Kategori: Michel Foucault

Ötekilerin Sesi, Tarihin Yeniden Yazımı ve Entelektüel Sorumluluk

Ötekilerin Konuşma İmkânı Spivak’ın “ötekini konuşturma” çabası, tarihsel olarak susturulmuş, kenara itilmiş veya görünmez kılınmış toplulukların sesini duyurma arzusundan doğar. Bu çaba, yalnızca bir dil veya anlatı meselesi değil, aynı zamanda güç ilişkilerinin yeniden sorgulanmasıdır. Spivak, “Can the Subaltern Speak?” adlı çalışmasında, ötekinin kendi adına konuşmasının önündeki yapısal engelleri inceler.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kadim Hikâyelerden Dijital Kâbuslara

Mitler, insanlığın kolektif bilincinde derin izler bırakmış, zamanın ötesinde anlamlar taşıyan anlatılardır. Mezopotamya’dan Yunan’a, kadim hikâyeler tanrıların gazabını, insanlığın çaresizliğini ve evrenin kaotik düzenini betimler. Günümüzde bu anlatılar, distopik kurgularda yeniden hayat buluyor. Black Mirror gibi yapımlar, teknolojinin tanrısal bir gözetim gücüne dönüştüğü bir dünyayı resmediyor. Algoritmalar, bireylerin her hareketini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gece’nin Adsız Kahramanları: Foucault’nun Özneleşme Kavramı ve Modern Bireyin Kimliksizlik Krizi

Bilge Karasu’nun Gece adlı eseri, modern insanın otorite karşısında örselenen varoluşunu, kimliksizlik ve özneleşme süreçleri üzerinden derin bir felsefi sorgulamaya açar. Eserdeki adsız kahramanlar, Michel Foucault’nun özneleşme kavramıyla ilişkilendirildiğinde, bireyin toplumsal ve politik mekanizmalar tarafından nasıl inşa edildiği, aynı zamanda bu inşaya direnme çabalarının çaresizliği ortaya çıkar. Karasu’nun anlatısı, bireyin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gözetimin Toplumsal Dokusu: Platon, Foucault ve Günümüz

Bekçilerin İzinde: Platon’un İdeal Düzeni Platon’un Devlet adlı eserinde bekçiler, toplumun koruyucuları olarak ideal bir düzenin bekçiliğini yapar. Bu seçkin sınıf, bilgiye dayalı bir otoriteyle donatılmış, hem fiziksel hem zihinsel disiplinle şekillendirilmiştir. Görevleri, toplumu kaostan korumak ve erdemli bir düzen sürdürmektir. Ancak bu bekçiler, gözetim yoluyla kontrolü ellerinde tutar; bireylerin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göbeklitepe ve Karahan Tepe: İnsanlığın Kadim Sahnesi

İlk Taşların Şarkısı Göbeklitepe ve Karahan Tepe, tarihin sessiz tanıkları olarak yükselir; taşlara kazınmış semboller, insanlığın avcı-toplayıcı ruhundan yerleşik düzene geçişinin ilk notalarını fısıldar. Bu yapılar, yaklaşık 12.000 yıl önce, tarımın henüz filizlenmediği bir çağda, insan topluluklarının bir araya gelerek inşa ettiği ilk anıtsal alanlardır. Ancak bu taşlar, yalnızca bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kafka’nın Dava’sı ve Foucault’nun Panoptikonu: Gözetim, İktidar ve Modern Bireyin Kaderi

Franz Kafka’nın Dava adlı eseri, Josef K.’nın belirsiz bir suçlamayla karşı karşıya kalması ve anlaşılmaz bir bürokratik sistemin içinde kayboluşu, modern bireyin varoluşsal çaresizliğini ve iktidarın görünmez ağlarını çarpıcı bir şekilde resmeder. Michel Foucault’nun panoptikon kavramı ve iktidar analizleri, Kafka’nın distopik vizyonunu anlamak için güçlü bir kuramsal çerçeve sunar. Belirsizliğin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anayurt Oteli: Zebercet’in Cinsel Tacizinin Toplumsal Nomlarla Nasıl Bir İlişkisi Vardır

Bireyin İçiyle Dışının Çatışması Zebercet’in hizmetçiye yönelik cinsel tacizi, onun iç dünyasındaki karmaşanın dışa vurumu olarak okunabilir. Bu eylem, ahlaki bir çöküşten çok, bireyin toplumsal normlarla şekillenen arzuları ve bastırılmış dürtüleri arasındaki sıkışmışlığın bir yansımasıdır. Toplum, Zebercet’e hem cinselliği tabularla çevreleyen bir baskı uygular hem de erkeklik rollerine dair sessiz

