Hiyerarşinin Toplumsal Evrimdeki Kalıcı Rolü

Biyolojik Temeller ve Evrimsel Kökenler İnsan topluluklarındaki hiyerarşik yapılar, yalnızca kültürel bir ürün değil, aynı zamanda biyolojik evrimin bir sonucudur. Primat türlerinde gözlemlenen sosyal düzenler, hiyerarşinin evrimsel kökenlerine dair ipuçları sunar. Örneğin, şempanzeler ve bonobolar gibi yakın akraba türlerde, alfa bireylerin liderliği altında gruplar daha etkili bir şekilde hayatta kalır

OKUMAK İÇİN TIKLA

Babil Kulesi Miti ve Toplumsal Parçalanma Korkuları

Mitin Kökenleri ve Anlatının Temel Unsurları Babil Kulesi miti, eski Mezopotamya anlatılarından türemiş ve özellikle Yahudi-Hristiyan geleneğinde, Tekvin (Yaratılış) Kitabı’nda yer almıştır. Anlatıya göre, insanlar tek bir dil konuşurken büyük bir kule inşa etmeye karar verir. Bu kule, gökyüzüne ulaşarak insanlığın birliğini ve gücünü simgeleyecektir. Ancak, bu girişim ilahi bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mitopoetik Düşünce ve Sembolik Formlarla Arketip Bağlantısı

Mitopoetik Düşüncenin Kapsamı ve Özellikleri Mitopoetik düşünce, insan topluluklarının anlam yaratma süreçlerinde temel bir rol oynar. Bu düşünce biçimi, mitlerin ve hikâyelerin aracılığıyla evreni, doğayı ve insan varoluşunu açıklama çabasıdır. Mantıksal ya da analitik bir yaklaşımdan ziyade, imgeler, semboller ve anlatılar üzerinden dünyayı kavrama eğilimi gösterir. İnsan toplulukları, özellikle erken

OKUMAK İÇİN TIKLA

Wittgenstein, Susma Felsefesi: Susmanın Felsefesi Var mıdır ve Mistisizmle Nasıl Kesişir?

Susmanın Anlam Arayışı İçindeki Yeri Susma, insan düşüncesinin sınırlarını sorgulayan bir kavram olarak felsefede önemli bir yer tutar. Wittgenstein’ın “hakkında konuşulamayan hakkında susmalı” ifadesi, dilin sınırlarını ve insanın anlam arayışını ele alan bir dönüm noktasıdır. Bu ifade, dilin yalnızca belirli olguları ifade edebileceğini, ötesindeki alanların ise sessizlikle karşılanması gerektiğini öne

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karl Moor’un The Robbers’ta İsyanı ve Almanya’nın Orman Atmosferinin Rolü

Karl Moor’un İsyanının Kökenleri Karl Moor, Schiller’in The Robbers adlı eserinde, bireysel ve toplumsal düzene karşı derin bir hoşnutsuzluk sergileyen bir karakter olarak ortaya çıkar. Onun isyanı, yalnızca kişisel bir başkaldırı değil, aynı zamanda dönemin sosyal ve ahlaki yapısına yönelik daha geniş bir eleştirinin yansımasıdır. Moor, soylu bir aileden gelen,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mario Levi, Lunapark Kapandı: İstanbul’un Hafızasında Nostaljik Yankılar

Belleğin Çağrısı ve Anlatıcının Yolculuğu Anlatıcı, Mnemosyne arketipiyle, anıların yeniden yapılandırıldığı bir alan yaratır. Levi, karakterin İnci’ye yazdığı mektuplar ve roman taslaklarıyla, belleğin akışkanlığını gösterir. Florya’daki lunapark sahneleri, çocukluk neşesini çağrıştırır; dönme dolapların ritmi, anıların döngüsel doğasını yansıtır. Nostalji, bu sahnelerde, masumiyet özlemi olarak belirir ama yetişkinliğin karmaşasıyla hüzünlenir. Örneğin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

