Maraş’ta iğneyle mezar kazmak – İsmail Saymaz

Ümmühan Duman katliam günü eşi Mahmut’a “Beni sen öldür, onlara bırakma” demişti.

Kahramanmaraş’ta, 19-22 Aralık 1978’de 111 yurttaşımızın can verdiği katliamın üzerinden 36 yıl geçti. Alevileri ve Alevilerin şahsında, yükselen sol hareketi hedef alan bu insanlık suçu, halen tam olarak aydınlatılamadı. Kırımın ipuçlarını toplamak ve uç uca eklemek, 78 Maraşı’nı yerinde yaşayan araştırmacı Aziz Tunç’un omuzlarına kaldı. Tunç, 2011’de yayımladığı Maraş Kıyımı, Tarihsel Arka Planı ve Anatomisi adlı ilk kitabıyla, üzeri örtülen mezara ilk kazmayı vurmuştu.

KCK Davası nedeniyle iki yılını cezaevinde geçirdikten sonra ilk işi, Maraş’ta can verenlerin hikâyelerini yazmak oldu. Tam tamına 11 il, 12 ilçe ve onlarca köy gezdi, yüzlerce eve konuk oldu, 30 bin kilometre yol gitti, katliamı yaşamış 340 insanla görüştü. Tunç’un Fırat Yayınları tarafından yayımlanan Beni Sen Öldür: Maraş 78 kitabı, âdeta iğneyle mezar kazılarak yazıldı.

İki ceset kayıp
Tunç’un aktardığı verilere göre ölen 111 kişiden 82’si Alevi ve solculardan, 28’i saldırganlardan oluşuyor. Cesedi bulunan bir kişinin hangi tarafta olduğu bilinmiyor. Altı cesedin kimlere ait olduğu ise tespit edilememiş. Tunç, hayatını kaybeden saldırganların çoğunlukla jandarma kurşunuyla öldüğünü ifade ediyor. Mehdi Köklü adlı bir saldırganın kendi arkadaşları tarafından yanlışlıkla vurulduğunu vurguluyor. Bilinenin aksine, öldürülen solcuların tümü Alevilerden oluşmuyor. Örneğin, Dumlupınar Mahallesi’nde oturan ve komşuları tarafından katledilen Sünni kökenli İşbilir Ailesi’nin dört üyesi, solcu bilindikleri için öldürüldü. Bu aileden Hacı Ali İşbilir, o tarihlerde solcu polislerin kurmuş olduğu Pol-Der’in üyeleri arasında yer alıyordu. Kardeşi Ali Rıza İşbilir ise devrimci öğretmenlerdendi. Keza Mahmut Ünal ve Mustafa Yüzbaşıoğlu da öldürülen iki Sünni ve solcu öğretmendi. Fakat bu vaziyetin tersi de mümkün oldu. Saldırganlar arasında Yusuf Tanku adlı bir ülkücü Alevi de vardı. Tanku bir süre tutuklu yargılandıktan sonra izini kaybettirdi.

Elbette, kayıp mezarlar… Tunç’un belirlemesine göre 20’nin üzerinde insanın mezarı kayboldu. Öğretmen Mahmut Ünal ve Hatice Yılmaz’ın cenazelerinin nereye gömüldüğü bilinmiyor. Yılmaz’ın en son muhtara teslim edildiği belirtilen cenazesini gören olmadı. Kaldı ki Maraş, Tunç’a göre aslında bir kadın ve çocuk katliamıydı. Zira, ikisi hamile 13 kadın ve 13 çocuk öldürüldü. İşte o kadınlardan biri olan Esma Sona, eşi ve üç akrabasıyla birlikte can verdi. Döndü Ünver ise, “İkimizi birlikte öldürün” diye bağırdı ve eşinin yanında can verdi. Bir de, Ali Şükran Havuç ve Ümmühan Duman gibi katliamdan sonra hayatını kaybedenler vardı. Duman katliam günü eşi Mahmut’a, “Beni sen öldür, onlara bırakma” demişti. İşte bu sözü, Tunç’un kitabının ismi oldu. Çift yaralı kurtulmuşsa da oğulları öldürülmüştü. Ümmühan Duman bu acıya dayanamadı.

Aziz Tunç’a göre Maraş’ın “etnik arındırma” ve “yükselen siyasi hareketi bastırma” şeklinde iki temel amacı vardı. Katliamdan önce CHP’li bir belediye tarafından yönetilen Maraş, katliamdan sonra karanlığa teslim edildi. O tarihte nüfusu 150 bin olan şehirde her beş kişiden biri katliama fail ya da kurban olarak karıştı. Alevi mülkleri yağmalandı. Dumlupınar, Duraklı ve İsadivanlı mahallelerinde Alevi kalmadı. Yine de Tunç’a göre, Maraş’tan umudu kesmemek gerekiyor. Zira kıyım günlerinde komşularını savunan çok sayıda Sünni Türk oldu. Tunç, “Yakını öldürülen her ailenin yanında mutlaka bir Türk Sünni omuz vermiştir. Maraşlılar emekçi insanlardır. Bir halkı toptan düşman göremeyiz” diyor.

İSMAİL SAYMAZ
02.01.2015 http://kitap.radikal.com.tr/

BENİ SEN ÖLDÜR
Maraş 78
Aziz Tunç
Fırat Yayınları
2014, 412 sayfa

Bir kadın kocasına hangi durumda, “Beni onların eline bırakma, beni sen öldür” der. Ellerinde, bıçaklar, tabancalar, satırlar olan zalimlerin canına, malına, ırzına saldırmak için sokak kapısını tekmelediğini bilmek, çocuklarınla ölümü beklemek nasıl zor bir duygu. İşte, Ümmühan Doğan, Maraş katliamı sırasında tüm bunları yaşadı ve kocasına, “Onların eline bırakma, beni sen öldür” dedi. Canından öte, namusunu korumak için. O yüzden insan soyunun yaptığı en aşağılık katliamlardan biridir Maraş katliamı. Altı aylık Yılmaz Baz’ı, karnında taşıdığı sekiz aylık bebeğiyle Esma Suna’yı, 11 yaşındaki Hatice Görür’ü 90’a yakın kişiyle birlikte vahşice öldürürken göstermiştir bu yüzünü. Failleri hala aramızda bu katliamın. O katiller nasıl uyuyor, neler görüyorlar rüyalarında acaba?

Bir de onların katlettikleri var belleklerimizde, yalnızca rakam olarak kalan, 36 yıl sonra isimleri hafızalarımızdan silinen.Araştırmacı yazar Aziz Tunç, bu kitabıyla işte belleğimizde yalnızca rakam olarak kalan insanlarımızın isimlerini tek tek hatırlatıyor. Kitabı okuyunca göreceksiniz; yalnız isimleri hatırlatmakla kalmıyor onlara yeniden can veriyor. Ama bizi götürdüğü zaman dilimi kurbanların son anları. Bıçakla, satırla kesilen, kurşunlanan, yakılan insanların çığlıklarını, acılarını duyuyorsunuz kulaklarınızda.

Maraş katliamı hakkında çok şey yazıldı. Ama bu kitap gibisi yok. 2011’de Maraş Kıyımı kitabını yazan Aziz Tunç, şimdi kurbanların hikayelerini bize getiriyor. Artık o isimler unutulmamak üzere hafızamıza ve tarihe kazınıyor. Biz bu çalışma nedeniyle Aziz Tunç’a çok şey borçluyuz. Ama Maraş katliamı hakkında ikinci kitabını yazan Aziz Tunç da bize üçüncü bir kitap borçlu… Çünkü sıra üçüncü bir kitapla bu katliamı yapanların hikayelerini yazmaya geldi. Devlet bu katliamlarla yüzleşme niyetinde değil. Ama failler yüzleşebilir.Emin olun o yüzleşmeyi de ancak kaleminden mürekkep değil, vicdan damlayan Aziz Tunç gerçekleştirebilir.
-Gazeteci Nedim Şener-
(Tanıtım Bülteninden)