Çocuk Edebiyatında Konu – Mehmet Kaya*

Doğada ve toplumda olup biten ve yazarın üzerinde yazı yazdığı her şey konudur.
?Yalınlaştırarak söylersek üzerinde durulan, hakkında söz söylenilen olay, olgu, durum ya da sorundur konu.? (Özdemir, 2002:20)
Sevgi, aşk, dostluk, arkadaşlık, iyilik, dürüstlük, başarı, kimsesizlik, kıskançlık, doyumsuzluk, öfke, kin, hastalık, ayrılık, yalnızlık, beslenme sorunları, ölüm, yaşama? çocuk kitaplarında konu olabilir. Yazarın işlediği konular, içinde yaşanılan dönemin toplumsal ve kültürel koşullarına bağlıdır. ?Yazma işi konunun seçiminden sonra başlar. Bu yüzden, değerli, değersiz, çirkin diye nitelendirilemez konular. (?) Konuların çağı ve yaşı olmadığı gibi, soyluluğu ya da sıradanlığı yoktur.? (Özdemir, 2002:19,22)
2000?li yılların başına kadar yayımlanan çocuk kitaplarında yer almayan ya da çok az yer tutan kimi konulara olan ihtiyaç kendini hissettirmektedir.
?Kendi haklarını koruma, öfkesini kontrol etme, sabırlı olma, farklılıklara saygı, bireylerin birbirine karşı dürüst olması, sağlıklı olduğu için mutlu olma , herkesin başka alanlarda başarılı olabileceğini kabul etme, (?) engelli bireylerin yaşamı, oyun, oyuncak, hareket, spor gibi konular çocuk kitaplarında daha çok işlenmelidir.?(Tuğrul, 2007:387)
?Konunun sanatçıya özgü bir yanı da yoktur. Aynı konuyu çağlar boyunca değişik sanatçılar işleyegelmiştir. (?) Bunların bir bölümü yazıldığı günlerin sınırlarını aşamamış, yaşarlığını koruyamamıştır. Yitip gitmiştir zaman içinde. Bir bölümüyse çağların ötesinden günümüze akıp gelmiştir. (?) Yazınsal yaratıyı yaşanılır kılan bir öğe değildir konu.?
(Özdemir, 2002:19-22)
Emin Özdemir?e göre yapıtın kalıcılığı, yaşanırlığı ? konunun kendisiyle değil işleniş biçimiyle ilgilidir.? Konuların nasıl yazıldığı yapıtı değerli kılar.
Konuların alanı çocukların gelişim dönemlerine bağlı olarak genişler. Değişik yaş gruplarındaki çocuklar farklı konulara ilgi duyarlar. ?Okul öncesi dönemde çevresindeki her şeyi tanımak ister. Yeni kişiler, yerler, hayvanlar, oyunlar onun ilgisini çeker. Karın, yağmurun yağması, güneşin doğuşu, batışı, rüzgarın esmesi vb. doğa olayları ilgisini yoğunlaştırdığı, öğrenmek istediği konulardır.? (Sever, 2003:113) Çocuklar, 8 yaş sonrasında başka ülkeleri ve doğayı anlatan kitapları çok severler. İlkgençlik döneminde ilgi çeken konuların başında aşk (özellikle kızların ilgi gösterdiği konu), arkadaşlık (aralarındaki dostluk, kıskançlık, rekabet vb.), kahramanlık gibi konular gelir.
Çocukların zihinlerinde canlandıramadıkları, algılamalarını aşan konularda yazılanlar onların ilgisini çekmez. Yazarların, değişik yaş gruplarındaki çocukların ilgilerini, beğenilerini ve okuma eğilimlerini çok iyi bilmesi, kitapların ilgi çekmelerinin temel koşullarından biri olarak görülmelidir.
?Hüseyin Yurttaş, çocuk kitaplarında ele alınması gereken konuların ?sevgi? kaynağından beslenmesi gerektiğini söyler; çünkü, çocuk sevgiyle büyümesi gereken bir varlıktır. Çocuk kitabı yazarları da her şeyden önce sevgi ustası olmalıdır.? (Sever, 2003:112)
?Çocuk yapısı gereği oynamak, eğlenmek, gülmek ve öğrenmek isteyen bir varlıktır.
Zengin düşsel dünyaları, ?sürekli devinim? isteyen güdüleri onların en belirgin özelliğidir.
Çocuklar adına söylenenlerden hareketle, kitaplarda ele alınan konuların bazı temel özellikler taşıması gerektiğinden söz edilebilir. Çocuk kitaplarında ele alınacak konular; 1. çocukların okul öncesi dönemden başlayarak farklılaşan bireysel ilgi ve gereksinmelerine yanıt vermeli, 2. çocukların yüreklerinde ve belleklerinde sevgi, dostluk, barış? anlayışının gelişmesine katkı sağlamalıdır.? (Sever, 2003:113)

Çocukla kitap arasında sevgi bağı oluşması için çocuk, kitabı okurken eğlenmeli, hoşça vakit geçirmelidir. Kitaplar çocuklarda mizah (gülmece) duygusunu geliştirmelidir.
Seçilen konu çocuğa ilginç gelmeli, onlarda olumlu duygu ve düşünceler uyandırmalı, okumayı devam ettirmesini sağlayacak istek ve merak uyandırmalı, ?şaşırtıcı sürprizler içermeli.? (Tuğrul, 2007:389)
Çocuk edebiyatı ürünlerinde anlatılanlar, çocuğa heyecan verici olmalıdır; fakat korkutucu olmamaya özen gösterilmelidir. Konu olumlu olarak sona ermelidir.
Çocukların kendilerine olan güveni güçlendirmek için, onlarla aynı deneyleri ve sorunları yaşayan başkalarının olduğunu da düşündürmeli.
?Konular, yalın ve anlaşılır olandan karmaşığa, somut olandan soyuta doğru bir sıra izleyerek işlenmelidir.? (Sever, 2003:113)
Konular, insanlar ve olaylar arasındaki benzerliklerin yanısıra farklılıklara da dikkat çekerek çocuklara çok yönlü bakış açısı kazandırmalıdır.
Konular, çocuğun ?mantığını geliştirici, eski bilgilerini pekiştirici, yeni deneyimlere dikkat çekici olmalıdır.? (Tuğrul, 2007:389)
Çocuk edebiyatı ürünlerinde yer alan bilgiler doğru olmalı, cevaplandırılmamış soru bırakılmamalıdır.
Konular, ?Okul öncesi çocuğunun benlik, birey olma, güven, sevme, sevilme, ait olma, oyun, merak, öğrenme, estetik, başarma, hareket, kendini tanıma, kabul gibi temel ihtiyaçların karşılanması yönünde tetikleyici olmalıdır. ? (Tuğrul, 2007:389)
Okul öncesi dönemde, çocukları derinden etkileyen boşanma, duygusal örselenme, şiddet, hastalık kaygısı gibi konulara da yer verilmeli.

Konu ve Olay
Yazar, konuyu bir olay ya da olaylar dizisi kurgulayarak yansıtır. ?Roman, öykü, oyun gibi yazınsal metinlerde en önemli öğe olaydır. En yalın tanımıyla olan ya da ortaya çıkan şeydir olay. Bunu öyküye, romana, oyuna giren kişilerin birbirleriyle, kendileriyle, doğayla ya da çevreleriyle çatışması olarak da düşünebiliriz.? (Özdemir, 2002:112,113) (?) Gerçekte her olay ve olgunun, eyleme dönüşmüş istekler, tutkular, özlemler, düşler, saplantılar? olduğunu unutmamamız gerekir.? (Özdemir, 2002:249) Kurgulanan her olayda bu çatışmalardan biri vardır. Olaydaki çatışmanın çekiciliği, içerdiği gerilime ve uyandırdığı merak duygusuna bağlıdır. Bu da, çocuk okurun metinle ilişki kurmasını sağlar.
Ömer Naci Soykan (2003:176), kimi romanlarda ?olay tüketimi? olduğunu, bunun da eseri niteliksizleştirdiğini belirtir. ?Sıradan romanlarda bir olay bolluğu vardır. Dünyada ne varsa hemen her şey bir ya da birkaç kahramanın başına gelir. Olayın inceden inceye işlenmesi ve bunun okurun tadına varması diye bir şey yoktur. Dil tadı yoktur. Okur hemen olayı tüketir. Bu yüzden olabildiğince çok olay art arda sıralanır, sürükleyicilik sağlanır.
Sıradan okurun istediği de zaten bu kadardır.?
?Lukens (1999:103-133), bir çocuk öyküsünde, iyi yapılandırılmış bir konuyu , abartılmış merak (sansasyonellik), duygusallık, raslantısallık gibi yaratılmış sorunların bozabileceğini söyler.? (Sever, 2003:129)
Çocuk edebiyatı ürünlerinde olay örgüsü iyi kurulmalı, çocukların merak duygusu kamçılanmalı; fakat bu merak öğesi abartılmamalı, çocuğun gözünde öykünün inandırıcılığının yitirilmesine yol açmamalıdır. Olayın mantıklı olmasına özen gösterilmelidir.
?Bir öyküde, çatışmayı kimin kazanacağının, öykünün serim ya da düğüm bölümünde bilinmesi, merak öğesini zayıflatarak, okurun okuma isteğini sonlandırabilir. Çocuk okur açısından, özdeşim kurduğu kahramanın verdiği uğraşın önemi büyüktür; bu uğraşın nasıl sonuçlanacağını bilmek, onu, metnin çekim alanına iten temel etkendir. Her sorunun kolayca yanıtlandığı, merak düğümlerinin çok zayıf olduğu bir öyküde, kurgulanan olayın olası sonucu önceden görüldüğü ve bilindiğinden, çocuk için okumayı sürdürmenin gereği de ortadan kalkar. Bu nedenle, çocuklara sunulan yaşam durumlarında yer alan çatışmalar, merak öğesiyle dengelenmeli; çocuk, öykü sonuçlanıncaya kadar düşsel ve düşünsel katkılarıyla anlamın oluşmasına ortak edilmelidir.? (Sever, 2003:129,130)
Yazar, çocukları eyleme geçirmeli, konunun içine katmalıdır. Anlatılan olayda kimi boşluklar bırakarak bunların, çocukların düşgüçleriyle tamamlamasına olanak sağlamalıdır. Olayın içine yerleştirilen ipuçlarıyla onları sonuçla ilgili tahminler yapmaya yönlendirmelidir.
Yazarın, rastlantıya dayanarak, çocuğun benimseyemeyeceği bir biçimde çatışmayı sonuçlandırması, düğümü çözmesi çocuğu kitaptan uzaklaştırır.
Çocuğun okumaya ilgisini azaltacağı ve yazara inancını sarsacağı için olayda rastlantıya ya da şansa yer verilmemelidir.
Acılı ve üzücü olayların duygusal sığlıkla sürekli anlatılması, duyguların zorlanması, çocuğun hayatı algılamasının önünde engel oluşturur. ?Lukens (1999:129), kitaplarda sürekli duygusallıkla karşılaşan küçük okurun, neyin gerçekten acıklı, neyin yalnızca duygularla oynama olduğunu ayırt edebilecek gerekli duyarlığı geliştiremeyeceğini belirtir. (?) Bir yakınının ölümüne, bir ev faresinin ölümüyle aynı yoğunlukta duygusallık göstermesi, duygusal denge kurma becerisinin zedelendiğini, yok olduğunu gösterir.? (Sever, 2003:131)
Çocuk edebiyatı ürünleri, çocuğun duygularını örselememelidir.