İçimdeki Mevsimler: Bipolarla Yaşamaya Otobiyogrifik Bir Bakış

Ergün DOĞAN İçimdeki Mevsimler, bipolar tanısıyla yaşayan belgesel sinemacı Sevda Doğan’ın kendi içsel yolculuğunu ve psikolojik dönüşümünü konu alan otobiyografik bir belgeseldir. Bu filmde,  yönetmen, kamerasını kendine çevirerek hem metin yazarlığı hem yönetmenlik hem de kamera karşısında ana karakter olarak yer alır. Yönetmen, kendi içsel yolculuğunu, iyileşme hikâyesini bipoların  mani

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER: Düşünmek Üzerine

Bir kütüphane çok geniş olabilir; fakat eğer düzensiz ise küçük ama derli toplu bir kütüphane kadar kullanışlı ve yararlı değildir. Benzer şekilde, bir insan çok büyük bir bilgi yığınına sahip olabilir, fakat kendi kendisine üzerinde düşünerek bu bilgiyi gerektiği gibi işlememişse, tam olarak üzerinde düşünülmüş çok daha küçük bir bilgi

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER: Yazarlık ve Üslup Üzerine

Her şeyden evvel iki tür yazar vardır: Sırf ele aldığı konu için yazanlar ve sadece yazmak için yazanlar. Birinci tür, kendisine insanlarla paylaşılmaya değer görünen düşüncelere yahut tecrübelere sahiptir, ikinci türdekiler ise paraya ihtiyaç duyar ve dolayısıyla esasen para için yazarlar. Onlar yazmak için düşünürler ve düşüncelerini eğip bükerek uzattıkça

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER: OKUMAK YAZMAK VE YAŞAMAK ÜZERİNE

Cehalet ancak zenginlerle bir arada bulunduğu zaman tereddi ettiricidir. Sefalet ve ihtiyaç yoksul insanı sınırlar; onun işi yahut uğraşı bilgisinin yerini alır ve düşüncelerini işgal eder. Fakat cahil olan zenginler sadece zevkleri peşinde koşarak ömürlerini tüketirler ve vahşi bir hayvana benzerler; her gün görülebileceği üzere, bunlar aynı zamanda servetlerini ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsan Mutluluğunun İki Temel Düşmanı: Istırap ve Can Sıkıntısı – SCHOPENHAUER

En genel gözlem, bize insan mutluluğunun iki temel düşman ının ıstırap ve can sıkıntısı olduğunu gösterir. Daha ileri gidip, birinden yakamızı sıyıracak kadar talihli olma ayrıcalığımızın düzeyinin bizi diğerine yaklaştırdığını söyleyebiliriz. Aslına bakılırsa hayatın bize sunduğu, bu ikisi arasında, az veya çok şiddetli bir salınımdır. Bunun sebebi, bu iki kutuptan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bedenin Kutsal Direnişi: Bakım Parasının Kesilmesi ve Sistemin İhaneti

Otistik Ruhun Feryadı: Devletin Çektiği El ve Yoksulluğa Mahkûm Edilen Hakikat Yazar: Âkil Bîçare (Sosyal Adalet, İnsan Onurunu Hesaplayamadığı İçin En Ağır Bedeli Öder.) Sosyal yardım ve bakım parasının kesilmesi meselesine gelelim. Bu durum, sadece bir ekonomik kesinti değil; bu, sistemin, farklı olanın varoluşuna karşı ilan ettiği soğuk bir savaştır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Vicdanın Psikolojik Bir Görünümü” Carl Gustav Jung 

Vicdanın Tanımı ve Bileşenleri: Vicdan, etimolojik olarak “bilgi” veya “bilinç”in özel bir biçimidir. Eylemlerimizin motivasyonlarına ilişkin fikirlerimizin duygusal değerine dair bir bilgidir. İki katmandan oluşur: bilinçli bir sebep verilemeyen bir hareket dürtüsü ve rasyonel duyguya dayalı bir değer yargısı. Vicdanın Ampirik Fenomenolojisi: Vicdan, bilinçli yansıma eylemi olarak veya sadece duygusal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Deleuze’ün Zaman-İmge Kavramı ve Tarihsel Temsildeki Dönüşüm Dinamikleri

Zaman-İmgenin Kökenleri ve Deleuze’ün Yaklaşımı Gilles Deleuze’ün “zaman-imge” kavramı, sinema ve görsel kültür bağlamında zamanın temsiline dair yenilikçi bir bakış açısı sunar. Deleuze, Sinema 1: Hareket-İmge ve Sinema 2: Zaman-İmge adlı eserlerinde, zamanın sinematik anlatıda nasıl ele alındığını ve görsel kültürde tarihsel temsillerin nasıl yeniden şekillendiğini inceler. Zaman-imge, klasik sinemadaki

