“Ben Ölü Canlar ‘dan nefret ediyorum. Ben kötü bir adamım.” Gogol

Bu yaşıma dek bu klasik romanı okuyamadığım için utanıyor ve bu ayıbı kimselere söyleyemiyordum. Üstelik Melih Cevdet’in çevirisi olduğuna göre, değerinin güvencesi vardı. Ama ne yazık ki ameliyatımdan sonra, görme alanım daraldıktan sonra kitap, mektup, gazete gibi şeyleri okuyamıyordum; bunları Vakıf çocuklarıma okutuyordum.
Ölü Canları okul dönüşlerinde, akşam saatlerinde önce Kadriye ve Emine, sonraları Mahperi ve Emine’ye bir haftada okuttum.
Ölü Canlar deyince ilk aklıma gelen, romanın yazarı Gogol’ün Müfettiş adlı oyunudur. Bir başyapıt olan Müfettiş de beni ölü Canlar ı okumaya zorluyordu.

Özellikle klasikleşmiş romanların önsözlerindeki bilgiler bana çok yararlı oluyor.

Kendim okuyamamamın, başkalarına okutup dinlemenin sakıncalarını, yani tam olarak romanın tadını çıkaramamanın eksikliğini de hesaba katarak söylüyorum: Ben ölü Canları ille okunması gereken, okunmamasının bir aydın için eksiklik olacağı değerde bir roman olarak görmedim. Daha başka türlü söyleyeyim: Müfettiş in tiyatro tarihindeki başlarda gelen yerine, ölü Canlar roman tarihinde sahip değil. Bunu söylerken ölü Canların 184l’de, 153 yıl önce yazılmış olduğunu da unutmuyorum. 1835’te bu romanı yazmaya başlamış Gogol, 1841’de, altı yıl sonra bitirmiş. Müfettiş i daha önce yazmış. Önsözde Melih Cevdet şu bilgiyi veriyor:

Bu yıllar içinde [romanı yazmakta olduğu altı yıl içinde] Gogol’ün sağlığı bozulmaya başlar.: ölüm korkusu, dinsel duygularının gitgide artması ile Gogol yurdundan uzakta, kendini Tanrı dan geldiğini sandığı esinlere bırakmış, sonlara doğru lirik yanı yükselmekte olan romanına çalışmaktadır. Başka bir deyişle, gerçek bir öykü olarak düşünülen yapıt, ahlaki, dinsel ve sembolik bir karakter kazanmakta, yazarın geçirdiği bunalımlı, mistik değişikliklere uyarak başkalaşmaktadır.

Bu öyküyü, serüveni, romanı okumadan da biliyorduk. Romanının ikinci bölümünü de yazıyor, ama bundan pişmanlık duyarak güncesine şöyle yazıyor: “Ben ölü Canlardan nefret ediyorum. Ben kötü bir adamım.”

O çağın büyük Rus eleştirmeni Belinski’nin devrimci niyetlerinden mistik bir ürkekliğe ve pişmanlığa düştüğü suçlamaları Gogol’ü sarsıyor, ikinci bölümün basımına razı olamıyor. Bitirdiği ikinci bölümü yeniden yazmak istiyor. 1852 Şubatında, geceleyin saat 3 te, bir sinir bunalımına tutularak romanın bütün müsveddelerini ateşe atıyor. Sonra da ağlamaya başlıyor. Bu olaydan bikaç gün sonra da ölüyor.

Bana öyle geliyor ki Gogol’ün ölü Canlar ın sonraki cildini yakmasında büyük bir yazarlık dramı yatıyor. O dram şudur: Gogol, yaşamının son yıllarında gerek içsel değişimlerle gerek dış telkinlerle (örneğin Rejev Papazı) mistik bir havaya giriyor. Ölüm korkusuna kapılıyor, ölüm korkusundan kurtulmanın yolu mistikler ve dindarlar için Tanrıya sığınmak ve günahlarından arınmaktır. Gogol’de, ölü Canları yazarken, romanın ortalarından sonra bu günahlarından arınma duygusu gittikçe ağır basmaya başlıyor ve bu mistik, dinsel duygusunun etkisi romana yansıyor. Bu durumda romanda, bir anlamda insanlara vaaz ederek onları iyileştirmek amaçlanıyor. Roman kahramanları kötü kişiler olsa bile, onlar doğru yolu, hak yolunu bulmalı ve Tanrının bağışladığı iyi insanlar olmalıdır.

