Abidin Dino?nun 23 Mart 1913?te doğumunu ve geçen 23 Martta doğumunun yüzüncü yıldönümünü kutlamak için bir fotoğraf seçtim : Seçtiğim fotoğrafa gelin birlikte ve yakından bakalım :
Abidin ve Güzin birlikte yürüyorlar.
Fotoğraf Adana?da çekilmiş. Çeken kim acaba ? Abidin 1943 başından beri Adana?da « ikamete memur », yani sürgün, Ağustos 1943?te İstanbul?dan Adana?ya gelen Güzin Dikel ile Eylül ayında Adana?da evlenmiş. O günlerde Adana?nın günlük gazetelerinden Türk Sözü?nde çalışıyor. Resmî görevi « gece sekreteri » gibi bir şey ama gazetenin herşeyiyle ugraşıyor, birçok haberi kaleme alıyor ve ayrıca gerçek ismiyle veya değişik takma isimleriyle kimi gün bir, kimi gün iki veya üç makale bile yazıyor. İşte bu fotoğraf o zamanlardan kalan bir anı, akan zaman duran zaman, fotoğraf duran zamanın tesbitidir başka birçok şey yanında.
Yaklaşın lütfen iyice yaklaşın : Abidin ve Güzin Türk Sözü binasından çıkmış Abidin Paşa Caddesi?ndeki ikinci eve giderken yakalanmışlar fotoğrafcıya. Güzin böyle anlattı bana. Arşivimde maalesef bu fotoğrafın aslı yok, Güzin?in hediye ettiği çoğaltılmış örneklerinden biri var. Aslının/negatifinin nerede olduğunu bilmiyorum. Bu sevimli ve şık fotoğraf Abidin?e ilişkin birçok kitapta kullanıldı. Abidin Dino 1913-1993 başlıklı üç ciltlik çalışmamda da (Kitap Yayınevi, İstanbul, 2008). Çalışmamın ikinci cildinin 119. sayfasını tümüyle bu fotoğraf süslüyor. Kimin arşivinden geldiği belli değil ama bana kalırsa Güzin?in arşivinden. Ama hiçbir kaynakta nereden geldiği belirtilmiyor. Güzin?in bana hediye ettiği bendeki fotoğrafın arkasında Abidin?in el yazısıyla « 1943 » yazılı ve yine el yazısıyla bir de not eklemiş ama çözebilene aşk olsun : Evleneceğiz mi ? Evlendiğimiz yıl mı ? Her halde ikincisi. Abidin?in yazısı bir tür bilmecedir neresinden bakarsak bakalım. Ama ne iyi ki başka bir not daha var ve bu not daktilo ile yazılmış : « Güzin?le Adana?da. Evlendikleri yıl. 1943. » Tamam mesele anlaşıldı.
Bu fotoğrafı çalışmamın ikinci cildinde 119. sayfaya boydan boya yerleştirdik çünkü bu foto o günlerdeki Abidin?i ve Güzin?i baştan aşağı tasvir ediyor.
Abidin?e bakalım örneğin, işte bir elinde gazetesi öbüründe cigara, başa bela. Bıyıklı. Evet Abidin bıyıklı : « Anadolu?da bıyıksız olmaz çünkü », Güzin?e kulak kabartırsak. Giyim kuşam yerinde. Gömlek beyaz renkte olmalı, yakalar çeket yakasının üstünde, Adanavari, havalar da çok sıcak bildiğiniz gibi. Abidin iyi giyinmeyecek te kim iyi giyinecek ? Bir kere adam sürgün, sonra gazeteci ve ne de olsa paşa torunu ve de Avrupaları görmüş. Abidin bilhassa kunduralarına gözü gibi bakar, özen gösterir, boyatır.
Gözler üstlerinde sabahtan akşama, akşamdan sabaha, ve hele geceleri … Giyim kuşama önem vermek te artık mecburî.
Sokak harika. İn cin top oynuyor. Sokak arnavut taşı döşeli. Arnavut Abidin?e de bu yakışır hani. Dedesinin vakti zamanında bu kente taa oralardan getirttiği Arnavutların, Arnavut « fedailerin » bu işte mutlaka bir rolü de vardır. Sokak sanki arkalara doğru gittikçe daralıyor, belki de kapanıyor ! Hiç belli olmaz : Burası Adana?dır çünkü. Taş Köprü?ye doğru iki adım atarsak « Tedbiri elden bırakma Cabbar ! » diyen Yılmaz Güney?in sesini bile duyabiliriz. Oysa Umut henüz çevrilmemiştir, Yılmaz Güney 1943?te belki oralarda bir yerdedir ve daha çocuktur. Büyüyecek Yılmaz Güney olacak, filmler çevirecektir … Ve zamanı gelince Abidin?le tanışacaktır.
Bir fotoğrafa bakıp öyküsünü anlatıyoruz : Evet Adana?dayız ve Abidin?le Güzin?in ya da Güzin?le Abidin?in yürüdükleri sokağın ötelerinde, işte orada, bakın canım şuradaki, şu dipteki caminin minaresi dikiliyor, Abidin?in başının üstünde. Bu camiyi ve minareyi Adanalı herkes bilir, eminim. Peki sol taraftaki kubbe bu caminin kubbesi mi ?
Zamanlardan sanki sabahın erken bir saati. Bana kalırsa Abidin Türk Sözü?ndeki gece mesaisini bitirmiş, gazete matbaadan çıkmış, Abidin taptaze gazetesini almış Güzin?iyle birlikte evine dönüyor. Belki de bir Pazar sabahı. O sokağın o kadar sakin ve kimsesiz olması şaşılacak şey hani.
Güzin?in giyim kuşamı da hoş. Kız Lisesi?nde Fransızca öğretmenine de bu yakışır dedirten cinsten, onca genç kıza örnek oluyor Güzin hiç belli etmeden, belki bunun farkına bile varmadan. Güzin mutlu, elinde çantası. Babasına evlilik hediyesi olarak aldırttığı kırmızı çanta değil. Bunu kendisi söyledi bana. Pabuçları şık, çoraplar sporcuca bileğe kadar, tenis çorabı olmalı. Adana için o yıllarda bunların tümü « fena halde modern » veya « dört başı avrupaî » …
Abidin ve Güzin gülümseyerek bize bakıyorlar. Ve yürüyorlar. Onlarla yürümeliyiz derim. Ne dersiniz ?
NOT : insanokur.org sitesinin sloganını biliyorsunuz sanıyorum, izninizle burada yinelemek istiyorum, kopyala-yapıştır-derle-sun hırsızlarına karşı bu da bir tedbirdir çünkü : « kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. » Kaynak göstermeden çalıp-çırpmak isteyenlere ise çok ayıp ediyorsunuz lütfen başka kapıya diyorum. Telif hakkına saygı gösterilmesi gerekiyor burada veya orada ve her yerde.
Şehmus Hocamız, anıbilincimize dokundurmuş tezenesini. Burası bozkır değil, Adana yalnız. Seyhan kıyısındaki Kız Lisesi’nde o zamanın gençlerinin teline dokunan tezene aşk ve özlem türküleri yanında özgürlük çığlıklarıyla da doldurur Taşköprü’yü… Şimdilerde Adana Valiliği Kültür Sanat Merkezi olan Kız Lisesi’nde Güzin Dino’nun görev yaptığı yılların öğrencisi Mehcure Selma Cerit ablamızdan çok güzel anılar dinlemiştim. İkisinin de toprağı karanfil açsın.
Şeyhmus Hocam, “foto yorumları”na devam edersiniz umarım. Sevgiler…
Müslüm Kabadayı