OKUMAK İÇİN TIKLA

Foucault’nun Kendilik Teknolojileri: Bireyin Özerk Öz-Yapım Yolculuğu

Kendilik Teknolojilerinin Tanımı ve Temel İlkeleri Foucault, kendilik teknolojilerini, bireylerin kendi bedenleri, düşünceleri, davranışları ve varoluş biçimleri üzerinde çalışarak kendilerini dönüştürme pratikleri olarak tanımlar. Bu pratikler, bireyin kendini bilinçli bir şekilde gözlemlemesi, değerlendirmesi ve yeniden yapılandırması üzerine kuruludur. Antik Yunan’dan modern döneme kadar uzanan bu süreç, bireyin kendi benliğini bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zeki Demirkubuz’un C Blok’unda Bireysel İzolasyon ve Beton Yalnızlığın İzleri

Zeki Demirkubuz’un 1994 yapımı ilk uzun metrajlı filmi C Blok, modern bir apartman sitesinin C bloğunda geçen bir hikaye üzerinden bireysel yalnızlığın çeşitli boyutlarını sistematik bir biçimde ele alır. Film, Tülay adlı bir kadının günlük rutinlerini ve ani bir karşılaşmayı merkeze alarak, bireyin çevresindeki fiziksel ve duygusal mesafeleri inceler. Bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Abidin Dino’nun Çiçekler Serisinde Doğa ve İnsanın Kesişim Alanları

Abidin Dino’nun sanat pratiği, görsel unsurların ötesinde bir bütünlük arz eder ve Çiçekler serisi, bu bütünlüğün en belirgin örneklerinden birini sunar. Seri, 1938 yılından itibaren geliştirilen ve 1977’de Ankara ile İstanbul’da “Doksan Çiçek Dokunsan Çiçek” başlığı altında sergilenen doksan parçalık bir koleksiyon olarak, sanatçının doğa unsurlarını insan varoluşuyla ilişkilendirme çabasını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sisyphus’un Taşı ve Godot’nun Bekleyişi: Anlamsızlığın Sonsuz Döngüsü

Ergün DOĞAN Sisyphus Efsanesinin Kökeni ve Anlamı Yunan mitolojisinde Sisyphus, kurnazlığı ve tanrılara meydan okumasıyla tanınır. Homeros’un anlatılarından başlayarak, Sisyphus’un hikayesi, insan iradesinin sınırlarını ve tanrısal otoriteye karşı gelmenin sonuçlarını sorgular. Sisyphus, ölümü kandırmaya çalışır ve bu nedenle sonsuza dek bir kayayı tepeye yuvarlamakla cezalandırılır; ancak kaya her defasında aşağı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Camille Saint-Saëns’in Hayvanlar Karnavalı: Mizah ve Karakterin Müzikal Yüzü

Camille Saint-Saëns’in Hayvanlar Karnavalı (Le Carnaval des Animaux), 1886 yılında bestelenmiş ve klasik müzik repertuarında eşsiz bir yere sahip olan bir eserdir. Bu eser, on dört kısa bölümden oluşan bir süit olarak, hayvanların karakteristik özelliklerini mizahi bir şekilde betimleyen müzikal bir tablodur. Saint-Saëns, bu çalışmasında hem eğlenceli hem de incelikli

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kierkegaard’ın Öznel Hakikati ve Kuantum Gözlemci Paradoksu: Bilginin Doğasına Dair Bir Araştırma

İki Farklı Dünyanın Kesişimi Søren Kierkegaard’ın öznel hakikat kavramı, bireyin kendi varoluşsal deneyimi üzerinden hakikati anlamlandırmasını merkeze alır. Bu kavram, bireyin içsel inançları ve öznel perspektifleriyle şekillenen bir gerçeklik anlayışını ifade eder. Öte yandan, kuantum mekaniğindeki gözlemci paradoksu, fiziksel gerçekliğin gözlemcinin ölçüm eylemiyle belirlendiğini öne sürer. Bu iki fikir, ilk

OKUMAK İÇİN TIKLA