Gogol ölü Canların başkahramanı Çiçikov’u —ki o bir sahteci ve dolandırıcıdır— romanın sonuna doğru gittikçe iyileştirmeye, -tıpkı Gogol’ün kendisi gibi — Tanrı yoluna akmaya çalışmıştır. Gogol’ün yaktığı ve şimdi elde bulunmayan romanın 2. cildinde, çok büyük olasılıkla Çiçikov doğru ve iyi bir insan olarak görünmektedir, ölü Canlar ı Gogol bir üçlü (trilogya) olarak tasarladığına göre, romanın üçüncü bölümünde Çiçikov büyük bir olasılıkla hidayete ermiş olarak görünecekti.

Rejev Papazı, Gogol’e, “Bütün yapıtlarını şeytan yazdı. Ruhunu kurtarmak istiyorsan edebiyatı bırak!” demekte hak-lıydı. Çünkü iyilikleri, iyi insanları, insanlar arasındaki iyi ilişkileri yazmak yazının doğasına aykırı, özellikle romanın… Roman ve oyun, dram demektir. Dramsa iyilikle kötülüğün çatışması ve genellikle kötülüğün yengisidir. Sonuç olarak okurlar kötülüğün yengisinden kendileri için iyi insan olma dersi çıkarabilirler.
Usta bir yazıncı olarak Gogol romanın bu zorunlu çatışmasını, romanın doğasını biliyor ama gittikçe artan dinsel inançları yüzünden bu bildiği şeyi uygulayamıyordu. Diyesi, buyüzden Gogol romanında dram yazamıyor ama yaşamında dramı yaşıyordu. Bu bakımdan yaşamı kendi kendisiyle çatışma, diyesi bir romandır.

Müfettiş, ölü Canlardan önce yazılmıştır, ölü Canlar dan sonra Gogol, Müfettiş i yazamazdı. Çünkü sahteci müfettişi iyi ve doğru bir insana dönüştürmesi gerekirdi.

Yazar her ne yazarsa yazsın, hatta bir ağacı yazsa bile, kendini yazmış olur, örneğin on yazar aynı ağacın karşısına geçip resmini yapar gibi o ağacı yazmış olsa, o on yazar sonuçta kendilerini yazmış olurlar. Çünkü ağaç aynıdır ama on yazarın gözleri, duyuları, geçmişleri aynı değil ayrı ayrıdır ve kendileridir.

Her insan ister istemez zamanla, çevresiyle birlikte değişir. Gogol de Müfettiş i yazan Gogol değildir, hatta ölü Canlar romanına başlayan Gogol değildir. Romanın ortalarına doğru geldikçe, yazar ustalığıyla, artık değişmiş olan Gogol biliyordur ölü Canlar’da gittikçe romandan uzaklaştığını ve yaktığı bölümün artık roman olmamasının nedeni de bence budur. Gogol’ün kişiliğinde, yazarlık ve inanç çatışmış ve inancı yazarlığını yenmiştir.

(Sosyalist realizmle bu konunun ilişkisi. Niçin Sovyetler Birliği nde Çarlık döneminin romanları düzeyinde roman yazılamadı? Olumlu tip denilen şey buydu.)

Roman ve öyküde ayrıntı, bütünü tamamladığı oranda değerlidir. Ayrıntılar romanın amacına yardımcı ve bütünleyici parçalar olmalıdır, ölü Canlar biçok ayrıntıyla dolu. Bu ayrıntılar çevreyi tanımamıza, ortamın o zamanki koşullarını, Rus burjuvalarını tanımamıza çok yardımcı oluyor ama bunların çoğu romanın ne anlattığına, neyi niçin anlattığına yardımcı olmuyor ve romanı bütünlemiyor. Bunları söylerken çağcıl roman anlayışıyla değil, romanın 19. yüzyıl roman tekniğiyle yazılmış olduğunu elbet düşünüyorum.

(Yazarda gizil delilik, canilik ve özetle şeytansal biyan olduğu savları.)

Gogol bence bu uzlaşmaz biçimdeki kendi kendisiyle çatışma sonunda çıldırmıştır.

4 Ocak 1994 Nesin Vakfı

Aziz Nesin
Ölü Canlar, Gogol,
Okuma Güncesi, Nesin Yayınevi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir