Rönesans’ın başlangıcını müjdeleyen yazarlardan biri olan François Rabelais, baba-oğul iki dev olan Gargantua ve Pantragruel’in maceralarını anlattığı beş ciltlik eseriyle Fransız ve dünya edebiyatına damgasını vurmuştur. Gargantua, bu külliyatın en bilindik eseridir.
Obur dev Gargantua’nın hayatını doğumundan başlayarak anlatan bu roman, realizmi fanteziyle, Rönesans bilgeliğini müstehcen esprilerle buluşturuyor ve okurların dünyaya farklı bir açıdan bakmalarını sağlıyor. Rabelais’nin ironi ve mizahla ördüğü kitap, yer yer destansı diliyle dönemin dini, eğitimsel ve askeri uygulamalarını tiye alıyor. Bunu yaparken de okurun iştahını kabartmaktan geri kalmıyor.
“Ne istiyorsan onu yap,” felsefesiyle hümanizmin önde gelen kahramanlarından biri olan Gargantua, dünyaya duyulan merakın, dünya nimetlerine duyulan iştahın kahramanıdır. Bu efsanevi devin maceraları, şimdi Birsel Uzma’nın yetkin çevirisi ve bilgilendirici notlarıyla okurlarla buluşuyor.
(Everest Yayınları Tanıtım Bülteninden)
Ortaçağla çağımız arasında bir köprü: Gargantua – A. Ömer Türkeş
(http://sabitfikir.com/elestiri/ortacagla-cagimiz-arasinda-bir-kopru-gargantua)
Geçtiğimiz günlerde yeniden yayımlanan Rabelias?ın Gargantua?sı yergi ve güldürü şahaseri olması bir yana, Avrupa entelektüel zihniyetini etkilemesiyle de önemlidir. Roman sanatına uzun yıllar boyunca egemen olan yergi ve güldürü üslûbunda Gargantua?nın payını, Rabelias?ın etkisini kestirmek elbette mümkün değil, ama bu olağanüstü hikâyeyi, bugünkü fantastik edebiyatın soy kütüğünün başına yazmakta hiç bir sakınca yok: Gargantua 500 yıl öncesine ait çağdaş bir metin…
Fransız rönesansının en parlak isimlerinden Rabelais, 1494 yılında, düşüncede ve sanatta değişimin başladığı günlerde doğmuştu. Önce din eğitimi aldı, eski Yunancayı öğrendi. 1530?da Montpellier Üniversitesi Tıp Fakültesi?ne yazıldı. Kısa bir süre sonra -Çok Ünlü Pantagruel?in Korkunç ve Ürkütücü Marifetleri ve Kahramanlıkları?nı, Pantagruel?i, isminin harflerini değiştirerek elde ettiği Nasier Alcofrybas müstearı ile yayınladı. Ardından Pantagruel?in Babası Koca Gargantua?nın Paha Biçilmez yaşamı ve Gargantua geldi. Aynı yıllarda, bir diplomat olan Paris psikoposunun özel hekimi de olmuştu. Bu sayede İtalya ve Roma?ya uzun seyahatler yapma ve Rönesans?ın kalbini tanıma fırsatını elde etti. 1546 yılına kadar kendini bütünüyle tıp mesleğine veren Rabelais, yine bir Roma yolculuğu dönüşünde, serinin üçüncü kitabını yayınladı; Soylu Pantagruel?in Kahramanlıkları ve Sözlerinin Üçüncü Kitabı. Bugün kısaca Gargantua olarak adlandırdığımız bu fantastik hikâyeler, Soylu Pantagruel?in Kahramanlıkları ve Sözlerinin Dördüncü Kitabı ile tamamlandı. 1553 yılındaki ölümünden sonra ortaya çıkan beşinci kitabın ona ait olduğu kesin değil.
Gargantua
?Grandes Croniques? adlı masal, büyücü Merilin?in, İngiliz Kralı Arthur?a savaşta yardımcı olmaları için yarattığı dev bir ailenin kahramanlıklarını anlatır. Rabelais?ın çıkış noktası işte bu halk masalıdır. İlk kitapta içkiciler kralı Pantagruel?i ve onun arkadaşı anarşist Panurge?yi, ikinci kitapta baba Gargantua?yı tanıtır okuyucusuna. Gargantua, yazılış tekniği olarak bugünkü roman anlayışına oldukça yakındır. Ortaçağla modern zamanlar arasında bir köprü olan Rabelais, bu yapıtı ile romanesklerden romana geçişin de habercisidir.
