Kategori: Analitik Psikoloji

Yaralı Damat Kitabının Genel Özeti

Marion Woodman’ın The Ravaged Bridegroom: Masculinity in Women adlı eserinin tamamı, Jungcu psikoloji merceğinden, eskimiş ataerkil sistemin ve bilinçdışı ebeveyn komplekslerinin hem erkek hem de kadın ruhu üzerinde yarattığı tahribatı incelemektedir. Yazar, rüya analizleri, mitoloji ve vaka incelemeleri kullanarak, günümüzün “Çorak Toprak” (The Waste Land) durumundan kurtulmanın ve “İçsel Evlilik”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Valide Sultan’ın Hükmü: Erkeklerden Daha Acımasız Olabilen Kadın Otoritesi

Aman Efendim, O Terlik Sesi, Kılıç Şakırtısından Beterdir! Yazar: Âkil Bîçare (Otoritenin cinsiyeti yoktur; ruhu kurumuştur!) Aziz Okuyucular, Ey Evinin Huzurunu Arayan Beyler! Şimdi size öyle bir acı gerçeği ifşa edeceğim ki, “Patriyarka” (yani o koca erkek saltanatı) dediğimiz şeyin sadece bıyıklı, kaba saba adamlardan ibaret olmadığını anlayacaksınız. Ecnebi ilmi,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kutsal Sorgucu’nun Utanmaz İtirafı: Aç Karın mı, Özgür Vicdan mı?

Dostoyevski’nin En Büyük Derdi: İnsan Zayıftır, Hürriyeti Taşır mı? Yazar: Âkil Bîçare Aziz Okuyucularım, Ey İnsan Tabiatını Merak Edenler! Bakınız şimdi, bu ecnebi yazar Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler romanında öyle bir hikâye anlatılır ki, insanın aklını başından alır. Hikâyeyi, İvan Fyodoroviç denen o delişmen, melankolik ağabey, dindar kardeşi Alyoşa’ya anlatır. Hikâyenin

OKUMAK İÇİN TIKLA

”Kadınlarda Farklılaşmış Erillik Güçlü Erkekleri Cezbeder; Erkeklerde Farklılaşmış Dişillik güçlü Kadınları Cezbeder. ‘

Bu cümle, Jungiyen psikoloji ve gelişmiş bireyleşme (individuation) sürecinin getirdiği sağlıklı kutuplaşmayı ve içsel bütünlüğü ifade eder. Cümlenin anlamı, basit cinsel çekimin ötesine geçen, psikolojik olgunluğa dayalı bir çekim dinamiğini açıklar. Farklılaşmış Cinsiyet Enerjisi ve Sağlıklı Çekim Cümle, iki temel durumu anlatmaktadır: 1. Kadınlarda Farklılaşmış Değeri Güçlü Erkekleri Cezbeden: Bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hyperion: Tanrıların Çöküşü ve Yeni Bir Çağın Sancısı

T.S. Eliot’a İlham Veren O Muazzam Kederin Kaynağı John Keats’in * tamamlayamadığı “Hyperion” destanı, Yunan mitolojisindeki Titanlar ile yeni tanrılar Olimposlular (Zeus’un önderliğindekiler) arasındaki iktidar mücadelesini konu alır. Bu şiir, sadece bir mitoloji anlatısı değil, aynı zamanda eski bir düzenin yıkılışı ve yeni bir bilincin doğuşu üzerine felsefi bir trajedidir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

C. G. Jung’un Kolektif Bilinçdışı ve Arketipler Teorisinin Temel Epistemolojik ve Metodolojik Sorunları

1. Arketipler Neden Anlaşılmazdır ve Psikolojik Bir Konu Gibi Görünmez? Arketiplerin anlaşılması zor olmasının ve uzun süre psikolojinin ilgi alanı dışında kalmasının temel nedenleri, onların doğası, bilinçdışının derinliği ve tarihsel süreçlerle ilgilidir: 2. Psikoloji, Arketipleri Anlaması İçin Neye İhtiyaç Duyar? Jung’a göre, arketiplerin öznel, rasyonel araçlarla kavranması mümkün değildir. Psikolojinin