Şiddet Konusu
Çocuklar, yıkıcılığa yol açan şiddeti ödüllendirilme, taklit gibi yollarla öğrenir.
Hayatın her alanında demokratik ilişkilerin yerleşememesi, içinde yaşanılan kültürün şiddetle dolu olması, yaşama hakkı ve insan hayatının kutsallığının değerli bulunma düzeyine erişilememesi, ölüm cezasını öldürmekle vererek onun yüceltilmesi, tarih öğretiminde savaşarak başarılı olunduğunun zihinlere yerleştirilmesi, medyada şiddetin iyi insanlar
tarafından da uygulandığını göstererek bunun iyi bir şey olarak sunulması, şiddet görüntülerinin sıklıkla tekrarlanarak olağanlaştırılması, insanları umutsuzluk içinde bırakıp sorun çözmede şiddetten başka yol olmadığına onların inandırılması, dayağın bir eğitim ve terbiye yöntemi olarak kullanılması, erkek çocuklarının şiddete başvurmaları için kışkırtılması gibi pek çok sebepten dolayı çocuklar risk altında bulunmaktadır.
Ayrıca, şiddete dayalı bilgisayar oyunları da çocukları sanal şiddetin öznesi durumuna getirmektedir. ?Homo mechanicus?un (makineleşmiş insanın) tek düğmeye basarak yüzlerce insanı yok etmekten duyacağı haz, bu yok edişin vereceği acıyı bastırır.? (E. Fromm, Akt. Atayman, 1984)
Hayatın içinde yoğun olarak bulunan şiddeti, çocuk edebiyatı ürünlerinin konu edinmemesi elbette düşünülemez. Öncelikle bu ürünlerin şiddeti üretmediğini belirtmek gerekir. ?Çocuklarda şiddeti içselleştiren hiçbir zaman edebiyat metinleri olmamıştır. ?
(Neydim, 2003:44) Fakat şiddetin, çağrıştırdığı güç kavramından dolayı çocuklar için bir çekiciliği vardır. Asıl istenmeyen, bir uyaranla (çocuklar için yazılmış metinle) bu çekiciliğin açığa çıkması ve çocuğun şiddete yönlendirilmesidir.
Aytül Akar (Akt. Nas, 2004:67), şiddet ve ölüm içeren çocuk kitaplarını eleştirdikten sonra söyle der: ?Ölüm de işlenir ama böyle değil. Korku işlenir ama, korkutmak için değil; korkmanın da insanca bir duygu olduğunu, korkuyla baş etmenin yollarını sezdirmek için.
Çocuk kitabı yazarının kalemi yazınsal değer üretmeli, kan damlatmamalıdır.?
?Kitap okumayı sevmediğini düşünen çocukların bile bir solukta okuduğu heyecanlandıran, sürükleyici korkutucu metinler kimi zaman yetişkinlerin hışmına uğruyor.(?) Oysa bu tür kitaplar çocuklara ?korkmamayı? anlatır. Mizahi öğeler ve karmaşık gibi görünen olayların basit çözümleri onları kitap kurdu yapar. Okuyan çocuk şiddet eğilimi göstermez. Çünkü okuyan birey mutludur, kişisel gelişim yolunda adımlar atar. (?) Çocuk için yazılmış, dozu iyi ayarlanmış gerilim kitapları aileleri germesin! Çocuklar sevebilecekleri kitapları okusun!? (Yener, 944)
Kaygılanılan bir başka sorun da cinsellik ve cinsel şiddettir. ?Cinsellik içeren görüntüler çocukların ruh sağlığını ne kadar ve nasıl etkiler konusu üzerinde duruluyor ve o noktada araştırmalar yapılıyor. Çıkan sorun özetle şu: Cinsellik içeren görüntüler çocuklara zarar vermiyor, ama cinsel şiddet içeren görüntüler, yayınlar hem çocukları hem de büyükleri kötü etkiliyor.? (Aslanoğlu, 2006 :458)
Çocuk gerçekliği onun deneyim alanını kapsar. Çocuğun deneyim alanı dışında, onda yaşam boyu travmatik etkiler yaratacak taciz, tecavüz gibi olaylara çocuk kitaplarında yer verilmemelidir.
Çocuk edebiyatı ürünleri, yaşamın bir gerçekliği olan şiddet olgusuna konu gereği yer verebilir; ancak şiddetin ?olumlanmasından? kesinlikle kaçınılmalıdır. Kitapta işlenen şiddetin amacı, çocukları şiddete karşı neler yapılması gerektiği konusunda duyarlı kılmak, onlarda şiddete ve kaba güce karşı bir anlayış oluşturabilmek, olmalıdır. Çocukları, şiddetin tek çare olmadığı ve şiddete başvurmadan birçok başka çözümlerin bulunabileceği konusunda yüreklendirmelidir.
Çocuk edebiyatı ürünlerinde çizilen iyi nitelikli kahramanın, kötülüğün üstesinden gelmesinin yolu, şiddete dayalı yok etme ya da kaba kuvvet olmamalıdır.
Necdet Neydim (2003:35), metnin de şiddet unsuru olabileceğini belirtmektedir:
?Ben, asıl şiddetin metnin çocuğun karşısına mutlak bir otorite olarak konulmasında yattığını düşünüyorum. Edebiyat, eğitim sisteminde çocuğa okutmak üzere verilen metinlerden ne ders çıkarıldığını sorduğumuz sürece, eleştirel okuma anlayışını, okurun metnin karşısında eşit olduğu anlayışını yerleştiremediğimiz sürece ayrımsız her metin çocuk için birer şiddet unsuru olarak var olacaktır.?