Baştan sona bir şenlik havası hâkimdir metinde. Mesela, sevimli devimiz annesinin kulağından gelir dünyaya. Sonra bebeğin geçmişini takdim eder, soyunu sopunu, asaletini sergiler Rabelais. Ardından çocukluk yılları ve eğitim dönemine geçer. Ortaçağ bilgileri ve skolastik felsefesi ile donanmış üstad Holoferne?den aldığı derslerle tam bir sersem olur küçük dev. Gargantua?nın cehaletinin tam anlamıyla açığa çıktığı yarışma, aslında Ortaçağ düşüncesinin karanlığı ile eski yunan felsefesinin aydınlığı arasındadır. Babası farkı görür ve oğlunu Ponokrates adlı bir pedagoga teslim eder.
?Sizce ne diyedir bu peşrev, bu kalem hünerbazlığı? Şundan ötürü ki, sizler, benim sadık çömezlerim ve sizler dışında kimi aylak zıpırlar: Gargantua, Pantagruel, Fessepinte, Uçkurlarım, Domuz Yağlı Nokut Üstüne, vb. gibi bizim uydurduğumuz alaylı kitap başlıklarını görünce hemen sanırsınız ki içlerinde yalnız alaylar, tuhaflıklar, gülünç uydurmalar vardır; çünkü herkes dış görünüşün yani başlığın şakacılığına, maskaralığına bakıp daha ötesine gitmez. Ama insanların eserlerini böylesine hafife almak doğru değildir. Çünkü siz de söylemez misiniz: Papazı papaz eden cüppe değildir, kimi keşiş kılığına girer, ama içinde hiç keşiş olmaz, kimi İspanyol şalına bürünür, ama hiç de İspanyol yüreği olmaz. Onun için kitabı açmak ve içindekileri özenle tartmak gerekir. O zaman görürsünüz ki kutunun içindeki ilaç kutunun umulduğundan çok daha değerlidir, demek istiyorum ki bu kitapta işlenen konular başlığın düşündürdüğü kadar abuk sabuk değildir?. Bu sözlerin sahibi Rabelais?tı ve hiç şüphe yok ki, Gargantua?nın içerdiği gerçekliğe ve gerçeğin eleştirisine dikkati çekmek istemişti…
Hümanist bir dünya görüşünü benimseyen Rabelais, dev Gargantua ve oğlu Pantagruel?in olağanüstü hayatlarını anlatırken, dünya görüşünü, anlattığı hikayeden çok anlatış biçiminde dışavurmuş, o yılların üslubuna aykırı olarak, ciddiyetten uzak, insani, son derece neşeli, mizahi ve fantastik bir metin yaratmıştı. Güldürünün bu düzeyi bile başlı başına bir taşlamaydı o dönemde.
?Güldürürken Düşündüren?!..
Bachtin de, ?Karnavaldan Romana? adlı incelemesinin bir bölümünü Rabelias?a ve onun mizahına ayırıp, Rabelias?ın edebiyattaki benzersiz rolünü ortaya koyarken gülmecenin eleştirel gücünü şu sözlerle vurgulayacaktı: ?Gülme bir nesneyi yakınlaştırma konusunda, kişinin onun her tarafını teklifsizce, samimi bir şekilde yoklayabileceği, evirip çevirebileceği, içini açabileceği, üstünden altından bakabileceği, dışındaki kabuğu açıp içine bakabileceği, kendisinden kuşku duyabileceği, dağıtabileceği, kesip parçalayabileceği, tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarabileceği, serbestçe inceleyebileceği ve onunla deney yapabileceği kaba bir temas mıntıkasına sürükleme konusunda fevkalade bir güce sahiptir?.
Elbette özgür düşüncenin gardiyanlığına soyunan Sorbonnelu Katolik öğretim üyelerinin aforozuna da uğradı Rabelais. Ancak bu yasaklar, onun ününün değil Fransa?ya, İngiltere ve Almanya?ya bile yayılmasına engel olamadı. Pek çok benzeri ya da uyarlaması üretildi Gargantua?nın.
Rabelais?in hikâyesindeki isimler, simgesel niteliktedir. Mesela Gargantua?yla yarışan Eudemon ve yeni hocası Ponokrates Latin ve Yunan adları ile, Kilise?nin dışladığı bir geçmişin zenginliğini vurgularlar. Aslında her olay, her motif hümanist düşüncenin üstünlüğüne, özgürlüğün verdiği mutluluğa ve güleryüzlü bir hayata gönderir okuyucuyu. Sadece kahramanlarının yaşayış tarzı değil -yukarıda belirttiğim gibi- metnin yazılışı da tam bir cümbüş havası içerisindedir. Benzetmeler, yergiler, ironik ve allegorik özellikler, devler, cüceler, kaba şakalar, belden aşağı göndermeler, ağırbaşlı tartışmalar tekmili bir arada, yanyana dizilmişler, daha doğrusu harman edilmişlerdir.
Gargantua?nın yazıldığı yıllarda, yazarlar için gerçeklerin edebiyata yansıması önemli bir problemdi. ?Halk edebiyatı ve efsane ile yakın ilişkisi olan, anlatıda dışsalı, akılcı mantığı dikkate almayan Rebelais, zamanının önemli bir estetik sorununa da çözüm getirmiştir. Bütün abartmalara, içindeki olağanüstü durumlara rağmen, Gargantua ve Pantagruel?deki kişiler -gerçek- yaşama sıkı sıkıya bağlıdır. Hiç kuşkusuz, bu roman, -topluma dair- çözümsel bir yaklaşımın tohumlarını içerdiği kadar, kökleriyle de mitolojinin yataklarına ekilidir; ama bu yine de, yazarın Papalık?ın, skolastisizmin, feodal devlet gücünün ve ahlakın toplumsal özelliklerini ortaya koyabilmesine yetebilmiştir?. Üstelik Rabelais, feodaliteyi tasfiye edecek yeni bir toplumsal sınıfın, yani burjuvazinin ilk temsilini de sunmuştur okuyucusuna Gargantua?da. ?Romanın başlıca kişilerinden biri olduğu kadar, zengin olmanın birçok yolunu bildiğini, bunun en namuslusunun da gündüz vakti adam soymak olduğunu söyleyen Panurge, bütün sevimliliğine rağmen, varoluşunda yıkıcı bir öğeyi taşıdığı gibi, feodalitenin bağrında yavaş yavaş olgunlaşmakta olan yeni toplumsal güçlerin de allegorisidir?.
Bu kitabı bedeninizde rahatlıkla ve neşeyle okuyun – Emre Türün
(07/10/2011 tarihli Radikal Kitap Eki)
Kitabını ‘ünlü ayyaşlara ve pek değerli frengililere’ armağan eden François Rabelais, efsanevi dev Gargantua’nın yaşamını anlatırken dönemin yasal, politik, dini ve toplumsal kurumlarını eleştiriyor.
Gelişmesi için yeterli süre olan on bir aydan sonra annesinin kulağından doğan, doğar doğmaz diğer bebekler gibi ağlamak yerine ?İçki! İçki! İçki!? diye haykıran, babasının günlük süt ihtiyacını karşılamak için 17913 inek ısmarladığı, kendisini hayranlıkla izleyen Parislilerin ilgisinden bunalıp 260418 Parisliyi idrarıyla boğan bir dev Gargantua? ?Gargantua?da kitabın yazarı François Rabelais?nin tabiriyle ?Pantagruel?in Babası Muhteşem Gargantua?nın Oldukça Ürkütücü Yaşamı?na konuk oluyoruz. Rabelais, baba-oğul iki dev olan Pantagruel ve Gargantua?nın maceralarını anlattığı beş ciltlik külliyatının en bilinen eseri ?Gargantua?da koyu bir mizahla Gargantua?nın yaşamını anlatırken bir yandan da Ortaçağ?ın kahramanlık destanlarına, mitoloji karakterlerine ve zamanının ünlü kişilerine göndermelerde bulunuyor.
Rönesans?ın başlangıcını müjdeleyen ve zamanının hümanist entelektüellerinden biri olan Rabelais?nin 1494 yılında doğduğu tahmin ediliyor. Çocukluğunun ardından ailesi tarafından manastıra gönderildi. Din eğitimini tamamlamaya yaklaşırken sınırlı ve yandaş bir eğitim aldığını fark eden ve Rönesans?ın ışığıyla gözleri kamaşan Rabelais, dini kurallara göre yaşamaktan vazgeçerek Paris?e tıp eğitimi görmeye gitti. Manastırda geçirdiği yılların etkisiyle skolastik düşünceden ve katı kilise kurallarından oldukça uzaklaşan Rabelais, ?Gargantua?da ironileriyle ve alaycı üslubuyla kilise dahil bir çok kuruma üstü kapalı şekilde sert eleştirilerde bulunduğu için dönemin prestijli kurumlarından Sorbonne tarafından yasaklandı.
Tatlı Gargantuamızın hayatı
Rabelais, modern romanın ilk örneklerinden kabul edilen kitabında, Gargantua?nın yaşamını karnaval havasında anlatırken fantastik bir roman görüntüsü çiziyor fakat aynı zamanda arka fondaki 16. yüzyıl Fransa?sını da tarihsel gerçekliğe bağlı kalarak anlatıyor. Kitabı oldukça farklı bir üslupla kaleme alan Rabelais, zaman zaman Gargantua?nın hikâyesinden koparak okuyucuya sesleniyor ve açıklamalarda bulunuyor. Yeri geldiğinde başka bir kitaptaki bilgi yanlışlığına kızarak kendi fikrini okuyucuya kanıtladıktan sonra ?Gargantua?nın renkli hayatını anlatmaya devam ediyor. Okurken sık sık rastladığımız, nicelik belirtirken verdiği abartılı ve detaylı sayılarla ise zaten hümanist ve obur bir devi anlatarak yarattığı esprili üslubuna katkıda bulunuyor.
Rabelais?nin kendi tabiriyle ?tatlı Gargantua?mızın hayatı kitapta elli sekiz bölümde anlatılıyor. Tuhaf bir şekilde doğan Gargantua, beş yaşına kadar ülkedeki diğer tüm çocuklar gibi zamanını yiyip içip uyuyarak geçiriyor. Beşinci yaşının bitimine doğru babası Grandgousier, Gargantua?nın tuvaletteki temizliği hakkındaki buluşunu dinledikten sonra oğlunun tanrısal özellikleri olan bir zekâ ve büyüleyici bir dehaya sahip olduğunu düşünüp masraftan kaçınmayarak ona en bilge sofistler tarafından ders aldırıyor. Bu uzun eğitimin sonunda Gargantua bilge bir adam oluyor. Fakat Grandgousier, oğlunun aldığı eğitimden memnun kalmayarak yeni bir eğitmen tutuyor ve dönemin Fransa?sında gençlerin nasıl bir eğitim aldığını görmek için hep birlikte Paris?e gidiyorlar. Gargantua, Paris?te eğitimine devam ederken Lerne çörekçileri ve Gargantua?nın memleketindeki çobanlar arasında çıkan kavga savaşa dönüşüyor. Lerne kralı Picrocholes, kralı Grandgousier?ye karşı ayaklanıyor fakat Grandgousier savaşa girme konusunda tereddüt ediyor çünkü yıllardır barış içinde yaşadığı Picrocholes?la savaşmak istemiyor. Fakat bir türlü uzlaşmak istemeyen Picrocholes savaşı kaçınılmaz hale getiriyor. Çünkü komutanlarıyla birlikte Grandgouiser?ye karşı ayaklandıktan sonra tüm dünyayı fethetme hayalleri kuruyor. Picrocholes, kitapta iyinin karşısında yer alan ve kötülüğü simgeleyen tipik açgözlü ve şeytani karakterdir. Gargantua ve adamları Picrocholes ve ordusunu bozguna uğratıyor ve sonrasında Gargantua mağlup tarafa atalarının yaptığı gibi barışı ve iyiliği öğütleyen bir nutuk çekiyor. Esirlerin hepsine iyi davranıp serbest bırakıyor. Gargantua, bu savaşta yanında olan tüm Gargantuistleri ödüllendiyor. Sıra büyük kahramanlıklar gösteren arkadaşı keşişe geldiğinde, keşiş kendi görüşleri ve arzusu doğrultusunda bir manastır kurmak istiyor. Gargantua, keşişin isteğini kabul ediyor ve Theleme bölgesini keşişe bağışlayarak manastırı inşa etmesine yardım ediyor.
Manastırdan gelen felsefe
Theleme manastırında yaşayanların bütün hayatları yasalara, tüzüklere veya kurallara göre değil, kendi serbest iradelerine ve keyiflerine göre düzenleniyor. Manastırda, Gargantua?nın koyduğu tek bir kural geçerli oluyor: ?Ne istiyorsan onu yap?. Rabelais, burada liberter vurguları olan Thelemizm felsefesini yaratıyor. Eski Yunanca ?Theleme?, yani ?irade? sözcüğünden gelen Thelemizm?de insanlar ahlaki kuralları kendi iradeleri ve istekleri doğrultusunda uyguluyorlar. Bu ütopik düzen, hümanist bir inanç formu olarak görülebilir ve Thelemizm, hümanistlerin Rönesans?la birlikte şekillenen insan idealinin tıpkı bir manifestosu gibidir.
?Gargantua?, çevirmenin açıklamalı dipnotlarıyla okunması daha rahat ve zevkli hale getirilmiş. Sizi, Rabelais?nin vaat ettiği gibi güldürecek ve siz de okurken imgelem gücünün çağrıştırdığı kavramların ardında daha derin anlamlar aramaya devam edeceksiniz. Ayrıca kitaptaki ilüstrasyonlar da 19. yüzyılda yaşamış olan Fransız ressam, ilüstratör, baskı ve resim sanatçısı Gustave Dore?a ait ve kitabın eğlenceli dokusuyla adeta iç içe geçiyor. Rabelais, kitabının önsözünün sonunda size kitabı nasıl okumanız gerektiğini de söylüyor. Bu samimi tehdide kulak vermenizde fayda var: ?Şimdi keyfinize bakın sevgili dostlarım ve bundan sonrasını bedeninizde rahatlık, böbreğinizde sağlık niyetine neşeyle okuyun! Fakat bana bakın eşek kafalılar, sağlığıma kadeh kaldırmayı unutursanız kafanızı kırarım hepinizin, kaldırın kadehinizi ki ben de karşılık vereyim size.?
Gargantua?nın oyuncak atları
Sonra, hayatı boyunca iyi bir binici olsun diye ona tahtadan güzel, büyük bir at yaptılar. Bindiği bu tahta atı zıplatıyor, şaha kaldırıyor, çifte attırıyor ve dans ettiriyordu; yürütüyor, tırıs gitmesini sağlıyor, rahvan sürüyor, eşkin götürüyor ve dört nala koşturuyor, ardından engel atlatıyor, deve adımlarıyla ve eşek gibi sürüyordu. Ve keşişlerin ayine göre cüppe değiştirmesi gibi, atının tüylerinin rengini değiştiriyor, dorudan karaya, aldan kıra, sıçan tüyünden geyik tüyüne, inek tüyünden zebra tüyüne, bozdan alacaya ya da beyaza döndürüyordu.
Kalın bir kütüğü av atı yaptı kendine; bir başkasını da koşum atı olarak seçti gündelik kullanım için; büyük bir meşe kütüğüne ise koşum taktırıp manejinde kullandı. Ayrıca on on iki kadar yarış atı ve yedi tane de posta arabası atı vardı. Uyurken hepsi başucunda duruyordu.
Bir gün, Painensac senyörü ihtişamlı maiyetiyle birlikte babasını ziyarete geldi; aynı gün Frabcrepas dükü ve Mouillevent kontu da oradaydı. Bence ev, özellikle de ahır kısmı bu kadar insan için fazla dardı. Bunun üzerine Painensac senyörünün kâhyası ve seyisi, evde başka boş ahır olup olmadığını öğrenmek için gizlice küçük delikanlı Gargantua?ya yanaşarak evin efendisinin asıl atlarının nerede olduğunu sordu; çocuktan al haberi, diye düşünmüşlerdi.
Bunun üzerine Gargantua onları şatonun ana merdivenlerinden sürükledi ve ikinci salondan geniş bir galeriye geçirerek büyük bir kuleye götürdü. Yeniden merdivenleri tırmanmaya başlamışlardı ki seyis kâhyaya, ?Bu çocuk bizimle dalga geçiyor: Evin üst katında ahır mı olur,? dedi. (Kitaptan)
Kitabın Künyesi
Gargantua
François Rabelais
Everest Yayınları / Roman Dizisi
Editör: Berrak Göçer
Çeviri: Birsel Uzma
İstanbul, Eylül 2011, 1. Basım
270 sayfa
Eşsiz bir mizah şaheseri olan Gargantua, roman sanatının doğuşunu müjdeleyen çağın, en önemli kitaplarından biridir. Rabelais’in bu inanılmaz zenginlikteki yapıtında her şey biraradadır: Gerçeğe benzerlik, gerçeğe benzemezlik, istiare, yergi, devler ve normal insanlar, küçük öyküler, içedönüşler, gerçek ve düşsel yolculuklar, bilgince tartışmalar… Rabelais daha kitabın ilk sayfalarında kahramanı Gargantua’yı dünya sahnesine anasının kulağından indirerek, okurla kendisi arasında bir sözleşme yapar: Olağanüstü olaylar söz konusu olsa da, burada anlatılanlar ciddi şeyler değildir, der. ‘Ciddi olmayan’ ile ‘olağanüstü’nün uzlaştığı bir roman, (bir efsane, bir güldürü ya da destan) diyebiliriz Gargantua için. Rabelais’in sözleriyle: ‘Bu kitabı okuyan okur dostlar, atın içinizden her türlü kuşkuyu. Okurken de irkilmeyin sakın. Ne kötülük var içinde ne muzurluk. Doğrusu güldürmekten başka da bir hüner bulamayacaksınız pek.
Başka yola gidemiyor gönlüm. Sizleri dertler içinde görürken gülen kitap yeğdir ağlayan kitaptan. Gülmektir çünkü insanı insan eden’
François Rabelais, Fransız edebiyatının Rönesansinin en ünlü kurgu yazarı ve döneminin önde gelen tıp otoritelerinden biri.Gençliği türlü manastırlarda geçmiştir.
Ana eseri Gargantua ve Pantagruel´dir. Bu neşeli, çoğu zaman da patavatsız beş parçalık anlatı 1532 ile 1564 arasında yayımlandı. Rabelais, çarpıcı öğretilerin ham sahnelerinin ve genelde vahşi fiziksel komedilerin anlık değişimlerle birleştirildiği bir biçimde yazdı. Bu çalışma, dönemin yasal, politik, dini ve toplumsal kurumlarını eleştirmekteydi.
(***)
Fransız Rönesanssının en parlak isimlerinden Rabelais, 1494 yılında, düşünce ve sanatta değişimin başladığı günlerde doğdu. Önce din eğitimi aldı ve eski Yunanca?yı öğrendi. 1530?da ise Montpellier Üniversitesi Tıp Fakültesi?ne yazıldı. Hekimliği sırasında Hippokrates?in ?Aphorismoi?sini çevirerek başladı edebi hayatı. Kısa bir süre sonra -?Çok Ünlü Pantagruel?in Korkunç ve Ürkütücü Marifetleri ve Kahramanlıkları?nı- ?Pantagruel?i(1531), isminin harflerini değiştirerek elde ettiği Nasier Alcofrybas müstearı ile yayınladı. Ardından -?Pantagruel?in Babası Koca Gargantua?nın Paha Biçilmez yaşamı?- ?Gargantua?(1534) geldi. Aynı yıllarda, bir diplomat olan Paris Piskoposu?nun özel hekimi de olmuştu. Bu sayede İtalya ve Roma?ya uzun seyahatler yapma ve Rönesans?ın kalbini tanıma fırsatını elde etti. 1546 yılına kadar kendini bütünüyle tıp mesleğine veren Rabelais, yine bir Roma yolculuğu dönüşünde, serinin üçüncü kitabını yayınladı; ?Soylu Pantagruel?in Kahramanlıkları ve Sözlerinin Üçüncü Kitabı?. Bugün kısaca ?Gargantua? olarak adlandırdığımız bu fantastik hikayeler, ?Soylu Pantagruel?in Kahramanlıkları ve Sözlerinin Dördüncü Kitabı? ile tamamlandı. 1553 yılındaki ölümünden sonra ortaya çıkan beşinci kitabın ona ait olduğu ise kesin değildir.
?Grandes Croniques? adlı masal, büyücü Merilin?in, İngiliz Kralı Arthur?a savaşta yardımcı olmaları için yarattığı dev bir ailenin kahramanlıklarını anlatır. Rabelais?ın çıkış noktası işte bu halk masalıdır. İlk kitapta içkiciler kralı Pantagruel?i ve onun arkadaşı anarşist Panurge?yi, ikinci kitapta ise baba Gargantua?yı tanıtır okuyucusuna. ?Gargantua?, yazılış tekniği olarak bugünkü roman anlayışına oldukça yakındır. Ortaçağla modern zamanlar arasında bir köprü olan Rabelais, bu yapıtı ile romanesklerden romana geçişin de habercisi olmuştur diyebiliriz.
A. Ömer Türkeş
Kitabın Künyesi
Gargantua
François Rabelais
Çevirmenler: Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol
İş Bankası Yayınları
Basım Tarihi : 06 – 2009
Sayfa Sayısı : 254