Kategori: Sinema

Eşref Rüya’da Dört Erkek Karakter ve Kardeşlik Hikayesi: Bir Yaralı Erkeklikler Atlası

Eşref Rüya dizisinde dört erkek karakterin ve kardeşlik teması aynı zamanda modern Türkiye erkekliğinin, travmasının, dayanışmasının ve gölgesinin aynasıdır. 1. 👑 Eşref: Baba Figürü, Kurucu ve Koruyucu 2. 🥀 Gürdal: Yaralı Oğul, Kayıp Kimlik, Açığa Çıkan Arzular 3. ⚔️ Faruk: Mücadele Eden, Sadakat Testi 4. 🌪️ Müslüm: Dışlanmış, Gölgeyle Dans

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mahsun’un Mezarındaki Aşırılık: Bataille’ın Şiddet Teorisi ve Tabutta Rövaşata’nın Tersyüz Edici Dinamikleri

Derviş Zaim’in Tabutta Rövaşata filmi, Mahsun karakteri üzerinden ölümle kurulan erotik ilişkiyi, Georges Bataille’ın aşırılık deneyimi ve şiddet teorisiyle kesişen bir düzlemde ele alır. Mahsun’un mezar bekçisi kimliği, ölümle iç içe geçen yaşamında, Bataille’ın sınırları zorlayan felsefesini hem yansıtır hem de ona meydan okur. Bu metin, Mahsun’un ölümle olan bağını,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Abbas Kiarostami’nin Son Arzusu ve Umudun Son Nefesi

Baharın Nefesi ve İnsanlığın Yankısı Sadi Şirazi’nin Nevbahar’ı, 13. yüzyıldan kalma bir şiir olarak, insan ruhunun derinliklerinde yankılanan bir özlemi dile getirir. Abbas Kiarostami’nin son anlarında Solmaz Naraghi’nin sesiyle bu dizeleri dinlemesi, yalnızca bir şarkı seçimi değil, varoluşun kırılganlığına dair bir meditasyondur. “Bir ömür daha lazım, çünkü bu ömrümüzü umutlanarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kiarostami Sineması: Gerçeklik ve Kurgunun İç İçe Geçişi

Kiarostami’nin sineması, gerçeklik ve kurgu arasındaki çizgiyi kasıtlı olarak bulanıklaştırarak seyirciyi bir anlam arayışına sürükler. Yakın Plan (1990), bir dolandırıcının hikayesini anlatırken, sinema sanatının kendisini bir sorgulama nesnesi haline getirir. Film, belgesel ile kurmaca arasındaki geçişlerle, seyircinin gerçeğin doğasını sorgulamasını sağlar. Kiarostami, seyirciyi pasif bir tüketici olmaktan çıkarır; onun filmleri,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Pandora’nın Kutusu ve Ava: İnsanlığın Yaratımına Dair Bir Sorgulama

Ex Machina filmindeki Ava karakteri, yalnızca bir yapay zeka figürü değil, aynı zamanda insanlığın yaratım arzusunun, korkularının ve sınırlarının bir yansımasıdır. Pandora mitiyle ilişkilendirildiğinde, Ava’nın temsil ettiği “kadın tehdidi” fantazisi, insanlığın bilinmeyene duyduğu hem hayranlık hem de çekinceyi açığa vurur. Bu metin, Ava’nın Pandora mitiyle kesişimini, insan doğası, teknoloji, cinsiyet

OKUMAK İÇİN TIKLA

Quentin Tarantino: Şiddetin Estetik Yansıması ve Tüketim Kültürü

Şiddetin Görsel Temsili ve Tüketim Arzusu Quentin Tarantino’nun Pulp Fiction filmi, şiddeti estetik bir gösteriye dönüştürerek seyirciyi hem rahatsız eder hem de büyüler. Şiddet, filmde yalnızca bir olay örgüsü unsuru değil, aynı zamanda kapitalist tüketim kültürünün bir yansımasıdır. Parlak renkler, stilize çekimler ve pop kültürü referanslarıyla süslenen şiddet sahneleri, adeta

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kolektif Yetimlik

“Eşref Rüya” dizisini izliyor musunuz ? Burada karakterlerde özellikle yetim teması çok önplandadır. Yetim teması, aslında sadece bireysel bir travmayı anlatmıyor; tüm Türkiye’nin “baba yokluğu” deneyimine bir ayna tutuyor. Son dönemde olanları düşündüğümüzde bu kavram sanki içinde yaşadığımız duruma da ışık tutuyor. 1. 🇹🇷 Devletsiz, Korumasız Bir Halk: Kolektif Yetimlik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Guy Maddin’in The Forbidden Room: Sessiz Sinema ve Deleuze’ün Hareket-İmge Kavramının Parodisi

Guy Maddin’in The Forbidden Room filmi, sessiz sinema estetiğini yeniden canlandırırken Gilles Deleuze’ün “hareket-imge” kavramını karmaşık bir parodiyle ele alır. Film, sessiz sinemanın görsel dilini, abartılı jestleri ve melodramatik anlatımını kullanarak modern sinemada bir tür arkeolojik kazı yapar. Deleuze’ün hareket-imge kavramı, sinemanın zamanı ve mekânı organize etme biçimini, algı, duygu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yamyamlığın Sinemadaki Aynası: “Trouble Every Day” ve Bataille’ın Heterojen Varlık Kavramı

Claire Denis’nin 2001 yapımı Trouble Every Day filmi, yamyamlık temasını insan doğasının karanlık köşelerine bir yolculuk olarak işlerken, Georges Bataille’ın “heterojen varlık” kavramıyla çarpıcı bir kesişim sunar. Film, şehvetle harmanlanmış şiddeti ve yamyamlığı, yalnızca bir korku unsuru olarak değil, aynı zamanda insan varoluşunun sınırlarını sorgulayan felsefi bir mercek olarak kullanır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

İzleyici Komplisitesinin Kurban Mekanizması Üzerindeki Yıkıcı Etkisi

Michael Haneke’nin Benny’s Video filmi, izleyiciyi bir aynaya bakmaya zorlayarak René Girard’ın “kurban mekanizması” kavramını sarsıcı bir şekilde sorgular. Girard’ın teorisi, toplulukların içsel şiddeti bir kurban figürüne yönelterek denge sağladığını öne sürer. Ancak Haneke, izleyiciyi pasif bir gözlemciden suç ortağına dönüştürerek bu mekanizmayı bozar. Film, modern toplumun medyaya olan bağımlılığını,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Uzun Plan Sekanslarda Zamanın Dokusu: Nuri Bilge Ceylan’ın Kasaba Filmi ve Bergsoncu Süre Kavramı

Nuri Bilge Ceylan’ın 1997 yapımı filmi Kasaba, uzun plan sekanslarıyla sinemasal bir “hiçlik zamanı” yaratır. Bu, Bergson’un süre (durée) kavramından farklı bir estetik ve ontolojik zemin sunar. Bergsoncu süre, bilinç akışının kesintisiz, niteliksel ve öznel bir deneyimidir; zamanın mekanik bölünmesine karşı çıkar. Ancak Kasaba’daki uzun plan sekanslar, bu akışkan süreyi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kadın Bedeninin Mimariye Dönüşümü: Hausu ve Suspiria’da Kristeva’nın Abject Kavramı

Nobuhiko Obayashi’nin Hausu (1977) ve Dario Argento’nun Suspiria (1977) filmleri, kadın bedenini mimari mekanlarla iç içe geçirerek, Julia Kristeva’nın abject kavramını farklı estetik ve kavramsal düzlemlerde yorumlar. Her iki film, bedeni hem bireysel hem de toplumsal bir sorgulama aracı olarak ele alırken, iğrençlik, sınır ihlali ve kimlik çözülmesi gibi temaları

OKUMAK İÇİN TIKLA

Işık ve Karanlığın Çağlar Ötesi Yansıması

Maniheizm’in ışık ve karanlık arasındaki mücadelesi, insanlığın evrensel anlatılarında derin bir iz bırakmıştır. Bu ikilik, yalnızca dinsel bir kavram olarak değil, aynı zamanda insan bilincinin, kültürün ve hayal gücünün temel taşlarından biri olarak modern popüler kültürde yeniden şekillenir. Star Wars gibi ikonik eserler, bu kadim felsefeyi çağdaş bir mercekle ele

OKUMAK İÇİN TIKLA

Xenofeminizm ve Distopyanın Çatışkıları: The Lobster ile Parable of the Sower Üzerine Bir İnceleme

