Yazar: simurg

Atlantis’in İzleri: Thera Patlamasının Anadolu’nun Kolektif Hafızasındaki Yansımaları

Platon’un Atlantis efsanesi, antik dünyanın en büyüleyici anlatılarından biri olarak, tarih boyunca hayal gücünü ateşlemiştir. Thera (Santorini) patlamasının, bu efsanenin kökeninde yatan bir doğa felaketi olabileceği fikri, Anadolu’nun kolektif hafızasında derin izler bırakmış bir olayla bağlantı kurar. Bu metin, Atlantis efsanesini Thera patlamasıyla ilişkilendirerek, insanlığın geçmişle geleceği arasında kurduğu bağı,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Aynadaki Benlik: Narcissus’un Miti ve İnsan Doğasının Yansımaları

Narcissus’un kendi yansımasına âşık olması miti, insan bilincinin karmaşık katmanlarını ve toplumsal bağlamın birey üzerindeki etkilerini sorgulayan evrensel bir anlatıdır. Bu mit, Jung’un “gölge” ve “persona” kavramlarıyla kesişirken, Antik Yunan toplumunun bireysel kimlik algısını ve toplumsal aynanın işleyişini de açığa vurur. Narcissus’un psişik çöküşü, yalnızca bireysel bir trajedi değil, aynı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hızlı Tüketimin Ritminde Yaratıcılığın Kaderi

Popüler kültürün hızlı değişim rüzgârları, modern çağın hem büyüleyici hem de kaotik bir gerçeği. Bu sürekli devinim, sanatsal yaratıcılığı bir özgürlük alanına mı taşıyor, yoksa sanatı yüzeysel bir tüketim nesnesine mi indirgiyor? Bu soru, insanlığın ifade biçimlerini, toplumsal dinamikleri ve teknolojik dönüşümleri anlamak için bir anahtar. Aşağıda, bu meseleyi farklı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Xenofeminizm ve Distopyanın Çatışkıları: The Lobster ile Parable of the Sower Üzerine Bir İnceleme

Zorunlu Çiftleşmenin Yabancılaşma Arayışı Yorgos Lanthimos’un The Lobster filmi, bireyleri çiftleşme ve romantik birliktelik kurmaya zorlayan bir distopyayı sahneye taşır. Bu dünya, Helen Hester’ın xenofeminist çerçevede önerdiği “yabancılaşma stratejisi” ile kesişir; zira Hester, bireyin toplumsal normlara karşı bilinçli bir mesafe koyarak özgürleşme potansiyelini savunur. Filmde, bireyler ya bir partner bulmak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Masal ve Drama Terapisinin Rol Çatışmalarını Çözmedeki Gücü

Masal ve drama terapisi, bireylerin iç dünyalarını dışa vurmalarına olanak tanıyan, yaratıcı ve dönüştürücü bir yöntemdir. Danışanların masal karakterlerini canlandırması, rol çatışmalarını çözmede benzersiz bir alan açar; çünkü bu süreç, bireyin kendi çelişkilerini, kimlik karmaşalarını ve toplumsal rollerle olan gerilimlerini keşfetmesini sağlar. Bu metin, masal ve drama terapisinin rol çatışmalarını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Inara’nın Çelişkili Sureti: Şiddetin Kutsiyeti ile Anneliğin Koruyuculuğu

Hattilerin savaş tanrıçası Inara, insanlığın en kadim ikilemlerinden birini, şiddetin yıkıcı gücü ile anneliğin yaratıcı, koruyucu özü arasındaki gerilimi, bir aynanın iki yüzü gibi yansıtır. Bu metin, Inara’nın bu çelişkili doğasını, onun mitolojik varlığından yola çıkarak, insan doğasının karmaşasını, toplumsal düzenlerin kırılganlığını ve bireysel anlam arayışını derinlemesine inceler. Inara, ne

OKUMAK İÇİN TIKLA

Antik Yunan’ın Asklepion Tapınakları ile Modern Wellness Retreat’lerin Buluşma Noktası

Antik Yunan’ın Asklepion tapınakları ile modern wellness retreat’lerin kapitalist versiyonları arasında bir bağ kurulabilir mi? Bu soru, insanlığın iyileşme arayışını, bedensel ve zihinsel arınmayı, tarih boyunca nasıl farklı biçimlerde ele aldığını sorgular. Asklepionlar, şifa tanrısı Asklepios’a adanmış kutsal mekanlar olarak, antik dünyada sağlık, ritüel ve topluluk kavramlarını birleştirirken; modern wellness

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kuantum Zihnin Sınırları: İnsan Bilincinin Gizemli Kapasitesi

Bilinç ve Kuantumun Kesişimi İnsan beyninin, evrenin en karmaşık yapılarından biri olduğu tartışılmaz bir gerçek. Milyarlarca nöron, trilyonlarca sinaptik bağlantı ve saniyede işlenen devasa veri akışı, bilincin yalnızca biyolojik bir makineye indirgenemeyeceğini düşündürüyor. Peki, psişik yetenekler – sezgi, telepati, öngörü gibi fenomenler – beynin kuantum hesaplama kapasitesinden mi kaynaklanıyor? Kuantum

OKUMAK İÇİN TIKLA

Icarus’un Düşüşü ve Akılcı İlerlemenin Kırılganlığı

Icarus’un güneşe uçarken düşmesi miti, insanlığın sınırları zorlama arzusunun ve akılcı ilerlemenin çelişkili doğasının güçlü bir yansımasıdır. Theodor Adorno ve Max Horkheimer’ın Aydınlanmanın Diyalektiği eserinde ele aldıkları akılcı ilerlemenin yıkıcı potansiyeli, Icarus’un trajedisini hem bireysel bir sınır ihlali hem de teknolojik hırsın tarih boyunca distopik sonuçlar doğuran bir sembolü olarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otizm ve Bağlantılı Durumların Gizemli Örüntüsü

Otizm spektrum bozukluğu (OSB) ile epilepsi, gastrointestinal sorunlar ve duyusal işleme bozuklukları arasındaki yüksek ilişki, insan beyninin, bedenin ve çevrenin karmaşık dansını anlamaya çalışan bilim insanlarını, filozofları ve toplumları uzun süredir büyüleyen bir bulmaca. Bu durumlar arasındaki bağ, yalnızca biyolojik mekanizmalarla sınırlı değil; aynı zamanda insan varoluşunun derinliklerine, sinir sisteminin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Babil’den Dijital Çağa: Dilin Bölünmesi ve İktidarın Dili

Babil Kulesi miti, insanlığın dil üzerinden birleşme ve ayrışma hikâyesini anlatır. Tek bir dilde birleşen insanlar, gökyüzüne uzanan bir kule inşa ederek tanrısal bir güce meydan okumaya kalkışır. Ancak bu hırs, dillerin bölünmesiyle cezalandırılır ve insanlık, iletişim kaosuna sürüklenir. Bu anlatı, dilin yalnızca bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda birleştirici

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bedenin Sessiz Haritası: Kronik Ağrı ve Gregor Samsa’nın Dönüşümü

Kronik ağrı, bedenin hem mahkûmu hem de efendisi olduğu bir varoluş sahnesi yaratır. Kafka’nın Dönüşüm adlı eserinde Gregor Samsa’nın böcekleşmesi, insan bedeninin yabancılaşmasını ve toplumsal rollerin dayattığı yükleri sorgular. Beden haritalama teknikleri, kronik ağrı çeken bireylerin fiziksel ve zihinsel deneyimlerini anlamaya yönelik bir yöntem olarak, Gregor’un hikâyesindeki bu yabancılaşmayı hem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yolculuğun Çağrısı: Odysseus’un İzinde Travma Sonrası Yabancılaşma

Epik anlatılar, insanlığın en derin deneyimlerini anlamlandırma çabasının kristalleşmiş birer yansımasıdır. Homeros’un Odysseus destanı, bir kahramanın yalnızca fiziksel bir yolculuğunu değil, aynı zamanda içsel bir arayışın karmaşık yollarını da betimler. Travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) yaşayan bireyler için bu anlatı, yalnızca bir hikâye değil, aynı zamanda kendi içsel mücadelelerini anlamlandırmak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Saffet’in Doğayla Melankolik Diyaloğu: Heideggerci “Dünya-Sonrası” Varoluşun İzleri

Nuri Bilge Ceylan’ın Kasaba (1997) filminde Saffet’in doğayla kurduğu melankolik diyalog, yalnızca bir karakterin iç dünyasını değil, aynı zamanda insan varoluşunun evrensel sorularını sorgulayan derin bir felsefi zemin sunar. Saffet’in doğayla ilişkisi, Heidegger’in “dünya-sonrası” (worldless) varoluş kavramıyla kesişir. Doğanın Sessiz Çağrısı Saffet’in Kasaba’daki doğayla ilişkisi, bir tür sessiz diyalog olarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Vüs’at O. Bener’in “Buzul Çağının Virüsü”: Anlatının Çözülüşü ve Soğuk Savaş’ın Kırık Aynası

Vüs’at O. Bener’in Buzul Çağının Virüsü, Türk edebiyatının en karmaşık ve çok katmanlı metinlerinden biri olarak, parçalı anlatısı ve zamanın belirsizliğiyle okuru bir anlam arayışına sürükler. Roman, bireyin kendi varoluşsal çıkmazlarında debelenirken, aynı zamanda 1950’ler Türkiyesi’nin toplumsal ve siyasal gerilimlerini yansıtan bir zemin sunar. Bu metin, Samuel Beckett’ın dilin sınırlarını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anlamın İzinde: Masalların Logoterapiyle Buluşması

Viktor Frankl’ın logoterapi yaklaşımı, insanın varoluşsal anlam arayışını merkeze alır ve bu arayışın, yaşamın en zorlu anlarında bile bireye dayanma gücü verdiğini savunur. Masallar, özellikle “Küçük Prens” gibi evrensel anlatılar, bu anlam arayışını semboller, hikâyeler ve hayal gücüyle zenginleştirerek bireyin içsel boşluğuna bir köprü kurar. Bu metin, masalların logoterapiyle kesişimini,

OKUMAK İÇİN TIKLA