K A Y N A K Ç A
Aslanoğlu Kaan
Memleketimden Karakter Manzaraları, İtaki Yayınları, İstanbul,2006.

Atayman Veysel
?Çizgi Film ya da Şiddetin Gizlenmiş Bir Kaynağı?, Varlık, Sayı: 919, İstanbul, 1984.

Işıtan Sonnur -Gönen Mübeccel
?Resimli Çocuk Kitaplarının Benlik Kavramıyla İlgili Konuları İçermesi Yönünden İncelenmesi?, II. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu, AÜ Eğititim Bilimleri Fakültesi Yayınları, Ankara, 2007

Neydim Necdet
Çocuk Edebiyatı, Bu Yayınları, İstanbul, 2003.

Özdemir Emin
Yazınsal Türler, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2002.
Eleştirel Okuma, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2002.

Sever Sedat
Çocuk ve Edebiyat Kök Yayıncılık, Ankara, 2003.

Soykan Ömer Naci
Gönülden Dile Öz Sözler, İnsancıl Yayınları, İstanbul, 2003.

Tuğrul Belma- Feyman Nihan
?Okul Öncesi Çocukları İçin Hazırlanmış Resimli Kitaplarda Kullanılan Temalar?, II. Ulusal?, Ankara, 2007.

Yener Mavisel
Cumhuriyet Kitap, Sayı:944, İstanbul

Yazan: *Mehmet Kaya, Eğitim Sen Kitap Komisyonu Üyesi.

Bu makale, EĞİTİM SEN (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası) tarafından hazırlanan İlköğretim Çocuk Edebiyatı konulu 2010 Kitap Kataloğu’ndan alınmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir