Kayıp Bir Alevi Efsanesi, Erdoğan Çınar

“Erdoğan Çınar’ın 3. kitabı ?Kayıp Bir Alevi Efsanesi?ni okuduğumda Pir Sultan Abdal efsanesinin kayıtlara geçmiş haliyle karşılaştım. Etkilenmedim desem yalan olur. Çeşitli kaynaklara referans verilerek aktarılan bilgiler efsanede anlatılan coğrafyada, Yıldız Dağı eteklerinde aynı efsanede anlatılan biçimiyle yaşanmış bir olaydan ve olayın kahramanlarından söz ediyordu. Zaten öteden beri Pir Sultan Abdal adında hiç isim geçmediğini üç ismin de sıfat olduğunu düşünürdüm. Şimdi anladım ki Aleviler kadim bir bilgiyi isimleri ortadan kaldırarak her döneme uygun bir hale getirmişler ve bu sıfatları aktarımın Anadolu?nun Türklerin egemenliğine girmesinden zarar görmeden yapılabilmesinin bir yolu olarak kullanmışlar. Bugün artık efsaneyi gizlice anlatmak için uygulanan yöntemin gerçeğin kendisi haline gelmesi ise işin trajik yanı. Yazar bu duruma gerçeğin etrafına bağlanmış kabuk adı veriyor ve kabuğu kaldırarak özü gösteriyor.
Çınar?ın kullandığı yan delillerle birlikte efsanede anlatılan olayların 7. yy da yaşandığı konusunda bir kuşku yok. Burada önemli olan aktarılan tarihin aktarıcılarının güvenli kaynaklar olup olmaması sorunudur. Referans verilen kaynaklar arasında yer alan Bizanslı tarihçi Sicilyalı Peter?in aktardıkları dönemle ilgili sınırlı kaynaklar arasında sayılmaktadır. Batı?da özellikle 1990?lardan itibaren eski Latince ve Yunanca belgelerin İngilizce yayımlanması çalışmaları hız kazanmıştır. Bu nedenle Çınar?ın araştırmalarının önümüzdeki dönemde kaynak sıkıntısı çekmeyeceğini düşünüyorum. Bu konuda çok kaynak kullanmak zaten mümkün değildir. Anılan dönemde birinci el kaynaklar zaten sınırlıdır, İmparatorluk ve Kilise kayıtlarına dayanmak zorundadır. Birinci el kaynaklar üzerinden yapılan ikinci el araştırmaların handikapı bölgeyi yakından tanımamak olarak gözüküyor. Bu nedenle Çınar?ın önemli bir avantajı var; bölgeyi ve insanlarını tanıyor ve gelenek ve göreneklerini kadim tarihi bilgiler ile birlikte değerlendirebiliyor.”
Ali Galip, Günlük Birgün Gazetesi 20 Mayıs 2008

Erdoğan Çınar, Pir Sultan Abdal Efsanesi hakkında yüzyıllar boyunca ezbere öğretilen bir geçmişten sıyrılarak, tarihin derinliklerinde ve gerçeklerin içinde ulu Piri arıyor… Ve belki de yalnızca bu coğrafya halkının efsaneleştirdiği o büyük kişilikten de ötesini, koskoca bir tarihi keşfetmemiz için ışık tutuyor. Araştımasının sonucunda bulduklarıyla sadece geçmişi değil, geleceği de aydınlatıyor…
Pir Sultan Abdal yola önderlik etmiş, ocak kurmuş ulu bir Alevi mürşidi idi. Haksızlığa karşı ödünsüz tavrı ile kendisinden sonra zulme direnen geniş halk yığınlarına rehber oldu. Pir Sultan Abdal şimdi kendisini efsane suretinden kurtarıp asıl kimliği ile yeniden var ederken, Alevilerin kaybolan geçmişlerini bulmalarına da aracılık ediyor. O, Alevilerin geçmişte yol göstericisiydi. Bugün de halkına, Onu sınırsızca sevenlere asıl geçmişlerine giden yolda rehber oluyor, geçmişini arayanlara ışık tutuyor. Onlara beklenmedik bir fırsat yaratıyor.
Pir Sultan Abdal?ın yedinci yüzyılda yaşamış gerçek bir tarihi kişilik olan Pir Silvanus olduğu gerçeğine bir kısım Alevi esnaflarının ve geçmişin yalanlarına terzilik etmiş çevrelerin kışkırtıcı cümlelerle tepki vereceklerini ve bu tepkilerini samimi Aleviler üzerinde gidermeye çalışacaklarını şimdiden tahmin edebiliriz. Ancak yalan tacirlerinin tezgâhlarındaki o çok kullanılmaktan aşınmış içi boş, hamasi cümlelerin artık nitelikli alıcısı kalmamıştır.
Geçmişin doğruları bugünün temelsiz dayatmalarına direniyorlar. Gerçekler yalan denizinde boğulup gitmeden zapta geçmek istiyorlar. Alevilerin kendi tarihleri ile tanışmalarının vakti gelmiştir.
Gerçek erenler; ?Zühre yıldızı, ışığın aynasını elinde tutar hiçbir karanlık zümre yıldızının şavkını kıramaz? demişlerdir.
Zühre yıldızı karanlığın içinden parlıyor. Gerçeklerinden ayrı düşmüş canlar ışığın aynasında kendilerine kavuşuyorlar.
Ulu mürşitin üzerindeki örtü kalkıyor. Pir Sultan Abdal?ın aziz sırrı aydınlanıyor.

