Kategori: Tezer Özlü

Bireysel Bellek ve Sistem Karşısında Çaresizlik: Özlü ve Kafka Üzerine Bir İnceleme

Bireyin İç Dünyasında Fragmanlar Tezer Özlü’nün Çocukluğun Soğuk Geceleri, bireysel belleğin parçalı ve travmatik doğasını, otobiyografik bir anlatı üzerinden derinlemesine işler. Özlü’nün yazımı, çocukluk anılarının keskin ama kopuk imgeleriyle, bireyin kendi geçmişiyle yüzleşmesini bir tür içsel sorgulama olarak sunar. Bu anlatı, Franz Kafka’nın Dava ve Değişim’deki bireyin anlaşılmaz bir sistem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Varoluşun İzinde: Tezer Özlü’nün Yaşamın Ucuna Yolculuk ve Kafka’nın Şato Arasındaki Yolculukların Kesişimi

Tezer Özlü’nün Yaşamın Ucuna Yolculuk adlı eseri, bireysel bir arayışın derinliklerinde gezinen, otobiyografik bir anlatı olarak modern Türk edebiyatında eşsiz bir yer edinir. Franz Kafka’nın Şato adlı romanı ise, bireyin bürokratik ve toplumsal yapılar karşısında anlam arayışını alegorik bir düzlemde işler. Her iki eser de, insanın varoluşsal sorgulamalarını merkeze alırken,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Belleğin Parçalı Geceleri ve Kafkaesk Kaosun Yankıları

Tezer Özlü’nün Travmatik Belleği ve Kafka’nın Sistematik Absürdü Tezer Özlü’nün Çocukluğun Soğuk Geceleri, bireysel belleğin kırılgan, parçalı ve travmatik doğasını bir iç hesaplaşma olarak sunar. Otobiyografik bir anlatı olarak, Özlü’nün metni, bireyin kendi geçmişiyle yüzleşirken karşılaştığı kaotik ve çözümsüz anları, Kafka’nın Dava ve Değişim’deki gibi, bireyin anlam arayışını baltalayan bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Psişik Çatışmanın Dışavurumu: Kafka, Marmara, Özlü ve Gürbüz’ün Evrensel ve Bireysel Kaos Haritası

İçsel Çatışmanın Evrensel Yankıları Franz Kafka’nın eserleri, modern insanın varoluşsal krizini psişik bir kaos üzerinden resmeder. Gregor Samsa’nın bir böceğe dönüşmesi ya da Josef K.’nın anlaşılmaz bir yargı sürecine hapsolması, bireyin kendi benliğiyle ve dış dünyayla çatışmasını evrensel bir anksiyete düzlemine taşır. Bu kaos, yalnızca bireysel bir huzursuzluk değil, aynı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yabancılaşmanın Estetik Yankıları: Kafka, Marmara, Özlü ve Gürbüz’ün Edebi Evreninde Bir Keşif

Yabancılaşma, modern insanın kendi varoluşuna ve çevresine karşı hissettiği derin bir kopuşun ifadesidir. Franz Kafka’nın eserlerinde bu kavram, bireyin hem kendi benliğine hem de toplumsal yapılara karşı duyduğu çaresiz bir uzaklık olarak kristalleşir. Nilgün Marmara, Mine Söğüt Özlü ve Ayşe Gürbüz gibi Türk edebiyatının özgün sesleri ise bu evrensel temayı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kafkaesk Anlatının Sınırları: Marmara, Özlü ve Gürbüz’de Gerçekliğin Yeniden İnşası

Franz Kafka’nın eserleri, modern edebiyatta anlatı formunun sınırlarını zorlayarak gerçeklik algısını parçalayan bir estetik sunar. Kafkaesk anlatı, bürokratik, absürt ve tekinsiz bir evren yaratarak bireyin varoluşsal çaresizliğini ve sistemle çatışmasını betimler. Türk edebiyatında İlhan Berk’in deneysel şiirlerinden tanıdığımız Nilgün Marmara, Tezer Özlü’nün otobiyografik ve içsel yolculukları ile Didem Madak Gürbüz’ün

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bireyin Varoluşsal Sıkışmışlığı: Kafkaesk Edebiyat ve Türk Edebiyatında Absürt Sistemlere Karşı İnsan

Kafkaesk Çerçevenin Temelleri: Absürt ve Bürokratik Tuzak Kafkaesk edebiyat, bireyin modern dünyanın bürokratik, otoriter ve anlamsız sistemleri karşısında çaresizliğini absürt bir mercekle ele alır. Franz Kafka’nın Dava ve Dönüşüm eserlerinde, birey, anlamını çözemediği bir sistemin dişlileri arasında ezilir. Dava’da Josef K., suçunun ne olduğunu bilmeden yargılanır; Dönüşüm’de Gregor Samsa, bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

TEZER ÖZLÜ: Artık giderek dünya insanları bana birer fabrika ürünü gibi görünüyor.

ArnavutköyAnlatmak için uzun ve sıcak bir Haziran gününü bitmek üzere olduğu dakikalarda gökyüzü ile puslanmış Boğaz tepelerinin birbirine kaynaştığı çizgiye bakıyorum. İtalyan şarkıcılar en yanık aşk şarkılarını söylüyor. Çocuğum bir don lastiğini iki sandalye arasına bağlamış ip atlıyor. Bu gün Pazar. Beyaz küçük bir tekne, hava karardığı için pislikleri görünmeyen

OKUMAK İÇİN TIKLA

TEZER ÖZLÜ: Günler koptu. Artık geceleri bir ölüm akıyor sokaklara. Kentin evlerinin aralıklarına doluyor. Boğuluyoruz.