Zorunlu Çiftleşmenin Yabancılaşma Arayışı Yorgos Lanthimos’un The Lobster filmi, bireyleri çiftleşme ve romantik birliktelik kurmaya zorlayan bir distopyayı sahneye taşır. Bu dünya, Helen Hester’ın xenofeminist çerçevede önerdiği “yabancılaşma stratejisi” ile kesişir; zira Hester, bireyin toplumsal normlara karşı bilinçli bir mesafe koyarak özgürleşme potansiyelini savunur. Filmde, bireyler ya bir partner bulmak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Saffet’in Doğayla Melankolik Diyaloğu: Heideggerci “Dünya-Sonrası” Varoluşun İzleri

Nuri Bilge Ceylan’ın Kasaba (1997) filminde Saffet’in doğayla kurduğu melankolik diyalog, yalnızca bir karakterin iç dünyasını değil, aynı zamanda insan varoluşunun evrensel sorularını sorgulayan derin bir felsefi zemin sunar. Saffet’in doğayla ilişkisi, Heidegger’in “dünya-sonrası” (worldless) varoluş kavramıyla kesişir. Doğanın Sessiz Çağrısı Saffet’in Kasaba’daki doğayla ilişkisi, bir tür sessiz diyalog olarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sessizliğin Dili: Zerê’de İşaret Dili ve Derrida’nın Différance Kavramı

Kazım Öz’ün Zer filmi, dilsiz bir kadın kahramanın işaret diliyle kendini ifade etme çabası üzerinden, insan varoluşunun, kimliğin ve anlamın sınırlarını sorgular. Bu bağlamda, işaret dili, Jacques Derrida’nın différance kavramıyla ilişkilendirilebilir mi? Différance, anlamın sürekli ertelenmesini, kelimeler arasındaki farkların ve izlerin birbiriyle ilişkili bir ağ oluşturmasını ifade eder. Zerê’nin sessiz

OKUMAK İÇİN TIKLA

Doğanın Kutsal Çığlığı: Satirler, Nymfalar ve Bataille’ın Kutsal-Profan İkiliği

Antik Yunan mitolojisinin satirleri ve nymfaları, doğanın vahşi hünerleri ve insanlığın sınırsız zorlayan bir temsilidir. Georges Bataille’ın kutsal ve saygısız kavramları, bu figürlerin cinsellik ve doğa ile ilişkisini anlamada güçlü bir çerçeve sunar. Sat ve nymfalar, insan ile doğa arasındaki geçişler sınırlar, daha çok arzuların toplumsal normlarla çatışması ve kutsalın

OKUMAK İÇİN TIKLA

İki Film Birden: 1. Berberin Karısı, Toplumsal Dokuların ve Bireysel Arzuların Çatışması

Kimliklerin Çatışması“Berberin Karısı” (1990, yönetmen Tunç Başaran), Türk sinemasında taşra yaşamının karmaşık insan ilişkileri üzerinden anlatıldığı bir eser olarak öne çıkar. Film, bir berber olan Hüseyin’in karısı Meryem’in, kasabanın ileri gelenlerinden Doktor Bey’e olan duygusal yakınlaşmasını merkeze alır. Bu ilişki, bireysel arzular ile toplumsal normlar arasındaki gerilimi yansıtır. Meryem’in iç

OKUMAK İÇİN TIKLA

Görünmez Gözün İpleri: Black Mirror, Panoptikon ve Odysseus’un Özdenetimi

Dijital Gözetimin Mimari KökleriBlack Mirror’ın sosyal kredi sistemi, bireylerin her hareketini izleyen, puanlayan ve toplumsal konumlarını bu puanlara göre belirleyen bir düzen sunar. Bu sistem, Michel Foucault’nun panoptikon kavramıyla doğrudan ilişkilidir. Panoptikon, Jeremy Bentham’ın tasarladığı, merkezi bir kuledeki görünmez gözetleyici tarafından mahkumların sürekli izlendiği bir hapishane modelidir. Ancak mahkumlar, gözetleyicinin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kadın Bedenindeki Dönüşüm: Zulawski ile Von Trier’in Çarpışması

Andrzej Żuławski’nin Possession (1981) ve Lars von Trier’in Antichrist (2009) filmleri, kadın bedenindeki demonik dönüşümü ele alışlarıyla sinema tarihinin en tartışmalı ve katmanlı eserlerinden ikisidir. Her iki film de, kadın karakterlerin fiziksel ve zihinsel sınırlarının ötesine geçen dönüşümlerini merkeze alarak, insan doğasının karanlık yönlerini, toplumsal cinsiyet dinamiklerini ve bireysel varoluşun

OKUMAK İÇİN TIKLA