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hades’in Görünmez Tacı: Foucault’nun Panoptikonuyla Yeraltı Otoritesinin Alegorik Dansı

Hades’in yeraltı dünyasının soğuk, mesafeli otoritesi, mitolojik bir figür olmanın ötesinde, modern gözetim toplumlarının psikolojik ve politik dinamiklerini anlamak için derin bir alegori sunar. Foucault’nun panoptikon kavramı, bireylerin sürekli izlendikleri hissiyle kendi davranışlarını disipline etmelerini sağlayan bir güç mekanizması olarak tanımlanır. Hades’in yeraltı krallığı, görünmez ama her yerde hissedilen bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Psikanalizin Çift Yönlü Doğası

Psikanaliz, insan ruhunun derinliklerine inen bir yolculuk olarak ortaya çıkarken, aynı zamanda modern toplumların birey üzerindeki etkilerini sorgulayan bir araç olmuştur. Sigmund Freud’un bilinçdışı kavramıyla temellendirdiği bu disiplin, bireyin iç dünyasını anlamayı ve onu özgürleştirmeyi vadeder. Ancak Michel Foucault’nun eleştirel bakış açısı, psikanalizi bir özgürlük pratiğinden çok, bireyi denetleyen ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Spinoza ve Aristoteles’in Psiko-Politik Karşıtlıkları: Foucault’nun Merceğinden Bir Değerlendirme

Demokrasinin Doğası: Tutkuların Yönetimi mi, Çoğunluğun Hâkimiyeti mi? Spinoza, demokrasiyi bireylerin duygusal eğilimlerini akıl yoluyla yönlendirme ve toplumsal uyumu rasyonel bir zeminde kurma aracı olarak görür. Ona göre, demokrasi, insan doğasının karmaşıklığını kabul eder ve bu doğayı akıl yoluyla düzenlemeye çalışır. İnsanlar, yalnızca rasyonel varlıklar değil, aynı zamanda tutku ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsanlığın Aynasında: Özgürlüğün ve Esaretin Kesişim Noktaları

1. Öznenin Sahnesi: Kimlik ve İradeİnsan, kendi varlığını bir sahne gibi kurgular; burada hem oyuncu hem yönetmendir. Ancak bu sahne, özgür iradenin mi yoksa toplumsal kodların mı ürünüdür? Foucault’nun iktidar ağları, bireyin her hareketini bir gözetim mekanizmasına bağlarken, Deleuze’ün arzunun akışkanlığı, bireyi bu ağlardan sıyrılmaya çağırır. Matrix (1999), Neo’nun “gerçek”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Parasite: Sınıf Mücadelesinin Aynasında Gerçeklik ve Estetik

Bong Joon-ho’nun 2019 yapımı filmi, modern kapitalizmin keskin bıçak izlerini toplumsal dokuda incelerken, sınıf mücadelesini hem çarpıcı bir gerçekçilikle hem de estetik bir biçimcilikle ele alıyor. Film, Güney Kore’nin ekonomik eşitsizliklerini bir mikrokozmos olarak sunarken, evrensel bir insanlık anlatısına dönüşüyor. Foucault’nun iktidar ilişkileri ve Adorno’nun toplumsal yabancılaşma kavramları, filmin sosyolojik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ailenin Tarihsel Terapisi: Foucault’nun Söylem Analizi Işığında

Söylemin Gücü ve Ailenin DoğuşuMichel Foucault’nun tarihsel söylem analizi, kavramların ve kurumların, tarihsel süreçlerde güç ilişkileri aracılığıyla nasıl inşa edildiğini ortaya koyar. Aile, modern toplumlarda bir sevgi ve dayanışma yuvası olarak idealize edilse de, Foucault’nun merceği altında bu kavram, tarihsel güç dinamiklerinin bir ürünü olarak belirir. Aile, yalnızca bireylerin bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çiçeklerin Ontolojik Tiyatrosu: İnsanlığın Kökleri ve Açan Bilinçleri

Varoluşun Botanik KodlarıÇiçekler, biyolojik işlevlerinin ötesinde, insan zihninin ontolojik sorgulamalarına cevap veren sessiz filozoflardır. Heidegger’in “Dasein” kavramı çerçevesinde, çiçeklerin zamansal açılımları – tomurcuklanma, çiçeklenme ve solma – insanın “orada-olma” halinin bir mikrokozmosudur. Japon “mono no aware” estetiği, kiraz çiçeklerinin geçiciliğinde insanın kendi faniliğiyle yüzleşmesini sağlarken, Azteklerin savaş çiçeği (Cempoalxochitl), ölüm

OKUMAK İÇİN TIKLA

Saatleri Ayarlama Enstitüsü: Bürokrasinin Aynasında İktidar, Disiplin ve Toplum

Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü, modern Türkiye’nin toplumsal ve politik dokusunu, bürokrasinin absürt ama bir o kadar da keskin gerçekliği üzerinden ele alan çok katmanlı bir metindir. Roman, bireyin özgürlüğünü kısıtlayan yapıların, disipliner mekanizmaların ve devlet-toplum ilişkilerinin ironik bir portresini çizer. Foucault’nun iktidar ve disiplin kavramları, Orwell’in totaliter distopyaları ve modern

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gregor Samsa’nın Dönüşümü: Foucault’nun Biyopolitik ve İktidar Perspektifinden Bir Okuma

Gregor’un Dışlanması ve Anormalin Damgalanması Kafka’nın Dönüşüm’ünde Gregor’un böceğe dönüşmesi, modern toplumun “anormal” olarak tanımladığı bireyi dışlama mekanizmasının güçlü bir sembolüdür. Foucault’nun disiplin toplumu kavramı, bireylerin normlara uygunluğunu sağlamak için gözetim, denetim ve dışlama pratiklerini kullanır. Gregor, bir sabah böcek olarak uyandığında, yalnızca fiziksel bir dönüşüm geçirmez; aynı zamanda toplumsal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Devletlerin Mülteci Politikaları ve Biyopolitik Kontrol

Sınırların Görünmez Duvarları Devletlerin mülteci politikaları, biyopolitik kontrolün en çıplak biçimlerinden birini oluşturur. Sınırlar, yalnızca coğrafi çizgiler değil, aynı zamanda bireylerin bedenlerini, hareketlerini ve varoluşlarını disipline eden birer yönetim aracıdır. Michel Foucault’nun biyopolitik kavramı, devletlerin nüfusu bir makine gibi düzenleme arzusunu ifade eder; mülteciler ise bu makinenin hem kurbanları hem

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsanın Doğayla Savaşının Psikodinamiği

İnsanın doğaya savaşı, yalnızca bir çevre meselesi değildir; bu, insanın hakikatle ilişkisini, benliğiyle çatışmasını, iktidar yapılarını, bilinçdışını, hatta varoluşsal korkularını açığa çıkaran çok katmanlı bir dramadır. Şimdi bu olguyu multidisipliner olarak açalım. Psikanaliz, felsefe ve siyaset kuramını iç içe geçirerek: 🔥 1. Psikodinamik Yaklaşım: Doğayla Değil, Gölgeyle Savaş Jung: İnsan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Özerkliğin Gölgesinde: Kültür Endüstrisi, Panoptikon ve Lacan’ın Gerçeği

Kültür Endüstrisinin Pençesinde Birey Adorno’nun kültür endüstrisi, modern toplumun bireyi bir tüketim makinesine dönüştüren mekanizmasını acımasızca ifşa eder. Kapitalist sistemin sanatı, eğlenceyi ve kültürü seri üretim bandına yerleştirdiğini savunan Adorno, bireyin özgür düşünce kapasitesini körelten bir manipülasyon ağı tarif eder. Sinema, müzik, medya; hepsi bireyin arzularını yönlendiren, standartlaştırılmış bir haz

OKUMAK İÇİN TIKLA

İktidar, Din ve Kadın : Tarihin Sevdiği Üçleme

İktidar ve din gibi toplumsal olgular kadın üzerinde bu kadar ısrarla durmasının birkaç yapısal, psikolojik ve ideolojik nedeni var. Bunları politik psikoloji, toplumsal cinsiyet teorisi, psikanaliz ve siyasal ideoloji eleştirisi bağlamında şöyle açıklayabiliriz: 1. Kadın Bedeninin Denetimi = Toplumun Denetimi Kadın, biyolojik olarak doğurganlıkla ilişkilendirilir. Bu nedenle ataerkil toplumlarda kadın

OKUMAK İÇİN TIKLA