ÇağrıBU ODADA neden bulunuyorum? Kırmızı, siyah çizgilerin iç içe girdiği örtüye bakıyorum. Tahtadan yapılmış masa. Şimdi gelecekler. Beni götürecekler. Bilemiyorum. Kırmızı kanlara bulanmış bir örtü buldum. Sakladım onu. Kapı çalacak mı? Bana sorular yöneltecekler mi? İnsanın biri. Neden bakıyor bana? Yaklaşıyor. – Sizin – dedi. Titriyorum. Ona anlatacak hiçbir şey

OKUMAK İÇİN TIKLA

TEZER ÖZLÜ: Kadınlarımız

Kadınlarımız Düşünce özgürlüğüne kavuşturulmamış bir ülkenin kadını olarak, Türk kadınının sınıfsal çelişkisi konusunda söz söylemek oldukça güç. Çünkü, bugünün Türkiyesi hem çok sınıflı bir toplum, hem de 5. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar onbeş yüzyılı birarada yaşayan bir toplumdur. Ayrıca Batı dünyası kapsamı içinde düşünülen; askeri, siyasal ve ekonomik yönden Batıya

OKUMAK İÇİN TIKLA

TEZER ÖZLÜ: Resim, Felsefe ve Edebiyat Sinemacısı: Werner Herzog

Resim, Felsefe ve Edebiyat Sinemacısı:Werner Herzog Her toplumun kendine özgü burjuvaları vardır. Bunlar küçük ve büyük burjuva arasında yer alan ama toplumun genel değer yargılarına damgalarını vuran, bizim büyük ozanımız Can Yücel’in “Epigram” şiirinde “insana ilişkin ne varsa kabulüm/ Şu hümanistler hariç” diye tanımladığı kitleye şöyle karşı çıkıyor Werner Herzog:

OKUMAK İÇİN TIKLA

TEZER ÖZLÜ: Stefan Zweig

100. Doğum Yılında En Çok Ölümü ile Dikkati Çeken Bir Yazar: Stefan Zweig Kim derdi ki Viyana’nın büyük burjuva mahallelerinde doğup büyümüş, Avrupa’ya ve diline bu denli bağlı bir yazar, ta Güney Amerika’da, Rio de Janeiro yakınlarındaki Petropolis ’te intihar edecek? Şiddet, işkence, bombardıman, silah, barut, el bombası, bombardıman, atom

OKUMAK İÇİN TIKLA

TEZER ÖZLÜ: Bütün gece yağmur yağdı. Bütün gece Sevgi’yi [Soysal] düşündüm.

Ölüm Bir Olay, Önemli Olan Sevgi’nin Güzellikleriydi Bütün gece yağmur yağdı. Bütün gece Sevgi’yi [Soysal] düşündüm. Günlerdir, aylardır düşündüğümden daha çok. Güzel, sevimli yüzünü, beyaz tenini, konuşurken kızaran yanaklarını, ince içten sesini, küçük, kahverengi cin gibi gözlerini, hafif dalgalı saçlarını, beyaz ellerini, kısa tırnaklarını, kışları giydiği Alman malı kalın botlarını,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Albert Camus: “Bizi insan düşüncesi sınırının sonuna götüren yazar, Franz Kafka. Absürd sorununu tüm boyutlarıyla ortaya koyan yazar…”

100. Doğum Yıldönümünde Kafka “Bizi insan düşüncesi sınırının sonuna götüren yazar. Absürd sorununu tüm boyutlarıyla ortaya koyan yazar…” Çağımızda varoluşçuluk akımında Jean-Paul Sartre’ın yanında anılan Albert Camus böyle diyor Franz Kafka üzerine. Bir sav daha öne sürmek olası: İçinde yaşadığımız gerçekler absürd, absürd de gerçek olduğuna göre (ben bunu böyle

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kafka: “Hiçbir Şeye Gücüm Yok, Acılar Dışında” – TEZER ÖZLÜ

Kafka: “Hiçbir Şeye Gücüm Yok, Acılar Dışında” “Bütün evin gürültüsünün ana karargâhı olan odamda oturuyorum. Tüm kapıların vurulduğunu işitiyorum, böylece hiç değilse kapılar arasında dolaşanların ayak seslerini duymaktan kurtuluyorum, ama mutfakta açılıp kapanan fırın kapağının gürültüsünü işitiyorum. Babam odamın kapılarını sanki yararcasına gecelik elbisesini yerde sürükleyerek gelip geçiyor, bitişik odada

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kafka ile Yaşamak – TEZER ÖZLÜ

Kafka ile Yaşamak “Yaşam insanın yaşantı aradığı değil, kendi kendini aradığı bir olgudur.” Cesare Pavese Kafka için birkaç tümce söylemek isterken, neden Pavese? Ama Kafka’nın kendi kendini arayışı, tüm insan örgütü içinde bireyin kendini arayışına en büyük, en zengin kaynak. Sanırım Kafka’yı ilk kez Değişim öyküsü ile okudum. Onbeş yaşlarımda.

OKUMAK İÇİN TIKLA