Filistin (Çizgi Roman) – Joe Sacco

?Filistin?, Joe Sacco?nun dokuz sayılık, aynı adlı çizgi roman serisini bir araya getiriyor. ?Filistin?i, 1991-92 kışında işgal altındaki topraklarda geçirdiği iki ayın sonrasında yazıp çizen Sacco, burada Birinci İntifada sürecini, anlamlı ve zengin çizgilerle resmediyor. Sacco, çizgilerin olağanüstü gücüyle, işgal altındaki topraklarda her şeye rağmen inatla sürdürülen gündelik hayatı, Filistinlilerin mücadelelerini ve maruz kaldıkları büyük aşağılanmaları anlatıyor. Kitabın sunuşunu kaleme alan Edward Said ise, Sacco?nun Filistinlileri vicdanlı ve merhametli bir şekilde çizdiğini söylüyor. Joe Sacco?nun ?Filistin?le, 1996?da Amerikan Kitap Ödülü?nü kazandığını da belirtelim.
Yazarın önsözü ise şöyle:
“Bu kitapla birlikte Filistin adlı dokuz sayılık çizgi roman serisi ilk kez tek ciltte toplanıyor. Bundan önce ancak iki cilt halinde yayımlanmıştı. Filistin?i bundan on yıl önce 1991-92 kışında İşgal Altındaki Topraklar?da geçirdiğim iki ayın sonrasında yazıp çizdim.
Benim ziyaretimden bu yana, ?barış süreci? birkaç anlaşmaya, sonuçlanmamış ?açılım?a ve İsrail?in çekildiği bazı bölgelerde Yaser Arafat?ın önderliğinde bir Filistin Özerk Yönetimi?nin kurulmasına imkân verdi. Nobel Barış Ödülleri dağıtıldı, ama en önemli konuların hiçbirinde, yani Filistinli mültecilerin geri dönüşü, yasadışı Yahudi yerleşimleri ve Kudüs?ün statüsü gibi konularda herhangi bir uzlaşmaya varılamadı. (Gerçi yerleşimciler bu süre zarfında sayılarını on binlerle artırdı…) Bir şekilde bu büyük sorunları görmezden gelseniz bile (ki bu mümkün değil), ?barış süreci?nin 1967?den beri İsrail?in işgali altında yaşayan Filistinlilerin hayatına somut bir fayda sağladığını söylemek zor. Aksine, topraklarına hâlâ el koyulmuş durumda, evleri hâlâ yıkılıyor, zeytin bahçeleri hâlâ sökülüyor. Hâlâ işgalci bir orduyla, ve çoğunlukla işgal ordusunun müfrezesi gibi hareket eden yerleşimcilerle birlikte yaşıyorlar. İsrail?in Filistin ekonomisi üzerindeki baskıları ve ambargosu nedeniyle Filistinli işçilerin ve onların ailelerinin durumu bu kitabın yazıldığı zamankinden bile daha vahim. Bu talihsiz karışıma bir de Filistin Yönetimi?nin yolsuzluklarını ve kötü yönetimini ekleyin…
Bu kitap, oraya vardığımda yatışmaya başlamış olan Birinci İntifada?yı anlatıyor. Bu satırları yazarkense İkinci İntifada gerçekleşiyor. Çünkü ne İsrail işgali ne de bir halkın diğerini ezmesinin yarattığı derin sonuçlar ortadan kalktı. Bu basit gerçek, yani İsrail işgali, uluslararası hukuk ve temel insan hakları bağlamında ciddiyetle ele alınmadıkça da İsrailliler ve Filistinliler birbirlerini kâh düşük yoğunluklu bir çatışmayla kâh intihar eylemleri ve savaş uçaklarıyla öldürmeye devam edecek.” Joe Sacco

(*) İsrail Filistin’i işgal edeli 60 küsür yıl oldu ve işgal hakkında bugüne kadar çok şey yazılıp çizildi. Kimi büyük bir insanlık trajedisini yok sayarken, kimi en acılı sözleri kanlar içerisindeki insanların ağzından bağırış çağırış verdi.
Oysa 64 yıldır işgal altında olan ve işgali gündelik hayatın her anında yaşayan bir halk vardı. Dolayısıyla Ortadoğu’nun bu kadim topraklarında yaşananlar çok daha derin ve büyüktü. Joe Sacco isimli Amerikalı savaş muhabiri, Filistin’de yaşananları alışık olmadığımız bir biçimde esprili fakat samimi bir dille çizgilere dökerek önümüze koydu. Sacco’nun Birinci İntifada’nın devam ettiği 1991-1992 yıllarında Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde geçirdiği iki aylık dönemi yazıp çizdiği “Filistin” isimli çizgi romanında, işgal altındaki topraklardaki gündelik hayatı, Filistinlilerin mücadelelerini ve mahrumiyetlerini anlatıyor.
“Filistin”, Joe Sacco’nun Filistin hakkındaki dokuz sayılık çizgi roman serisinin birleştirilmesinden oluşuyor. Kitapta çizgi roman öykücülüğü röportajlarla birleşiyor. Sacco, meraklı bir gazeteci psikolojisiyle halkın içerisine giriyor, onlarla sohbet ediyor, sorular soruyor ve aldığı cevaplara yorum katmaktan kaçınıyor. Çizimlerinde kendisini geri planda tutmasının sebebini şöyle açıklıyor: “Kendimi çizerken çok fazla duygu katmak istemiyorum. Hikâyeler bana değil, diğer insanlara dair.”
Sacco, İsrail’in Kudüs’le ilgili amaçlarını ve bu amaç uğruna neler yaptığını realist bir şekilde anlatırken çarşı pazardan hastanelere, marangoz atölyesinden hapishanelere, okullardan tarım alanlarına kadar halkın yaşamını gözler önüne seriyor.
Çizgi romandaki en önemli mekânı, yazarın “Yine bir Filistin odası. Oturma odasında bir sürü kardeş ve kuzen bizi bekliyor.” dediği ve insanların yakınlarının nasıl yaralandığını, öldüğünü ya da hapse atıldığını bol şekerli çay eşliğinde anlattıkları Filistin odaları oluşturuyor. Bu odalardaki hüzünlü ve sıcak sohbetler Edward Said’in yazdığı uzun önsözde de belirttiği gibi televizyonda göreceğimizden daha can alıcı ve net.
Filistin, mutlu sonla bitmeme ve bir yere varamama özelliğiyle diğer çizgi romanlardan ayrılıyor.
(*) Alıntının Kaynağı: http://www.on5yirmi5.com/genc/content.aspx?c=13593

Filistin adlı eserin iki önsözü var. ilk önsöz batılı ünlü entelletüel Edward Said`in.
“Ben de bir akademisyen ve yazar olarak enerjimin büyük kısmını, halkımın insan olarak dahi gösterilmediği ve durmaksızın yanlış tanıtıldığı anlatıların aksini ispat etmeye, bu esnada da Filistin?in medya ve birbirine düşman yorumcu alayları tarafından okunmaz hale getirilmiş kendi hikâyesine insani bir gerçeklik kazandırmaya adadım” diyen Said, “Sacco sağduyulu bir şekilde, militanlığa, özellikle de sloganlarla topluca sergilenen militanlığa prim vermiyor. Oslo sürecinin ardından artık parodiye dönüşmüş çözüm önerilerine de yanaşmıyor. Ama onun çizgileri, okuyucuyu, çektikleri ve uğradıkları haksızlıklar çok uzun zamandır hafife alınmış ve pek az siyasi ve insani çabaya neden olmuş bir halkın arasında uzunca bir süre misafir ediyor. Sacco?nun sanatı bizi orada alıkoyuyor; çok moda lafların ve mutlu sonların peşinde heyecanla koşmamıza mani oluyor. İşte belki de, Sacco?nun en büyük başarısı budur.” diyor önsözünde.

Said`in uzun önsözünün kitapla ilk karşılaştığı anı anlattığı bölümü şöyle:
“On yıl önce küçük oğlum elinde Joe Sacco?nun Filistin?le ilgili ilk çizgi romanıyla eve geldiğinde, çizgi roman dünyasından Sacco?nun etkileyici işlerinden dahi habersiz kalacak kadar uzak düşmüştüm. Bir anda kendimi, yeniden, birinci büyük intifadanın (1987-1992) ve yıllardır okumadığım çizgi romanların parlak ve insanı canlandıran dünyasına dalmış buldum.
Çifte şaşkınlık içindeydim; Joe Sacco?nun o zaman aşağı yukarı on sayı olarak yayımlanan, şimdi elinizdeki ciltte bir araya getirilmiş Filistin çizgi romanlarının bağımlısı oldukça İsraillileri, Filistinlileri ve iki tarafın destekçilerini uzun zamandır meşgul eden umutsuzca çarpık ve bıktırıcı tartışmaların aksine aynı konuya alışılmadık bir özgünlükle yaklaşan siyasi ve estetik bir eserle karşı karşıya olduğumu fark ediyordum.
Medya bombardımanı altında yaşadığımız şu dünyada, bir çizgi romanın iddialı bir şekilde karalanmış, kimi zaman bahsettiği aşırılıkları yansıtabilmek için acayip bir şekilde abartılmış duygudaşlık dolu çizimleri, Londra ve New York?taki bir avuç adamın seçip tüm dünyaya pazarladıkları görüntülere karşı panzehir işlevi görüyor.
Joe Sacco?nun dünyasında ne anlattıklarını cafcaflı sözlerle yumuşatan sunucular, ne durmadan İsrail?in başarılarından ve demokrasisinden bahseden riyakar anlatılar, ne de tarihten ve sosyal gerçeklerden kopuk bir şekilde zavallı barışsever İsraillilere dünyayı dar etmek için devamlı taş atan, kıymet bilmez, köktendinci canavarlar olarak gösterilen Filistinliler var. Bunun yerine, askeri işgalin, rastgele tutuklamaların, yıkılan evlerin ve el koyulan arazilerin, işkencenin (?ölçülü fiziksel şiddet?), cömertçe uygulanan basbayağı kaba kuvvetin (bkz: Batı Şeria?daki bir kontrol noktasında havada salladığı M-16?nın verdiği güçle insanları öbür tarafa geçirmeyi reddeden İsrailli asker) insafına kalmış hayatlar süren Filistinlilerin karşı karşıya olduğu acımasız ve yabancı bir dünyayı, asker tıraşlı, sıradan bir Amerikalının gözünden görüyoruz…”

Levent Cantek’in 08/01/2010 Tarihli Radikal Gazetesi Kitap Eki’nde Yayınlanan Yazısı
Önemli bir çizgi roman, hayır şöyle söylemeli: dünyada grafik roman denildiğinde hemen akla gelen albümlerden biri, Joe Sacco?nun Filistin?i Türkçe olarak yayımlandı. Grafik roman kavramı doğru-yanlış bizde de kullanılıyor, hoş benzer bir yorumu örneğin Amerika için de yapabiliriz. Son otuz yıldır (çizgi romanın İngilizcedeki karşılığı olan) ?comics? nitelemesinden rahatsız olan, estetik, içerik ve biçim olarak farklı hikâyeler anlattıklarını düşünen kimi üreticiler yeni bir adlandırma arayışına girdiler. Bu çabanın çeşitli kitaplar, manifestolar ve tartışmalarla geliştiğini belirtmeye gerek yok. Üreticiler ısrarla ?comics? yapmadıklarını iddia ederken çalışmaları için ?pictura novella?, ?picto-fiction?, ?illustories? gibi çeşitli isimler önerdiler. Harvey Pekar, çizgi romanın hayattan kopmamasını, ?gündelik hayatın esasını? anlatması gerektiğini savunuyordu; bir başka önemli ?auteur? Will Eisner ?sanatsal öze? dönmekten yanaydı, çizgi romanın bir ardışık sanat (sequential art) olduğunu belirtiyordu. Tüm adlandırmalar içinde grafik roman (graphic novel) deyişi yaygınlık kazandı ve temelindeki entelektüel iddiaya rağmen ticari bir tür-kategori olarak yayıncılık dünyasında benimsendi. Çizgi roman albümlerinin itibarlı ödüller almaları, geçmişe kıyasla hiç olmadığı kadar görünür ve konuşulur olmaları pek çok çizgi romanın ilgili-ilgisiz grafik roman etiketiyle de sunulması sonucunu getirdi. ?Bu çizgi roman değil? diyenlerle satması istenen her şeyi ?grafik roman? olarak adlandırılanlar karışıklığı misliyle artırdılar.

Dramatik bir kurgu
Filistin, öncelikle başarılı bir gazetecilik kitabı… Savaşı kişisel hikâyeler üzerinden ve Filistin kamplarındaki gündelik hayatın içinden anlatıyor olması bakımından sahici bir farklılık taşıyor. Bize kahramanlık hikâyeleri sunmuyor; kesin ve tarafgir ifadelerle araya girmiyor, dehşet dolu bir gelişmeyi ölçülü bir gerçekçilikle aktarıyor. Çizgi olarak fotoğraflardan etraflıca faydalanmasına rağmen bunu hiç yapmamışçasına karelerine maharetle yedirebiliyor. Sacco, albümde fırçadan ziyade tarama ucuyla ince işçilik ve büyük vakit isteyen sayfalar ve geniş panoramalar yapmış. Tonlamaları ve kare içi derinliği tramla belirginleştirmiş. Sacco?nun çizgi romancı olarak en önemli özelliği sahneyi görme biçimi, deyim yerindeyse kamerasını konumlandırırken gösterdiği seçicilik. Bazen zemine yakın bir yerden bakarak kare içi perspektifini öylesine istifliyor ki yakınlık ve uzaklık ölçülerini göz alıcı nitelikte dengeliyor.
Filistin, dengeli tutumuna rağmen pek çok ülkede antisemitik bulundu, hikâyesini tek taraflı anlattığı için eleştirildi. Okuyanlar görecektir, bu eleştiri albümün içinde Sacco?ya da yöneltiliyor… Savaşı eleştirerek anlatmak, dengeli bir müzakere ya da rasyonalite kurmak karşılıklı ölümlerin sürdüğü bir ortamda mümkün değildir. (Mevcut popüler kültürümüzde de Güneydoğu?da otuz yıldır süren savaş anlatıl(a)mıyor örneğin veya Vietnam Savaşı?na yönelik eleştirel hikâyeler de savaşın bitiminden yıllar sonra yapılabildi.) Buna rağmen arka kapakta paylaşılması gereken ilginç bir ayrıntı var, Art Spiegelman?ın Sacco?yu ve albümü öven sözlerine yer verilmiş. Spigelman, Maus çalışmasıyla Pulitzer ödülü alırken Yahudi lobisinin desteğiyle bunu başardığı iddia edilmişti. Bu tür eleştiri ve ifşaatlar (eseri-sanatı azımsayarak) aktüel siyasetin rekabetçi diliyle üretilip-yineleniyor. Savaş sürdüğü için katılmasak bile bu gerilimi anlamak gerekiyor.
Sacco?nun başarısında hikâye seçimi ve (tahkiyeli olmasa da) dramatik kurgusu önemli bir ağırlığa sahip. Önemli bir başka özelliği kendisini bir geeker olarak tipleştirmesi. Geeker, en azından başlangıçta, bizim argomuzda olduğu gibi gözü dersten başka bir şey görmeyen ?inek? anlamına geliyordu. Şimdilerde ergenlerin diline pelesenk olmuş ?ezik?in (looser) bir türü olarak gösterilebilirdi. Sonra bilgisayar ekranı başında saatler geçiren, hemen her şey hakkında fikri olanlar için kullanılır oldu. Geekerin isterse antisosyal olmaktan çıkabileceği, üstelik herkesi kendine hayran bırakabilecek bir potansiyeli olduğundan söz edilir oldu. Geeker, yakın zamanların büyülü kavramlarından biri olan ?cool?luğun bir türü sayılıyor artık. Bütün bu tutarsız nitelemeleri bilerek sıraladım. Sacco, yuvarlak gözlüklerinin arkasında sadece işine odaklanan, mesleki hırsları olan, işkence ve ölümler anlatılırken saatini kontrol eden, boğazına düşkün, dava adamları yerine güzel kadınlarla konuşmayı yeğleyen biri olarak tipleştiriyor kendini. ?Her çizgi romana biraz bang bang lazım!? diyerek patırtı çıkmasını arzulayan, ?gerçekle? karşılaşınca tırsan biri olarak da çıkıyor karşımıza. Sacco?nun bu çelişki ve tuhaflıkları espri olarak belirginleştirdiği düşünülebilir. Diğer yandan dersine iyi çalıştığını siyasete dair konuşurken bize gösteriyor. Ama bu tavrı süreklilik arz etmiyor. Siyasete ve hayata karşı sinik bir tutumu var. Sinik tutumların ve sarkastizmin global ölçekli kapsayıcılığını (ve yıpratıcılığını) yaşadığımız için sürpriz sayamayız bunu. Başarılı bir politik anlatı içinde kendine yer bulabilmesi bile dönemin ruhunu yansıtıyor. Bu da ilginç ve düşündürücü…

