“Birbirinize kızın, birbirinizle kavga edin, yumruk yumruğa yüzlerinizi parçalayın, gözlerinizi patlatın, kulaklarınızı koparın, saçlarınızı yolun, derinizi parçalayın, tekmeyle kemiklerinizi kırın. Yalnız ananızdan doğduğunuzda olduğunuz gibi kavga edin. Yalancı, ek bir araç kullanmayın. Mendil bile olmaz. Ama ne olur sakın bir insanı gönülce, gözce, dilce ruhça kırmayın.” (Kitaptan başka bir özdeyiş)
Okumaya başlarken bu ne şiddet deyip çarpılıyor insan. Sonra, “Ama ne olur sakın bir insanı gönülce, gözce, dilce, ruhça kırmayın” Son cümleyi okuyunca da ilk okuduklarınız hükümsüz kalıyor. Şiddet diye algıladığınız sözcükler meğer, kendisinden sonra gelecek cümleye zemin hazırlıyormuş. Bir gönül adamı bundan başka ne diyebilir ki. Hangi darp, hangi işkence gönül kırıklığından daha acı verebilir ki. Gönül kıramayan, diliyle incitmeyen diğerlerini yapabilir mi? En ağır olarak görünenle başlıyor Asaf. Son cümleye gelince, en ağır olanın aslında en hafif olduğunu zihnimize kazıyor.” Ama ne olur sakın bir insanı gönülce, gözce, dilce, ruhça kırmayın” diyor ve ekliyor, “kavgada aranızdan mendil bile olmasın, ananızdan doğduğunuzda olduğunuz gibi olun.” Kavga ederken bile eşitlikten yana, eşit koşullardan yana.
Özdemir Asaf, toplumsallık, paylaşım, hoşgörü üzerine özdeyişler kaleme aldı. Sezdirmeden, abartmadan. Şiirlerinde olduğu gibi özenle seçtiği sözcükleri bir araya getirerek bilgeliği de çoğalttı.
Özdemir Asaf, okuyucusuna yoğun bir duyarlıkla, çarpıcı sözcükler seçtiğini sezdirmeden, küçük dizeler halinde kısa özdeyişler verdi. Kimini yaşadığı deneyimlerden, kimini izlenimlerinden esinlenerek bilgece dörtlükler yazdı. Çağıyla ve toplumuyla hesaplaşmalarda, buruk öfkesini içinde saklayan yeni taşlama biçimleri geliştirdi. Gün oldu şiirleriyle kafa tuttu, gün oldu sevgilinin dilinden dökülen sözcüklere kaynak oldu. Bunlar yetti mi? Hayır. Bilgelik, özlülük, duygululuk toplumsallık, paylaşım, hoşgörü üzerine özdeyişler de kaleme aldı. Sezdirmeden, abartmadan. Şiirlerinde olduğu gibi özenle seçtiği sözcükleri bir araya getirerek. Üstelik şiir tadında. Üstelik bilgece. Yazının girişine aldığım özdeyiş gibi. İsterseniz özdeyişi şiir tadında okuyun, içindeki bilgeliğe oradan varın. Ya da tersinden yapın o işlemi. Özdeyiş diye okuyun kelimeler arasındaki ahenkle şiir tadına varın.
Yuvarlağın Köşeleri’nde Özdemir Asaf’ın 1961 yılında yayımladığı ve 33 başlık altında topladığı 432 özdeyişi aynen yer alıyor. Bu özdeyişler kitabın birinci bölümünü oluşturuyor. Asaf’ın ardında bıraktığı yazılar arasından eşi Yıldız Arun ve büyük oğlu Gün Arun tarafından seçilen 1961-1981 yılları arasında yazdığı 704 özdeyiş ise 54 başlık altında sunulmuş. Kitabın ikinci bölümü hazırlanırken de birinci bölüm örnek alınmış, müsveddelerdeki başlıkların korunmasına, varsa tarihlerin belirtilmesine de özen gösterilmiş. Kitabın ikinci bölümündeki sıralamayı yine yazarın oğlu Gün Arun yapmış.
Kitabın sayfaları arasında şöyle bir dolaşıyoruz ve bakın neler buluyoruz:
“Doğdu sevinçten ağladılar. Öldü acıdan ağladılar. O, bu arada yaşadı hiç düşünmediler.”
“İnsanların boyun eğdirmeye çalışmanın hiçbir yolu olmadı ve yok. Günümüzde bunu denemek isteyenlerin de hiçbir yolu olmayacak ve yok.”
“Çağımızda boyun eğip çekilecek bir tek tip kaldı. İnsanlara boyun eğdirmeyi düşünen.”
? Bütün bildiklerini yapan ile bütün yaptıklarını bilen…
Yarışa giriştiler: birincisi kazandı.
Savaştılar: ikincisi yendi.?
? Zamanın varsa, her şeyin gelir geçer.
Her şeyin varsa, zamanın gelir geçer.?
? Çağrı, ikisinden birinin uzakta olduğunu belirler.
Ama kimin? Çağıranın mı, çağrılanın mı??
“Aşka gönül ile düşersen yanarsın. Zekâ ile düşersen çıldırırsın. Duygu ile düşersen gülünç olursun.
Aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın ezilirsin.
Sersem sersem bakınıp durma bir yol seç.”
” -Bu cinayeti niçin işledin?
-Namus korkusuyla.
-Zavallı!
-Şu iyiliği niye yaptın?
-Namus korkusuyla.
-Sen namussuzun birisin.”
Özdemir Asaf’ın yaşam öyküsü
Asıl adı Halit Özdemir Arun’dur. İlk ve ortaöğreniminin bir bölümünü Galatasaray Lisesi’nde yaptı. 1942 yılında Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi’nde, önce Hukuk Fakültesi’ne, sonra İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü’ne devam ettiyse de 1947’de yüksek öğrenimini yarıda bıraktı. Bir süre sigorta prodüktörlüğü yaptı. ‘Zaman’ ve ‘Tanin’ gazetelerinde çevirmen olarak çalıştı.
İlk yazısı 1939’da ‘Servetifünun-Uyanış’ dergisinde çıktı. 1951’de Sanat Basımevi’ni kurarak matbaacılık yaşamına girdi. Kendi şiir kitaplarını bastı. 1955’te Yuvarlak Masa Yayınları’nı kurdu.
İkilikler ve dörtlüklerden oluşan ilk şiirlerinde yoğun bir söyleyiş özelliği göze çarpar. İnsan toplum ilişkilerine yönelik temaları konu edinerek düşündürücü bir şiir evreni kurmuştur. Duygu ve düşünce yoğunluğuyla birlikte, alay ve taşlama şiirine egemen olan öğelerdir. İnsan ilişkilerinin toplumsal ve bireysel yanlarını sen ben ikileminde vermiştir. Çok kullandığı sevgi, ayrılık, ölüm temaları, son dönem şiirlerinde giderek yerini kaçış ve umutsuzluğun tedirginliğine bırakmıştır.
Şiirin bir görüşü yansıtması, bir iletisinin olması düşüncesinden yola çıkmıştır. Yuvarlağın Köşeleri kitabında şiirin ve yazarın işlevi konusundaki görüşlerini dile getirmiştir. Batı şiiri ve geleneksel Türk şiirinden yararlanarak verdiği bileşim sanatını zenginleştirip geliştirmiştir.
Yapıtları
Dünya Kaçtı Gözüme (1955)
Sen Sen Sen (1956)
Bir Kapı Önünde (1957)
Yuvarlağın Köşeleri (1961)
Yumuşaklıklar Değil (1962)
Nasılsın (1970)
Çiçekleri Yemeyin (1975)
Yalnızlık Paylaşılmaz (1978)
Bir Kapı Önünde (1982, toplu şiirleri 1, ölümünden sonra)
Yalnızlık Paylaşılmaz (1982, toplu şiirleri 2, ölümünden sonra)
Benden Sonra Mutluluk (1983, yayınlanmamış şiirleri, ölümünden sonra)
Kitabın Künyesi
Yuvarlağın Köşeleri
Özdemir Asaf,
Epsilon Yayınevi,
Temmuz 2006
Özdemir Asaf’ın tüm şiirleri kendiside tek kelimeyle mükemmel….'(-_-)’