Kategori: Hamza Celâleddin

Herakleitos ve Nietzsche Arasında: Dağlar, Tepeler, İzbeler – Hamza Celâleddin

Felsefenin doğduğu ilk topraklardan –sözgelimi Efes’ten, Miletos’tan−, modern-sonrası felsefeye –sözgelimi Alplere, Norveç’e− kadar, filozoflar geniş düzlüklerden ya da ovalardansa, tepeleri, izbeleri ya da dağları kendilerine mesken etmişlerdir. Bu, bir bakıma tehlikeyi ve bilinemezliği çağıran tutum, tam da felsefenin doğasına uygun düşer. Friedrich Nietzsche’nin “şehirlerinizi Vezüv’ün eteklerine inşa edin”* önerisi de,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Felsefede Ölüm ya da Ölürken Felsefe Yapmanın İmkânı Üzerine – Hamza Celâleddin

“Gençliğimizdeki neşelilik ve karamsarlığa kapılmama hâli, kısmen hayat tepesine tırmanıyor ve tepenin öteki tarafındaki ölümü görmüyor olduğumuz gerçeğine dayanır” Arthur Schopenhauer, Parerga und Paralipomena Ölüm felsefesi −belki korkunç bulunduğundan ve belki de diyalektik yoksunu bir ontolojik kavrayıştan ötürü− yaygın bir felsefî alana ve nüfûza sahip olamamıştır. Ama “ölüm” kavramı, açık-seçik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nietzsche’nin Altı Günü – Hamza Celaleddin

Hamza Celâleddin, felsefeyi kendine has bir üslup ve bağlamla okumaya çalışan, bu okuma esnasında entelektüel olandan önce yaşamsal olanı gözeten yazarlardan biri. Daha önce Katil Nietzsche Asker Kant ve Dehşetli Peygamber Zarif Cellat gibi iki ‘provokatif’ anlatıya imza atmış olan yazar, bu kez bir başka ‘provokatif’ anlatı ve yaşamöyküsüyle, Nietzsche’nin

OKUMAK İÇİN TIKLA