Otizm, Cinsiyet ve Toplumsal Adalet
Otizm dünyasında tanınmış bir figür olan Josef Schovanec’in tartışmalı açıklamaları, otistik topluluk içinde derin bir rahatsızlık yarattı. Schovanec, Fransa’da bir “sahte otizm salgını” olduğunu, özellikle kadınların otistik olamayacak kadar sosyal olduğunu ve kötü niyetli teşhisler aldığını iddia etti. Ancak bu iddialar, otistik bireylerin deneyimini ve nöroçeşitlilik hareketinin temelini oluşturan prensipleri görmezden geliyor.
Bu yazı, Schovanec’in ifadelerine karşı bir yanıt ve bir otizm profesyonelinin bakış açısını sunmaktadır.
1. Tanı Sorunu: Salgın Değil, Gecikme
Schovanec’in iddialarının aksine, Fransa otizm tanısında bir salgın yaşamıyor; aksine, onlarca yıllık ciddi bir gecikmenin sonuçlarıyla yüzleşiyor.
- Düşük Tanı Oranları: Fransa’da çocukların sadece %15’ine otizm teşhisi konuluyor ve yetişkinlerin %90’ı teşhis edilmiyor. Bu, bir “aşırı teşhis” değil, tam tersine, yıllarca süren yetersiz tanı ve psikanalizin hegemonyasının bir sonucudur.
- Gizlenen Otizm: Otizm, Tourette, DEHB, bipolar bozukluklar ve travma gibi diğer durumlarla sıklıkla birlikte görülür. Özellikle kadınlar ve etnik azınlıklar, sosyal olarak kabul edilebilir davranışları taklit ederek (maskeleme), otistik özelliklerini gizlemek zorunda kalır. Bu durum, yanlış teşhislere veya hiç teşhis konmamasına yol açar. Bir kadın, “sosyal” olduğu için otistik olamaz demek, otistik kadınların yaşadığı sistemik baskıyı ve zorunlu maskelemeyi görmezden gelmektir.
2. Sınıflandırma ve Öjenik Mirasın Reddi
Schovanec’in, otizmin daha “ciddi” bir tanımını talep etmesi ve “asperger” gibi eski terimleri kullanması, otistik topluluğu bölmeye hizmet eder. Bu yaklaşım, Nazi dönemi öjenik fikirleriyle bağlantılıdır ve bir grup otisti “daha az yetersiz” olduğu için ayrıcalıklı kılarken, diğerlerini “işlevsiz” olarak damgalar.
- Biyolojik Belirleyicilik: Schovanec, otizmin erkek ve beyaz ayrıcalığından ayrılmasını talep etmek yerine, otizmin tanısını “erkek olmak,” “çok fazla eşlik eden duruma sahip olmamak” gibi keyfi kriterlere dayandırır. Bu, bilimin değil, toplumsal önyargıların bir sonucudur.
- Travmanın Yeri: Schovanec, travmanın otizme neden olmadığını belirtirken, otistik bireylerin yaşadığı travmaları ve şiddeti (özellikle cinsel şiddet) hafife alır. Otistik bireylerin yaşadığı sistemik şiddet, teşhisin maskelenmesine ve gecikmesine neden olabilir.
3. Tıbbi Şiddet ve Ataerkilliğin Gerçekliği
Otistik bireyler, sağlık sistemi içinde tıbbi şiddete maruz kalabilirler. Schovanec’in ifadeleri, bu güç ilişkilerini ve ataerkilliğin rolünü görmezden gelir.
- Patronajcı Söylem: Schovanec, “gerçek otistikleri” savunduğunu iddia etse de, aslında onların hakları ve yaşam deneyimleri hakkında konuşma yetkisini kendi tekelinde tutar. Otistik bireylerin, duygularını ve yaşadıkları baskıyı ifade etme haklarını reddederek, onları küçümser.
- Cinsiyetçilik ve Transfobi: Schovanec, otizm aktivizminde kadınların ve cinsel çeşitliliğe sahip bireylerin yer almasıyla alay eder. Bu, ataerkilliğin bakım yükünü kadınlara yüklediği gerçeğini ve otistik kadınların cinsel şiddete daha yatkın olduğunu göz ardı eden cinsiyetçi bir tutumdur. Ayrıca, nörolojik olarak farklı bireyler arasında cinsel ve cinsiyet çeşitliliğinin yaygın olduğu gerçeğini de yok sayar.
Sonuç: Yanlış Teşhis Değil, Yanlış Söylem
Bir otizm profesyoneli olarak, Schovanec’in sözlerinin, otistik topluluğun yıllardır mücadele ettiği her şeyin bir özetini sunduğunu düşünüyorum: tüm otistiklerin sesini kısıtlayan tıbbi tekel, damgalanma, ve öjenik düşünce.
Gerçek otizm aktivizmi, neyin “doğru” otistik olduğunu tartışmakla zaman kaybetmez. Bunun yerine, otistik bireylerin günlük yaşamda maruz kaldığı ayrımcılığa, yetersiz sağlık hizmetlerine, zorla müdahalelere ve işsizliğe karşı mücadele eder. Otizmin bir hastalık değil, nöroçeşitliliğin bir parçası olduğunu savunan bu hareket, her bireyin kendini olduğu gibi ifade etme ve yaşama hakkı için çalışır.
Otistik bir birey olmak, Schovanec’in bahsettiği gibi “aşırı teşhis” alarak bir avantaj elde etmek değil; ataerkil ve validist bir toplumda maruz kalınan sistemik baskıdır. Bu baskıya karşı mücadele, otistiklerin hayatta kalması için bir zorunluluktur.
Kaynak YAzı : https://cle-autistes.fr/non-josef-schovanec-diagnostics-abusifs-autisme/