Çizgi roman röportajcısı
Sacco?nun çalışma biçimi dahi anlattığı hikâyeler kadar dikkat çekici bir farklılık gösteriyor ki, grafik roman nitelemesi için zihin açıcı olabilir. Sacco kendinden çizgi roman röportajcısı olarak söz ediyor ve bir savaş muhabiri gibi çatışma bölgelerine giderek çalışıyor. Röportajlar, izlenimler ve bol fotoğrafla dolu malzemesini daha sonra çizgi romana dönüştürüyor. Onu, hikâyelerinde insanlarla konuşan ?öğrenmeye çalışan? bir gazeteci olarak izliyoruz. Sacco araştırıyor, yolculuklar yapıyor, çatışmanın mağdurlarını dinliyor ve neler yaşadıklarını, onların anlatımlarıyla resmediyor. Sacco, Maltalı, çocukluğunu Avustralya?da geçiriyor. Ardından Amerika?ya göç ediyorlar ve üniversitede gazetecilik eğitimi alıyor. Sonrasında çizgi romancı olmak istiyor ama uzun yıllar boyunca çalışmaları beğenilmiyor. Bu dönemde The Comics Journal gibi itibarlı bir dergide ve önemli bir yayınevinde, Fantagraphics?te editörlük yapıyor. Nerdeyse otuz beşinden sonra yayımlanan çalışmalarıyla da çizgi roman dünyasına üretici olarak giriyor. Özellikle Bosna ile ilgili etkili (ve ödüllü) çalışmalar (Safe Area Gorazde, 2000; A Story From Sarajevo, 2003 vd.) yapan Sacco, Filistin çalışmasının albüm olarak yayımlanmasıyla (daha önce dokuz sayılık bir mini seriydi) hatırı sayılır bir başarı kazanıyor. Edward Said?in haber değeri taşıyan önsözünün de bu başarıda payı olduğu muhakkak…

Tanıtım Yazısı
Filistin, Birinci İntifada’nın devam ettiği 1991-92 yıllarında, Joe Sacco’nun Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerle geçirdiği iki aylık dönemi içeriyor. Sacco, İşgal Altındaki Topraklar’daki gündelik hayatı, Filistinlilerin mücadelelerini, aşağılanmalarını ve mahrumiyetlerini gözler önüne sererek anlatıyor. Ancak, duygusal açıdan ağır olan bu karmaşık konuyu alışılageldik biçimlerden farklı bir şekilde, çizgi roman öykücülüğünü röportajlarla birleştirerek bizlere sunuyor. Sacco’nun, Filistin deneyiminin can alıcı noktalarını aktaran unutulmayacak görsel tasvirlerine muhteşem bir kavrayış ve kayda değer bir mizah anlayışı eşlik ediyor.

“Etkileyici… Alışılmadık bir özgünlüğe sahip, siyasi ve estetik bir eser.”
Edward W. Said

“Sacco’nun Filistin’i, baskı ve uzun bir işgal altındaki hayatların özünü dokunaklı bir biçimde kavrıyor. Her sayfası, işgalin farklı yönlerini -ölümler, yaralanmalar, idari tutuklamalar, bürokratik tacizler, ölüm mangaları, zorla el koyulan topraklar, işkence vb.- ele alan bir makaleye eşdeğer. Sacco elindeki malzemeyi büyük bir tutku, kavrayış ve ustalıkla sunuyor.”
Naseer H. Azuri

“Filistin… Bir dâhinin başyapıtı…”
World Art

“Belli ki Sacco bu işi kaptı. Baş döndürücü sayfalara ve sağlam bir ritme sahip eserini ustalıkla işlemiş.”
Art Spiegelman, Maus’un Pulitzer Ödüllü yaratıcısı

“Edward Said’in önsözüyle yayınlanan bu kitap, her ne kadar birinci intifadaki Filistin’i anlatsa bile mağdur Filistin’i, Gazze’yi, işgali, zorbalılklarla el konulan toprakları, işkenceleri bir film gibi gözler önüne koyuyor.”
Mete Çubukçu

Kitabın Künyesi
Filistin
Joe Sacco,
çeviren: Hilal Zeybek,
İthaki Yayınları,
çizgi roman, 287 sayfa

Joe Sacco Hayatı
Joe Sacco, 1960?da Malta?da doğdu. Ailesi, o daha çocukken önce Avustralya?ya sonra da ABD?ye göç etti. Sosyalist olan anne ve babası, Katolik kilisesinin Malta?daki hayat üzerindeki etkisinden endişe ediyordu. Muhabir olmaya karar verdi ve Oregon Üniversitesi?nde gazetecilik okudu. Ancak ilk girdiği işler oldukça sıkıcıydı. Kendi başına çalışmanın daha doğru olacağını düşünüp bir çizgi roman dergisi kurdu. 1990?ların başında Berlin?de yaşadığı sırada Ortadoğu?ya ilgi duymaya başladı. ?Büyük bir planım yoktu. Sadece oraya gidip ne olup bittiğini kendi gözlerimle görmek istedim. Amerika?da bu olaylar basında yeterince yer almıyor. O sıralarda bir karikatürist olarak hayatımı kazanıyordum. Oraya macera arayan bir turist gibi gitmemem gerektiğini, belki de konuyla ilgili bir çizgi roman yapmam gerektiğini düşündüm.? Gerçekten hayatını bu yolla kazanabileceğini düşünüyor muydu? ?Dürüst olacağım. Filistin üzerine bir şeyler yapmanın ticari intihar olduğunu düşündüm. Başta Filistin dokuz sayı olarak yayınlandı. Ve her sayı bir öncekinden daha az sattı. İkinci kitabımı, Güvenli Bölge Gorazde?yi çıkardığımda tek bir cilt halinde yayınlamaya karar verdim. Böylece süreç içinde moralim de bozulmayacaktı.? Kaderini de bu kitap, Güvenli Bölge Gorazde değiştirdi. ?Bu kitap müthiş eleştiriler aldı. The New York Times, yılın en kaydadeğer kitaplarının arasına soktu. Sonrasında Filistin bu sefer tek cilt halinde yayınlandığında yeniden doğdu. Amerika?da 60 bin sattı, birçok dile çevrildi. Satışları Güvenli Bölge Gorazde?yi de geçti. Bence hatırlanacağım kitap o olacak.?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here