlük ve Cinsiyet Boyutu ile Anima-Animus Kavramları Arasındaki Çatışmalar

Varoluşsal Özgürlüğün Temel İlkeleri Simone de Beauvoir, varoluşçu felsefenin temelinde yatan özgürlük kavramını, bireyin kendini sürekli olarak yeniden tanımlama kapasitesi olarak konumlandırır. Bu yaklaşımda özgürlük, önceden belirlenmiş bir özden ziyade, eylemler yoluyla inşa edilen bir süreçtir. Birey, dünyaya fırlatılmış halde bulur kendini ve bu durumda seçimler yaparak varoluşunu şekillendirir. Beauvoir,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Žižek’in Tarihsel Materyalizmiyle Geçmişin İdeolojik Çarpıtmalarını Açığa Çıkarma ve Geçmişi Kıskanma Anlatılarının Çelişkileri

Diyalektik Süreçlerin İşleyişi Žižek’in yaklaşımı, tarihsel materyalizmi Hegelci diyalektikle birleştirerek geçmiş olayların ideolojik katmanlarını sistematik biçimde deşifre eder. Bu süreçte, tarihsel olaylar sabit gerçeklikler olarak değil, çelişkili unsurların etkileşimiyle şekillenen dinamik yapılar olarak ele alınır. Örneğin, kapitalist oluşumların kökeninde yatan emek-sermaye çelişkisi, geçmişteki sınıf mücadelelerini ideolojik olarak maskeler; bu maskeleme,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Arendt Totaliterlik Tezi 2025 Dijital Kırılganlık Raporu: Arendt’in Totaliter Rejim Kuramı Günümüz Kırılganlıklarını Nasıl Açıklıyor?

Totaliterliğin Temel Mekanizması Totaliter rejimler, toplumun atomize edilmesiyle başlar. Arendt’e göre, bireyler aile, meslek, komşuluk gibi ara katmanlardan koparıldığında yalnızlaşır ve devletin doğrudan nesnesi haline gelir. Bu yalnızlık, kitlelerin ideolojik propagandaya açık hale gelmesini sağlar. Modern toplumlarda sosyal medya platformları, geleneksel bağları zayıflatmakta ve bireyleri algoritmik balonlara hapsetmektedir. Kullanıcılar, benzer

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bukowski Şiirinin Çıplak Gerçekçiliği: Normları Parçalayan Yapı

Şiirde Kural Dışı DuruşCharles Bukowski’nin şiirleri, edebiyat dünyasında yerleşik güzellik anlayışına doğrudan meydan okur. Geleneksel estetik, uyum, incelik ve yüce duygular üzerine kuruludur; Bukowski ise kaba dili, sokak argosunu ve günlük hayatın en sıradan detaylarını merkeze alır. Bu yaklaşım, okuyucuyu konfor alanından çıkarır ve şiiri bir süs nesnesi olmaktan çıkarıp

OKUMAK İÇİN TIKLA

Platon’un Phaedo- Sokrates’in Ölümü’nde Ruh Ölümsüzlüğü Orfik ve Pythagorasçı Kökenlerle Buluşuyor

Phaedo- Sokrates’in Ölümü’nün Genel Yapısı ve Argümanların Temel Çizgisi Phaedo- Sokrates’in Ölümü diyaloğu, Sokrates’in idam gününü anlatır ve ruhun ölümsüzlüğünü dört ana argümanla kanıtlamaya çalışır: Döngüsellik, Anımsama, Benzerlik ve Son Argüman. Bu argümanlar, ruhun bedenden bağımsız varlığını ve ölüm sonrası sürekliliğini sistematik olarak savunur. Döngüsellik argümanı, karşıtların birbirinden doğduğunu öne

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nietzsche ve Postmodern Büyük Anlatı Reddi: Nietzsche Postmodern Büyük Anlatıları Nasıl Yıktı?

Nietzsche’nin Temel Kavramları Nietzsche’nin düşünce sistemi, geleneksel değerlerin eleştirisi üzerine kuruludur. Tanrı’nın ölümü ifadesi, Batı metafiziğinin temel dayanağını ortadan kaldırır ve bu durum, evrensel hakikat iddialarını sorgulatır. Üstinsan kavramı, bireyin kendi değerlerini yaratma zorunluluğunu vurgular; bu, mevcut normların ötesine geçmeyi gerektirir. Güç istenci, yaşamın temel dinamiği olarak tanımlanır ve her

OKUMAK İÇİN TIKLA

Roma ve Mezopotamya Panteonlarında Ay Tanrıları Arasında Nasıl ilişkiler Vardır?

