Biriyle alay edecek olsa, bunu üstü kapalı ve fazla ileri gitmeden uzaktan yapardı; örneğin, bir gün kendini beğenmiş birine söylediği söz:
Nitekim, seninki küçük bir su akıntısı karşısında duraksayınca, “Çamurlu suya yan bakmakta haklı” dedi, “çünkü yüzünü görmesi olanaksız.”
Kyniklerden biri şişesinde yağ kalmadığını söyleyip ondan isteyince, Zenon “Vermem” dedi; adam uzaklaşırken de, “Düşün bakalım, hangimiz daha utanmaz!” diye ekledi.
Arkadaşlarına hiçbir şey bırakmayıp her şeyi silip süpüren bir obura (şöyle ders verdi): Sofraya iri bir balık getirilince, sanki hepsini yiyip bitirecekmiş gibi önüne çekti; beriki şaşkınlıkla bakınca, “Ne var?” dedi, “Sen benim oburluğuma katlanamıyorsan, arkadaşlarının sana her gün katlanmalarını nasıl beklersin?”
Delikanlının biri yaşından beklenmeyen tuhaflıkta bir soru sorunca, onu aynanın karşısına götürüp bakmasını söyledi; sonra da böyle bir soruyu bu yüze uygun bulup bulmadığım sordu
Ona göre, konuşurken etkili olmak için, sesimizi ve gücümüzü oyuncular gibi yüksek tutmalı, ama ağzımızı fazla açmamalıyız: Çünkü bu, bir sürü anlamsız gevezelik yapanların işidir, iyi sanatçıların yaptığı gibi, hayranlık dolu bakışları üzerine toplamak için, iyi söylenmiş sözler arasında boşluk bırakılmamalıdır, tersine dinleyici söylenen sözler karşısında öyle bir duruma gelmeli ki, not almak için zaman kalmamalı
Çok gevezelik eden bir delikanlıya, “Senin kulakların diline karışmış” dedi
Bilgiyi yakalamaya, kendini beğenmişlik kadar hiçbir şey yabancı değildir, diyordu, ve zamana olduğu kadar hiçbir şeye gereksinimimiz yoktur
Dost nedir diye sorulunca, “Öteki ben” dedi.
Dönek Dionysios ona “Neden bir tek beni[m yanlışımı] düzeltmiyorsun?” diye sorunca, “Çünkü sana güvenmiyorum” dedi
Saçma sapan konuşan bir delikanlıya, “işte bu yüzden, daha çok dinleyelim, daha az konuşalım diye iki kulağımız ve bir ağzımız var” dedi.
Bir şölen sırasında neden böyle sessiz sedasız oturduğunu sordular; o da bu eleştiriyi getirene, burada susmasını bilen birinin bulunduğunu krala bildirmesini söyledi. Bu soruyu soranlar, Ptolemaios’un yanından gelen elçilerdi ve onun krala ne söyleyeceğini öğrenmek istiyorlardı.
Sövgü karşısında nasıl davrandığı sorulunca, “Yanıtsız gönderilen bir elçi gibi” dedi.
“Üstün adam odur ki, doğru söze kulak verir, o da doğru insandır ki, her şeyi kendi düşüncesiyle bulur.” Çünkü söylenen sözü güzelce dinleyip bundan yararlanmasını bileni her şeyi kendi başına düşünenden daha üstün tutuyordu; çünkü biri yalnızca zekidir, söz dinleyende ise bundan başka bir de tavır vardır.
Ciddi bir insan olarak içki sofrasında nasıl neşelendiği sorulunca, “Bakla da acıdır, ama ıslanınca tatlanır” dedi
Okuldan çıkarken, ayağı takılıp düştü ve parmağını kırdı, eliyle toprağa vurup Niobe’den şu dizeyi andı: “Geliyorum işte; ne çağırıyorsun beni?”
Kaynak:
Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri
Yazar: Diognes Laertios
Çevirmen: Candan Şentuna
Yayınevi : Yapı Kredi Yayınları