BM Uyardı: Kurumsallaşma ve Özgürlükten Yoksunluk

Birleşmiş Milletler’in Engelli Kişilerin Hakları Raportörü Catalina Devandas-Aguilar’ın özgürlükten yoksun bırakmaya adanmış raporu, yayınlandığında Fransa’da sağır edici bir sessizlikle karşılandı. Bu şaşırtıcı değil, zira rapor, “insan hakları” ülkesi olarak bilinen Fransa’nın dahi engelli bireylere yönelik ayrımcı ve ataerkil uygulamalarını açıkça gözler önüne seriyor. Raporda belirtilen ihlallerin neredeyse tamamı, bugün Fransa’da ve dünyanın birçok yerinde her gün yaşanıyor.


Kurumlar: Bir Sığınak mı, Bir Hapishane mi?

Raporda altı çizilen en kritik noktalardan biri, engelli bireylerin bir kuruma “özgür ve bilgilendirilmiş rızaları olmadan” yerleştirilmeleridir. Bu, kişinin iradesine bakılmaksızın fiili veya sözde bir yetersizlik temelinde yapılan tüm yerleştirmelerin yasa dışı olduğunu belirtir. Bu yerleştirmeler, genellikle “özel bakım” ihtiyacı gibi bahanelerle meşrulaştırılmaya çalışılsa da, rapor bu uygulamaların temelinde tıbbi değil, sosyal düşüncelerin yattığını ortaya koyuyor.

  • Özgürlükten Yoksunluk: Kurumlar, engelli bireyleri izole ediyor, ayırıyor ve onları günlük yaşamda kendileri için karar verme olasılığından mahrum bırakıyor. Birlikte yaşayacakları insanları seçme, kendi programlarını belirleme gibi en temel insan hakları ellerinden alınıyor.
  • Zararlı Etkiler: Bir çocuğun aile ortamından koparılarak bir konut kurumuna yerleştirilmesinin, gelişimleri üzerinde zararlı etkileri olduğu belirtiliyor. Bu durum aynı zamanda cinsel ve fiziksel şiddet riskini de beraberinde getiriyor.

Tıbbi Baskı ve Yanlış Anlamalar

Rapor, zorla ilaç kullanımını ve rıza dışı hastaneye yatışları da sert bir dille eleştiriyor. Özellikle otistik bireylere yönelik yaygın bir uygulama olan zorla ilaç verme, bireylerin kendi bedeni üzerindeki kontrolünü yok sayıyor.

  • “Şiddete Yatkınlık” Klişesi: Engelli bireyler, özellikle otistikler, medya tarafından beslenen “şiddete yatkınlık” klişesi nedeniyle damgalanıyor ve ön yargılara maruz kalıyor. Bu klişe, atipik davranışların suç sayılmasına ve bireylerin zorla bir kuruma yerleştirilmesine gerekçe olarak kullanılıyor.
  • İntihar ve Tedavi: İntihar ve kendine zarar verme riski, genellikle rıza dışı tedavileri haklı çıkarmak için kullanılır. Ancak Devandas-Aguilar, bu tür tedavilerin intihar riskini azalttığına dair hiçbir kanıt olmadığını vurguluyor.

Çözüm İçin Ne Yapılmalı?

Rapor, bu karanlık tabloyu aydınlatmak için somut öneriler sunuyor:

  1. Mevzuatı Yeniden Gözden Geçirmek: Engelli bireylerin yetersizlik gerekçesiyle özgürlükten mahrum bırakılmasına izin veren tüm yasa ve düzenlemeler kaldırılmalı.
  2. Kurumsallaşmaya Son Vermek: Yeni kabullere moratoryum ilan edilmeli ve engelli bireylere yönelik yerel, topluluk temelli hizmetler geliştirilerek kurumlardan çıkış politikası oluşturulmalı.
  3. Zorlayıcı Uygulamalara Son: Ruh sağlığı tesisleri de dahil olmak üzere her türlü zorlayıcı uygulama durdurulmalı ve bireyin bilgilendirilmiş onamı esas alınmalı.
  4. Farkındalık Yaratmak: Medya, devlet yetkilileri ve toplumun tüm kesimlerinde engelli bireylerin haklarına yönelik farkındalık artırılmalı.
  5. Fonları Kesmek: Engelli bireylerin özgürlüğüne ve güvenliğine saygı göstermeyen hizmetlere ve kurumlara yapılan fon tahsisinden kaçınılmalı.

Bu rapor, engelli hakları mücadelesi için bir dönüm noktası niteliğinde. Artık bu gerçeklerin görmezden gelinmesi mümkün değil. Engelli bireylerin insanlık onuruna yakışır bir şekilde yaşama, kendi kararlarını alma ve toplumun tam bir parçası olma hakları için verilen mücadele, her zamankinden daha acil.

Kaynaklar:

Özgürlükten yoksun bırakma raporu: http://www.embracingdiversity.net/files/report/1549899369_ahrc4054fr

Fransa’daki engelli kişilerin hakları durumuyla ilgili BM raporu (FALC) 2019: https://www.ohchr.org/Documents/Issues/Disability/A_HRC_40_54_Add.1-easy_to_read.pdf