Kişi, kendini “iyi tarafa ait” görüyorsa, “öteki”ne uyguladığı şiddeti haklı görebilir mi?
İnsanların kendilerini “iyi taraf” olarak görmeleri, “öteki”ne yönelik şiddeti haklı çıkarmak için kullanılan bir mekanizma olabilir, ancak bu durumun ahlaki, felsefi ve insani boyutları derinlemesine sorgulanmalıdır.
1. Ahlaki İkilem ve Öz-Haklılaştırma
- Biz ve Onlar Ayrımı: İnsanlar, kendilerini bir gruba (“biz”) ait hissettiklerinde, diğer grubu (“onlar”) dışlayabilir, hatta onları insanlıktan çıkarabilir (dehumanization). Bu süreç, şiddeti normalleştirmenin ilk adımıdır.
- Kendini Haklı Görme: Şiddet uygulayan kişi, eylemlerini “iyi bir amaç” (din, ideoloji, güvenlik, vs.) için yaptığını düşünerek kendini ahlaken üstün görebilir. Örneğin, tarihte savaşlar, soykırımlar veya siyasi baskılar genellikle “meşru müdafaa” veya “yüce bir dava” gibi gerekçelerle haklı gösterilmiştir.
2. Etik Perspektifler
- Sonuççu Etik (Utilitarianism): “Büyük resimde iyilik için bazı kötülükler kabul edilebilir” mantığı, şiddeti haklı çıkarmak için kullanılabilir. Ancak bu yaklaşım, bireysel hakları ve adaleti göz ardı edebilir.
- Deontolojik Etik (Kantçılık): Bu görüşe göre, şiddet eylemleri evrensel ahlak kurallarına (örneğin “insan öldürme” yasağı) aykırıysa, hiçbir gerekçeyle meşru görülemez.
- Erdem Etiği: Şiddeti normalleştiren bir zihniyet, merhamet, adalet ve empati gibi erdemlerden uzaklaşabilir.
3. Psikolojik Mekanizmalar
- Bilişsel Çelişki: İnsanlar, kendilerini “iyi” olarak görmekle şiddet gibi “kötü” eylemler arasındaki çelişkiyi azaltmak için savunma mekanizmaları geliştirir (örneğin, “Onlar bunu hak ediyor”).
- Otorite ve İtaat: Stanley Milgram’ın deneyleri gibi çalışmalar, insanların otorite figürleri tarafından meşrulaştırıldığında şiddete nasıl boyun eğebileceğini gösterir.
- Grup Dinamiği: Sosyal kimlik teorisine göre, gruplar arası çatışmalarda “biz” duygusu, “öteki”ne yönelik ayrımcılığı artırabilir.
4. Tarihsel ve Sosyal Örnekler
- Dini, etnik veya siyasi çatışmalarda taraflar genellikle kendilerini “haklı”, diğer tarafı “kötü” olarak konumlandırır (örneğin, Holokost, Ruanda Soykırımı, Srebrenica).
- Günümüzde de medya, siyaset veya sosyal algı yönetimi yoluyla “öteki” düşmanlaştırılıp şiddet meşrulaştırılabilir.
5. Haklı Gösterilebilir mi?
- Subjektif Olarak: Kişi inançları veya grubunun normları nedeniyle şiddeti haklı görebilir. Ancak bu, eylemin nesnel olarak ahlaki olduğu anlamına gelmez.
- Nesnel Ahlak Açısından: Şiddet, temel insan hakları ihlali ise (yaşam hakkı, işkence yasağı, vs.), hiçbir gerekçeyle meşru görülemez. Uluslararası hukuk da bu ilkeyi temel alır.
6. Alternatif Yaklaşımlar
- Empati ve Diyalog: “Öteki”ni anlamaya çalışmak, şiddet döngüsünü kırabilir.
- Adalet ve Hukuk: Çatışmaların çözümünde şiddet yerine hukukun üstünlüğü ve insan hakları temel alınmalıdır.
- Eleştirel Düşünce: Mutlak “iyi/kötü” ayrımını sorgulamak, manipülasyonları fark etmeye yardımcı olur.
———————————–
Şiddetin “iyi taraf” adına meşrulaştırılması, insanlık tarihinde yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. Ahlaki olarak, hiçbir şiddet eylemi insan onurunu hiçe sayarak haklı görülemez. Gerçek “iyilik”, ötekini de insan olarak görüp şiddeti reddetmekten geçer. Albert Camus’nün dediği gibi:
“İyi niyetle bile olsa adaletsizliğe taraf olan, sonunda adaletsizliğe hizmet eder.”
Bu konuda daha derin okuma yapmak isterseniz Hannah Arendt’in “Kötülüğün Sıradanlığı” veya Jonathan Glover’ın “Humanity: A Moral History of the 20th Century” eserlerini öneriyoruz.