Roma mitolojisinde Luna, ayın dişil kişileştirmesi olarak tanımlanır ve Sol’un tamamlayıcısı konumundadır. Bu ikili yapı, kozmik dengeyi sağlar; Luna geceyi, Sol gündüzü yönetir. Mezopotamya’da Nanna veya Sin olarak bilinen ay tanrısı, erkek formunda bereket, zaman döngüleri ve kehanetleri denetler. Her iki kültürde de ay tanrıları, tarımsal mevsimlerin belirleyicisi olarak işlev

OKUMAK İÇİN TIKLA

Adorno’nun Kültür Endüstrisi Teorisi Sosyal Medya Üzerinden Yeniden Okunuyor

Kültür Endüstrisi Kavramının Temel Unsurları Adorno ve Horkheimer tarafından geliştirilen kültür endüstrisi kavramı, kapitalist üretim ilişkilerinin kültürel alanlara nüfuzunu ifade eder. Bu yaklaşımda, kültürel ürünler standartlaşmış seri üretim nesnelerine dönüşür ve bireylerin eleştirel düşünme kapasitesini köreltir. Kültür endüstrisi, eğlenceyi bir meta haline getirerek tüketim döngüsünü sürdürür; bireyler pasif alıcılar konumuna

OKUMAK İÇİN TIKLA

Virginia Woolf’un Dalgalar Romanında Aşk Arayışı ve Platon’un Şölen’inde Eros

İki Metnin Temel Yapısı Virginia Woolf’un Dalgalar romanı, altı karakterin iç monologları üzerinden hayatın akışını izler. Bernard, Susan, Rhoda, Neville, Jinny ve Louis adlı bu karakterler, doğumdan ölüme uzanan bir döngüde kendi bilinçlerini ifade eder. Her bölüm, güneşin doğuşundan batışına kadar olan zaman dilimlerinde yapılandırılır ve dalgaların ritmiyle paralellik gösterir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

İyi-Kötü ile Doğru-Yanlış Arasındaki Gizli Bağlantılar

Temel Tanımlamalar ve Ayrım Noktaları İyi-kötü kavramları, eylemlerin veya durumların değer yargısı üzerinden değerlendirildiği bir çerçeveyi ifade ederken, doğru-yanlış kavramları gerçeklik ile uyum veya mantıksal tutarlılık temelinde işler. İyi-kötü, genellikle ahlaki fayda veya zarar potansiyeline odaklanır ve bireysel veya toplumsal sonuçlara göre şekillenir; örneğin, bir eylem bir grup için faydalıysa

OKUMAK İÇİN TIKLA

Doğru ve Yanlışın Göreceliği ile Gerçeğin İlişkisi Üzerine Felsefi Bir Keşif

Luna MADANOĞLU Görecelilik Kavramının Temel Tanımı Doğru ve yanlış kavramları, bireylerin algılarına, kültürel normlara veya belirli bağlamlara göre değişkenlik gösterip göstermediği sorusu, felsefenin merkezî problemlerinden birini oluşturur. Görecelilik ilkesi, bir önermenin doğruluğunun evrensel bir ölçütten ziyade, belirli bir referans çerçevesine –ki bu dilsel yapı, bireysel deneyim veya toplumsal gelenekler olabilir–

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sartre’ın Kötü Niyet Kavramı: Modern Psikoloji ve Özgürlükte Temel Katkılar

Kötü Niyetin Tanımı ve Temel Unsurları Jean-Paul Sartre’ın kötü niyet kavramı, bireyin kendi varoluşsal gerçekliğini inkar etmesi olarak tanımlanır. Bu inkar, bireyin özgürlüğünü kabul etmemesi ve kendini nesneleştirerek sorumluluktan kaçması şeklinde ortaya çıkar. Kötü niyet, bireyin faktisite (gerçeklik) ve aşkınlık (özgürlük) arasındaki gerilimi yönetememesinden kaynaklanır. Faktisite, bireyin geçmiş eylemleri ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Adorno’nun Özerk Sanat Anlayışı ve Popüler Kültürün Karşıt Dinamikleri

Özerk Sanatın Temel Özellikleri Adorno’nun özerk sanat kavramı, sanat eserinin dış etkenlerden bağımsızlığını vurgular. Bu yaklaşımda sanat, piyasa baskılarından, ideolojik dayatmalardan ve toplumsal beklentilerden arınmış bir alan olarak tanımlanır. Sanatçı, eserini içsel zorunluluklara göre şekillendirir; bu, biçimsel yenilik ve içerik bütünlüğünü ön plana çıkarır. Özerk sanat, izleyiciyi pasif tüketimden uzaklaştırarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nietzsche’nin Zerdüşt’ü Işığında Bengidönüş: Özgürlük mü Lanet mi?

Kavramın Temel Tanımı Bengidönüş, sonsuz bir döngüsel tekrar fikrini ifade eder. Bu süreçte her olay, her varlık ve her an sonsuza dek aynı şekilde yeniden yaşanır. Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt’ünde bu, evrenin yapısal bir özelliği olarak sunulur. Tekrarın kaçınılmazlığı, bireyin varoluşsal konumunu doğrudan etkiler. Özgürlük, bireyin seçim yapma kapasitesiyle ölçülürken,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nietzsche’nin Bengidönüş Kavramı: Kozmolojik Gerçeklik mi, Etik Düşünce Deneyi mi?

Kavramın Kökeni ve Bağlamı Bengidönüş, Nietzsche’nin felsefi eserlerinde, özellikle Böyle Buyurdu Zerdüşt’te merkezi bir yer tutar. Kavram, evrenin sonsuz bir döngü içinde aynı olayları tekrar tekrar yaşadığı fikrine dayanır. Bu fikir, antik Yunan felsefesinden stoacılığa kadar uzanan bir düşünce geleneğine işaret eder. Ancak Nietzsche’nin bu kavramı, yalnızca bir kozmolojik hipotez

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dini Ritüellerin Psikolojik Etkileri ve Durkheim’ın Kolektif Bilinç Anlayışının Toplumsal Bağlar Üzerindeki Rolü

Dini Ritüellerin Bireysel Psikoloji Üzerindeki Etkileri Dini ritüeller, bireylerin zihinsel ve duygusal durumlarını düzenlemede önemli bir rol oynar. Ritüeller, tekrarlayan davranışlar ve sembolik eylemler aracılığıyla bireylere yapı, düzen ve anlam sağlar. Örneğin, düzenli olarak gerçekleştirilen dua veya ibadet pratikleri, bireyin kaygı düzeylerini azaltabilir ve duygusal dengeyi destekleyebilir. Araştırmalar, ritüellerin stresle

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ivan Karamazov’un Zihinsel Çöküşünün Kökenleri: Entelektüel Krizin Rolü

Zihinsel Çöküşün Tanımı ve Ivan’ın DurumuIvan Karamazov’un zihinsel çöküşü, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler eserinde, karakterin iç dünyasında belirgin bir karmaşa ve çözülme süreci olarak ortaya çıkar. Bu çöküş, Ivan’ın aklının sınırlarını zorlayan derin sorgulamalar, çelişkiler ve duygusal çatışmalarla karakterizedir. Ivan, entelektüel bir figür olarak, evrensel sorulara yanıt ararken zihninde bir tür

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ekofeminizm ve Antik Ana Tanrıça Kültlerinin Yeniden Doğuşu

Ekofeminizmin Ortaya Çıkışı ve Temel İlkeleri Ekofeminizm, 1970’lerde çevre hareketleriyle feminist hareketlerin kesişim noktasında ortaya çıkmıştır. Bu akım, doğanın tahribatı ile kadınların toplumsal baskı altına alınması arasında paralellik kurar. Temel argümanı, patriyarkal sistemlerin hem doğayı hem de kadınları sömürdüğüdür. Ekofeministler, bu sömürünün kökenini, doğa ve kadınların “dişil” olarak kodlandığı ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Cehenneme Övgüde Aşkın Gecevi İsyanı ve Erotik Cehennemin Dinamikleri

Gündüz Vassaf’ın Totaliter Gündüz Kavramı Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü’de gündüzü, bireylerin davranışlarını standartlaştıran totaliter bir yapı olarak tanımlar. Gündüz, kolektif verimlilik ve disiplin odaklıdır; bireyler, sosyal roller, zaman yönetimi ve işlevsel beklentilerle duygusal impulslarını bastırır. Vassaf, bu normların bireysel farklılıkları erozyona uğrattığını ve görünmez bir denetim ağı oluşturduğunu belirtir. Gündüz,

OKUMAK İÇİN TIKLA