OKUMAK İÇİN TIKLA

JUNG’UN DÖNÜŞÜM SİMGELERİ ÜZERİNE ELEŞTİREL BAKIŞ

Jung, kitabın alt bölümde Khidr (Hızır) efsanesini (Kur’an’ın Kehf Suresi) kullanarak, bireyleşme (individuation) sürecinin simgesel olarak nasıl tezahür ettiğini açıklar. Analiz, Khidr figürünü Benlik (Self) arketipinin bir temsili olarak konumlandırır. A. Jung’un Analizindeki Eksiklikler ve Metodolojik Sınırlamalar Jung’un bu bölümdeki analizi, Khidr mitini derinlemesine bir psikolojik dönüşüm süreci olarak mükemmel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Erkek Çocuğundaki Anne Kompleksinin Gündelik Hayattaki Tezahürleri

Jung’un Arketipler ve Kollektif Bilinçdışında bahsettiği “Anne Arketiplerinin Psikolojik Yönleri” (Psychological Aspects of the Mother Archetype) başlıklı bölümünde, oğuldaki anne kompleksi (The Mother-Complex of the Son) ietkisinin saf olmadığını, çünkü cinsiyet farkından dolayı anima arketipinin her zaman önemli bir rol oynadığını belirtir. Oğulun Anne Kompleksinin Gündelik Hayat Tezahürleri Oğuldaki anne

OKUMAK İÇİN TIKLA

C. G. Jung’a Göre Kız Çocuklarındaki Anne Kompleksini Tanımlayan Dört Alt Tipi

Jung, kız çocuktaki anne kompleksinin, dişil tarafın aşırı gelişimi (hipertrofisi- artma-yoğunlaşma) veya körelmesi (atrofisi) ile sonuçlanabileceğini belirtir. a. Annelik Öğesinin Aşırı Gelişimi (Hypertrophy of the Maternal Element) Bu tipte, annelik içgüdülerinde bir aşırı büyüme söz konusudur. Psikolojik Mekanizma (Kaynaktaki Tanım) Gündelik Hayat Örneği Tek hedef çocuk doğurmaktır. Kendi kişiliği ikincil

OKUMAK İÇİN TIKLA

Farkındalık İyidir, Ama Asıl Önemli Olan Eylemdir

Dennis R. Fox’un “Awareness is Good, but Action is Better” adlı makalesini okuyunca bu yazıyı ele alma ihtyiacı hissettim. “Bilmek” güzel şey — ama dünyayı değiştirmek istiyorsak, harekete geçmek şart. Dennis R. Fox’un bu yazısı, psikoloji dünyasına yaptığı eleştirel bakışla bize bunu ısrarla hatırlatıyor. Psikoloji Rahat Koltuğunda Oturmamalı Fox, geleneksel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Erkek Psişesinin Bilinçdışı Dişil Yönü: Anima Nedir ?

Kaynaklara göre anima, bir erkeğin psişesinin (ruhsal yapısının) bilinçdışı dişil yönünü temsil eden doğal bir arketiptir. Bu, erkeğin bilinçli eril tavrını dengeleyen ve tamamlayan, içsel bir dişil figürdür. Jung’a göre anima ile yüzleşmek ve onu anlamak, bir erkeğin psikolojik olgunlaşma ve bütünleşme (bireyleşme) sürecindeki en önemli ve zorlu adımlardan biridir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jung’un Freud’dan ve Adler’den Farkları

Jung, kendi dönemindeki psikoloji anlayışını, özellikle Freud ve Adler’in öncülük ettiği okulları, sınırlı, kişiselci ve materyalist olmakla eleştirir. Kendi teorik temelini oluştururken, psikolojinin sadece kişisel deneyimler ve bastırılmış içeriklerle sınırlı kalamayacağını, insan ruhunun daha derin, kalıtsal ve evrensel bir katmanını da içermesi gerektiğini savunur. Jung’un Eleştirileri Jung’un eleştirileri birkaç ana

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kişisel Bilinçdışı Kompleksleri, Kolektif Bilinçdışı Arketipleri Oluştururlar.

Kişisel Bilinçdışı ve Kompleksler Kişisel bilinçdışı, bilinçdışının daha yüzeysel bir katmanıdır. Bu katman, her bireyin kendi yaşam deneyimlerinden oluşur ve bu nedenle tamamen kişisel bir nitelik taşır. Kısacası, kişisel bilinçdışı, bireyin yaşamı boyunca edindiği, bastırdığı veya unuttuğu anılar, düşünceler ve deneyimlerin biriktiği alandır ve bu alanın temel yapı taşları komplekslerdir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kolektif Bilinçdışının Arketipleri

C.G. Jung’un “Kolektif Bilinçdışının Arketipleri” adlı eseri, onun en temel teorilerini ortaya koyduğu için oldukça önemlidir. 1. Kolektif Bilinçdışının Tanımı Jung, teorisini Freud’un bilinçdışı kavramından ayırarak başlar. 2. Arketiplerin Doğası ve İfadeleri Kolektif bilinçdışının içerikleri arketipler olarak adlandırılır. 3. Dini Dogmalar ve Sembollerin Kaybı Jung’a göre, din ve dogma, kolektif

OKUMAK İÇİN TIKLA

Her Şey Anneye mi Bağlanır? Psikodinamik Perspektiften Bir Yanılsama

Psikanalitik düşüncenin bazen “her şey anneye bağlanıyor” gibi algılanması, aslında çok sık görülen bir yanlış anlama. İç sıkıntısı yaşadığımızda, çoğu zaman ilk soru şu oluyor: “Çocuklukta annemizle ilişkimizde ne vardı?” Bu yaklaşım kulağa sanki hayatımızdaki bütün yollar annemize çıkıyormuş gibi geliyor. Psikodinamik kuramın derinliğini yanlış anlamanın tipik bir sonucu bu:

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Kendini Bulma” Mitine Saplanıp Kalmak ve Sistemsel Tuzakları Anlayabilmek Mümkün Müdür ?

Romantik Bir Yanılsama: Kendini Bulmak Hayatın belli dönemlerinde “kendimi bulmam lazım” deriz. Bu cümle, çoğu zaman sanki içimizde saklanmış, bozulmamış, saf bir öz benlik varmış ve onu keşfetmemiz gerekiyormuş gibi bir anlam taşır. Adeta kaybolmuş bir hazineyi aramak gibi… Bu düşünce kulağa hoş gelir, umut verir. Ancak aslında biraz romantik,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otizmde Sanat Psikoterapilerinin Psikodinamiği

Sanat terapisinin, otistik spektrumdaki çocuklarla yapılan çalışmalardaki kuramsal temel ilkeleri, çağdaş çocuk ve bebek psikolojisinden, özellikle duygusal gelişim ve ilişkiler üzerine yapılan araştırmalardan derinleşimle beslenir. Bu yaklaşımlar, otizmin temel özelliklerinden biri olan iletişim ve hayal gücündeki belirgin eksiklikleri ele alarak, sanatın bu alandaki dönüştürücü potansiyelini vurgular. 1. Otizmin Gelişimsel Eksikliklerinin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Depresyon: Ruhun Gizemli Bir Ziyareti ve Dönüşüm Armağanı

Hayatın orta yaşlarına veya ikinci yarısına adım attığımızda, pek çoğumuz beklenmedik bir misafirle karşılaşırız: Depresyon. Toplumumuzda genellikle bir hastalık, bir zayıflık veya sadece “kötü bir ruh hali” olarak görülen depresyon, Jungcu analist James Hollis’in perspektifinden çok daha fazlasıdır. Hollis, “Hayatın İkinci Yarısında Anlam Bulmak” adlı eserinde, depresyonu ruhumuzun bize gönderdiği

OKUMAK İÇİN TIKLA

İlişkilerde Projeksiyonlar ve Aktarımlar: Bilinçdışının Gizemli Dansı

Bu yazı, James Hollis’in “Hayatın İkinci Yarısında Anlam Bulmak” adlı eserindeki derin Jungcu bakış açısıyla ilişkilerdeki projeksiyon ve aktarım dinamiklerini ele alıyor. İnsan ilişkileri, hayatımızın en zengin ve bir o kadar da karmaşık alanlarından biridir. Sevinçlerin, paylaşımların ve derin bağların yaşandığı bu zemin, aynı zamanda hayal kırıklıklarının, anlaşmazlıkların ve tekrar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ruhsal Büyümenin Temel Bileşenler, Zorlukları

Ruhsal büyüme, hayatın ikinci yarısında anlam bulma ve nihayetinde “gerçekten büyüme” sürecini ifade eder. Bu süreç, Carl Jung’un “bireyleşme” kavramıyla yakından ilişkilidir, yani olmak istediğimiz tam kişiliğe, tanrıların tasarladığı, ebeveynlerin veya kabilenin değil, daha çok yakınlaşma yaşam boyu projesidir. Ruhsal büyüme, ruhun çağrısına yanıt vererek “ikinci, daha büyük bir yaşamı”

OKUMAK İÇİN TIKLA