“Uzak anılar, unutulmaya yüz tutmuş bir geçmişten bugüne ulaşmış nesnel kalıntılar aracılığı ile ıssızda kaybolmuş bir höyüğün tozunun, toprağının arasından başlarını kaldırmışlar “Bütün bunlar yaşandı, bizler gerçektik” diyorlar. Eski bir el yazması kitabın tozlu sayfalarını bir zamanlar var olduklarının delili olarak önümüze sürüyorlar.
Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezlerinde bulunan yüz elli milyon belge arasında Pir Sultan Abdal ve onun öncülüğünde gerçekleşen Alevi başkaldırısından söz edilmediği gibi, Osmanlı İmparatorluğu’nun eyaletlerinde özenle tutulan “defter sandıkları”nda da bu türden bir belge ve bilgiye rastlanmıyor.
Olayları kayda alan Bizanslı görevlilerin ve olayların mağdurlarını lanetleyen Ortodoks rahiplerinin geleceğe yolculuk yaparak asırlar sonra Osmanlı İmparatorluk döneminde yaşanacak olaylara şahitlik edip sonra da bu olayları kendi tarihlerinin bir parçası gibi kayıtlarına almış olmaları gibi aşırı zorlanmış bir hayal gücüne, bir bilim-kurgu fantazisine itibar etmezsek, tereddütsüz diyebiliriz ki; Pir Sultan Abdal yedinci yüzyılda yaşadı.
Pir Sultan Abdal’ın yedinci yüzyılda yaşamış gerçek bir tarihi kişilik olan Pir Silvanus olduğu gerçeğine bir kısım Alevi esnaflarının ve geçmişin yalanlarına terzilik etmiş çevrelerin kışkırtıcı cümlelerle tepki vereceklerini ve bu tepkilerini samimi Aleviler üzerine gidermeye çalışacaklarını şimdiden tahmin edebiliriz. Ancak yalan tacirlerinin tezgâhlarındaki o çok kullanılmaktan aşınmış içi boş, hamasi cümlelerin artık nitelikli alıcısı kalmamıştır.” Tanıtım Yazısı

“Aleviler son bin yılda korunma güdüsü ile kendilerine Müslüman süsü verirlerken, sözlü gelenek içinde o ana değin yaşattıkları kadim efsanelerini gerilerde bırakıp toplumsal hafızalarından vaz mı geçtiler? Geçmişin destanları zamanın sonsuzluğu içinde yitip, kayıp mı oldular? Ya da Aleviler ile birlikte Alevi efsaneleri ve alevi destanları da tebdili kıyafet edip halkın arasında başka öznelerle söylenerek dilden dile, zamandan zamana geçerek bugüne ulaştılar mı?”
“Söz gerçektir. Gerçekler yalan ülkesinde, sabırla havada dolanırlar. Günü gelip de ehil olan kulağa rast gelince yere inerler. Cümle olurlar, kendilerini bulurlar.
Erdoğan Çınar”

Erdoğan Çınar, Kayıp Bir Alevi Efsanesi, Yayınevi: Kalkedon, 212 sayfa, Yayın Tarihi: Nisan 2007

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir